Ana içeriğe atla

Ore Monogatari



Gün mezuniyet günü... Öğrencilerle dolu okul bahçesine doğru iri yarı biri ilerliyor. Arkasını dönmeden bir sürü erkek öğrenci hayranlıkla ona sarılıyor. Favorileri, kalın kaşları, beyaz çorapları ve dik duruşu olan bu kişi; Takeo Goda. Onu diğer arkadaşlarından ayıran tek şey ise fiziği. Arkadaşları ona yardımları için teşekkür ederken ayrı okula gidecekleri için üzülüyorlar. Bir yandan da ondan anı kalması için ceketinin düğmelerinden istiyorlar. Bu Takeo’nun hoşuna gitse de bir düğmenin de Kagami San’a kalmasını istiyor.  
Süperman edasıyla peşinden koştuğu kıza çıkma teklifi edecekken kızı yakın arkadaşı Sunakawa ile görünce yıkılır. Arkadaşına onu sevdiğini söyleyen kız reddedilince Takeo “Kagami San’ı üzemezsin” der ve ona bir düğme vermesi için kendi düğmesini yerinden söker. Aynı zamanda sevdiği kızın aşkını kalbine gömen bir centilmen de olarak evin yolunu tutar. Takeo ve Sunakawa küçüklükten beri arkadaştır. Takeo gücüyle ilgi odağı olurken Sunakawa da yakışıklılığıyla popüler olmuştur.  
Filmin en komik sahnelerinden biri kurtarma anıdır. Nehrin içinde çırpınan minik çocuğu gören Takeo, hiç düşünmeden suya atlar. Suyun altından bir balina edasıyla gelirken çocuk korkup ondan kaçmaya başlar. Hatta karaya çıktığında birkaç kişi çocuğu kaçırmak istediğini düşünür.  Sunakawa gelince işler karışır. Çocuğun annesi, oğlunu onun kurtardığı düşünür hatta bir yere kahve içmeye davet eder. Çünkü Sunakawa son derece yakışıklıdır. Bu yüzden okuldaki tüm kızlar ona hayrandır.  
Okul çıkışı Takeo ve Sunakawa yolda yürürlerken kızın bir serseri tarafından taciz edildiğini görürler.  Takeo bir gelir pir gelir ve serseriyi etkisiz hale getirir. Bir yandan da kendini kontrol etmeye çalışır çünkü insanları korkutmadan onların hayatını kurtarmak biraz zordur. Neticede cüsseli, sesi kalın ve biraz da vahşi görünümlüdür. Tacizden kurtulan kız, Takeo’yu çekiştirip ona teşekkür eder. Bugüne kadar böyle bir ilgi ve gülümseme görmeyen genç adamın kafasında çanlar çalmaya başlar. Aşık olmuştur. 
Yamato Rinko, Takeo’nun karşısına çıkar. Ve ona kendi elleriyle hazırladığı tartı ikram eder. (Japon gençlerinin arasında bu konu biraz önemli sanırım. Lise çağındaki kızın, hoşlandığı çocuk için evde bir şeyler hazırlayıp pişirmesi erkek tarafından büyük bir puan alıyor.) Yamato’nun Takeo’ya karşı bir adım atmıştır. Ancak “Sevgilin var mı?” diye sormak istediği kişinin Sunakawa olduğunu sanır. Takeo ise hayatında ilk defa bir kız tarafından beğenildiğini düşünürken yine arkadaşının ilgi odağı olmasıyla yıkılır. 
Takeo, Sunakawa’yı iyi tanır. O kadar kızın peşinde olup içlerinden biriyle çıkamamasını iletişim sorununa bağlar. Yamato ile Sunakawa’yı başgöz etmeye karar verir. Yine bir aşkı kalbine gömerek tüm hıncını kareteden çıkarır. Çikolatalı pasta ve makeron derken Yamato erkeklerin kalbine giden yolun önce mideden geçtiğini çözmüştür. Bir gün maçtan sonra Takeo’ya yemek getirir. Ancak Takeo biraz “öküz”dür ve kızın Sunakawa ile çıkması gerektiğini söyler. Yamato yıkılır çünkü aslında Takeo’ya aşıktır ve bunu gözyaşları içinde Sunakawa ile paylaşır. Onu kazanmak için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır.  
Genç kız kendi arkadaşlarıyla Takeo’nun arkadaşlarını kaynaştırmak için bir etkinlik düzenler. Lunaparka giden ekip eğlenmektedir. Korku tünelinde sırayla herkes korkarken Takeo’nun hiçbir şey umurunda değildir. Aniden yangın çıkınca Takeo duvarları kırarak oradan herkesi sağ salim çıkarır. Yamato ona bir kez daha aşık olmuştur. Klasik olarak yine Takeo durumu anlamaz ve onun arkadaşına uygun olduğunu söyler durur. Takeo’nun eski aşkı da piyasaya çıkınca kız bir rakibi de kaldıramaz ve üzüntüden oradan uzaklaşır.  
Evde depsreyona giren Takeo, annesinin süpürge darbeleriyle aklı başına gelir. Yamato ile buluşup ona aşık olduğunu söyleyecektir. Koysa kızın tek isteği onunla alışveriş yapmaktır. Sunakawa’nın doğumgünü için hediye almak istemektedir. Takeo yine yanlış anlamaların kurbanıdır.  
Neyse ki Takeo, Yamato’nun ona olan aşkını anlar. Koşarak onu bulmaya gider, aklından da kızın ona hazırladığı yemekler tatlılar geçmektedir... Köprü üstüne karşılaşırlar ve genç adam onu sevdiğini haykırır. İki aşık mutlu sonla birbirine kavuşur. Hatta o kadar ilişkileri oturur ki Sunakawa’ya sevgili bulması konusunda akıl bile verirler. Filmin kapanışında önemli olan dostluktur temalı konuşmalar yapan Takeo ve Sunakawa’nın arkadaşlığının herkese örnek olmasını diliyoruz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...