30 Nisan 2012 Pazartesi

Garipçe'de Kahvaltı

Hava bulutlu ve serindi, yola öğleyin çıktık.
Sevgili çook acıkmıştı neredeyse beni yiyecekti.)
Garipçe'ye almadılar bizi daha doğrusu merkeze attık arabayı bir köşeye.
Deniz kıyısında güzel bir kahvaltı yapalım derken deniz kıyısındaki mekanların kötü olduğunu farkettik.
Bahçeli güzel ve temiz bir mekan bulduk.
İçeriye yerleştirk. Açık büfe kahvaltıda ne bulursak topladık.
Bir ye bir ye, karnımız doydu. Ardından teyzenin biri kaleye çıkın dedi.
Merdivenleri başarıyla tırmandıktan sonra Candan Erçetin'in klip çekimi yüzünden kalenin  jandarma tarafından kapatıldığını öğrendik.
Karşı tarafa tırmanalım da denizi görelim dedik. Süper bir denizle karşılaştık:)
Oksijen orman manzara:)))
Ancak Garipçe'de fazla vakit geçiremeyeceğimizi anladık ve Nişantaşımıza geri döndük.
Cafe Nero'da içilen bir kahveyle eve gidip mayışmaca iyi geldi.
"Guguk Kuşu"nu izledik ve beğendik:)
Cuma da "Kuzgun"u izlemiştik Edward Norton'ın.
O da güzeldi ancak daha da güçlü bir senaryosu olabilirdi...
Bugün 1 Mayıs tatiliz evde ev işleriyle uğraşıyoruz.
Tatilleri severim:)

27 Nisan 2012 Cuma

Una frase

Non ho voglia di bere ne té ne caffé.

Nisan'ın son Cuması

Hava hafif rüzgarlı ve bunaltıcı sıcaktan uzak.
Dün akşam uyuyamamın verdiği etkiyle gözlerim yanıyor.
Ve enerjimin hepsini Mayıs'a sakladım sanki.
En güzel ay, umut var.
Giden ayın getirdiği mutluluk bir sonrakinde artacak.
Aldığım nefes daha bir başka olacak.
Ilık bir rüzgar, saçlarımı dağıtmadan yanımdan geçer.
Tutmak isterim,
Ancak başkalarına da uğramalı.
Taşıyacağı çok şey var.

24 Nisan 2012 Salı

Ağva-Şile-Yeraltı

Ne kadar güzel bir şeymiş insanın 3 gün işe gitmemesi...
Cuma eteklerim zil çala çala Nişantaş'a gittim sevgiliyle buluşmaya.
Önce ona güzel bir hediye seçildi, tabi kendime de kırmızı deri cüzdan aldım!
Mexica lokantasında birer bira ve cipis tükettik yürüyerek Beşiktaş'a indik:))
Ne güzel günler yaaaaaaaaa.
Cumartesi İstinya Park'ta Zeki Demirkubuz'un "Yeraltı" adlı filmine gittik.
Zeki sanatını konuşturmuş diyorum eline sağlık. Özellikle Engin Günaydın'ın uluması ve patates takıntısı:) Yemek sahnesindeki kesme (hani böyle demek istedim ama diyemedim anı). Nihal Yalçın ve Serhat Tutumluer de müthişti. Serhat tipten kazanıyor zaten:) Gerçi Nihal de burada tipsizlikten kazanmış, helal olsun iyi de oynamış.
Kapalı bir pazar gününde Ağva'ya gittik, yağmurla kahvaltı güzeldi. Ancak çok sakin gelen Ağva'dan Şile'ye kaçtık. Türk Kahvesi ve tulumba tatlısı ne iyi gitti.
23 Nisan'ın anlamı kalmadı gittikçe çocuk da yok yakınımızda...
Neyse Tolga diziye 13 bölüm konu bul diyor mahvoldum. Günlerim haram oluyor sürekli bir baskı.
Şimdi biraz ona çalışayım, yarın yine mesai!

19 Nisan 2012 Perşembe

Mesai Bitimi

Ohhhh dünkü lanet de bitti, mesai de bitti taksimle evime gidip güzel bir duş alacam.
Dün petrol ofisi montajı için Yegane'ye gittim. Ama nasıl. İşten izin alıp erken çıktım, Üsküdar'a gittim veee motorlar iptal neden çünkü fırtına var. Ve ağaçlar kökünden gitmiş. Bir otobüs daha kendimi köprüde buldum. Metrobüse binecektim ancaaak köprü kapanmış. Oldu mu aksilikler. İnsanlar bekliyor beni bir de bankaya gitmem lazım. OHOOO.
Sonunda karşıya geçtim. Beşiktaş'ta banka işimi hallettim ardından ver elini 30 M. Güzergahı değişmiş. Maçka'da çatı uçmuş. Sabırla vardım Nişantaş'a.
Pizza+şarap+montaj derken saat 2 oldu. Ertesi gün iş var ve ben 6.40'da kalkıyorum. Ne acı çekti gözlerim.
Müşteri mühendis sizi eve bırakırım demişti kiii kapıda arabasının çekilmiş olduğunu anladı.
Daha fazla lanet kaldıramam dedim bitsin gitsin.
Taksiyle evime döndüm anca 3'ü geçe uyudum.
Bugün de gözümden uyku aktı gitti.
Saat 20.16 yarın Cuma son iş günü ne mutlu bana!
Kocaman bir sivrisinek klavyeme abandı. Üfledim 3 kez yere indi!
Kaşıntı geldi, duşşşşşşşşşş!
Cuma akşamı sevgiliyle buluşma var!

17 Nisan 2012 Salı

Nişantaş-Zou bisou bisou!

Bu Nişantaş'a git-gel baya bağlandım.
Eski okul günlerimi özledim sanırım!
Yarın montaj için gidiyorum, Petrol Ofisi'nden mühendisler gelecek son kontrolleri yapacağız da.
Umarım bir sorun çıkmaz da evime mutlu gelirim. Bir de bankaya gitmem lazım mal varlığımı arttırmam için!
Hem yarınki mesaiden de yırtmış olacağım.
Ağızucuyla derim Cuma çalışırım diye bakalım. Ama sanmam azad edildim kısmen.
Yarın sürpriz hediyeler alınacak sevgiliye, puzzle almak istiyorum. Denemeyeli yıllar oldu en azından akıllı biri bana yol gösterir. Ha bir de kitap reklam meklam konusunda olan!
Dün akşam Mad Men'in 5. sezonunun ilk bölümü vardı. Ay dedim 1 seneye yakın bekledim geçmiştir bile.
http://www.youtube.com/watch?v=yXoILGnHnvM

Şarkı değişik. Şarkının sahibi kadın şimdi ortaya çıkınca şaşırmış bile.

http://www.youtube.com/watch?NR=1&feature=fvwp&v=2vFOzG3GYqo

Yarın yağmur var diyorlar ama umarım ben dışarıdayken yağmaz.
Haftasonu Ağva'ya gidiyoruz, bir gün de Adalar. Bisiklete bineceğiz:)
Çok sevinç çok!
Zou bisou bisou!
Biz de dizi yazacağız!
Zou bisou bisou!
Zou bisou bisou!

15 Nisan 2012 Pazar

Now

Kendi Kanım-Film Festivali'nden

KENDİ KANIM | Yönetmen: João Canijo / Oyuncular: Rita Blanco, Anabela Moreira, Cleia Almeida / Portekiz / 2011 / DCP / Renkli / 140’ / Portekizce; İngilizce ve Türkçe altyazılı
2011 San Sebastian Mansiyon, FIPRESCI Ödülü
2011 Faial (Azor Adaları) En İyi Film
2011 Caminhos (Coimbra, Portekiz) Büyük Ödül, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu (R. Blanco), En İyi Özgün Senaryo

Marcia, bir toplu konutta kardeşi Ivete’le yaşamaktadır. Kızı Claudia bir gün, kendisinden büyük, evli bir adama âşık olduğunu söyler. Adamın kim olduğunu öğrenen Marcia bu ilişkinin ailesi için bir tehdit oluşturduğunu fark eder. Bu sırada torbacılık yapan oğlu Joca, mal aldığı satıcıyı atlatmaya çalışır, fakat yakalanır. Onu kurtarmaya çalışan teyzesi Ivete büyük bir bedel ödeyecektir.

Cuma işten çıkıp Happymoon'a gitmek pizza margarita yemek, ardından deniz kıyısı parkta dolanmak, Kahve içmeye Suadiye'ye gitmek, Cadde'de yürümek, eve yatmak için gelmek çoook iyi geldi!
Cumartesi günü ise sabah 6'da uyanmak tam bir yıkımdı, 7'de tekrar uyumak 10'da uyanmak. Sabah sabah kuaföre gitmek, evde aleleacele melemen tıkınıp Sevil'e gitmek.
Tüm cumartesi yağmur yağdı.
City's tıklım tıkıştı. 4 seansındaki "Kendi Kanım"ın da izleyicisi pek fazla sayılmazdı.
Yönetmenin çekim planları gözlerimi yaşarttı-hırstan. Nolcak bende çekerim dedim.
Sonrasında Viyana gecesi düzenlenen bir restoranda şinitzel yemek beni daha da mutlu etti. Akşamına Nişantaş'ta uyuyup sabah Çengelköy'de kahvaltı etmek!
Kahveyi başka yerde içelim diyen sevgiliye. Hayır eve gidip çarşaflarımı değiştireceğim, evimi özledim demek.
Hayat güzelmiş.
Dizi senaryosuna sarılmazsam Tolga benim hayatıma son verecek:)

8 Nisan 2012 Pazar

Süleymaniye'den

Şehir Efsaneleri-Wim Vandekeybus

Film festivalinde güzel bir filme gitmek lazımdır dedim.
Dans Filmleri Festivali'de izlediğim "Blush" adlı filmin yönetmeni Wim Vandekeybus yeni bir film çekmiş oh ne güzel gidip izlemeli diye düşündüm:)
Azıcık feyz alırım dans filmi çekerim, gaza gelir senaryo yazarım, aa bak bu açıdan çekmiş derim, yeni bakış açısı edinirim diye de düşündüm.
Ancak ünlü koreografın son filminde hiç dans yoktu. Doğaçlamalardan yola çıkarak şehir efsaneleri anlatılıyordu. Kendisine sormuşlar "İyi güzel film çekiyorsun peki bir hikaye anlatabilir misin?"  gibilerinden. O da bir hışımla bunu çekmiş. 12 günde, doğaçlama, senaryo bile sette yazılmış. Üstün risk! Tabii filmin bir hikayesi var ancak görsel açıdan eksiklik hissediliyor. Belki de ben dans görmek istediğim ve hayalkırıklığına uğradığım için böyle düşünüyorum. Ama haksız da sayılmam. Biraz karanlık bir atmosferi de var filmin. Blush da keza öyleydi ancak izlettiriyordu. Hem de zevkle. Doğmamış çocuğa adanmış bir film. Aynı zamanda gezici kumpanyasıyla oynadığı oyunlarda da bu çocuk sık sık anılıyormuş. Değişik bir duyarlılık örneği. Saygılar.
Yine bir filmi gelse kente yine giderim orası ayrı.
Evdeki karıncaları gördükçe Luis Buñuel geliyor aklıma. "Bir Endülüs Köpeği".
Bolca film izleyesim geldi.
Dün Süleymaniye'deki Golf Turnuvası tanıtım filminin setine misafir olarak gittim.(
Ben tam zamanlı bir çalışan olduğum için maalesef teşrif edemedim.
Anca set fotoğraflarıyla küçük bir ziyaretti. Yukarıya kubbelerin tepesine merdivenle çıkmak da bonustu. 2 haftadır bir petrol tankına bir kubbe tepesine derken yükseklik korkum oluşacak.
Ayrıca ekip bugün Antalya'ya gitti. Aklım onlarda kaldı!!!
Dün akşam Miss Pizza'daki Akdeniz pizza süperdi. Ancak az ve öz yemeye karar verdim. Oturarak çalışmanın riski de şişeye dönmektir.
Bugün evde dinlenmek ve senaryo çalışmak iyi geldi.
Yeni bir haftaya da yağmurla başlıyoruz.
Tüm kışlıklar naftalinlenmişken.

5 Nisan 2012 Perşembe

Nisan'ın ilk Cuması

Havalar ısındı.
20 derece.
Artık kazaklar kalın hırkalar naftalinlenip dolaplara kaldırılacak.
Hatta çoğunu kaldırdım bile.
Tümünü giyemeden, giymek de istemeden.
Bu güzel bahar havalarında aşk kapımda:)
Ve yarın Cuma güzel bir haftasonu var önümde.
Sultanahmet'teki sete gidilecek.
Kütüphaneye gidilecek okunmayan güzel bir kitap teslim edilecek.
Belki de bir festival filmine gidilecek.
Festival günlerimi-öğrencilik günlerimi özledim.
Kasım'da İtalya'ya gitmek lazım.
En azından gidiş biletini almak lazım.
Kahve kokan sokaklarda yürümek ve sütlü bir çikolata gevelemek.
Aklıma takılan ve bir türlü gidemediğim Marsilya'ya gitmek.
Alıp çantamı yalnız başıma gezmek gezmek gezmek.

3 Nisan 2012 Salı

Nezle mi grip mi?

Burnum şu an komple tıkalı,
2 saattir ağzımdan nefes alıyorum.Gece uykuya daldığımda nolur bilemem. Umarım sabaha sağ kalkarım. Saçlarım da örülü. Ölürsem direk salsınlar ne güzel dalgalı dalgalı. Ayrıca yıkamasınlar yeni yıkandım. Yoksa tüylerim dikelir.
Bugün 3 gazetede hata yaptım dün de 2.
Sanırım hastalıktan dolayı konsantre eksikliği yaşıyorum. Aklıma da başka şeyler geliyor of.
Cumartesi çekim var yardıma gideceğim bu sefer ama yehuuu!!
Bu hafta da gidersem 1 aydır tatil yapmıyor olacağım.
Gidip tüm burnumu sümkürsem kurtulurum sanırım.
Elveda. Tanrı bilir bir daha ne zaman görüşürüz.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Hastalık bulaşık

Cumartesi akşamı biraz boğaz ağrısına pazar da burun akıntısına sebep oldu:(
Sabah 5.30'da açtım gözümü. Ben erken yattıkça erken kalkmaya başladım.
Bir Tylot içtim tam sızacakken telefonun alarmı çaldı.
Oh ne ala mualla!
Şirket servisi bizi bekler.
Bugün Artemisa'nın verdiği ilaçla bilgisayar başında uyudum resmen.
Gözlerim kapandı içim kaynadı tükendim. Kendisi günde 3 tane Aferin alıyormuş. Ben hiiç uyanamazdım sanırım. Buna rağmen 340 reklam yaptım.
Antalya çekimi ok ancak ben gidemeyeceğim sanırım.
Haftaiçi çekilecekmiş ama ben çalışıyorum:( Of ne yapsam ne etsem?
Aklıma takıldı.
Aslında bir gün Capitol'e gitmek istiyorum. Yarın Sevil bu tarafa geçecekmiş iyileşirsem gideriz.
Üstüme başıma bir insanın giyebileceği renkte şeyler almak istiyorum. Sürekli renkli giyindiğim için kıyafetleri kobine edemiyorum da.
Bugün boncuk makarna günü bir şirkette bir de evde yedim.
Kuravasanların içi boşmuş üzüldüm.
Dünkü yağmurdan sonra bugün güneş çıktı. Yarın 18 derece Çarşamba 22 olacakmış.
Yaşasın güneş! Devamında yağmur ama olsun. Yaz gelsin.

1 Nisan 2012 Pazar

Ambarlı Çekimi-1 Nisan-Yağmur

Sabah 6.20'de açtım gözlerimi, daha kalkmama 25 dakika var. Uyuyamadım. Güzel bir pazar günü benim çekimim vardı. Hem de Petrol Ofisi'nde. Yani tüm gün benzin-gaz maz koklayacaktım. Bir sandviç hazırladım yiyerek Beşiktaş'a vardım. Güneş yakıyordu 1 Nisan'da.
Ambarlı yakında ise yağmur damlaları arabanın camındaydı.
Çekim süresince yağmadı. Ne kadar şanslıydık.
Kocaman tankın içine girdim. Üstte de çıkmıştım 10 dakika önce. Aşağısı felaketti. Sıyırttım ama. İçeridyeken üstte bir işçi elindeki cihazı düşürdü. Savaş uçakları bombalamaya başladı dedim. İnanılmaz bir ses inanılmaz bir yankı. Artık hayata daha farklı bakıyorum.
Yağmuru orada dinlesem ne olur acaba?
Dün biraz boğazım ağrımaya başladı. Bugünse hafif bir burun akıntısı.
Fındıklı'da yakalandığım deli yağmur eve gelmeden yıkanmama sebep oldu.
Şu an hala yağıyor şimşekli-gök gürülütülü sağnak.
Bu sesle uyumak güzel olacak.

1 Nisan şakası yapılmadı bugün. Neden acaba?

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...