23 Şubat 2015 Pazartesi

The Imitation Game-Enigma


Alan Turing, genç yaşta başarı yakalayan dahi bir matematikçidir. Kendi yöntemlerinden asla ödün vermez ve ukala diye bilinir. Hiç arkadaşı yoktur ve işi her şeyden önce gelir.
2. Dünya Savaşı ise birçok cephede şiddetli bir şekilde devam etmektedir. İngilizler ve müttefikleri zor günler geçirmektedir. Çünkü Nazi Almanlarının kullandığı Enigma şifrelemesi yüzünden istihbarat sağlanamamaktadır. Bu şifrelemeyi kırmak için ülkedeki en iyi şifre çözücüler ve kriptoloji uzmanları gece gündüz çalışmaktadır. 
Ne yazık ki İngilizler günden güne sivil ve askeri kayıplar vermekte ve şifre çözme çalışmalardan  da olumlu bir sonuç alamamaktadır. Dahi Turing bu gidişata dur demek için harekete geçer. Ancak biraz zamana ihtiyacı vardır ve birkaç arkadaşa...
Zaman zaman Turing'in okul yıllarını görürüz, arkadaşları tarafından acımasız oyunlara kurban gittiği, sık sık dayak yediği ve Christopher ile olan yakın dostluğu. O da farkındadır -çünkü oldukça zekidir- diğerleriyle aynı değildir. Unutamadığı dostu için Enigma'nın şifresini kıracak bir alet geliştirir, ona Christopher adını verir.
Bir yandan yeni şifre çözücüler ararken diğer yandan da Rus ajanı suçlamasından kurtulmakla uğraşır. Başka bir alemden "Savaşı bitirmek" için getirdiği Joan ise en büyük destekçisi olur. O yıllarda kızların evden uzakta bekar bir şekilde yaşaması normal karşılanmadığı için hemen nişanlanırlar. Turing ise bunu sadece bilime katkısı olacak diye kabul etmiştir. Ne yazık ki kıza dokunmayacaktır.
Sonunda beklenildiği üzere Enigma'nın şifresi kırılır. Beklenmedik bir şekilde ise bu hemen açıklanmaz. Çünkü amaç; birkaç yüz sivilin hayatını kurtarmak değil, savaşı bitirmektir!

Filmin bazı noktaları çok iyi olsa da sıradan anlatımlar beni hayalkırıklığına uğrattı. Öncelikle zamanlama. Biliyorum reel zamanda akamayacak bir film ama şifrenin kırılması için göreve geldiği süreyi göz önüne alırsak sonrası biraz atlıyor ve belirsiz bir şekilde. Ne Turing'in tam olarak ekiple olan iletişimini görebiliyoruz ne de hissettiklerini farkedebiliyoruz. Biraz da savaşın uzağındayız sanki. Turing'in yüzüne bakıp ne yapacak diye bekliyoruz ama izleyicinin yakalayacağı bir değişim görmüyoruz.

Özellikle girişte kullanılan müzikli kısımlar ve askerlerin kapı önünde birbirlerini isimleriyle havalı bir şekilde tanıtmaları yıllardır gördüğümüz klasik Hollywood filmlerini anımsatıyor.
Dedektif de bir araştırma içerisinde ama Turing ile arayı bulamıyor. Dedektifin oyunu biraz geriye düşürülmüş sanki.
Oscar En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü alan film, soft bir şekilde Turing'in eşcinsel olmasını işlemiş. Ve bunun dozunu iyi ayarlamış.
Turing toplumda eşcinsellerin hastalıklı olarak yaftalandığı ve hakim tarafından hormon tedavisine zorlandığı için tam 41 yaşında intihar etmiş. Oysa o bir sene hapse girip çalışmalarından kopmamak için hormonal ilaçları kullanmış. Her şey bilim için.
İyi seyirler.


Milliyet Gazetesi "Metin Yazıcı" Arıyor!

Son paragrafta metin yazarı metin yazıcı olmuş. Milliyet'in de bir editöre ihtiyacı var. Radikal gibi.

Oscar Ödülleri 2015

EN İYİ FİLM
(Birdman)
EN İYİ YÖNETMEN
Alejandro G. Inarrutu (Birdman)
EN İYİ KADIN OYUNCU
Julianne Moore (Still Alice) 
EN İYİ ERKEK OYUNCU
Eddie Redmayne (The Theory of Everything)
EN İYİ YÖNETMEN
Alejandro G. Iñárritu (Birdman)
EN İYİ ÖZGÜN SENARYO
Birdman (Alejandro G. Iñárritu, Nicolás Giacobone, Alexander Dinelaris, Jr. & Armando Bo)
EN İYİ UYARLAMA SENARYO
The Imitation Game (Graham Moore)
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
J.K. Simmons (Whiplash)
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Patricia Arquette (Boyhood)
EN İYİ ORJİNAL FİLM MÜZİĞİ
Glory, "Selma" (John Stephens and Lonnie Lynn)
EN İYİ ORJİNAL ŞARKI
The Grand Budapest Hotel (Alexandre Desplat)
EN İYİ ANİMASYON
Big Hero 6
YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM
Ida (POLONYA)
EN İYİ BELGESEL
CitizenFour
EN İYİ KISA FİLM
The Phone Call (Mat Kirkby, James Lucas)
EN İYİ KISA BELGESEL
Crisis Hotline: Veterans Press 1 (Ellen Goosenberg Kent ve Dana Perry)
EN İYİ KISA ANİMASYON
Feast
EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Birdman (Emmanuel Lubezki)
EN İYİ KURGU
Wiplash (Tom Cross)
EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
The Grand Budapest Hotel (Milena Canonero)
EN İYİ MAKYAJ VE SAÇ
The Grand Budapest Hotel (Frances Hannon ve Mark Coulier)
EN İYİ GÖRSEL EFEKT
Interstellar
EN İYİ SES KURGUSU
American Sniper
EN İYİ SES MİKSAJI
Whiplash

17 Şubat 2015 Salı

Nükhet Duru / Grinin Elli Tonu Soundtrack

'Grinin Elli Tonu' filminde bar sahnesinde Türkçe konuşan birilerini duydum sandim meğer Nükhet Duru'nun 'Ben Yine Sana Vurgun' adli sarkisiymis calan.)))
Theweeknd Often olarak coverlamis.
Ayrica bu şarkı daha önce 'Dokunmayin Şabanima' filminin evlilik teklifi sahnesinde kullanılmış.)))
Filmi daha sonra anlatacağım.

16 Şubat 2015 Pazartesi

"Filli Boya'nın Reklamı" Demek Doğru Mu?


Siyah ekranın üstüne dikkatli bakınca "Simsiyah" yazdığını göreceksiniz.
Mersin'de sapıklar tarafından öldürülen Özgecan Aslan için kanalların ekranlarını kararttığını sandık önce sonra da bu örnek davranışı yapanın Filli Boya olduğunu öğrendik.
Saat 21.00 ve 22.00 arasında otuz saniye ekranlar Özgecan için karardı.
Bu sosyal sorumluluğu yerinde ve zamanında yapan Filli Boya'ya teşekkür ederiz.
Bunu "Filli Boya Reklamı" diye ortalığa atan Hürriyet Gazetesi başta olmak üzere tüm basın kuruluşlarını da kınıyoruz.
Böyle reklam olmaz, sosyal sorumluluk projesi olur, tepki olur, protesto olur vs. 
Hele bir kitle iletişim aracı reklam mı değil mi ayırt edemiyorsa diyecek sözümüz yok. 
İlla reklam parası ödeyerek reklam yapılması gerekmez. Adını ve markasını bir yere yazmadığına göre? 

8 Şubat 2015 Pazar

Ida-Paweł Pawlikowski


1960'lı yıllarda bir manastırda yaşayan Ida'nın öyküsü...
Hiç kimsesi olmadığı için  yetimhanede büyüyen Ida'nın, bağlılık yemini edip rahibe olmasına günler kalmıştır. Tam bu esnada daha önce hiç görmediği teyzesi Wanda'ya haber vermesi gerekir. Bu sebeple valizini alıp onun evine gider. Wanda Teyze biraz çapkındır ve birkaç kötü alışkanlığı vardır. Sürekli sigara içmek, alkol almak ve inanamak gibi... Ida bunları eleştirmez ama kabul de etmez.
Teyze aslında yargıçtır ve komünist direnişçi olduğu için "Kızıl Wanda" adıyla da bilinmektedir. Ida'nın ve teyzenin aileden kopuşu 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudiler'in katledilmesi yüzünden olmuştur. Köydeki evlerinde yaşayan Lebenstein Ailesi, bir süre evin yeni sahipleri tarafından ormanda saklanmıştır. Ida'nın annesi, babası hatta Wanda'nın küçük oğlu da...
Ancak yakalanmaktan korkan İyi Hristiyan! ailenin oğlu hepsini öldürmüştür. Wanda ve Ida da bu gerçeğin peşine düşüp ailesinin kemiklerini aile mezarlığına gömmek için yola çıkarlar.
Yolculuk boyunca zaman zaman gücü tükenen Wanda Teyze, gerek alkol alarak gerekse tanımadığı adamlarla flörtleşerek kafasını dağıtmak ister. Bir yandan da Ida'nın rahibe olma kararını sorgular. Bu sorgulamalar ileride Ida'nın çok işine yarayacaktır!
Yoldan aldıkları otostopçu çocuk ise müzisyendir ve Ida'nın kaldığı otelde konseri vardır. İlk gece Wanda Teyze eğlencenin tadını çıkarır, İkinci gece ise Ida çocuk ile sohbet eder. Teyzesi için umut verici adımlar atsa da Ida kararından vazgeçmeyecektir.
Ölüm döşeğindeki adamın oğlu, Yahudi Ailesi'ni öldürdüğünü itiraf eder ve kemikleri onlara verme karşılığında hapse girmekten kurtulur! Oğlunun küçük kafatasına sarılan Wanda, dönüm noktasına yaklaşmıştır. Ida ile ikisi aile mezarlığına gidip kemikleri gömerler.
Yıllar sonra Yahudi olduğunu öğrenen Ida, ailesini öldürüldüğünü öğrenerek bir şok daha yaşamıştır. Bu şoklar onun gidişatını bozmuş gibi görünmese de teyzesinin intiharı Ida'nın kırılma noktasıdır. Cenazede rahibe kıyafetini çıkarmıştır. Hiç sorgulamadan kabul eden genç kız fani dünyayı da denemeye karar verir.
Ida bekaret yemini etmeden önce ondan müzisyen çocuk sayesinde kurtulur. Teyzesinin evinde onun topuklu ayakkabılarını giyerek onun gibi sigara içer ve alkol alır. Yine onun gibi bir erkekle dans eder. Hayatında hiç yapmadığı şeyleri denerken bile hissiz gibidir.
Zaten Ida'nın da hayatta kalma sebebi diğer Yahudiler'den farklı olarak açık tenli olmasıdır. Ayrıca küçük olduğu için kimse anlamaz denilerek yetimhaneye bırakılmıştır. Bir nevi şans eseri...
Çocukla seviştikten sonra hiç plan yapmaz çünkü plan yapmak isteyen bir erkek vardır. "Sahile gidelim, evlenelim, çocuklarımız olsun..." Ida tek bir soru sorar "Sonra?". Sonrası açıklanamaz.
Valizini toplayan genç kız manastırın yolunu tutar. Ida bizi hiç şaşırtmaz!
Siyah-beyaz çekilen bu filmde perspektifler çok güzel yaratılmış. Çekim açıları ve çerçeveleme tam olarak filmin temasına uygun. Özellikle Ida'nın müzisyen çocukla bar dışında konuştuğu sahnede arkanın sisli-dumanlı olması ve önde iki kişinin net olarak görünmesi gerçekten yönetmenin ne anlatmak istediğini ortaya koyuyor. Mezar kazan adamın kazdığı yerin içinde kalıp Ida'ya açıklama yapması ve Wanda Teyze'nin uzun, ince yollarda araba kullanması karakterlerin betimlenmesini destekliyor.
Polonya filmi olan Ida "Yabancı Dilde En İyi Film" Oscar adayı. Yolu açık olsun.








'Bu Tarz Benim'in Ratingleri Nasıl Yükselir?

Hem Show TV'de hem de TV8'de aynı isimde iki yarışma programı var: "Bu Tarz Benim".
Mahkeme kararına göre isim hakkı Show TV'de kalırken format hakkı ise TV 8'in oldu.
Ancak Show TV program içinde bazı değişikliker yapmak zorunda.
Aslında iki kanal da bu durumu lehine kullanabilir ama pek değişikliğe açık değiller gibi.
Eskisinde yarışmacılar daha bir gıcık-uyumluydu bu yeni sezonda iki kanalda da umut vaadeden yarışmacılar yok. Onun yerine biraz kavga gürültü lazım ama bu tarz değil.
Ben yapımcı olsam saç baş giriştirir ardından kulise kameralarımı çevirirdim. Esra Erol'da bazen böyle çalışıyor. Gerçi onun programı her zaman izlenecek malzemeye sahip o ayrı bir konu.
Döven şahsı hemen diskalifiye eder ardından sokakta süründüğü halini gösterir, merhamet duygusunu uyandırırdım. Ve büyük bir geri dönüşle dayak yiyen yarışmacı tarafından affedilip sarılmalarını herkese izlettirirdim.
Tabii gözyaşı sattırır, ancak ilgi çekici konular lazım. Bir yarışmacı ötekinin sevgilisine sarksa bak sen ortalık nasıl karışıyor, benim başıma gelse ben kızı jüri masasında sürürüm ve balıklara yem ederim.
Oturaklı bir baba evinde televizyon olmadığı için kızının yarışmacı olup kıçını başını açtığını görmüyor. Hasbelkader ekranda kızını mini etekli görünce stüdyoyu basıyor ve fakirlikten şöhrete uzanan öyküyü merakla dinliyoruz.
Aniden zengin olanlar da ilgimizi çeker, üvey ana dayağı da... Artık seçim formatçıya kalmış.
Her kıza derinlikli öykü lazım. Birini kocası boşasa ne güzel olur, rating açısından. Ayakta durmaya çalışan kadına hemen acır, kucak açarız. Onların da bizi yediğini, numara yaptığını görünce de ayıplar ayar çekeriz. Böyle gider işte.
Şaka bir yana doğru birkaç taktikle iki yarışmalardan biri ratingleri silip süpürebilir. Akıl akıldan üstündür:)))
Bakalım binbir zahmetle kanal değiştiren mi kazanacak, yoksa aynı yerde kalıp jüri değiştiren mi?


7 Şubat 2015 Cumartesi

Force Majeure-Ruben Östlund


Tomas izinde olduğu bir haftayı ailesiyle birlikte Alpler'de kayak tatiline giderek değerlendirir. Tomas ve Ebba sakin ve ideal karı koca olarak görünmektedir. Çocukları Vera ve Harry ise kendilerinden beklenilmeyecek olgunluğa sahiptirler. Düzenli hayatları olan aile, aynı anda dişlerini fırçalar ve aynı renk pijamalarla yatağa girerler. Tüm aile tektipleşmiş gibidir.
Kayak tatilinin ikinci günü yaşanan bir olay, bu normalmiş gibi devam eden aile ilişkilerini sorgulamaya itecektir. Tatilciler lüks otelin balkonunda yemek yerken bir anda çığ düşer. Çocuklar panik halindedir ve Ebba kaçmaları gerektiğini söyler. Tomas ise umursamaz gibi görünse de cep telefonunu alarak hızla oradan uzaklaşır. Arkasında "baba" diye bağıran yardıma muhtaç çocuklarını bırakarak...
Neyse ki çığ otele ulaşmamıştır sadece tozları uçuşmaktadır. Ortam netleşince Tomas gelir ve hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Ebba ise tüm yaşanaları kafasında sorgulamaya başlar, Tomas'a neden onları bırakıp kaçtığını sorduğunda Tomas'ın olayın öyle olmadığını söyleyerek reddetmesi kadını çileden çıkarır. Yeni sevgili olmuş bir çiftle akşam yemeği yedikleri sırada Ebba kocasının son yaptıklarını bir bir anlatır. Tek takıldığı nokta ise adamın hala kaçtığını inkar etmesidir.
Ebba'ya göre evlilikte konuşulmayan sorunlar vardır ve ne olduğunu öğrenmek istemektedir. Yalnızken durumu konuşamadıkları için yine başka bir çiftleri odalarına davet ettiklerinde çığ konusu açılır ve Ebba ıspatlamak için videoyu onlara seyrettirir. Tomas için değişen bir şey yoktur.
Zamanla Tomas bir şeyleri içine attığını anlar ve gerek karla kaplı dağlarda bağırarak gerekse tanımadığı insanlarla içerek bunu yenmeye çalışır. Ağlama krizine girdiğinde ise çocukların sarılarak babalarına sahip çıkması ve annelerini de buna zorlaması görülmeye değer. Aile olmanın bilincine varan küçük yaştaki çocukların en büyük korkusu ise anne ve babalarının boşanması.
Aile yavaş yavaş durumu toparlarken son gün Ebba'nın sisin içinde kaybolması ve Tomas'ın onu kurtarıp çocuklarının yanına geri getirmesi bir kahramanlık nişanını hakettiğini gösteriyor. En azından ailesini bir arada tutabileceğini anlıyoruz.
Tatil bitimi virajlı uçurumdan geri dönerken şoförün aracı tehlikeye atmasına bu sefer Ebba dur diyor ve tüm yolcular yola yürüyerek devam ediyor. Ona uzatılan bir sigarayı alıp içen Tomas'a oğlu sigara kullanıp kullanmadığını soruyor. Tomas ise bir an düşünüp sigara kullandığını kabul ediyor.
Bir haftalık tatilde Tomas ve Ebba'nın evliliğin sorgulanır ve sonrasında güçlenerek yola devam ederler. Biraz soğuk Kuzey insanını en iyi şekilde anlatan yönetmen Ruben Östlund, Alpler'in manzarasını filmin konusuna uygun bir şekilde bize sunuyor. Ne çok eksik ne de çok fazla.
İyi Seyirler


1 Şubat 2015 Pazar

Whiplash Dinleyelim-İzleyelim


Shcarffer Konservatuvarı birinci sınıf öğrencisi Andrew, bir gün alıştırma yaparken Fletcher'in ilgisini çeker. Aynı okulda hoca olan Fletcher, bir jaz grubunu çalıştırmaktadır. Andrew'daki yeteneği gören adam, onu grubuna yedek baterist olarak çağırır, önce sadece nota sayfalarını çevirecektir. Bunu hayatının şansı olarak algılayan çocuk, küçüklüğünden beri büyük bir müzisyen olma hayali kurmaktadır. Ve kalıcı olmak için kendini göstermenin zamanıdır.
Andrew bir o kadar hassas olmasına rağmen aynı zamanda son derece hırslıdır ve iş müzik olunca kimseyi gözü görmez. Bu yeteneğini geliştirme açısından iyi olsa da sosyal hayatı ve psikolojisi açısından pek de iyi bir durum sayılmaz. Sinemada mısır satan kızı uzun süredir beğenmektedir. Bir cesaretle onu yemeğe çıkarır ve ikisi yakınlaşırlar. Ancak grupta daha iyisini çalmak için günlerce çalışması gerekmektedir ve başka bir şeye konsantre olamayacağını anlar. Yeni bir sevgili gibi. Ve daha ilişki başlamadan kızdan ayrılır. Geride kırık bir kalp bırakarak yoluna devam eder. 
Daha birinci sınıfa giden bu çocuk hocası Fletcher ile koridorda bir dakika dertleşir. O arada annesinin onu terkettiğini söyler. Bunun bir çalışma esnasında aşağılanmak için kullanılacağından habersizdir. Fletcher okulun en acımasız hocalarından biridir ve hataya tahammülü yoktur. Onun ritmini tutturamayan tokatlanabilir. Andrew de bundan nasibini alır. Ama bu durum çocuğu kamçılar ve elleri kanayana kadar davul çalışır.
Yine de her türlü hocasına yaranamaz aslında Andrew'un biraz unutkan, sakar bir yapısı da vardır. Önemli bir konsere yetişmek için tüm trafik kurallarını alt-üst eder ve arabası bir kaza sonucu ters döner. Yine de yılmaz başından kanlar akarak o konsere gider ve müzik hayatının bittiğini anlar.
Whiplash; bir hoca ve öğrencisinin ego savaşı. Sonunda Andrew hocasına saldırdığı için okuldan atılır ve hocası da faşistçe baskı yapıp başkalarının hayatını tehlikeye attığı için eğitmenlik görevinden alınır.
Tabii ikisi birbirinin hayatını değiştirmiştir ama ne yazık ki ikisinin de sonsuz bir egosu vardır. Aslında birbirlerine benzerler.
Hocanın intikamı bir müzisyen için ne kadar acı olsa da Andrew'ın verdiği tepki bir o kadar iç rahatlatıcıdır.
Jaz müzik çalışması ve parçaları sevenlere daha eğlenceli bir film olabilir, kulağı iyi olanlar da kendini filmde deneyebilir.
Oscar adayı film için iyi seyirler.))




Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6

God of Art- Sanat Tanrısı 6. ARTEMİS Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin...