20 Temmuz 2016 Çarşamba

Ray Donovan


Ray Donovan: Hayran olunacak biri mi yoksa korkulacak biri mi? Bu nerede durduğunuza bağlı, net olmasa da...
Bir arkadaşımın tavsiyesiyle izlemeye başladım. İlk 2 sezonu hemen bitirdim. Şimdi 3. sezona geçeceğim ve 4. sezon da şu an devam etmekte. 
Ray Donovan, Los Angeles'ta zengin ve ünlü kişilerin pis işlerini örten biridir. Patronu Ezra'nın bir numaralı adamıdır. Ekibi lezbiyen Lena ile eski Rus ajanı Avi'den ibarettir. Yatağında uyuşturucudan ölmüş bir fahişeyle uyanan adamı, spermleri çalınmak üzere olan bir basketbolcuyu ve gay olduğu ortaya çıkacak bir film yıldızını deyim yerindeyse bu ekip ipten çekip alır. Çünkü ünlülerin de sırları vardır ve bu sırlar onların tüm yaptıklarını mahvetme riski taşır. Bu sebeple Ray'i tutarlar.
Donovan Ailesi başlı başına bir problemdir. Özellikle Ray'in babası Mickey... 20 sene hapis yattıktan sonra son 5 senesinde şartlı tahliye ile serbest bırakılmıştır. Ray için korkulan olur. Babası geri dönmüştür ve ailesi tehlikededir. Sanılanın aksine Mickey yaşamasını seven sempatik bir karakter çizer. İlk hapisten çıktığı gün oğlu Bunchy'yi taciz ettiğini sandığı rahibi öldürene kadar. İzleyici ona yine şans verir çünkü Mickey'de şeytan tüyü vardır. 
Ray tek çocuk değildir. Mickey'nin 2 oğlu daha vardır. Biri küçükken rahibin tacizine uğramış ve psikolojisi bozulmuş olan Bunchy diğeri ise yine Mickey yüzünden parkinson olmuş Terry. İkisi boks salonu işletirler ve orada yaşarlar. Yani Ray'in zengin yaşamından uzaktırlar. Yıllar önce intihar eden kızkardeşlerini de unutmazlar, onun ölümünden de Ray'e göre Mickey sorumludur.
Her taşın altından çıkan adam oğullarına yeni bir kardeş getirir. Aşık olduğu zenci Claudette'den olan oğlu Daryll... Buna en çok da Ray şaşırır. Tek amacı babasından ailesini korumaktır. Oysa karısı Abby, kayınpederiyle hapisteyken mektuplaşmaya devam etmiş torunlarının fotoğraflarını ona göndermiştir. Yüz bulan Mickey soluğu oğlunun evinde alır. Erkek torunu Conor'ın gay olma ihtimaline karşı onu uyarsa da Bridget tarafından da sevilir. Eğlenceli bir büyükbabadır Mickey.
Her ailede sorunlar vardır. Donovan Ailesi'nde Mickey problem gibi görülür. Ray'in ailesinde ise babası gibi olmaktan korkan Ray farkında olmadan sorunlar yaratır. Ve bunları kaynağından çözmek için sık sık silaha sarılır. Tek amacı ailesini korumaktır. Ancak işler günden güne sarpa sarar...
Heyecanlı bir dizi izlemek isteyenlere iyi seyirler.))



9 Temmuz 2016 Cumartesi

Sakız Adası-Chios



Bu sene bayram tatilinde aslında Kuşadası'nda olmak niyetindeydik ancak 8 gün aynı yerde kalmak için uzun bir süre. Maximum 4 gün 1 şehir. Yunan Adaları da en fazla 3 gün. Zaten küçükler. Geçen sene Samos macerasından sonra biraz çekiniktim. Çünkü Samos çok sıcaktı. Özellikle Türkiye'ye bakan tarafı. Kokkari kıyısı rüzgarlıydı. Oradaki yemekleri tadamadan ve çıplaklar kampını göremeden gelmiştik:()
Sakız'a varmak biraz zordu. Küçük feribot baya sallandı. Bir ara son anlarımı yaşıyor sandım. Hatta ilk feribottan inenlere bakıp "Bunların suratı niye asık? Tatilleri kötü mü geçti acaba?" demiştim. Bu
saptamam dönüşte kendim için de geçerli oldu. 3 arabanın olduğu feribotta bir denizin dibini bir de gökyüzünü görerek geldik. Bizden 1 gün önce 1200 Türk vatandaşı Sakız Adası'nın gümrüğünde saatlerce beklemişler. Çünkü sistem bozulmuş. Neyse ki biz şanslıydık.
Adaya akşam saatlerinde vardık. Ve hemen bir motosiklet kiraladık. 24 Euro iki günlük fiyattı ve sadece 10 Euroluk mazot aldık. Yoksa sokaklar arabalar için çok dar. Hem motosiklet efil efil esiyor. Akşam Chios merkezde ne yesek diye aranırken To Kentriko'yu bulduk. Deniz ürünleri siparişi verdik. Midye özel sosuyla geldi ve parmaklarımızı yedik. Izgara sardalye da vardı. Üstüne doymayınca karidesli arpacık pilavı söyledik. Onların ikramı da sakız şurubuydu.)) Kalabalık olduğu için yemekler geç geldi ama değerdi. 
Ertesi gün kahvaltımızı nerede yapacağımızı bilmiyorduk. Armolia'ya doğru yola çıktık. Seramikleriyle ünlü bu küçük köyde bir pastane bulduk ve hemen reçelli ve çikolatalı paskalyalarımızı kahve ile yedik.




Enerji depoladıktan sonra kendimizi Pyrgi'ye attık. Adanın en güzel yeri bence burası. Bizdeki Birgi'yi bana anımsattı. Evlerinin cephesindeki desenler görülmeye değer. Sokaklar bir dolup bir boşalıyor. Türk turistlerin uğrak mekanı... Sokakta bir amca bize "Türkiye'den misiniz?" diye sordu. "Evet" dedik, çok mutlu oldu. Evlerin sokak kapıları bir harika hatta anahtarlar üzerinde. Çocukluğum aklıma geldi... Biz de yaşadığımız evlerin kapısına perde gererdik. Kapı önünde akşamları oturur sohbet ederdik. Pyrgi de bu yaşantı hala var.



Sıcakta sokakları dolaştıktan sonra minik kilise Holy Apostles'e girdik. Fotoğraf çekmenin yasak olduğu bu mekanda gerçekten daha önce görmediğim fresklere rastladım. Duvardaki resimler diğer kiliselerde olanlardan çok farklı. İlk defa kilisede bu kadar mutlu oldum:)) Bizden sonra bir grup Türk sıra oluşturdu Notre Dame girişi gibi oldu. Pyrgi meydanı pek esmiyordu bir yerel bira içtikten sonra rotamızı Mesta'ya çevirdik.
Mesta da dar sokaklara sahip bir köy. Şehrin kapıları var eskiden düşman (korsan saldırıları deniliyor, sakızları almak için gelenler) içeri girmesin diye bu şekilde korunmuşlar. Orada da Türkler sakız dondurmasına sarmıştı. En azından tazeydi çünkü Pyrgi'de yedikleri Golf ve Algida gibiydi. Biz orada yemek yiyecek güzel ve ucuz bir mekan bulduk. Hemen dürümlerimizi yedik. 


Mesta'da bazı evlerin pencerelerinde erkek ayakkabıları gördüm. Pek kullanılmıyor gibiydiler. Biz de ölenlerin ayakkabısı kapı önüne koyulur. Orada da acaba evdeki ölen kişinin ayakkabısı pencerede mi duruyor diye düşündüm ama soracak kimse bulamadım.
Sokaklarda her şey Türkçe yazıyor. Yani dil bilmeyen de aç kalmaz. Dönüş yolunda sabahki pastaneye uğradık ve sakızlı dondurma ile sakızlı pasta yedik. Üstünde Mastik yazıyordu:)) Acaip güzeldi. Komi ve Karfas'ın plajlarını beğenmedik. Çünkü tektonik taşların olduğu sahil hem temiz ve su buz gibiydi. Tavsiye edilir. Bir de Vrontados'u geçince tenha taşlık bir plaj var. Sadece Yunanlılar geliyor orası da temiz ve çok rüzgarlı.
Otelimiz ise Mavrokordatiko idi. En güzel odasını bize vermişlerdi. Otel Kambos bölgesinde ve çok güzel konaklar var çevresinde... İkinci gün otelde davul workshopu vardı Brezilyalılar 2 gece sonraki gösteriye hazırlanıyorlardı. 2 saat onları dinledik ve hiç sıkılmadık. Sakız Adası tekrar gidilebilecek bir yer. Oteldeki hamakta yatıp saatlerce kitap okunabilir... İyi gezmeler:))





Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6

God of Art- Sanat Tanrısı 6. ARTEMİS Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin...