18 Ocak 2016 Pazartesi

Suffragette


Maud, çamaşırcı olan annesinin yanında mesleği öğrenmiştir ve yıllardır aynı yerde çalışmaktadır. Annesini erken yaşta kaybetmiştir, evli ve bir çocuk annesidir. Bir gün iş arkadaşı Violet'in kadın hakları savunucusu olduğunu farkeder. Ona destek olmak istese de önceleri çekinir. Çünkü kaybetmek istemediği bir işi ve bozmak istemediği bir yuvası vardır.
Violet'in belediye meclisi önünde konuşacağı gün dayak yemiş olması yüzünden iş oraya dinleyici olarak gelen Maud'a düşer. Etkileyici bir konuşma yaptığı kabul edilse de istekleri reddedilir. Ve polisten şiddet görerek gözaltına alınırlar. Maud, artık polis tarafından da mimlenmiş biridir.  Hatta peşinde bir dedektif bile vardır. Erkeklerin kadınlara yaptıklarını görüp bir de ünlü direnişçi Pankhurst'u dinleyince içindeki gücü keşfeder. Günden güne kendini kadınların oy hakkı için savaşmaya adar. Önce ailesi ona sırt çevirir sonra iş yerinden kovulur. Hatta kocası çocuğunu evlatlık bile verir.
Maud, evsiz ve işsiz olarak kilisede yaşamaya başlar. Eczacı Edith'in zaman zaman desteğini alır. Birlikte kuvvet doğar diyerek kadınlar daha güçlü savaşmaya karar verirler. Şehrin çeşitli yerlerinde posta kutularını patlatmak, belediye başkanının evini bombalamak gibi şiddetli eylemlere girişirler. Polis yine gözlerini korkutmaya çalışır. Daha can alıcı bir eylem için harekete geçerler. Kralın at yarışı yapacağı bir gün oraya giderler, amaç tüm dünyaya seslerini duyurmak için kameralar önünde harekete geçmektir. 
Güçlü bir konuya sahip olan film ne yazık ki izleyiciye ne anlatmak istediğine karar veremiyor.
Maud'un hayatı mı, kadın direnişlerinin başarılı olması mı yoksa Emily'nin ölümü mü? Bu noktada temasından biraz sapmış gibi görünüyor. Örneğin Maud'u takip eden dedektif Arthur ile olan ilişkisinden bir sonuç çıkmıyor. Onun dayak yemesini ses çıkarmadan izleyen adam ne acımasız oluyor ne de onu destekliyor. Gözetim altında tutsa da ona karşı sert olamıyor. Bir noktada Maud'a göz yumması gerekirken pasif bir şekilde onun peşinde dolanıyor.
Belki bu misyonlar Emily'e yüklenseydi en azından filmin sonunda duygularımıza da hitap edilmiş olabilirdi. Ya da önder olan Pankhurst biraz daha filmin içine girseydi akışı değiştirebilirdi.
İzlemek isteyenler için iyi seyirler:))

Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...