Ana içeriğe atla

Brandweek'de Gavat Kavgası

Hulisi Derici denilince insanların aklına şampuan reklamı geliyor.
Özellikle Biomen reklamında Yahudiliği aşağıladığı gerekçesiyle mahkemelik olmuştu diye hatırlanıyor.
Ayşe Arman'a verdiği ropörtajda ise; Hitler'in bir ulusu sabun yaptığını bildiğini, ancak sabunla şampuan arasındaki benzerliğin ters anlaşılacağının aklına gelmediğini söylüyor.

Ne güzel iştir, şampuan reklamı yapan biri şampuan daha doğmamışken, insanların saçlarını sabunla yıkadığını akıl edemez.
a) Proje çıraklar tarafından yapıldı kendisinin haberi yok.
b) Kişi ne şampuan ne de sabun kullanıyor.
c) Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Hitler de olur itler de.

İlk önce aklıma gelen şey; reklamcı olmak için yaratıcı olmak şart mı?
Türkiye'de değil! Tek ülkemi bildiğim için konuşuyorum.
Ucundan kıyısından İtalya basınını bilirim, yerel gazetelerde bile her gün 1-2 yaratıcı reklam çıkardı.
Marka reklam ajansı muhakkak yaratıcı işler yapıyordur. Ancak kendi üretimleri mi?
Yoksa İngilizce bilen metin yazarlarıyla internetten araştırdıkları reklamları, müşterinin ürününe uyarlayarak mı çalışıyorlar?
İçinde değilim bilemem ancak tek yorumum şu olur.
Oturup tavana bakarak Don Draper misali, bir ilham bekleyen tiplerle hiiiç tanışmadım.

İş alındıktan sonra herkesin yaratım sürecine, daha doğrusu AR-GE sürecine girmesi normaldir.
Araştırma şart ancak geliştirme, daha önce bulunan (başka bir ülkedeki bir reklam) fikrinin üstüne düşünüp daha iyi! hale getirip, Türk izleyicisine uygulama süreci gibi geliyor.
Zaman Gazetesi son reklam filmi gibi. Komple taşıma! Allahtan başında asıl yaratıcıya bir saygı göndermesi var.

Kötü, rahatsız edici sesli Didi teyzesi...
Didi'nin içilme sebebi az parayla 1 lt.ye alınan içecek olmasıdır. Tüm içi yanan ergenler yazın lakır lakır ellerinde Didi içti. Ürün kendi reklamını kendi yaptı ve Çaykur'u kalkındırdı.

Bu sene Brandweek, son anlarında action yaşadı. O da Haluk Sicimoğlu'nun, Hulisi Derici'yi Didi Teyzesi'ni daha doğrusu Lays Teyzesi'ni kendinden çaldığını ima etmesiydi. Çalınan şey de; Anadolu Kadını (Hiç bir çekiciliği olmayan, konuştuğu anlaşılmayan,yiyin gari, için bari tavırlı anaç teyze). Tabii tercih meselesi, Anadolu'da 1-75 boyunda 90-60-90 kadın da -zorlasak- bulunur ama onlar ne cips yedirebilir ne de soğuk çay içirebilir. Bu kadınlar muhafazakar demokrat toplumlara değil, gelişmiş edepsiz ülkelere uygundur.

Hulisi Derici, Haluk Sicimoğlu'nun "Gavat" kavgası 2014 BrandWeek tanıtım videosu olsun. En azından sıcak, samini Anadolu insanı reklamda kullanılmaktan öteye gider, bir sunum haftasını çekici hale getirebilir.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...