Bizim Falımızda Ne Var?
Uzun Boylu Esmer Adam /You'll Meet A Tall Dark Stranger
Yönetmen : Woody Allen
Oyuncular : Anthony Hopkins , Antonio Banderas , Freida Pinto , Naomi Watts , Gemma Jones , Josh Brolin
Senaryo : Woody Allen
Yapımcı : Jaume Roures
Görüntü Yönetmeni :
Vilmos Zsigmond Tür : Komedi , Romantik
Süre : 98 dk.
Yapım yılı : 2010
Ülke : ABD / İspanya
Sisler ve Yıllar
Eski model bir arabadan sade ve güzel giyimli bir
hanımefendi olan Helena (Gemma Jones )
iner. Ve medyumunun kapısını çalar. Evin
başköşesine oturur ve bir viski ister. Anlatacak çok şeyi vardır. Çünkü 40
yıllık eşi Alfie (Anthony Hopkins) ondan
ayrılmak istemektedir. Helena’nın amacı içini dökmek ve akıl almaktan ibarettir.
Medyum da geleceği görüverir. Helena onun dediklerine inanarak yaşamaya başlar.
Kendi kendine de konuşmayı ihmal etmez. Filmin başında acıdığımız, üzüntüsüne
ortak olduğumuz Helena filmin sonunda en karlı insan konumundadır.
Alfie hapisten yeni çıkmış gibi kendini özgür hisseder. Yeni
spor araba, solaryum seansları, yeni beyaz dişleri ve sportmen duruşuyla hayata
yeniden gelir. Helena’yı intihar
teşebbüsünden kızı Sally kurtarır. Sally (Naomi Watts) ise sanat okumuş bir
resim galerisinde yakışıklı bir patronun (Antonio Banderas) asistanı olarak
çalışır. Ona yeni yetenekler ve işler kazandırır. Bu arada gönlünü de ona
kaptırır. Ancak Sally’ni unutulmaması gereken bir kocası vardır. Roy (Josh
Brolin), tıp eğitimi almış ancak kafayı yazar olmaya takmıştır. Bir türlü ilham
gelemese de yılmaz. Karşı komşusu kırmızılı ve nişanlı Dia’yı (Freida Pinto)
ayartmayı aklına koyar.
Alfie hayatının kadını olmasa da yarı yaşında bir afet
(telekız) bulmuştur. Ve evlenmeye karar verir. Yeni ev, yeni kıyafetler, bar-disko
gezmeleri, Vegas ziyaretleri, Viagra bu
mutlu çiftin aşkının sonsuzluğunu simgeler. Ta ki Charmine spor salonunda
çalışan çocukla basılana kadar. Alfie’nin söyleyecek birkaç cümlesi vardır.
Ancak kız hamiledir. Alfie çocuğun kendinden olduğuna inanmaz. Charmine’nin
güzel bir cevabı vardır; “Ne fark eder, senin istediğin çocuk değil mi?”
Roy, Dia’yı nişanlısından ayırırken kader Helena’nın
karşısına yakışıklı! Birini çıkarır. Ve güzel bir aşk başlar. Alfie Helena’a geri dönmek istese de Helena
artık kendi ayakları üzerinden durabilen güçlü bir kadındır. Onu reddedebilecek
kadar.
Roy’un sıradan bulunan kitabı basılmaz. Kahrolan Roy,
patronu tarafından görmezden gelinen Sally ve histerik Helena aynı anda aynı
mekanda sinir patlaması yaşarlar. Kamera bunu hiç kesmeden bize gösterir. Roy’u
bu hayatta tek kurtarabilecek şey kitaptır. Komaya giren (onun öldü sandığı)
arkadaşının kitabına konar. Dia’yı da
nişanlısından çaldığı gibi. İyi bir yazar olma yolunda ilerler. Kitabı yok
satmaya başlar. Ve o mutludur. Arkadaşının komada olduğunu ve her an
iyileşebileceğini öğrendiğinde mutluluk yerini tedirginliğe bırakır. Ya bir gün
uyanırsa…
Sally eve gelir üstünü değiştirmek için yatak odasına gider.
Roy karşı daireye taşındığı için ona karşıdan bakar. Her zaman yaşadığı evine
uzaktan bakmak ne kadar zordur aslında. Perdeyi indirir.
Helena evde bunalım içerisindeyken kızı gelir. Kendi
galerisini açmak isteyen Sally annesinin maddi desteğine ihtiyacı vardır. Çünkü
o her zaman ona manevi destekte bulunmuştur. Medyumun bunu onaylamadığını
duyunca şaşkınlıktan ne söylediğini duymayacak hale gelir.
Helena yeni hayat arkadaşıyla yemyeşil bir parkta banka
doğru yürür. Ve mutlulardır.
Evlilik hayatlarına bir kamera uzatan usta Woody Allen
onların en zor zamanlarını bize gösteriyor. Ve biraz toparlanmaya başladıklarının
hayatlarından çıkıp gidiyor. Kadın-erkek ilişkisi, aşk ilişkisi özellikle
evlilik gerçekten özveri istiyor. Karakterler kendi ayakları üzerinde durmaya
çalışıyorlar. Yanlış da olsa yaptıkları şeyler arkasından gitmiyorlar.
“Bir aptalın anlattığı bir masal bu; sırf gürültü, patırtı;
bir anlama geldiği de yok...”
Shakespeare