24 Kasım 2013 Pazar

İstanbul Kısa Film Festivali Filmleri 2

Cumartesi Fransız Kültür Merkezi'ndeki kısalara gittim. 15 seansının ilk iki filmini kaçırdım. Salona girdiğimde baya havasızdı ancak kısa film aşkına biraz sabrederim diye düşündüm.

Cyril Schaublin'in "İzdiha" adlı kısa film çalışması tren istasyonundaki kaosu tam anlamıyla seyirciye geçirebiliyor. Birbirini iterek koşmaya çalışan insanlar, korku içindeki suratlar, şüpheli çantaya yaklaşan polisler ve arayış içindeki polis köpekleri. Bazı sahneler slow motion ilerliyor, ses ve derin müzikle seyirci olarak ben biraz sıkılsam da aktarmak istediği duyguyu alıyorum.

Chrzu "Yüksek Yüksek Topuklar" adlı animasyon filminde biz kadınları baya güldürüyor. Renkli topuklu ların önemini bir güzel anlatıyor. Yaklaşık 70 çift ayakkabısı olan kadın bizlere topuklu ayakkabı giymemiz gerektiğini söylüyor. Haksız da sayılmaz:))

Buğra Dedeoğlu "Şeref Dayı ve Gölgesi" adlı filmiyle Bakanlık desteği almış. Köyde yaşayan Şeref Dede gölgesi yüzünden bazı bedeller ödemiş, adı çıkmış dokuza inmez sekize... Bir gün kızgınlıkla gölgesine söylenirken onu kaybeder. Daha doğrusu gölgesi onu terkeder. Gizlice torununun yanına giden gölgeyi bulmaya çalışırlar.Şeref Dede ve torunu gölgeyi kovalasa da tekrar kazanamazlar. Konu açısından işlenebilir bir şey yakalanmış ancak senaryoda birçok eksik var.

Rafael Balulu "Çevirme Noktasında Batman" filminde İsrailli ve Filistinli ailelerin yol kavgasının anlamsızlığı üstüne kuruluyor. Sınırdan geçmek üzere sıkışmış trafikte bekleyen araçların içindeki iki erkek çocuk birbirleriyle camdan cama oynuyorlar. Kudüslü aile diğer ailenin önüne geçmeye çalışınca kaza oluyor ve çocuklar araçtan çıkıp oyuncak Batman'ın peşine takılıyor. Birbirleriyle kavga ederken aileler onları ayırıyor bir süre yanlış çocuklara sahip çıksalar da "aslında çocuk hepimizin çocuğudur" mantığını doğruluyor. Duran trafik, sınırdaki acımasız askerler ve savaş tarafları... Rafael Balulu savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu yumuşak bir dille anlatmış.

Dolunay Gördüm'ün okul projesi "Aşırı Yük" övgüyü hakediyor. Asansör fobisi olan bir adam tek başına asansörü kullanmak istiyor. Bir katta sarışın velet biniyor ve asansördeki aşırı hareketlerinden dolayı başına iş açıyor. Önce çocuğu çok kızsak da sonunda korktuğunu ve ağladığını görünce acıyoruz ve adamın asansöz fobisini yenmesine yardımcı olduğunu gördükçe teşekkür edesimiz geliyor.

Arne Ahrens "Sünnetim" adlı filmde Almanya göçmeni Türk ailenin ülkesine gelip oğullarını yeğenleriyle birlikte sünnet ettirmesini konu alıyor. Almanya-Türkiye arasında kalan çocuk, sünnet travması ve aidiyeti sorguluyor. Güldürmeyi başaran bir film. Sünnet erken yapılmalı!

Entropi" ve "Çıkmaz Ayın Son Çarşambası" beni biraz gaflete sürükledi. Konular fena değil ancak fazla uzatılınca anlamını yitirdiğini düşünüyorum.

Kısaların en büyük ortak sorunu kapanış jeneriğindeki yazıların küçük oluşu ve okunamaması.
Enerjimi diğer seanslara saklıyorum.

Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...