Ana içeriğe atla

Medyada Tekelleşme

Okulumuzda okuduk gördük, medyada tekelleşme yatay, dikey ve çapraz olarak üçe ayrılır.
Tekelleşme; ülkede yaşayanların sosyal hayatından, ekonomik hayatına kadar her şeyi etkiler.
100 tane çeşitli program varken hepsi aynılaşmaya başlar aynılaşmayanlar yokolur.
Geriye kalanlar sıkı ve haksız bir rekabete girer. Sayıca azalan aynılar farklı olan çoğunluğu içine alıp sindirir.
Her kafadan bir ses çıkmasın, tek bir ses olsun mantığıyla demokrasi anlayışı özellkle medya tutsak edilerek yokedilir.
Sektördeki egemen gruplar neyi yayınlamak, hangi bilgiyi paylaşmak istiyorsa halk da onu görür, okur.
Örneğin Gezi olaylarında haber kanalları bile bu olayı vermedi. Çünkü iktidar karşıtı oluruz, destek oluruz, işimizden oluruz mantığındaydılar. Medya patronları ekibine "siz bulaşmayın penguenleri koyun izlesinler, bunlar zaten ne koysak izliyorlar" dedi.
Eğer Gezi olayları televizyondan canlı olarak verilse bugün iktidar bu konumda olmayabilirdi.
Çünkü halk güçlüdür, özellikle birlik olunca.
Zaten medya patronu da kim iktidara gelse onun tarafını tutacak.
Ülkemizde anlaşılmayan bir durum var. İktidarı halk seçer, kontrol eder, görevini yerine getirmeyince çözüm üretir. Ancak iktidar gidip insanların beynini yıkıyor, medyadaki aynı programlarla uyuşturuyor, canının istediğini yapıyor, halktan bir talep geldiğinde ağzına geleni kaba bir şekilde söylüyor.
İstenen şu ki günümüzde her kanal her gazete iktidarı övsün ne yaparsa desteklesin.
Televizyondaki reklamlarla geçinen medya patronlarının cebini de delmek halkın elinde.
Reklamlardaki ürünleri kullanmamak demek bir nevi seni protesto ediyorum demek. Tekelleşmeci patronun kanalını izlememek onu zor duruma düşürmek demek.
Zamanla tek partili bir hükümet, tek sesli bir ülke olmaya doğru ilerliyoruz, demokrasi ise çoktan yok oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...