Ana içeriğe atla

The Hateful Eight-Quentin Tarantino


Tarantino'nun 8. filmi geçen hafta Türkiye'de vizyona girdi. Kanlı bir western olan film, aynı zamanda karlı bir yerde geçiyor:)
John, azılı bir katil olan Daisy'yi şehre götürmek için yola çıkmıştır. Kar fırtınası onları yakalamak üzeredir. Yolda karşısına Marquis çıkar. Birkaç kanun kaçağını adalete teslim edip azıcık bir para kazanma peşindedir. Yanındaki ölüleriyle birlikte arabaya binmek ister. İkisi aslında 8 ay kadar önce oturup birlikte yemek yemişlerdir. Yine de birbirlerine güvenemezler.
John, Abraham Lincoln'un Marquis'e yazdığı mektubu tekrar görmek ister. Bu pazarlık sonrasında onu aracına alır. İkide bir lafa giren Daisy ise sürekli John'dan dayak yer. Onun 10 bin $ etmesi Marquis için çekici bir durumdur. Yani yanındaki ölüleri taşımaktansa bir kadını taşımak daha mantıklıdır, üstelik daha fazla değeri vardır. Ancak bunun iyi bir fikir olduğunu gören John onunla anlaşma yapar.
Yol üstünde bir başkasına daha denk gelirler. Önce John ikisinin işbirliği yapabileceğinden şüphelense de Chris yeni şerif olduğunu söyler. Bir an önce şehir merkezine gitmelidir. Chris'in üslubundan dolayı ona kimse inanmaz. Çok rahat ve samimi bir tarzı vardır. Aynı zamanda şerif olamayacak kadar gayriciddi. Kar fırtınası yaklaştığı için onu da yanlarına alırlar. Chris'in babasının çetesinin olduğu ortaya çıkar. Aslında arabadaki herkes bir diğerinden şüphelenir.
Minnie'nin yerine varan ekip orada bir terslik olduğunu anlar. Dükkanı işletenler ortada yokturlar. Bir Meksikalı'nın dediğine göre işleri ona devretmişlerdir. İçeride bekleyen Joe, sıradan bir çiftçidir. Oswaldo da suçluları asacak olan cellat.
Ve bodrumda bekleyen hesaba katılmamış bir adam...
Marquis dükkan sahiplerinin nerede olduğunu düşünürken John'a göre içlerinden bir kişi Daisy'nin suç ortağıdır ve onu kaçırmaya gelmiştir. Uzun bir gece onları beklerken kimin doğru kimin yalan söylediğini anlamak bir takım akıl oyunlarına kalmıştır.
Kanlı Tarantino filmi sevenler için iyi seyirler.))


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...