Ana içeriğe atla

The Lobster-Yorgos Lanthimos


"The Lobster" alışılmış filmlerin biraz dışında kalıyor. Yakın gelecekte olabilecek bir distopya öyküsünü Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos anlatıyor. İzlemeden önce tek bildiğim başrolünde Colin Farrell'in oynamış olduğuydu. Bol ödül aldığını da arkadaşlarımdan duymuştum. 
Şehir kurallarına göre bekar insanlar tutuklanmaktadır. Eğer partnerleri yoksa uzaktaki bir otele gönderilirler ve 45 gün süreleri vardır. Orada kendileriyle aynı bir özelliğe sahip eş bulmaları gerekir. Yaşam sürelerini uzatmak için ormanda bekar avına çıkarlar. Eğer bir bekar öldürürlerse otelde fazladan bir gece kalma şansı yakalarlar. 
Eş buldukları taktirde deneme süresinde birlikte yaşarlar sonra yatta bir süre daha kalıp şehre geri gönderilirler, aralarında sorun çıkarsa onlara bir de çocuk verilir. Bunların hiçbirini başaramazlarsa istedikleri bir hayvana dönüşeceklerdir. Sonsuza kadar.
David'in yolu da otele düşer. Yanında köpeğe dönüşmüş kardeşi vardır. O da başaramazsa denizi çok sevdiği için ıstakoz olmayı talep eder. Etrafındakileri gözlemlemeye başlar. Bir ayağı sakat olan çocuk, sürekli bisküvi yiyen kadın ve garip otel yönetimi. Özellikle kalpsiz kadının kendisi için uygun bir eş olduğunu düşünür ve onun üstünde çalışmaya başlar. İkisi özel odaya alınınca tek ortak özellikleri olan 'duygusuzluk' kadın tarafından sınanır. David'e köpek olan kardeşini öldürdüğünü söyler ve David üzülünce onu yönetime bildirmeye karar verir. Ancak David onu ortadan kaldırır.
Artık tek çaresi ormana kaçmaktır. Avlanana kadar orada saklanacağını düşünen David bekarların grubuna katılır. Serbestçe yaşadıkları düşünülse de onların da kendi içlerinde kuralları vardır. Nasıl otelde çift olma zorunluluğu varsa ormanda da bekar kalma zorunluluğu vardır. Yani aşk yasaktır.
Yasak olan her şey çekicidir:)) David ise orada yaşayan bir kadına aşık olur. Önünde aşması gereken pek çok engel vardır. Bir yandan da onunla ortak nokta aramaktadır:)

Notlar:
Colin Farrell bir röportajında filmin çok garip olduğunu ve oynamak için kilo aldığını söylemiş.
Otel yönetiminin yalnız olanlar ve evli olanlar için hazırladığı temsili skeçler izlenmeye değer!
Bazı sahnelerde ortada gezinen hayvanların önceden insan olduğunu unutmuyorsunuz.
Tüm oyuncuların mimiksiz oynaması ayrı bir detay.
Bekarların 2. sınıf insan muamelesi görmesinin uç noktası özellikle alışveriş merkezlerinde kendini hissettiriyor.
Farklı bir dünyaya gitmek isteyenler için iyi seyirler.))



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...