Ana içeriğe atla

Sunadokei


Filmin adı; Kumsaati. Minase Ann, tam bir seneyi ölçebilen bir kum saatinin açılışına gider. Orada ilk aşkıyla karşılaşır ve 12 sene öncesini hatırlar. Genç kız ebeveynleri boşanınca annesiyle büyükannesinin yanına döner. Ancak babası onlara büyük borçlar bırakmıştır. Ve büyükannesi biraz katıdır, onlara bakamayacağını ve kızının daha güçlü olması gerektiğini söyler durur. Küçük bir yerde dedikodu çabuk yayılır. Bazıları onlara acımaktadır. Kitamura Daigo ise Ann’e iş vermeyi teklif eder. Kız odun taşımakla işe başlar.  
Çalışmak Ann’e iyi gelmiştir. Bir yandan da arkadaş edinir. Zaten Daigo’ya çoktan aşık olmuştur. Annesi ise depresyona girince bir gece ortadan kaybolur. Acı haber tez yayılır. Annesi ölmüştür ve tüm köy yastadır. Ann’in en yakın destekçisi Daigo’dur ona bir kum saati verir. Babası geri gelmiştir. Amacı kızını geri almaktır. Ann bunu Daigo’ya söylediğinde ilk kez yakınlaşırlar. Son saatlerini beraber geçirirler. 
Ann Tokyo’da bir liseye başlamıştır ve Daigo ile mektuplaşmaya devam eder. Mektupta Fuji’nin Tokyo’ya taşındığı yazmaktadır. İkisi buluşurlar ve Fuji onu öper. Tatil gelince Ann Daigo’yu görmeye köye gider. Ann çocuğa karşı biraz çekiniktir çünkü aklında Fuji vardır. Daigo ikisini konuşurken duyunca yıkılır. Ve Fuji o gece ortadan kaybolur. Ann’in aklında annesinin kaybolduğu gece gördüğü şeyler vardır. Fuji’nin de ortadan kaybolması onu şüpheye düşürür. Ancak Fuji bir yerde işe girmiş köyü terketmiştir. İlk aradığı kişi yine Ann olur.  
Ann yıllar sonra yanında bir adamla köye geri döner. Annesinin mezarını ziyaret ettiği gün Daigo ile karşılaşır. Evlilik hazırlıklarına devam ederken nişanlısı onun kalbinin başkasına ait olduğunu anlar ve zorlamaması gerektiğinde uyarır. Ann kendini yalnız ve güçsüz hisseder. Hatta Daigo’nun ona verdiği kum saati bile kırılmıştır. Ertesi gün Daigo’ya Ann’in büyükannesinden bir telefon gelir, kızın nişanı bozduğu ve ortadan kaybolduğunu söyler. Ann intihara teşebbüs etmiştir. Neyse ki Daigo onu ölümün kıyısından çekip alır. Hayatını kurtaran adamla artık ayrılmamak üzere birleşirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...