Ana içeriğe atla

"Big Eyes" Tim Burton

Tim Burton, ressam Margaret Keane'ın kocasıyla olan güç mücadelesini anlatıyor. 
Margaret, ilk kocasını kızını da yanına alarak terkediyor. Yüzünü hiç görmediğimiz adamdan kilometrelerce uzağa giden kadın, 50'li yıllarda Amerika'da kadın olmanın sizden neler götürebileceğini gözler önüne seriyor. Bir mobilya fabrikasında yatak başlarının çizimlerini yaparak hayata tutunmaya çalışırken haftasonları da parkta insanların portrelerini 1 Dolar'a çiziyor. Tam bu esnada yanında konuşarak satış yapmaya çalışan Walter ile tanışıyor. Akıl akıldan üstündür. Walter ona yetenekli olduğunu ve resimlerini daha yüksek fiyata satabileceğini söylüyor. Ancak Margaret'ın özgüveni pek olmadığı için bu işi Walter'a bırakıyor, hatta kendini de. Hızlıca evlenen ikili Miami'ye uzun süreli tatile gidiyorlar. Döndüklerinde ise Walter, bir barın duvarına Margaret'ın çizdiği "Big Eyes" tablolarını asıyor (kendi kötü eserleri de dahil). Barda çıkardığı hırgür sayesinde ertesi gün gazetelere düşünce herkes resimleri görmeye geliyor. Uyanık Walter resimleri bir bir satmaya başlıyor. Kendine bir köşe yazarı arkadaş ediniyor. Şehre gelecek tüm ünlülere birer resim hediye ederek şöhret basamaklarını bir bir tırmanıyor. 
Ne yazık ki ortada koca bir yalan geziyor. Büyük Gözler resimlerini Walter "benim eserlerim" diye satıyor ancak Margaret evin bir odasına kapanmış gece gündüz onları çiziyor. Bu eserlerin sanatla ilgisi olmadığını iddia eden bir yazar ise olayın üstüne gitmeye çalışsa da Walter adamın üstüne yürüyor!
Büyük bir galeri açan, kocaman havuzlu bir evde yaşayan Keane Ailesi, ünlü sanatçılardan sayılıyor artık. Walter'ın resimlerin posterini yapıp çoğaltarak satması oldukça dahiyane bulunuyor. Margaret de bir yandan tarzını değiştirip yeni eserleriyle özgüven kazanmaya çalışıyor. Ancak kocası sağa sola verdiği siparişlerle onu çalışmaya zorluyor.
Baskı altında olmaktan öte eserlerine başka bir adamın sahip çıkması Margaret'ın canını sıkıyor. Kızının da desteğiyle Walter'ı terkediyor ve ona dava açıyor. Hukuk mücadelesini kazanıp yeniden doğmuş gibi oluyor. Kocasının gölgesinde kalmış Margaret, üstündeki ölü toprağını geç de olsa silkeliyor. Evinde resimlerini yapıyor ve  kimseden korkmadan "benim tablolarım" diyebiliyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...