Ana içeriğe atla

Dom Hemingway


12 sene hapis yattıktan sonra eski hayatına geri dönmek için çabalayan bir adam: Dom Hemingway.
Maharetli elleriyle hırsızlık yapıp kasalar açarak geçimini sağlayan Dom, büyük patronu satmamak için polise ötmez. Bunun karşılığında yıllar sonra yüklü miktarda para alacaktır ancak ailesini kaybedecektir. 
Dom, polisle işbirliği yapmak yerine boşu boşuna 12 sene hapis yatmayı tercih eder. Buradan da anlaşılacağı üzerine yarı deli bir adamdır. 
Önce gidip karısıyla birlikte olan adamı tartaklar. Herkes Dom'un "geri döndüğünü" anlamıştır. Takma elli arkadaşıyla onu borcu olan büyük patrona gider. Tabii para teslimatından önce içilir, sevişilir, eğlenilir. Eğlence, sexy kızlarların havuz partisi katılımıyla devam eder. Dom'un takıldığı Melody biraz saftır, bu huyu sayesinde geçirdikleri trafik kazasından sağ kurtulur.
Alkol alıp üstü açık arabada şuursuzca gezenler havada uçmaya başlar. En güzel sahnelerden biri olarak filmde önemli bir yer edinir. Büyük patronun oynaşı Paolina ise; hızla eve giderek Dom'un tüm parasını iç eder. Peşinden koşan Dom sadece "neden" diye sormakla yetinir.
Yıllarını hapiste kaybetmiş bir adam aynı gün içinde kazandığı tüm parasını da bir telekıza kaptırmıştır. Kızının evinde soluğu alır. Beklediği ilgiyi ise Senegalli damadı ve torunundan görür.
Dom gerçek amacını bulur. Kızıyla arasını düzeltmelidir. Bunun için çabalamaya başlar. Bir yandan eski işine geri dönmek için kendini göstermeye çalışır ancak devir değişmiştir. Onun zamanındaki sözler tutulmamaktadır ve 5 dakikada açtığı kasalar dijitale dönmüştür. Pes etmez ancak yine onu bu durumdan kasanın alarmı kurtarır.
Dom artık para yerine kızını kazanmak için uğraşmaya karar verir. Çünkü tek istediği budur.
Kara mizah, suç çok güzel birleşmiş. Jude Law ise gördüğüm en iyi performansını sergiliyor. Bitmek tükenmek bilmeyen lafları ardı arkasına dizip, Dom gibi bira içiyor ve tam bir işe yaramaz adam oluveriyor.  
Kimi hırsız hapse girince akıllanır kimisi de hapisten çıkınca. Dom'u hayata bağlayan bir diğer öğe de kendine hiç benzemeyen; Senagalli erkek torunu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...