Ana içeriğe atla

Listen To Me Marlon


Bilindik belgesellerden biraz uzak bir film; "Listen To Me Marlon". Ünlü aktör Marlon Brando'yu anlatıyor. Hem de kendi sesinden... Brando, yıllarca kasetlere konuşmuş. Yani üzüntülerini, geçmişle yüzleşmelerini ve nasıl oyunculuğa başladığını anlatmış. Kendince sözlü tarih çalışması yapmış. Hatta yüzü bir bilgisayar programı ile sanal ortama aktarılmış. Bunun için tüm mimiklerini kullanmış. 
Dayakçı bir baba ile romantik ve alkolik bir annenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Babasının fahişelerle birlikte olması ve annesine şiddet uygulaması onun babasına karşı düşman olmasını sağlamış. Annesinin bu yüzden günden güne erimesine ise katlanamamış. Hiçbir şeyi iyi yapamadığını düşünerek tüm enerjisini oyunculuğa vermiş. Stella Adler isimli bir tiyatrocu ile tanışması onun sahneye çıkmasına ve içindeki tiyatro aşkını keşfetmesine vesile olmuş. 
İyi filmlerde gerçekçi bir oyunculuk sergileyerek şöhretini günden güne arttırmış. "İhtiras Tramvayı" ile seyirciyi kalbinden yakalamış. İstemeyerek gittiği Askeri Okul'da bir ansiklopediden Tahiti fotoğraflarına bakıp orada olma hayalleri kurarken bir film sayesinde Tahiti ile tanışmış. Dünyanın en mutlu insanları Tahitililer imiş, Marlon Brando'ya göre. Orada huzur bulmuş. Ancak ikili ilişkilerinde de sorunlar yaşamaya başlamış. Kısa süren evlilikleri ortaya sonradan farkedeceği mutsuz çocuklarını çıkarmış. 
Diğer aktörler gibi ikinci plana atılmasından ziyade şişmanlaması ve artık oynayamayacak olması onu korkutmuş. Tam bu noktada "Baba" filmini çekmiş ve Oscar ödülü almış. Bu ödülü de protest tavrıyla öldürülen Kızılderililer için reddetmiş. Kimi zaman siyahilerin yanında olan Marlon, beyazlardan tepki çekmiş olsa da ezilenlerin yanında olmaktan vazgeçmemiş. Ardından tam da bazı şeylerin bittiğini düşünürken "Paris'te Son Tango" filminde oynamış. Yönetmen Bertolucci, Brando'nun içindeki karakteri çıkarmak için onun derinlerine inmiş ve ortaya müthiş bir oyun çıkmış. Ona minnettar olması gerekirken her yerde aleyhinde konuşan yönetmeni Brando asla affetmemiş.
Biraz da para kazanmak için hiç düşünmeden "Superman" filminde oynamış. Bu sayede yılın 3 ayı çalışıp geri kalan zamanda tatil yapabiliyormuş. 
Özel hayatında çocuklarının yaşadığı sorunlar yüzünden kendi aile ilişkisini sorgulamış. Babası gibi olmaktan kaçarken en az onun kadar kötü bir baba olduğunu farketmiş. Ancak iş işten geçmiş...
Yakışıklı ve yetenekli bir oyuncu dünya üstünde zor bulunur. Marlon Brando da kendine has oyunculuğuyla tüm sinema izleyicisinin gönlünde taht kurmuş. Annelerimize sorsak "Marlon Brando'yu nasıl bilirdiniz?" diye kesinlikle gözleri parlar ve gülümserler. Belki de Brando için bu tepki bile yeterlidir. Belgeseli izleyince anladığım bir diğer şey ise gençliğin gelip geçici olduğu. Umarım biz de bunun tadını yeterince çıkarırız.
İyi seyirler.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Gece Sahilde Tek Başına

Young Hee, Güney Kore'de ünlü bir aktristir. Yönetmenle yaşadığı bir ilişki sonucunda kalbi çok kırılır. Çünkü adam evlidir. Hamburg'a giden Young Hee, bir arkadaşının evinde kalır. Hem kalbinden aşkın izlerini silmeye çalışır hem de adamın gelip onu almasını bekler. Farklı bir ülkede her gün parkta yürüyüş yapar, yeni insanlarla tanışır ve biraz daha rahat davranmaya çalışır. Her ne kadar arkadaşı onun bir yemekte alkol alıp gevşemesinden hoşlanmasa da Young Hee o an canı ne isterse onu yapmaya kararlıdır. Ülkesine geri döndüğünde eski arkadaşlarını bulur ve onların değişimini gözlemler. Hala bekar olan erkekleri acımasızca eleştirir. Eski aşkının ne yaptığını merak etse de çok peşinde düşmez. Eninde sonunda hesaplaşacak kadar içinde biriktirdikleri vardır. Young Hee sadece sevilmek istediğini anlamıştır. O yüzden çevresindekilerle bu konuda rahatça tartışır. Arkadaşların onun zor zamanlarına destek olmak için seslerini çıkarmazlar. Young Hee sahilde uyuduğu bir gün es...

Balıkesir Şan Sineması

Balıkesir Şan Sineması'nın kapanacağını ve 4as market olarak açılacağını duydum veeee çok üzüldüm. İlk filmimi izlediğim yer olan Şan, benim için çok özeldir. 1994-1999 yılları arasında... İlk kez Batman'ı orada seyrettim ve sonraki 4 sene boyunca filmlerimi izlediğim tek yer oldu. Kısacası sinema nedir Şan'da öğrendim. Cumartesi ve pazar günleri hınca hınç dolu olurdu. Okuldan ve dersaneden kaçıp gittiğim tek yerdi. Ülkede sinema ve tiyatro salonları kapatılıyor yerlerine marketler ve avmler açılıyor. Köle gibi çalış, sanattan uzaklaş, para harca, daha çok kazanmak için çalış ve daha çok harca. Çark böyle dönecek artık. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın.