28 Eylül 2013 Cumartesi

EVDEKİ KADIN

EVDEKİ KADIN
Bütün gün evde kalmak zorunda olduğunuzu düşünün… Bir hafta çalışıp ardından boş geçen bir tatil gününde evde kalmaktan değil. Hiçbir iş yapmadan evde yaşamak. İş derken karşılığında para getirmeyecek yıllarca devam eden bir çalışma süreci. Ev işi. Bunun karşılığı sevgi olabilir saygı olabilir, elindekileri kaybetmeme olabilir. Ancak bu bir görev değildir. Çünkü gönüllü yapılmaktadır.
Anneannelerimiz, annelerimiz evi çekip çeviren karakterlerdir. Sadece anne ile başlanan isimlere verdikleri karşılık gibi… Annenin görevleri; yemek yapmak, evi temizlemek, çamaşır ve bulaşık yıkamak bu da yetmezmiş gibi ailenin belli bir seviyede huzurlu kalmasını sağlamaktır. Çalışan biri örneğin evin erkeği, sabah uyanır, elini yüzünü yıkar üstünü değiştirir ve işe gitmek için evden çıkar. Akşam geldiğinde ise; yemek yer, karısından özel ilgi ve herkesten güler yüz bekler. Belki de sebep erkeklerin daha basit bir yaşam sürmek istemesinden kaynaklanır. Bir sorun onlar için bir dakika bile konuşulamaz, gerek yoktur.
Kadın sabah herkesten önce uyanır. Gürültü yapmamak için parmak ucuna basarak yürür, kahvaltı sofrasını hazırlar. Eşini, çocuklarını geç kalmamaları için zamanında uyandırır, tatlı tatlı uyandırır. Onların karnını doyurur, çocuğun sütünü, eşinin yumurtasını eksik etmez. Uğurlama faslını bitirdikten sonra evde kendi hükümdarlığı başlar. Toplanan kahvaltı sofrası, yıkanan bulaşıklar, aniden gelen bir komşu. Açık olan televizyonda biraz kendi hayatlarından sıyırılıp başkalarına bakarak sohbet eden iki arkadaş… Ve yanında lezzetli bir kahve ev kadınının en büyük lüksüdür.
Halı temizlenir, çocukların oyuncakları yerine yerleştirilir, makinedeki çamaşırlar serilir kuru olanlar ütülendikten sonra yerine yerleştirilir. Her akşam eve geldiğinde kirli gömleği çamaşır sepetine değil yatağın üstüne atan eş, sabah dolaptaki askıdan ütülü mis gömleğini alır giyer. Hasbelkader dolapta aradığını bulamayan yirmi yıllık kocanın söylediği laflar insanı incitebilir. O yüzden her şey yerli yerinde olmalıdır. Kışlıklar kalktı mı yazlıklar indi mi? Naftalinlenen yorganları güveler yedi mi? Bir ev kadını kontrol günleri de yapar.
Şu an kimin karnı aç kiminki tok tabağa düşen ekmekten tahmin edebilen kişi kadındır. Akşam yemeğini salatasına kadar hazırlar, ellerini buruşana kadar patates soyar, dolaptaki en küçük sebzeyi ekonomi adına değerlendirerek yemeğe koyar. Türlü pişirir. Azıcık kalmış yoğurda su ve tuz ekleyerek ayran yapar, emik erimesinin önüne geçmek için. Evin eksik gediğini kimselere söylemez kendi gider alır. On kilo karpuzu nasırlaşmış elleriyle beşinci kata hiç serzeniş etmeden çıkarır. Onu keser soğutur. Çekirdeğine gelen karıncaları kovar. Çöpü gider atar ki kokutmasın güzel yuvasını.
Sabah gidenler kan şekeri düşmüş acıkmış olarak eve geri gelir. Fazla konuşursa dırdırcı denilmesin diye kadın susar. Çayı demler, şekerini karıştırır ve servis eder, sorunlarını anlatmaz. Anlatsa baba evini hatırlar. İşe gitse meslek yok, meslek varsa eşin gönlü yok. Kaç uçlu bir iştir bu kadının aklı ermez.
Evdeki hayat dışarıdaki hayattan çok farklıdır. Ancak kadın her yerde kadındır.

Evrim ÖZSOY


Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6

God of Art- Sanat Tanrısı 6. ARTEMİS Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin...