29 Nisan 2013 Pazartesi

THY-THYALAKALARI KIRMIZI RUJA YASAK-Maneviyat

Türk Hava Yolları hostesleri için hazırlanan yeni yasak listesine göre, kadın kabin görevlileri kırmızı ve pembe ruj yerine parlatıcı kullanacak. Geçen yıl 12 Temmuz’da yapılan değişiklikte, frapan ve simli makyaj, pastel renklerde makyaj malzemesi kullanımı, kızıl kırmızı ve platin sarısı renkli saçlar yasaklanmıştı.THY bundan kısa süre önce de, 7 ülkede 10 noktaya yapılan yurtdışı seferlerde ve Business Class'ta içki servisini kaldırma ve uçak içinde hosteslerin hareket kabiliyetini kısıtlayan kıyafet kreasyonlarıyla kamuoyunda yine yoğun tartışmalara neden olmuştur.

Ne yapsak da iktidara yaransak hareketleri çok başarılı bulundu kendi adıma ödül veriyorum.
THY'da ilahi ile kalkış ve iniş yapılması insanların üstüne gülsuyu sıkılması gerekir. Hostesler kara çarşaflı olabilir, ılımlı davranmak lazım. Hosteslerin hepsi işten çıkarılsın çünkü çarşafın içinde erkek de olabilir, konuşma yasağı geleceği için tanımadık insanlarla. Seccadesiz yolcu uçağa alınmasın. Göstermelik dindarlara özel muammale çekilsin....
Zaten içten inanan biri bu durumlara düşmez.
Tüm erkekler ülkede azmakbaşı olmuş ki sarı-kızıl saç-kırmızı ruj-mini etek bunları kendilerinden geçiriyor. İçlerinden "neler varmış da bize düşmüyor" dedikleri için beynen karılarını aldatmış oluyorlar. Bu da tabi günah. Düşünmemek, sapık gibi bakmamak yerine ortada gezen femme fataleyi yoketmek daha mantıklı.
Bu tür insanlar muhtemelen rüyalarında sürekli  bu şeklen sarışın-sexy-kırmızı rujlu kadınlarla birlikte olurlar. Ancak yatakta gözlerini açtıklarında sığır yavrusu görüp hayalkırıklığına uğrarlar.  Halbuki sığır yavrusu kesip yenilebilir de. Bir çok adam kendisindne ayrılmak isteyen eşini-sevgilisini-nişanlısını öldürüyor zaten, az sıksalar yerler de.
Modern insanlarız biz modern halkız. Günden güne erisek tükensek de hala umudumuz var.
Bir paket makarnaya bir torba kömüre her şeyi satan insanlar ülke nüfusu oluşturuyor. En iyi restoranda bir tabak makarnaya 25 TL ödeyen yetmez ama evet diyen kör gözlü entel bozuntular ise azınlık olarak geçiyor. Halbuki çoğu gizli kürt ve Allah nasip ederse hacca gidip dönünce kapanacaklar. Maneviyatı bulacaklar.
Maneviyat en yakındaki şey. Ama kaç kişi ulaşabiliyor.
Ararken de çok insanın canını yakıyor.

'Okul Sütü Akıl Küpü' projesiyle öğrenci zehirlemek ancak size yakışır.

Ne sütmüş ya anlamadım gitti. Okul açılır çocuklara süt dağıtılır. Hayatında hiç süt içmemiş çocuklardır nedense bunlar, hepsi zehirlenir. İlçe Milli Eğitim olsun okul yönetimi olsun hepsi üstünü ört bas ederler. Yok birbirlerinden etkilenmişler, ilk defa süt içmişler, ciddi bir şey değilmiş falan filan. Hangi markadır bu sütler? Kimin cebini doldurmak için son kullanma tarihi geçmiş, bozuk, içilemeyecek durumdaki sütler devletin parasıyla satın alınıp minicik çocuklara içiriliyor? Bu olay neden sürekli gizli tutuluyor.
Ne korkuymuş ya helal olsun.
Bu korku artık korku değil, insanların üstündeki kara bulut.
Kraldan çok kralcıların içlerindeki siyah bulut bunlar.
Üstümüzde göz gore gore dolanıyor artık.
O kadar sindirilmiş ki insanlar zehirli süt içirilen çocuklar sussun diye yarın bir gün onlara ne yapacakları hiç belli olmaz.
Bu korku insana herşeyi yaptırır.
Korkmak lazım!
Aman yetkililerimiz büyüklerimiz duymasın, aman canları sıkılmasın, aman mevkimiz elden gitmesin.
4. Büyük güç basın da bugün satılmış durumda hem de parasız.
Allah büyüktür.
Allah size görüyor, en sevmediği şey de riyakarlık ve yalan.
Siz ki ona inanan en büyüklersiniz! Kendini inaçlı sayalar unutmasınlar ki sorgu sual kısmı olmadan direk ateşte yanacaklar.
Boşuna ibadet etmeye gerek yoktur, ahlaki açıdan doğru ve düzgün olmadıktan sonra....
Bu insanlarla fani dünyada aynı havayı soluyorum ancak ne mutlu bana ki öldükten sonra onlar benim için YOK olacaklar ve Allah için de.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Tarlabaşı'nda bir set ziyareti-Bahar geldi!

Perşembe koşarak İstanbul Modern'e gittim tabiii Esma'yı da sürükledim peşimden. Ancak 2 ay once yine orada olan sergi vardı:)
Esma hadi dönelim dedi. Yalvar yakar Tarlabaşı'nda bir uzun metraj setine götürdüm onu, arkadaşı ziyaret etme hem de ticaret girişiminde bulunma amacıyla.
Kızcağız rüyasında set görmüş daha doğrusu kabus, malum oldu dedim:((()))
Allahtan hava güzeldi de yürüdük dolaştık Tarlabaşı'na vardık.
Garip bir binanın 7. katına yürüyerek çıktık. Asansör çağırınca geliyor ancak binince hareket etmiyordu.
Yedi katı çıktım hızla ve kondüsyonumu beğendim. Esma'nın dili dışarıdaydı en son. Ayrıca kaslarımın uzadığını farketmiş olması beni çooook mutlu etti. Spor hayatıma yüzerek devam ediyorum, neşeyle.
7 katın sonunda oturduğum koltuktan telefonum düştü, 7 kat düşecek diye nefesimi tuttum, kenardaki koltuğun altına gitti, nasıl rahatladım anlatamam. Ancak tüm sohbet süresince o anı tekrar içimde yaşayıp durdum. Telefonum yaşadığı için çok mutluyum:))
Ardından yürüyerek ve sohbet ederek Karaköy'de kahve içtik.
Baharın geldiğini o gün anladık zaten. Ve nihayet dedik.
Kış gitmek bahar ise gelmek bilmedi.
Hem bugünü yaşayınca direk yaza girmek üzere olduğumuzu anladım.
Bugün Cadde'de kahvaltı, Moda'da kahve, evde yemek (mantarlı makarna), Bebek'te bir tur, Sevillerde dondurma darken motor tepesinde gün bitti:))
2 öykü de yazdım çok yavan gelse de.
Yoruldum yaaaa, yarın belki havuza gideris, yüzerim de kaslarım uzar:)))
Hoşgeldin bahar, çabuk kuruyan çamaşırlar.

24 Nisan 2013 Çarşamba

Eskişehir-Odunpazarı

Gri bulutların İstanbul'u sardığı bir cumartesi günü Sabah saat 9'da Eskişehir otobüsüne bindim sevgilimle:)
Yola çıktıktan sonar yağmur başladı ve biz börek-çay ikilisindeydik.
Sonrasında bir dinlenme tesisi bir yolculuk darken Eskişehir'e geldik.
Arwen otele attık kendimizi.
Ne kadar güzel tam 6 ay once açılmış. Odamız tam bir ev idi. Residence mantığında yapılmış olduğu için hiç çıkmadan orada yaşayabilir insan. Üst kattaki yatak odası tam uyumalık.
Tabii bizim işimiz olduğu için kendimizi çalışmaya adayacağımıza söz verdik.
Otelin karşısındaki restoranda kuzu ızgara yedik ve kendimize geldik.
İnanılmaz güzeldi, İstanbul'a gore de ekonomik.
Porsuk kıyısında kahve içerken gezinen taytlı kızlara gözümüz takıldı.
Bu arada Eskişehir'in taytlı kızları meşhurmuş özellikle askerdeki erkeklerin akıllarından çıkmıyormuş!
Taytlı tatar kızlar:)
Gelmişken Odunpazarı'na gitmeliyiz dedik ve 5 durak sonra vardık,
Bir blogda 18 km olduğu yazılıydı da biz de inanamadık.
Sürekli fotoğraf çektim ve çok sevindim. ))
Köpek kaçıran bir çocuk ve köpeği almak için onun peşinden giden digger çocuk kavgaya tutuştular. Köpek ikiye bölünüyordu az daha. Baya güldüm ikisi savaşa girdi resmen aileler karıştı. Tabii ertesi gün yine Odunpazarı'na gittik arkadaşları gezdirmeye kopek merkezde havlayarak geziniyordu. Sonuç; kopek yine sokak köpeği olarak kalmıştı.
İlk gece senaryo sunumu işimi baya ilerletmiştim rahat uyudum tabi.
Ertesi gün 5 aydır görmediğim kardeş Tolga'ya kavuştum, Kahvaltı kahve falan darken Gizem de geldi, hahahihi gezdik.
Papağan çibörekçi meşhurmuş diye gittik kapısına servis yapan adamın beni dövmediği kaldı. Lanet olsun dedim ben burada yemem, kapıda 50 kişi sıra olmuştu bile, insanlar bizi yiyebilirdi.
Gizem dedi ki "Neticede kedi kıyması" Rüya çibörekçisine gittik az insan var büyük masaya kurulup rahat rahat yemeğimizi yedik. Ellerine sağlık Rüya çibörek.
Gün bitince askerimizle vedalaşıp otobüsümüze bindik.
Bir Eskişehir macerası daha son buldu.
Sevgilimin aldığı lületaşı tesbih, benim bileziğim ve buzdolabı magneti anı kaldı:)

Havuz-Piscina-Swimming pool

Öncelikle Pacifico "Pioggia sul Mio Alfabeto" dinleniyor her gün.
Mercan Dede eşliğinde:))
Ne güzel bir şarkı öyle diyorum.
Dün ve bugün Dumankaya İkon'daki spor salonuna gidildi,
Havuz-sauna-buhar banyosu ve hamam üstüne de yıkadım kendimi tam oldu.
Bugün daha çok yoruldum gerçi 3 tur attım havuzda.
Artık yarın ara verecem çünkü bu su faaliyetleri erken uyku getiriyor.
Sauna yalnız çekilmiyor gerçi biri olsa 2 muhabbetle şıpır şıpır damlar terler.
Yaklaşık 1.5 aydır koşu bandında çabalamam ne sonuç Verdi bilmiyorum ama bu spor olayına
havuzla devam ediyorum. Nasılsa yaz geliyor. Hem yüzmek tüm vücudu çalıştırıyor.
İyi kötü haftada 3 gün 40 dakika spor en azından mutlu eder.)

22 Nisan 2013 Pazartesi

Timbaland's Family


TV-KOLTUK-SÜPÜRGE Senaryo ödevleri

 
 
Birbirinden farklı 3 nesneyi bir araya getirmek amacıyla bazı senaryo hocaları ödev verirler.
Bu klişeleşmiş şey çoook basittir.
Örneğin koltuk-tv-süpürgeyi kullanarak bir senaryo-öykü yaratmak gerekir.
Herkes birilerine tv izletir, birileri evi süpürür, kalan ise koltukta oturur.
Bunları yapanlar bence kafadan devre dışı bırakılmalıdır.
Bu nesneleri kendi işlevlerinde kullanmak yasaklansa toy yaratıcıların aklına daha farklı fikirler gelecek ancak hoca demiyor ki:))
Bir de kalkıp bu yazılanları filme çekerler. Cık cık cık.

Eskişehir/Odunpazarı sokaklarında gezinirken gördüğüm bu manzara aklıma bunu getirdi...
Belki de tek kare filmde bile bunlar gösterilebilir.)






Nasreddin Hoca


Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6

God of Art- Sanat Tanrısı 6. ARTEMİS Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin...