24 Mart 2015 Salı

Sabah Gazetesi Haber Bulamayınca...


Şehir efsanelerini "Türklere nasip ölümler" başlığında vermişler. En büyük eksiklik inandırıcılığı. Özellikle otoyolda süper fm dinlediklerini bilmesi gazetenin gücünü bana gösterdi! Bir de Süper FM diye yazılsaydı o zaman Sabah Gazetesi'nde neden bir editör çalışmıyor diye düşünmüş olacaktım ki çalışmadığına şüphem yok artık.
İnternet gazetelerinde birileri çalışmıyor halk kendi haberleri yazıyor, ekliyor.

23 Mart 2015 Pazartesi

Leviathan


Leviathan; su canavarı ya da büyük balina demek. Ünlü İngiliz düşünürü Thomas Hobbes’un 1651 yılında yayımladığı eseri­nin adı.. Leviathan, yani Ejderha, toplum sözleşmesinden sonra ortaya çıkacak devletin birey karşısında güçlü olması gerektiğini göstermek amacıyla, Hobbes tarafından bilinçli olarak seçilmiş bir terimdir.
Dönüş ve Sürgün filmlerinin yönetmeni Andrey Zvyagintsev bir başyapıta daha imzasını atıyor. 
Nikolay Rusya'nın kuzeyinde küçük bir kasabada kendi elleriyle yaptığı evde ikinci karısı ve oğluyla yaşar. En büyük sıkıntıları evlerini elinden almak isteyen mafyavari belediye başkanı. Eski asker arkadaşı Dimitri bir avukat olarak Moskova'dan onu savunmak için gelir. Mahkemeyi kazanmak için belediye başkanının pis işlerini araştıran Dimitri, ondan bir miktar para alarak arkadaşını ve ailesini kurtarmak ister. Çünkü başkanın gücü adaleti ele geçirmiştir, Nikolay için pek çıkar yol kalmamıştır.
Nikolay'ın biraz sinirli ve gergin olması zaten aleyhine işleyen süreci hızlandırır, kısa bir süre gözaltına alındığında karısı arkadaşı Dimitri ile birlikte olur. Bu durumu arkadaşlarıyla gittiği bir piknikte öğrenen adam gözü dönmüş gibi ikisine saldırır ve karısını öldürmekle tehdit eder.
Avukat Dimitri belediye başkanının da hışmına uğrar. Apar topar şehri terk etmek zorunda kalır, aksi taktirde canından olacaktır. Yalnız kaldığını hisseden kadın ise hiçbir tepki vermeden ortadan kaybolur. Son gördüğü şey ise kocaman bir balinadır...
Karısının arkadaşına kaçtığını düşünen Nikolay ise kendini alkole verir. Ani bir haberle öldüğünü öğrenince ne yapacağını bilemez. Bela peşini bırakmamıştır, bu kez karısını öldürmek suçundan tutuklanır. Oğlu ise evde bir başına kalır.
Filmin girişindeki huzur veren deniz sahneleri sonunda yine aynı hissiyatı yaratıyor. Ancak bu kez adalet yerini bulmamış olduğu için izleyicinin canı biraz sıkkın oluyor. İyi Hristiyan kavramı; kiliseye giden, düzenli günah çıkaran ama kendi çıkarları için her şeyi yapabilen bir insan mıdır? sorusunu akla getiriyor. 
İktidarın gücü kaba kuvvetinden mi ibarettir? Yoksa adalet mülkün temeli midir?
İzleyici olarak biz de adalete ve temel değerlere inanmayıp suçlayacak bir insan buluyoruz. O da Nikolay... Gözünün önünde hem karısını hem evini kaybetti, üstüne üstlük suçsuz yere hapishaneye girdi. 15 yıl boyunca çocuğuyla ilgilenemeyecek ve orada unutulup gidecek. Bir erkeğin yapması gerekeni yapamadı... Belki baştan belediye başkanını öldürseydi en azından ailesini ve evini kurtarmış olacaktı diye düşünmeden edemiyoruz. Bu da değişen düzen anlayışına karşı değişen izleyici anlayışı.
Sessiz kalan zayıf, zorbalık yapan haklı mı? Belki bir gün Leviathan hepimize görünür. 



20 Mart 2015 Cuma

Mommy- Xavier Dolan


Diane oğlu Steve'i rehabilitasyon merkezinden almak zorundadır. Çünkü Steve merkezde bir yangın çıkarmıştır ve bir hastayı yaralamıştır. Babasının ölümünden sonraki zamanına şahit olduğumuz Steve'in şiddet ile arası iyidir. Çok çabuk sinirlenen ve hemen saldırıya geçen çocuk biraz annesine çekmiştir, diye düşünüyor izleyici. Oğlunu sakinleştirmek yerine yangına körükle giden Diane'ın doğru bir iletişim kurduğunu düşünüyoruz bir an, neticede Steve'in annesi o.
Ancak bu kanımızı alt üst eden komşu kadın giriyor hayatlarına. Normal aile olma çabasına giren Diane ve Steve, Kyla'yı yemeğe davet ediyorlar. Alkolün etkisiyle rahatlamaya başlayan Kyla, büyülü bir şekilde dans eden anne-oğula katılıyor. O da onların bir parçası oluyor.
Diane rahat bir nefes alıyor, temizlikçi olarak çalışmaya başlıyor, tıpkı diğer normal anneler gibi. Evde Steve'i bekleme görevi Kyla'nın oluyor. Boş durmayıp ikisi ders çalışmaya başlıyorlar. Kyla ile farklı bir iletişim kuran Steve'deki değişimi annesi seziyor, hafif kıskanıyor. Ancak geçmişte yapılan bir hata peşlerini bırakmıyor. Yangın çıkarma nedeniyle ödenmesi gereken bir tazminat ve rehabilitasyon merkezine geri dönmesi gereken bir evlat...
Annesinin onu koruyacak bir avukatla dışarı çıkmasını sindirmeye çalışan Steve, gittiği barda karaoke yaparken onu taciz eden çocuğa saldırır. Asıl değişim tacizci adama üç kez şans tanıması. Önceden ilk etapta saldırıya geçen çocuk zamanla sabretmeyi öğreniyor. Annesinin onun yüzünden hayatının mahvolduğunu söylemesini kaldıramıyor. Ertesi gün bir markette bileklerini kesiyor. Bir yanında Diane diğer yanında Kyla onu hastaneye taşıyorlar.
İki anne ve bir çocuk görünümündeki aile arabayla ilerliyor, tatile gittiklerini düşündüğümüz bir an Diane hayallere dalıyor. Okulunu başarıyla bitiren Steve, güzel bir kızla evleniyor, düğünde herkes mutlu ve oğlunu kurtardığını düşünen bir annenin gururunu yaşıyor.
Rehabilitasyon merkezinin bahçesinde bekleyen araca doğru üç adam geliyor. Steve tekrar oraya girmek istemiyor, direniyor ancak kaybediyor. Son kez kendini kurtarmak için bir hamlede bulunuyor. Steve sonsuzluğa doğru koşuyor...


16 Mart 2015 Pazartesi

Geçtim Ama Tiyatrodan / DT


Yazan: Yeton Neziray
Çeviren: Senem Cevher
Yöneten: Atilla Şendil
Oynayanlar: Şahin Çelik-Cengiz Baykal-Gamze Yapar Şendil-Ozan Dağara-Selçuk Kıpçak

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda izlediğim en iyi sistem eleştirisi yapan oyunlardan biri; "Geçtim Ama Tiyatrodan". "Sidikli Kasabası" (DT) ve "Zengin Mutfağı"ndan (ŞT) sonra ayakta alkışlanmayı hakediyor. 
Kosova Devlet Tiyatrosu'nda oyuncular aylardır maaşlarını alamamaktadırlar. Tiyatro buz gibidir ve ısıtıcılar çalışmamaktadır. Ekip tek çareyi rakı içerek ısınmakta bulur. Yine de mesleklerine olan saygıları yüzünden tiyatroyu yüzüstü bırakıp gitmezler. Oysa hepsinin ayrı hayalleri vardır. Karısıyla barışmak isteyen emekliliği yaklaşmış tiyatrocu, Broadway'de sahneye çıkmak isteyen ancak gerçek hayatta ya fahişe ya da anne rolü oynayan Rosa, yaratıcı olmak için çabalayan kısır yönetmen, babasını onurlandırmak için bir uçak yapmak isteyen set işçisi James (Bill).
Bir gün Spor Bakanı sekreteri gelir ve yönetmene bir haber verir. Kosova çok yakında bağımsızlığını ilan edecektir. Ve içinde başbakanın da konuşmasının geçeceği bir oyunu hemen hazırlamaları istenir. Yönetmen tutuşur ve devlet görevlisine bağımsızlığın ne zaman ilan edileceğini sorar. Aldığı cevap onu şaşırtır "Belki yarın belki yarından da yakın!". Çok üzülür. Çünkü oyunu alnının akıyla sahneleyememekten korkar. Ekip mecburen çalışmalara başlar.
Ne oynayacaklarını bile bilmeden gözü kapalı prova yaparlar. Set işçisi James'in dediği yaratıcı fikirleri dinlemeyen yönetmen kendince çıkar yolu bulmaya çalışır. Asıl sorun bağımsızlığın ne zaman ilan edileceğidir. 
Oyun, "Devlet eliyle tiyatro olur mu, olursa nasıl şekillenir?"in iyi bir örneği. Hemen her sahnesinde kahkaha atıp, "acı ama sistem böyle" dediğimiz bir eser. Tüm ekibin emeğine sağlık. DT'de böyle oyunlar görmek gelecekten umudumuzu arttırıyor.


Rosa'nın ünlü tiradı:
Scarlett: As God is my witness, as God is my witness they're not going to lick me. I'm going to live through this and when it's all over, I'll never be hungry again. No, nor any of my folk. If I have to lie, steal, cheat or kill. As God is my witness, I'll never be hungry again.


Tatyana / Talimhane Sahnesi


Gazeteci Aleksey Suvorin Tatyana Repina isimli dört perdelik bir oyun yazar. Çehov da ona güzelleme yaparak Tatyana'nın devamını kısa bir öykü şeklinde yazar. İki yazar da sahnede zehir içerek ölen oyuncu ve operacı Evlalia Kadmina'dan esinlenmiştir.
Geçen sene tiyatro festivalinde oynayan Tatyana, bu sene Talimhane Tiyatrosu sahnesinde gösterilmeye devam ediyor. Oyuncular; Kanbolat Görkem Arslan, Mehmet Bilge Aslan, Yelda Baskın, Fırat Çelik, Meral Çetinkaya, Pınar Göktaş, Defne Halman, Okan Urun, Ahmet Yaşar.
Seyirci içeriye girdiği anda kendini oyun mu gerçek mi olduğunu anlayamadığı bir dünyada buluyor. Kapıda konukları karşılayan gelin ve damat ve onları kameraya çeken arkadaşları, hepsi de sahnedeki ekrana yansıyor. Kilisede nikah kıyılacak... Peder uzun uzadıya vaaz veriyor. Herkes gerilip sıkılıyor. Oyuncular da arada izleyicilere laf atıyor.)) Tatyana karanlıkların içinden görünüyor... Acaba nikahı engellemeye mi geldi?
Bir adan geçmişe dönüyoruz, Tatyana başrolünde oynadığı bir oyunun prömiyerinden sonra yakınlarıyla partide... Çok mutlu görünüyor aynı zamanda bir o kadar da ilgiye muhtaç. Bir oyuncunun en büyük açlığıdır ilgi, sevgi.
Gecede yedi konuk vardır. Yeni zengin David, çapkın mirasyedi Peter, genç ve hırslı oyuncu Mâşa, milletvekili eşi ve iki çocuk annesi Anna, varlıklı dul Vera, gazeteci Mikhail..
Herkes hem birbirinden bağımsız hem de birbiriyle ilişkilidir. Lahana gibi zaman geçtikçe, içki şişeleri açıldıkça bazı gerçekler ortaya çıkar. Maskeleri düşen insanlar ve Tatyana...
Bu sene izlenmesi gereken oyunlardan biri!



15 Mart 2015 Pazar

Kingsman: The Secret Service


Eggsy, asker olan babasını gizli görevdeyken kaybeder. Ancak bunu anlayamayacak yaştadır, gözü yaşlı annesi acılı haberi veren Harry'yi evden kovar, sadece kocasını geri istemektedir. Harry, kadına açıklama yapar, görevde onu korumak isteyen kocası kahramanca ölmüştür ve bir madalya uzatır, başı sıkışınca arkasındaki telefon numarasını arayıp söyleyebileceği kodu belirtir. Kadın yine reddedince madalyayı minik Eggsy'ye verir. 
Yıllar geçer Eggsy büyür ancak özgüveni büyümemiştir. Annesi bir çete lideriyle birliktedir ve her gün dayak yemektedir. Eggsy ailesi için hiçbir şey yapamamaktadır. Kendini çok zayıf ve güçsüz hisseder.
Arkadaşlarıyla üvey babasının çetesindekilere bulaşır. Onların araçlarını kaçırır ve polisle başı belaya girer. Tek çıkar yol olarak boynundaki madalyayı görür ve telefonla arar. Hemen Harry onu hapisten çıkarır ve bir bira içmeye giderler. İşte ikisinin de kaderi o saatten sonra değişir.
Harry, bağımsız istihbarat servisindendir. Aslında o bir Kingsman beyefendisidir. Sıradan işleriyle uğraşırken kaynağı belirlenemeyen bir güç insanların kendilerini itlaf etmeleri için plan yapmıştır. Dünya nüfusu günden güne artmaktadır, zenginlerin ve soyluların yaşaması için gereksiz insanların topluca ölmeleri gerekir. Buna giden yolda teknolojiyi kullanır. Herkesin ücretsiz edinebileceği çip ile onların beynine girip tek tuşla yönlendirme yapabilecektir. Valentine bu işin başındadır, güzel paralimpik bacaklı Gazelle ise sağ koludur.
Harry Eggsy'yi hapisten ve başıbozuk serserilerden kurtarmakla kalmaz ona bir fırsat sunar. Servise yeni bir ajan alınacaktır ve dokuz aday vardır. Eggsy de onuncu olur. Ve onu zorlu günler beklemektedir. 
Bakalım bu serseri çocuk dünyayı kurtarıp babasını gururlandırabilecek midir?
Aksiyon filmi izlemek isteyenler için bire bir. Hem türüyle ve klişeleriyle dalga geçiyor hem de günümüz teknolojisinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyor. Filmden çıkınca hangi kafada yazılmış bu senaryo diye kendi kendinize soruyorsunuz:))



12 Mart 2015 Perşembe

47. Siyad Sinema Ödülleri

Emek Ödülü: Festival yöneticisi ve sinemacı İrfan Demirkol
- En iyi kısa film: Müjdeler Var Yurdumun Toprağına Taşına, Erdi Sinemam 100 Şeref Yaşına!, Melik Saraçoğlu & Hakkı Kurtuluş
- En İyi Belgesel ödülü: Tepecik Hayal Okulu, Güliz Sağlam aldı.
- Onur Ödülü: Genco Erkal
- En iyi sanat yönetimi: Soydan Kuş – Unutursam Fısılda
- En iyi kurgu: Yorgos Mavropsaridis – Sivas
- En İyi Yabancı Film: 2 days 1 night
- Onur Ödülü: Attila Özdemiroğlu
- Onur Ödülü: Nebahat Çehre
Türk sinemasının en iyi 10 filmi
- ‘Yüzyılın 100 Filmi’ SİYAD ilk 10 filmi açıkladı
1) Umut – Yılmaz Güney
2) Yol – Şerif Gören
3) Sevmek Zamanı – Metin Erksan
4) Anayurt Oteli – Ömer Kavur
5) Vesikalı Yarim – Ömer Lütfi Akad
6) Muhsin Bey – Yavuz Turgul
7) Sürü – Zeki Ökten
8) Selvi Boylum Al Yazmalım – Atıf Yılmaz
9) Masumiyet – Zeki Demirkubuz
10) Bir Zamanlar Anadolu’da- Nuri Bilge Ceylan
- Onur Ödülü: Yavuz Turgul
- En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Performansı: Lale Başar – Köksüz
- En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Performansı: Ayberk Pekcan – Kış Uykusu
- En İyi Müzik: Kenan Doğulu – Unutursam Fısılda
- Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu Performansı: Melisa Sözen – Kış Uykusu
- En İyi Erkek Oyuncu Performansı: Haluk Bilginer – Kış Uykusu
- Mahmut Tali Öngören En İyi Senaryo: Deniz Akçay – Köksüz
- En İyi Yönetim: Nuri Bilge Ceylan – Kış Uykusu
- En İyi Film: Kış Uykusu – Zeyno Film, Memento Films, Bredok Films 

2 Mart 2015 Pazartesi

Still Alice


Alice, Columbia Üniversitesi'nde ünlü bir Dilbilim profesörü olarak çalışmaktadır.Bir gün koşu yapmak için evden çıktığında kampüste kaybolur. Ve bir şeyleri unuttuğundan şüphelenip doktora gider. Yapılan testlerde tümöre rastlanmaz ancak detaylı olarak incelendiğinde genetik bir türü olan Alzheimer hastalığına yakalanmıştır. Alice üzülse de bunu kabullenir ancak eşi ikna olmaz. Asıl sorun bu genin çocuklarına da aktarıldığıdır. 
Zor bir andır, Alice hastalığını çocuklarına anlatır. Oyuncu olan kızı Lydia kendine test yaptırmak istemez, Tom ise negatiftir, büyük kızı Anna ise hamile kalmak üzeredir ve yapılan testte pozitif çıkmıştır. Tüm aile Alice'e destek olur. Sabırla, tekrar tekrar anlatırlar ve onun gururunun incinmemesi için davranışlarına dikkat ederler. Alice doktorunun da desteğiyle Alzheimer konferansında oldukça beğeni toplayan bir konuşma bile yapar. Maalesef iyileşme ihtimali günden güne azalır.
Bazen evde banyoyu bulamayan, çıktığı koşulardan geç dönen ve kızlarının yüzünü unutacak hale gelen Alice, kendi için bir video hazırlamıştır. "Kelebek" isimli videoda "eğer bunları unutursan videoyu izle" diye kendine de not düşmüştür. Videodaki talimatlara göre; odasındaki bir çekmecede bir kutu dolusu hap vardır ve onları bol suyla içip yatağa uzanıp uyuyacaktır. Henüz tam rahatsızlanmadan düzenlediği bu intihar işi, Alice'nin kimseye yük olmak istemediğinin açık ifadesidir. Bir gün yanlışlıkla açtığı videodaki talimatları geç de olsa yerine getirir ancak kapıdan içeri giren bakıcı yüzünden ilaçları elinden düşer ve tüm plan alt üst olur. Alice bunu da unutacağı için intihar edemeyecektir.
Genç yaşta kaybettiği kız kardeşi ve annesinin özlemi, eski fotoğraflar ve anılar Alice'in peşini bırakmaz. Eşi, başka bir şehirde iyi bir iş bulmuştur ve taşınmaları gerekmektedir. Kızı Lydia annesinin anılarla dolu evde kalması gerektiğini savunur ve onu desteklemek için eve geri döner. 
Unutmak istedikleri istemedikleriyle bir bir yok olur. Ve her gün yeni baştan başlar, hatırlanmamak üzere...




1 Mart 2015 Pazar

Boyhood - Richard Linklater

Boyhood 12 sene boyunca süren, Mason'un çocukluktan ergenliğe geçiş dönemini konu alıyor. Yönetmen sakince kamerasını bir köşeye koyup olan biteni 12 sene boyunca izlemiş gibi. 2 saat 45 dakika süren film ilk etapta izleyiciyi korkutabilir ama başlayınca akıp giden bir ritmi var. Anne rolünde izlediğimiz Patricia Arquette, filmin içinden yıldız gibi parlıyor. Bunun karşılığı olarak da geçtiğimiz hafta Oscar heykelciğini kucaklamış bulunuyor.
Berlin Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Richard Linklater, aynı zamanda filmin senaryosunu da yazmış.
Yönetmenin özgün bir işe imza atmış olması, sinemaya farklı bir bakış açısı getiriyor. Bazı belgeseller vardır, geçmişte çekilen biriktirilmiş görüntülerden oluşur. Boyhood da biraz onu andırıyor. Tabi kurmaca olduğu için bir belgesel ile karşılaştırılamaz. Naif tarzı ve anlatımı Mason'un büyümesine şahitmişiz gibi hissettiriyor. 
Anne babası boşanan Mason, her çocuk gibi kendinden büyük ablasıyla ara sıra kavga ediyor. Aslında hem annesi hem de babası onunda olması gerektiği kadar yakın ilişki kuruyor. Ne unutuluyor ne de şiddete maruz kalıyor. Annesinin üniversiteye geri dönmesi gerektiği için yaşadığı yerden ayrılıp arkadaşlarından koparılsa da sükunetini koruyor. Annesinin hocasıyla evlenmesi ilk başlarda onu etkilemese de sonra işler değişiyor. Oysa üvey babasının da Mason yaşlarında oğlu ve ablası yaşlarında kızının olması ve bu 4 çocuğun gerçekten iyi anlaşması "büyük mutlu bir aile" ihtimalini kuvvetlendiriyor. Ne yazık ki babanın alkol bağımlılığı ve anlamsız disipline etme çabaları bu aileyi de parçalıyor.
Mason biraz daha büyüyünce annesi yine yanlış bir tercih yapıp Irak'ta askerlik yapmış genç bir adamla evleniyor. Çocuklar her ne kadar annelerinin mutluluğu için alttan alsalar da üvey baba üveyliğini yapıyor.
Boyhood biraz Mason ve annesinin öyküsü, baba ve kız kardeş ikinci plana atılmış. Ethan Hawke'ın gençliğini tekrar beyazperdede görmemiz izleyiciyi biraz geçmişe götürüyor. İnsanın içinde garip bir his uyandıran Boyhood'a çok emek verilmiş. İyi seyirler.

"Big Eyes" Tim Burton

Tim Burton, ressam Margaret Keane'ın kocasıyla olan güç mücadelesini anlatıyor. 
Margaret, ilk kocasını kızını da yanına alarak terkediyor. Yüzünü hiç görmediğimiz adamdan kilometrelerce uzağa giden kadın, 50'li yıllarda Amerika'da kadın olmanın sizden neler götürebileceğini gözler önüne seriyor. Bir mobilya fabrikasında yatak başlarının çizimlerini yaparak hayata tutunmaya çalışırken haftasonları da parkta insanların portrelerini 1 Dolar'a çiziyor. Tam bu esnada yanında konuşarak satış yapmaya çalışan Walter ile tanışıyor. Akıl akıldan üstündür. Walter ona yetenekli olduğunu ve resimlerini daha yüksek fiyata satabileceğini söylüyor. Ancak Margaret'ın özgüveni pek olmadığı için bu işi Walter'a bırakıyor, hatta kendini de. Hızlıca evlenen ikili Miami'ye uzun süreli tatile gidiyorlar. Döndüklerinde ise Walter, bir barın duvarına Margaret'ın çizdiği "Big Eyes" tablolarını asıyor (kendi kötü eserleri de dahil). Barda çıkardığı hırgür sayesinde ertesi gün gazetelere düşünce herkes resimleri görmeye geliyor. Uyanık Walter resimleri bir bir satmaya başlıyor. Kendine bir köşe yazarı arkadaş ediniyor. Şehre gelecek tüm ünlülere birer resim hediye ederek şöhret basamaklarını bir bir tırmanıyor. 
Ne yazık ki ortada koca bir yalan geziyor. Büyük Gözler resimlerini Walter "benim eserlerim" diye satıyor ancak Margaret evin bir odasına kapanmış gece gündüz onları çiziyor. Bu eserlerin sanatla ilgisi olmadığını iddia eden bir yazar ise olayın üstüne gitmeye çalışsa da Walter adamın üstüne yürüyor!
Büyük bir galeri açan, kocaman havuzlu bir evde yaşayan Keane Ailesi, ünlü sanatçılardan sayılıyor artık. Walter'ın resimlerin posterini yapıp çoğaltarak satması oldukça dahiyane bulunuyor. Margaret de bir yandan tarzını değiştirip yeni eserleriyle özgüven kazanmaya çalışıyor. Ancak kocası sağa sola verdiği siparişlerle onu çalışmaya zorluyor.
Baskı altında olmaktan öte eserlerine başka bir adamın sahip çıkması Margaret'ın canını sıkıyor. Kızının da desteğiyle Walter'ı terkediyor ve ona dava açıyor. Hukuk mücadelesini kazanıp yeniden doğmuş gibi oluyor. Kocasının gölgesinde kalmış Margaret, üstündeki ölü toprağını geç de olsa silkeliyor. Evinde resimlerini yapıyor ve  kimseden korkmadan "benim tablolarım" diyebiliyor.



"The Theory Of Everything"


Ünlü fizikçi Stephen Hawking'in karısıyla tanıştığı zamanı ve evlilik yıllarını konu alan filmi bu hafta vizyona girdi. Geçen hafta ise Eddie Redmayne Hawking rolüyle "En İyi Erkek Oyuncu Oscar"ını kazandı. Filmde görüldüğü üzere genç oyuncu Hawking'i oynamamış resmen Hawking olmuş.
21 yaşlarında yetenekli fizikçi Stephen, modern bilim ve teknoloji tarihini değiştireceğinden habersizce derslerini pek önemsemez. Gittiği bir partide güzel bir kıza aşık olur. Okul ve gönül işleri yolunda giderken Stephen aniden rahatsızlanır. Ve maalesef tedavisi olmayan ASL hastalığına yakalanmıştır. Doktorun dediğine göre 2 sene ömrü kalmıştır. Stephen beynini kullanıp kullanamayacağını sorunca hastalığın çalışmalarını etkilemeyeceğini öğrenir ve yüzü güler. 
Kendini hayattan soyutlamaya çalışsa da ona aşık olan Jane, buna izin vermez ve sevgilisinin ellerini sımsıkı tutar. Jane, bir adama destek olurken tüm dünyaya yararı dokunacağını tahmin bile edemezdi.
Bakıma muhtaç hale gelen Stephen, Jane ile evlenir. Ve hemen bir çocukları olur. Aralarındaki temel mevzu Tanrı inancıdır. Gerçi bu hiç sorun olmasa da Jane, içten içe onun Tanrı'ya inanmasını ister. Stephen'a göre ise dünyanın yaratılması tamamen fiziğe bağlıdır. Biri Matematik ile diğeri Sosyal Bilimler ile ilgilenmektedir. Ama onlar ortak noktada buluşmuşlardır: Aşk!
Film daha çok bize Jane'in gözünden bakmamızı sağlasa da orta karar bir yol tutturmuş gibi. Her evlilikte yaşanacak sorunları yaşıyor çift. 3 çocukları oluyor, Jane zamanla yardıma ihtiyacı olduğunu kabulleniyor, bazen birbirlerini kıskanıyorlar ve birlikte yaşlanıyorlar. İkisi de örnek bir karı koca olmayı başarıyor. Ta ki Jane'i gittikçe kalabalıklaşan ailenin yormasına kadar. 
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü tam bu noktada %100 doğruluğunu kanıtlıyor. Yaşaması mucize gözüyle bakılan adam, bir kadın sayesinde aileye sahip oluyor ve tüm dünyayı değiştirecek teoriler üretiyor. Tabi okuldaki hocaların da desteği göz ardı edilemez.
"Her Şeyin Teorisi" filmi bir solukta izlenebilir, biyografik filmlere nazaran her şeyi göstermek için seyirciyi sıkmak gibi bir derdi yok.  Jane Hawking'in kitabından uyarlandığı için daha gerçeğe yakın.
Görüntü yönetmeni harikalar yaratmış, seçilen mekanları, ışık ve renk harikulade.
Oyunculuklar ve öykü ise dozunda. İyi bir film seyretmek isteyenlere önerilir.

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6

God of Art- Sanat Tanrısı 6. ARTEMİS Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin...