Ana içeriğe atla

Tangerines-Mandariinid


"Tangerines" Abazya'daki savaşı konu alıyor. 2013 Gürcistan yapımı. Ivo, ormanın içindeki evinde yalnız yaşamaktadır. Komşusu Margus'un kocaman mandalina bahçesi vardır ve gece gündüz hasadı toplamaktadır. Ivo da mandarinleri koyması için ona kasalar hazırlar. İkisinin tek amacı savaş patlamadan önce mandarinleri toplayıp satmak ve o parayla Estonya'ya gitmektir. 
Bir gün Margus'un evinin önünde çatışma çıkar. Gürcü ve Çeçen askerleri birbirlerini vurmuşlardır. Gürcü askeri Ahmed'i hemen Ivo'nun evine taşırlar. Yarasını sararlar. Ardından ölen 4 askeri gömmek için mezar kazarlar. Ivo tam toprak atacakken birinin yaşadığını farkeder. Ve Çeçen askeri eve getirir ve başından yaralanan çocuk için doktor çağırırlar.
Ivo, Ahmed'in onun hayatına kasteden ve en yakın arkadaşını vuran Nika'yı öldüreceğinden korkunca ona şeref sözü verdirir. Ivo'nun evinin içinde kimse kimseyi öldürmeyecektir. Ahmed hızlıca iyileşirken Nika'nın durumu ciddidir. Margus ise tek başına mandarinleri toplarken binbaşının göndereceği askerlerin yolunu gözler. Ivo bir yandan marangozhanesinde çalışırken bir yandan da yararlı askerlere bakar.
Nika ve Ahmed ona minnet duyarlar ve Ivo'nun sözünden çıkmazlar. Yavaş yavaş arkadaş olmaya bile başlarlar. Aynı masada yemek yerler aynı şarkıları dinlerler. Ahmed ailesi için paralı asker olmuştur. Nika da aslında Gürcistan'da bir tiyatroda oynamaktadır, annesine bile haber vermeden askere gitmiştir. Ivo bir şekilde onların aralarını bulur.
Aslan ordusuyla eve geldiğinde Nika'yı Gürcü asker olarak tanıtır. Bu sayede çocuğun hayatı kurtulur. Ancak sonradan gelen Çeçen subaylar Ahmed'in Gürcü olduğunu anlarlar ve aralarında çatışma çıkar. Nika'nın amacı son birkaç gününü geçirdiği insanları korumaktır. Ne yazık ki bu çatışmada Margus ve Nika hayatını kaybeder.
Ölüleri gömmek yine Ivo'ya kalmıştır. Nika'yı oğlunun yanına gömer. Ahmed ile yaptığı sohbette oğlunun savaşın başlarında öldüğünü anlatır. Ve amacının Estonya'ya gitmek yerine orada onunla kalmak olduğunu anlarız. 
İyi anlatılan ve sinemasal açıdan dolu dolu bir savaş filmi. Biraz iç burksa da izlenmeye değer. İyi seyirler:))





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...