Ana içeriğe atla

LIKE SOMEONE IN LOVE-ABBAS KIAROSTAMI

Sevmek Gibi, İranlı yönetmen Abbas Kiarostami’nin Japonya'da Japon oyuncularla, Japonca çektiği son filmi olma özelliğini taşıyor. Kiarostami’nin yazdığı film Fransa ve Japonya ortak yapımı. Süresi de 109 dakika. Yönetmenin İran dışında çektiği diğer filmi ise “Certified Copy”. Başrolünde Juliette Binoche olan film İtalya’da çekilmiş.  
1940 yılında Tahran’da doğan Kiarostami, İran Yeni Dalga akımı yönetmenlerindendir. 1979 İslam Devrimi’nden sonra ülkeyi terketmeyerek İran'da kalmayı tercih edip sinemasal anlatımda farklı bir dili yakalamıştır. 45 film çeken yönetmen ne yazik ki geçtiğimiz Temmuz ayında 76 yaşında hayatını kaybetmiştir. “Sevmek Gibi” son filmi olduğu için ayrı bir değere sahiptir. 

Gençler ve Yaşlılar 
Filmin giriş jeneriğinde, bir barda bir şeyler atıştırıp içki içen insanları duyuyoruz, hafif bir caz müziği de o ana eşlik ediyor. İlk kareyi görünce duyulan seslerin o ortamı ne kadar doğru anlattığı ortaya çıkıyor.  Kadrajda olmayan bir kız telefonda çapkınlık yapmadığına bir erkeği ikna etmeye çalışıyorSeyircinin gördüğü kişi, konuşan kızın arkadaşı Nagisa, kameraya yakın bir masaya gelip oturuyor. Akiko’yu gördüğümüzde bir işler karıştırdığını ve arkadaşıyla işbirliği yaptığını anlıyoruz. Telefondaki Akiko’ya inanmayınca kızın morali biraz bozuluyor.  
Orta yaşlı bir adam masasına gelip ona öğütler vermeye başlıyor. “Sınırı aşmamalısın, duracağın yeri bilmelisin” gibilerinden konuşuyor. Akiko ise köşeye sıkışmış bir yavru köpek gibi adamın gözlerinin içine bakıyor. Çünkü Akiko üniversitede okurken para kazanmak için eskortluk yapmaktadır. Onunla konuşan adam ise patronudur. Geceyi önemli biriyle geçireceği için onu ikna etmeye çalışıyor. Akiko ise gitmeyeceğini haykırıyor.  
Filmin başlamasından 14 dakika sonra kamera dışarıya çıkıyor. Patronun telefonla konuşmasını ve Akiko’nun düşmüş omuzlarını izleyiciye gösteriyor. Dış göz olarak kızın çaresiz bir şekilde müşteriye gitmeyi kabul etmesini izliyoruz. Taksiye binen Akiko, büyükannesinin mesajlarını dinliyor. Tokyo’ya gelen kadının tek isteği torunuyla vakit geçirmek... Akiko, Tokyo sokaklarında gezinirken patronun dediği gibi mesajları dinlemediğini varsaymaya çalışıyor. Gözyaşlarına engel olamıyor çünkü büyükannesi gerçekten yürek burkan şeyler söylüyor. Onun ‘İyi bir kız’ olması gibi... 
Akiko şoföre istasyonun yakınından geçmesini rica ediyor. Bir heykelin altında saatlerdir torununun gelmesini bekleyen büyükannesini görüyor ancak yanına gidemiyor. Ağlayarak çevresinde taksiyle iki tur atıyor. Uyandığında ise kendisini müşterinin evinin önünde buluyor. ‘Önemli adam’ gerçekten önemli çıkıyor. Boydan boya kütüphanesi, bembeyaz saçları ve hatrı sayılır yaşıyla bir profesör Akiko’nun karşısında duruyor. 

Akiko, evi gezerken gözü duvardaki tabloya takılıyor. Japon ressam Chiyoji Yazakinin yaptığı “Training a Parrot” tablosunu inceliyor ve amcasının ona küçükken bu resmi hediye ettiğini söylüyor. Takashi ise resmin 1900 tarihinde yapıldığını söylüyor. Akiko’ya göre papağan kıza konuşmayı öğretirken Takashi’ye göre de kız papağana eğitim veriyor. Akiko adeta resimdeki kızın önünde durarak bir nevi papağanını arıyor. Profesör, resmin özel olduğunu ve yapıldığı yıllarda Japon resim sanatının batıdan etkilendiğini anlatırken Akiko’nun resim ile kurduğu bağ çocuk saflığında kalıyor. O kızın kendisine benzemesi ve büyükannesinin resimdeki gibi bir kimonoyu ona dikmesi gibi. Hatta o derece iş ciddiye biniyor ki Akiko resmin yanına gidip kıza benzediğini iddia ediyor.

Takashi, Akiko için çorba hazırlamıştır ancak yorgun olan kız yatağa girdiği gibi uyur. Sabah ise onu okula bırakmak Takashi’ye düşer. Akiko okul önünde bekleyen kıskanç sevgilisi ile itişip kakıştıktan sonra sınava gider. Dışarıda kalan çocuk ateş istemek için Takashi’nin yanına yaklaşır ve ikisi sohbete başlarlar. Çocuk çok dertlidir, Akiko’nun üniversite okumasının gereksiz olduğundan ve hayatın acımasız davrandığından dert yanar. Amacı Akiko ile evlenmektir. 

Okuldan çıkan Akiko, arabaya biner ve sınavdan bahseder. Eğitimsiz sevgili olanları pek anlamasa da Takashi, Akiko’ya akıl verir. Arabada sorun çıkınca bu işi de Akiko’nun erkek arkadaşı halleder. Üçlü birbirinin eksiğini tamamlayan bir arkadaş grubuna dönmek üzeredirArabanın acilen tamire ihtiyacı vardır. Bıçkın delikanlı çalıştığı tamirhaneye gitmeyi önerir. Yolda cebinden bir fahişenin broşürünü çıkarır. Kızın Akiko’ya benzemesi onu çok rahatsız etmiştir. (Aynı broşürü gören büyükanne de torununa bu işi yakıştıramamıştır.) Hatta bu sebeple iş yerinde kavga etmiştir. O kişinin Akiko olduğunu bilen Takashi durumu açık etmez, Akiko ise utanç içinde susar. 
Tamirhaneye gittiklerinde Takashi eski bir öğrencisi ile karşılaşır. Bu durumla pek ilgilenmek istemez neticede yanında dün gece eve çağırttığı bir fahişe vardır ve onun erkek arkadaşı da devreye girmiştir. Bir yandan bu durumdan nasıl sıyrılacağını düşünse de diğer yandan gençlerin dünyasına girmek ve onları tanımak hoşuna gitmiştir. Akiko’nun sevgilisi büyükbabası sandığı Takashi’nin aracını tamir eder ve ondan para almaz. Hatta yaşlı adamı yemeğe davet eder. Bu esnada Akiko onda ne bulduğunu sorgulamaya başlar.  
Akiko’yu bırakan Takashi evine döner. Günlük yaşantısına devam etmeye çalışır. Yemek hazırlarken matbaadan gelen telefonla bazı düzeltmeleri yapmaya başlar. Ancak Akiko onu ağlayarak arar. Tahashi ise hemen kızı bulmak üzere yola düşer. Dudağı patlamış Akiko bir köşede onu beklemektedir. İkisi eve giderler. Meraklı komşu kızı sorgulamaya başlar. Cevap alamayınca da kendi öyküsünü anlatır. Gençken Takashi ile evlenmek istediğinden, yaşlandığından ve kimsenin onunla konuşmadığından yakınır, küçük penceresinden dışarı bakarak zaman geçirdiğini söyler 
Takashi evine götürdüğü Akiko’nun yarasını saracekken kızın tamirci sevgilisi kapıya dayanır. Tüm gerçeği öğrenen delikanlı pek de sakin değildir.  
“Sevmek Gibi” usta yönetmenin kaçırılmayacak filmlerinden biri. İzlemek isteyenlere iyi seyirler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Gece Sahilde Tek Başına

Young Hee, Güney Kore'de ünlü bir aktristir. Yönetmenle yaşadığı bir ilişki sonucunda kalbi çok kırılır. Çünkü adam evlidir. Hamburg'a giden Young Hee, bir arkadaşının evinde kalır. Hem kalbinden aşkın izlerini silmeye çalışır hem de adamın gelip onu almasını bekler. Farklı bir ülkede her gün parkta yürüyüş yapar, yeni insanlarla tanışır ve biraz daha rahat davranmaya çalışır. Her ne kadar arkadaşı onun bir yemekte alkol alıp gevşemesinden hoşlanmasa da Young Hee o an canı ne isterse onu yapmaya kararlıdır. Ülkesine geri döndüğünde eski arkadaşlarını bulur ve onların değişimini gözlemler. Hala bekar olan erkekleri acımasızca eleştirir. Eski aşkının ne yaptığını merak etse de çok peşinde düşmez. Eninde sonunda hesaplaşacak kadar içinde biriktirdikleri vardır. Young Hee sadece sevilmek istediğini anlamıştır. O yüzden çevresindekilerle bu konuda rahatça tartışır. Arkadaşların onun zor zamanlarına destek olmak için seslerini çıkarmazlar. Young Hee sahilde uyuduğu bir gün es...

Balıkesir Şan Sineması

Balıkesir Şan Sineması'nın kapanacağını ve 4as market olarak açılacağını duydum veeee çok üzüldüm. İlk filmimi izlediğim yer olan Şan, benim için çok özeldir. 1994-1999 yılları arasında... İlk kez Batman'ı orada seyrettim ve sonraki 4 sene boyunca filmlerimi izlediğim tek yer oldu. Kısacası sinema nedir Şan'da öğrendim. Cumartesi ve pazar günleri hınca hınç dolu olurdu. Okuldan ve dersaneden kaçıp gittiğim tek yerdi. Ülkede sinema ve tiyatro salonları kapatılıyor yerlerine marketler ve avmler açılıyor. Köle gibi çalış, sanattan uzaklaş, para harca, daha çok kazanmak için çalış ve daha çok harca. Çark böyle dönecek artık. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın.