PERŞEMBE
Tüm
gece kediyle koyun koyuna uyumuştu Suzan. Kahvaltıda özellikle süt isteyecek
kalanını Pamuk’a getirecekti. Öğle yemeğindeki balığın yarısı kesin miniğindi.
Bir an kediyi yıkamayı düşündü, diliyle kendini temizlemesi daha hijyenikti.
Pamuk, Suzan’ı yalnız bırakmıyordu, tuvalette, balkonda, koltukta hatta
kıyafetlerinin içine saklanıp oyun oynamak istiyordu. Suzan kapıdan çıkarken
Pamuk’a açıklama yaptı “Geleceğim kızım, bekle sana mama getireceğim.” Kahvaltıda
Battal Bey tabağını iştahla yiyordu. Suzan bu kez ona takıldı “Maşallah Battal
Bey, bize de bırakın.” Battal karşılık verdi “Siz içeriden yiyin.” Ahmet güldü.
Suzan terslenmesine bozulmuştu. Battal gönlünü aldı “Karşılıklı takılıyoruz,
kızmayın hemen.” Suzan Mithat’ı sordu, Ahmet anlatmaya başladı “Biraz rahatsız
üzerinize afiyet, ateşi düşmedi, revirde yatıyor şimdilik.” Suzan geçmiş olsun
dileyip kahvaltısına devam etti. Kumru da gelmemişti. Battal “Kumru bizi terk
etti!” diye serzenişte bulundu. Suzan gülümsedi. Battal “Bugün yüzmeye geliyor
musunuz?” diye sorunca Suzan aniden “Hayır, size de tavsiye etmiyorum”
deyiverdi. Battal ısrarcıydı “Ahmet Bey bugün yüzecek. Lütfen siz de gelin
bizden biri boğulursa kurtarırsınız.” Ahmet kahkaha attı. Suzan onlar için
endişelendi havuzdaki elektrik kaçağı ya düzelmediyse Allah muhafaza hepsi
ölüverirdi “Bugün benim dans günüm, siz oraya gelin.” Battal ve Ahmet
şaşırdılar Suzan ilk kez onları bir yere davet ediyordu. İkisi aynı anda
“Tamam” dediler.
Suzan
koşarak kediciğini doyurdu. Bir yanı onu ait olduğu yere sahile götürmesi
gerektiğini söylüyordu. O kadar sevgi doluydu ki Suzan ondan ayrılamadı. Birkaç
gün daha odasında misafir etmeye karar verdi. Sevgi herkesin ihtiyacıydı. Suzan
ilaçlarını içti, günden güne kendini daha enerjik hissediyordu, kas ağrıları bitmişti.
Hem huzurevinin tüm etkinliklerinden yararlanabiliyordu, oraya oturmaya mı
gitmişti! Program doluydu, John onu bekliyordu. Dans salonuna girince herkes
onu alkışladı. Sebebi ise Battal ve Ahmet’i aralarına kazandırmıştı. Suzan
mutlu oldu. Gözleri Eflatun’u ararken müzik başladı. Ne yapacaklarını bilmeyen
ekip kapıdan John’un girmesiyle rahatladı. John “Hadi gençlik, eller havaya bir
iki” diye onları oynatmaya kararlıydı. Battal’ın kolları uzun, elleri
kocamandı, en ufak harekette salonun yarısını kat ediyordu. Ahmet tekerlekli
sandalyeden kalmak üzereydi, yanına kısa boylu bir kadın geldi ve onu
sakinleştirdi.
Müzik
bir anda değişti, tavandaki disko topu dönüyordu. Battal sevinçle bağırırken
kapıdan Eflatun girdi. Hemen ekibe katılan adam Suzan’a el salladı. Battal da
Eflatun’a el salladı. Bir an anlam veremedi filozof adam, kıvrak figürlerle
dansa devam etti. John bağırdı “Herkes eşini alsın şimdi sambaya geçiyoruz,
hadi hareket!” John zayıf bir asistan kızla dansa başladı, amaç neydi? Hocanın
yaptığının aynısını yapmak. Battal Suzan’a doğru yürürken Eflatun devreye
girdi. Suzan memnundu çünkü kafasındaki beyaz saçlı prens oydu. Battal şişman
bir kadınla eşleşti. Ahmet’in yanındaki kadın halinden memnundu. Hepsi dans
ediyorlardı. Battal arada “Yehu!” diye bağırıyor, Eflatun ise ciddiyetle
John’un figürlerini tekrarlamaya çalışıyordu. Suzan’ın bir ara başı döndü müzik
ara verirken tekrar hızlandı. Eflatun’un kollarının arasından kayan Suzan
kendini Battal ile dans ederken buldu. Battal “Oyna kız hadi” diye aklı sıra
onu motive ediyordu. Eflatun’u göremedi. Battal kulağına bağırdı “Tombişi
döndürüyor bak.” Eşleri değiştirmişlerdi.
Battal
bir sağa bir sola onu fırlatıyor geriye rulo gibi sarıp topluyordu. Eflatun’un
gidişine çok sinirlenmesine rağmen belli etmedi, dans dersinde dans edilirdi.
Su içme molasında Ahmet yeni tanıştığı kadınla baya samimi olmuştu. Kadın onun
terini bile silmişti. Battal Suzan’ın omuzuna elini atacakken kalkan kaşları
gördü vazgeçti. Eflatun iniş çıkışlarla doluydu, tek kişilik hayat yaşıyordu,
aklına esince gidiyordu. Suzan baştan ipleri onun eline vermişti. Eflatun
onunla bir yaşam düşünüyor muydu, düşünmüyorsa bu yaklaşım neydi, hepsini
soracaktı. John yeni bir dans stili deneyeceğini söyledi. Herkes olduğu yerde
hafifçe eğilecek ve seri bir şekilde zıplayacaktı, bu karnı, bacakları çok iyi
çalıştıran bir antrenmandı. Herkes Ahmet’e baktı, ellerini havaya kaldırmıştı.
John, Ahmet’in biraz çalışırsa bu hareketi yapabileceğine inandığını söyledi.
Ayaklarını tekerlekli sandalyeden uzattı ve yatay pozisyona yakın durarak
hareketleri yapmaya başladı. Battal da çabalıyordu, Suzan aynaya baktığında
poposunun an be an eridiğini gördü. Yoksa aynalar yalancı mıydı?
Zorlu
bir ders daha bitmişti. Suzan, Mithat Bey’i ziyaret edip edemeyeceklerini
sordu. Battal sırf onunla vakit geçirmek için hemen bir revir ziyareti
ayarladı. Ahmet dans eşini de davet etti, ardından yemek yiyeceklerdi. Spor
salonu çıkışında hepsi havalı görünüyordu. Battal “Seninki çok hızlı çıktı. Bir
orada bir burada.” Suzan gerildi “Seninki benimki diye bir şey yok Battal Bey,
lütfen.” Battal “Ben hep senin yanında olurum” deyince Ahmet ve yeni arkadaşı
gülümsediler. Suzan “Teşekkür ederim, biz arkadaşız tamam mı?” Battal güldü
“Şimdilik tamam.”
Mithat
Bey havasız, karanlık bir odada tek başına yatıyordu. Suzan hemen camı açtı ve
odayı havalandırdı “Sizinle ilgilenen bir hemşire ya da bakıcı yok mu?” Mithat
Bey’in sadece vücudu oradaydı, şuurunu çoktan kaybetmişti. Suzan kapı önüne
çıktı sağa sola gitti, bir yetkili bulamadı. Tam merdivenlerden yönetime
çıkarken döpiyesli kadına rast geldi “Merhabalar Müdire Hanım.” Kadın yapmacık
bir şekilde gülümseyip yanından geçti. Suzan seslense de sesini duymamış gibi
davrandı. Erkek yönetici koşarak merdivenlerden iniyordu “Suzan Hanım, bu sefer
kimi, kime şikâyet edeceksiniz?” Suzan’ın böyle çiğ bir amacı yoktu, sadece
hasta bakıcı aramaya çıkmıştı. Madem adam ateşe körükle gitmişti Suzan da ona
hak ettiğini verecekti “Mithat Bey bir odaya kapatılmış adam aç mı susuz mu
kimse ilgilenmiyor. Günden güne kötüleşiyor…” Yönetici “Siz neyi oluyorsunuz?”
Suzan kızmıştı “Ne demek neyi oluyorum? Arkadaşıyım, onun sağlığını sorma
hakkım yok mu?” Yönetici “Onunla da ilgileneceğim başka bir arzunuz var mı?”
Suzan adamın gözlerine baktı “Elektrik kaçağı gibi mi ilgileneceksiniz?” Adam
bozulmuştu intikamı sert oldu “Dünkü psikolog randevunuza gelseydiniz bugün
daha rahat bir gün geçirirdiniz” dedi ve gitti. Suzan merdivenin tırabzanına
tutundu. Hayatında belki de ilk kez birine kafa tutmaya kalkmıştı, kulakları
uğulduyordu kendini tuvalete zor attı. Bir süre orada bekledi yüzünü yıkadı.
Aynaya baktığında sinirli bir Suzan yerine özgüvenli bir Suzan gördü.
Odaya
döndüğünde Mithat’ın serumunu yenileyen hemşireyi gördü. Ahmet’in yüzü
gülüyordu. Yeni arkadaşını ikiziyle tanıştırmaya çalıştı. Kadın Mithat’a
yaklaştı “Merhaba Mithat Bey ismim July, memnun oldum” dedi. Mithat ile
vedalaşan ekip yemeğe gitti. Suzan balığı görünce aklına Pamuk geldi, yemeğini
aceleyle yedi ve kalanı hemen kediciğe götürdü.
En
sevdiği an sıcak bir duş sonrası şekerlemeydi. Suzan yorgunluktan değil,
keyiften uyuyordu. Yataktan bakınca balkona bir hamak asıp asamayacağını
düşündü. Rüyasında Pamuk ile hamakta sallanıyordu. Gözünü açınca kediyi
bulamadı, haylaz yorganın altında uyuyakalmıştı, çok korktu “Pamuk
boğulacaksın, kalk” Kedi gözünü açtı, yere o kadar hızlı ve hafif bir atlayış
yaptı ki gerçekten çok asildi, tabaktaki tüm suyu içti. Akşam için ne
yiyecekti? Kendi değil Pamuk. Eflatun balkonun altından ona sesleniyordu. Suzan
baktı ve perdeyi çekti. Eflatun önce kafasındakini netleştirecek sonra ona
gelecekti. Adam birkaç dakika sonra uzaklaştı. Suzan kayığına doğru gittiğini
gördü, belki de huzurevinden ayrılıyordu, veda etmeye gelmişti. Ya da onu
beraberinde götürmeye. Bu kadar kolay vazgeçtiğine göre değerli değildi demek
onun gözünde.
Suzan
yine ne giyeceğine karar verememişti. Kot pantolonun içine sığmayı başarmıştı.
Akşam yemeği yarım porsiyon olacaktı -Melek ısrar etmezse- üstüne mavi bir
gömlek giydi. Kendi diktiği gömlekti, harika oturuyordu. Salondaki boş köşeye
baktı, dikiş makinesini orada hayal etti. Hayır bu kadar erken özleyemezdi.
Yatağın kıyısına oturdu, evin anahtarı elindeydi. Acaba kocası eve dönerse ne
olurdu, anahtarı değiştirip gitmişti Suzan. Adam çilingir çağırır yine girerdi.
Tek başına yaşayamazdı. Elektrik, su ve doğal gaz faturalarını kim ödeyecekti.
Suzan hayalindeki kocasına çok yabancılaşmıştı. Onu salondaki üçlü koltukta
yatar vaziyette düşündü. Günlerce hareketsiz yatan adam, ölmüştü. Rahatladı.
Televizyon karşısındaki ölü adam. Kendisi evde yokken kimsenin haberi olmazdı.
Anca kokudan anlarlardı. Komşular önce korkardı Suzan’a bir şey mi oldu diye
sonra çilingir polisle kapıya dayanınca gördükleri manzara karşısında şoke
olurlardı. Salonda çürümüş ceset. Suzan’ın kocasının karısı Liza olsaydı
evliliğin sonu bu olurdu. Ama değildi. Suzan kocasını gömer, günlerce
arkasından dualar okur, okutur, evi boyatır ve hayrına lokma döktürürdü. Hayır,
görev değil, bir dönemin kapanışı olsun diye. Pamuk ayaklarına dolandı. Evine
kedi, köpek sokmayan kadın lüks odasında beyaz tüy döken sokak hayvanını gizlice
besliyordu. Kendine inanamadı. Sevgi karşılıklıydı, Pamuk da onu seviyordu.
Kocasından daha fazla.
Akşam
yemeği sonrası Alman holiganlar gibi meşale yakan birkaç kişi vardı.
Tezahüratlar yapılıyordu çünkü basketbol maçı vardı. Bir banka takımı bir
süpermarket takımıyla karşılaşacaktı. Birkaç televizyon kanalı gelmiş,
huzurevindeki yaşamı yaşlıların ağzından dinliyorlardı. Kumru ve Vehbi kol kola
ona doğru geldiler. Suzan etrafına bakındı eğer Tezer onları görürse kıyamet
kopacaktı. Battal lacivert atkısı ve şapkasıyla banka takımını destekliyordu
çünkü emekli maaşını oradan almaktaydı. Suzan takım tutmuyordu ancak Kumru ve
Vehbi’nin zoruyla süpermarket takımını tuttu çünkü Vehbi’nin bir arkadaşının
torunu o takımda oynuyordu. Maçtan önce genç çocuk yanlarına geldi fotoğraf
çektirdi. Battal basketbolcunun motivasyonunu düşürmek için saçma espriler
yaptı. Çocuk oralı olmamıştı. Suzan ise Battal’a sırtını döndü. Battal “Suzan
kamera bizi çekerse sana evlenme teklifi edeyim mi? Mahsustan?” Suzan
gülümsedi. Kumru ve Vehbi el eleydiler. Suzan gerilmesini içtiği şerbetle
durdurdu. Ayağa kalkıp tezahürat ettiler.
İkinci
yarıda Suzan, Eflatun’u gördü, kaybeden süpermarket takımına taktik veriyor
gibiydi. Battal “Seninki maça çıkacak herhalde” diye dalga geçti. Suzan “Of
yeter artık Battal Bey, susun!” diye onu azarladı. Battal’ın sesini kesmişti. Maçı
süpermarket takımı kazandı. Hepsi alkolsüz şampanya ile kutlama yaptılar. Suzan
çok eğlenmişti. Gece yatakhaneye giderken arkasından bir gölge geliyor gibiydi.
Eflatun olabilirdi. Arkasını dönünce ağacın arkasına saklandı. Suzan yavaş
yavaş hızlandı. Gölge peşinden geliyor gibiydi. Suzan geri dönüp gölgeyi takip
etmeye başladı. Gölge etkinlik binasına
girdi. Suzan da arkasından girdi. Merdivenlerin başında loş bir ışık vardı.
Suzan üst kattan gelen tıkırtıyı duyunca merdivene yöneldi. İçinde bir gram
korku yoktu. Bir kat çıktı. Sinema salonunun kapısı kapalıydı, film
gösterilmiyordu. Kapının önündeki perde rüzgârdan uçuyor gibiydi. Kapıyı açtı.
Alkol kokusunu hatırladı. Koridorda ilerledi bu sefer daha hızlıydı. Tüm camlar
açıktı ve perdeler havalanmıştı. Suzan koridorun sonundaki odaya girdi. Her
taraf karanlıktı. Alkol kokusu yerini deniz suyu kokusuna bırakmıştı. Gözü uzun
tüpleri seçti. Suzan tüplerin yanına yaklaştı ve tam o sırada bir alkış koptu.
Kafasını çevirince sahnede bir sihirbaz şapkasından Pamuk’u çıkarıyordu. Suzan
bağırdı “Pamuk!” Suzan odaya nasıl geldi anlamamıştı, geceliğini giydiği anı
hatırlamıyordu. Pamuk neredeydi? Banyoya koştu, Pamuk küvette su kabına
kafasını dayamış uyuyordu. Gözüne bir boy küçük geldi. Ona mama almalıydı.
Yarın ilk iş alışveriş merkezine gitmekti. Suzan elini yıkarken iğne izini
gördü, geçmemesine anlam veremedi. Yumruğunu sıktı az daha kanayacaktı.
Dolaptan bir bant alıp yapıştırdı. Yatağa doğru giderken alkol kokusunu tekrar
aldı. Pencereyi aralayıp uzandı.
ESER SAHİBİ EVRİM TANIŞ, İZİNSİZ KULLANILAMAZ. TELİF ÖDENMESİ GEREKİR.
Yorumlar