Ana içeriğe atla

The Liar and His Lover



Aki, Crude Play isimli bir müzik grubu üyesidir. Arkadaşları onu 3. Albümü kutlamak için helikopterle almaya gelir o ise bu derece şaşalı bir durumdan rahatsız olur. Zaten gruptan ayrılmaya karar vermiştir. Eve döndüğünde ise kız arkadaşı Mari’den ayrılır. Onu grubun prodüktörü ile aldattığını anlamıştır. Aki bu ilişkiler yüzünden müzikten nefret etmeye başlar. Deniz kıyısında hülyalara dalmışken mahalleden bir kızla karşılaşır. İsmi Riko olan bu kız çok doğal ve sempatiktir. Aki’ye bir bakıma arka çıkar. Ancak “Müzik yapan kadınlardan hoşlanmıyorum” sözü kız için bir yıkım olur. Çünkü Riko’nun çocukluk arkadaşları Yuichi ve Sota ile bir müzik grubu vardır. 
Crude Play’in prodüktörü ile Riko’nun yolları kesişir. Grup olarak albüm çıkarmak istemektedirler. Adam da bu duruma sıcak bakar. Çiçeği burnunda gençler stüdyoyu gezerler ve Crude Play grubunun sırlarını öğrenirler. Çok sevdikleri şarkıları aslında Aki yazmıştır. “Müzik dünyasında olur böyle şeyler” cümlesi grubun aklını karıştırır. Riko, Mari’nin parfümünü çok sevmiştir. Aki’nin eski sevgilisi olduğundan habersizdir.  
Aki yeni kız arkadaşının kurt prodüktörün eline düşmesinden son derece rahatsız olur. Kızın karşısına çıkıp kaldırım mühendisi olmadığını söyler. Onu kaybetmemek için kimliğini gizlemiş müzisyen olduğunu söylememiştir. Riko da sesinin güzel olduğunu ona söylememiştir. İkisi sırları ortaya dökülünce yine birbirlerinden vazgeçmezler. 
Mari “Femme Fatale”lik yapar, Aki’nin onun için romantik bir şarkı yazdığını söyler. Riko da ikisi arasındaki ilişkiyi anlar. İçi acıyan kız bir türlü işine konsantre olamaz. Onu motive etmek prodüktöre düşer. Konser günü geldiğinde büyük bir şevkle sahneye çıkar. Yıldız olmak için şarkısını söyler. 
Riko, Aki’nin çekingen ve gizemli halinden sıkılmıştır. “Müzik her şeye iyi gelir” diyerek çözümü onunla birlikte şarkı söylemekte bulur. Ne de olsa müzikal bir filmdir. İkisi birbirini şarkılarla tamamlamaya hazırdır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...