30 Aralık 2013 Pazartesi

47 Ronin - 47 Samuray


47 Ronin, temelinde gururlarını kurtarmak isteyen samurayların öyküsünü anlatıyor. Lord Asano'nun himayesindeki halk huzurlu bir hayat sürmektedir. Asano tarafından küçükken ormanda bulunan Kai ise onlardan uzak bir barakada yaşar. Kai'ın babası İngiliz annesi ise köylüdür, melez olduğu için samuray olamaz. Asano'nun kızı Mika ile birbirlerine aşıktırlar ancak bu aşk umutsuzdur. Ako halkını koruyan savaşçılar ve lordun çevresindeki samuraylardır. Ancak bir gün İmparator Shogun Tsunayoshi Lord Kira ile ülkeye ziyaret düzenler. Görsel şölenlerin altında büyücü Witch'in hain planları vardır. Bir gece Lord Asano zehirlenir, misafiri Kira'ya saldırdığı gerekçesiyle intihar etmesine İmparator tarafından izin verilir. Samuraylar da  Ronin olurlar. Yani efendisiz kalırlar. Mika bir senelik yasın sonunda Lord Kira ile evlenecektir. Witch'in büyülerine göre Mika intihar edecektir. Bir sene boyunca baş samuray Oishi bir kara delikte çıkarılmayı bekler. Kai ise acımasızca Hollanda adasında dövüştürülmektedir. Oishi oğlu Chikara'nın da yardımıyla intikam almak için harekete geçer. (Filmin sonunu izleyenler bilecek).
3D olması gereken açılıştaki dev canavarı kovalamaca sahnesi gayet güzeldi. Ancak filmin geri kalanının 3D olmasına gerek yoktu. Keanu Reeves başrolü tek başına alıp götürmüştü, özellikle dövüş sahnelerindeki performansı etkileyiciydi. Dilinin İngilizce yerine Japonca olmasını tercih ederdim (gerçekçilik açısından). Filmin en güzel yanı ise gereksiz uzunlukta olmamasıydı. Fantastik-macera türündeki bu filme büyüler ve devasa yaratıklar güzel yerleşmiş. Konu ve filmin sonu biraz daha köpürtülseymiş Hollywood'a daha güzel yaranılırmış gibi görünüyor.
İzlerken ellerim terlese de samuray olmak ister miyim bilemedim...
Sonunda ölmeyeceksem EVET!
Not:
Variety dergisi filmi "disaster" olarak nitelendirmiş IMBD puanı ise 6.7.



Happy New Year


29 Aralık 2013 Pazar

dizimag ve yabancıdiziizle sitelerinden dizi izlemek

Dizimag nerede, yabancı dizi izle nerede?
Eskiden dizimagden takır takır izliyordu insanlar.
Hem orada zırt pırt çıkan reklam da olmuyordu.
Yasal olmayan siteler kapatılınca millet twitterda isyan etti.
Özellikle gezi parkından sonra dizimagin kapatılması olay oldu!
Bu sefer durum daha vahim.
Dizi izleyemeyenler bir haftada depresyona girdi.
Elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen özgüvensizler gibi, öle kaldılar.
Ancak kitap okuma alışkanlığı böylece geri kazanıldı.
Az önce google'dan dizimag ve yabancı dizi izle sitelerini yazıp arama yaptığımda,
Aşağıdaki ilk 5 dizi karşıma çıktı.
The Walking Dead'i de kendim eklemek isterim.
Saygılarımla.
Özleyenlere gelsin:

Breaking Bad
How I Met Your Mother
Dexter
Homeland
Suits

In The Flesh-BBC Drama

BBC'nin draması "In The Flesh" uzun zamandır izlemek istediğim bir diziydi.
İlk sezonunun sadece 3 bölüm olmasından dolayı hep daha sonra izlerim mantığıyla hareket ettim.
2014 girmeden harekete geçtim ve izledim:)
"The Walking Dead" bir yana "In The Flesh" bir yana. Öncelikle BBC dramaları daha gerçeğe yakın.
Uyanıştan 4 yıl sonrasıyla başlayan dizide tüm zombiler kontrol altında. Kimisi tedavi edilmiş, kimisi öldürülmüş (yani 2. kez ölen gelemiyor:).
Norlfork'da tedavi olan Keiren taburcu olabilecek kadar iyileşmiş. Kalabalıklar arasında kendini yalnız hissediyor. En önemli sırrı ise ölüm sebebi...
Özgür kalacak olanlar "Doğal Hali"lerini kapatmak için kapatıcılarını ve lenslerini teslim alıyorlar.
Keiren'ın pek konuşmayan babası, fedakar annesi ve zombi avcısı kız kardeşi var. Anne ve baba oğullarını almaya hazırlar ancak kız kardeş değil. Çünkü farklı bir sebebi var.
Dizideki merak unsurları ve karakter özellikleri zamanla, yumuşakça ve gerektiği yerde izleyiciye veriliyor.
Hiç bir durumun gözümüze sokulup dizinin bütünlüğünü bozmasına izin verilmiyor.
Eve geri dönen delikanlının canı sıkılıyor ve bir gün dışarıda bir kızla tanışıyor.
Aaa aşk yaşayacaklar demek çok anlamsız oluyor çünkü Keiren'ın eskisi Rick de geri dönüyor.
Keiren zombi olduğu süreci, krizlerini zaman zaman hatırlıyor, bunun üstesinden gelmesi de bazen güçleşiyor.
Bu uyum sürecinde tek gereken ihtiyaç; zaman.
Rick'in babası ise amansız bir şeytan yani zombi avcısı. Daha doğrusu oralarda bu duruma Yarı ölü sendromu diyorlar. Mezarlarından çıkıp dönenler bir şey yiyip içemiyor yani normal insan gibi olamıyor. Duyguları ve düşünceleri hariç.
Keiren'ın kızkardeşi ekipten atılınca aile kavramının farkında varıyor. Her ne kadar kardeşi zombiyken yakın arkadaşı Lisa'yı yese de o kurşunu olmadığını söyleyerek kardeşine kıyamıyor.
Rick'in babası ve çevresindekiler zombi düşmanıyken yavaş yavaş köylerine dönenlerle alışmaya çalışıyorlar. Ancak sıkı baba buna itiraz ediyor. Oğlundan eski sevgilisi Keiren'ı öldürmesini istediğinde çocuk karşı çıkıyor. Gözlerindeki lensi atıp ben zombiyim hem de gayim, kimseyi öldüremem savunmasını yapıyor.
Son savunması oluyor tabii.
Keiren'ın uyanıştan önce Rick için intihar ettiğini öğreniyoruz ve yine Rick'in ölümüyle ani karar verir mi diye tırsıyoruz.
Bu sefer herşey daha farklı olacak şanslı olarak geri dönen hayata da geri dönmeye çalışacak.
Aile, toplum, önyargı, ahlak, mücadele ve kabullenme kavramları iç içe geçiyor. Özellikle kolluk kuvvetlerle düzen kurmuş küçük bir kasaba yeni bir yolculuğa çıkıyor.

Balıkesir Şan Sineması


Balıkesir Şan Sineması'nın kapanacağını ve 4as market olarak açılacağını duydum veeee çok üzüldüm.
İlk filmimi izlediğim yer olan Şan, benim için çok özeldir.
1994-1999 yılları arasında...
İlk kez Batman'ı orada seyrettim ve sonraki 4 sene boyunca filmlerimi izlediğim tek yer oldu.
Kısacası sinema nedir Şan'da öğrendim.
Cumartesi ve pazar günleri hınca hınç dolu olurdu.
Okuldan ve dersaneden kaçıp gittiğim tek yerdi.
Ülkede sinema ve tiyatro salonları kapatılıyor yerlerine marketler ve avmler açılıyor.
Köle gibi çalış, sanattan uzaklaş, para harca, daha çok kazanmak için çalış ve daha çok harca.
Çark böyle dönecek artık.
Anlayanlar anlamayanlara anlatsın.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Amaaaan zaten boşlukta dönüyoruz:) + olun!

Pozitif olun ve pozitif yaşayın.
Tam da yogacıların lafları hiç sevmem ama bir bakıma öyle.
Dünya almış başını boşlukta dönüyor.
Bizim de kafalar dönüyor.
Bu da demektir ki boşa vakit harcama.
Mıy mıy mıy aldı-verdi meseleleriyle, onun bunun işleriyle ilgilenme.
Kendine bak biraz.
Kendin mutlu ol, ye, iç, gez.
Kötülük yapma!
Karşına büyük mutluluklar  çıkmayabilir.
Bekleme, küçükleri kullan:))
Bunları dinlemiş olsan zaten uygulardın ve farklı biri olurdun.
Boşa beni de yorma.
Çekil yolumdan, paçamdan uzak dur!

24 Aralık 2013 Salı

Dua Nedir, Beddua Nedir?

Dua benim için "Allahım inşallah senaryolarımı satarım" lafıdır.
Ellerimi göğe açarak içli içli söylerim. Etrafımdakiler de "Amin" der.
Dua mı dua. Kötü bir niyet yok, başkasının kuyusunu kazmak, elaleme çamur atmak yok.
Ülkede medya sektörü fitne, fesat, adam kullanma, vs. üstüne döndüğü için benim saf temiz dualarım yolunu bulup gerçekleşemiyor.
Ellerimi göğe açıp "Allahım sektördeki herkes belasını bulsun" dersem beddua olur.
Onlar belalarını bulurlar mı bilemem. Bildiğim tek gerçek kötülük yapanların sonunun iyi olmadığı.
Ben bu beddualarla gece uyuyamam. Uykusuz kalırım ve yaratcılığımı kaybederim!
Asıl mevzu Allah Çarpar.
"İnsanın cehennemi insandır" demiş Jean-Paul Satre bu da ölümlülerin dünya üstüneki durumu.
İnsan hem melek olabilir hem şeytan. Bu bir sürü değişkene bağlı.
Superego var ego var. Karışık işler "Allah sonumuzu hayretsin", "Amin".

Sherlock Holmes / Dizimag


Tezer Özlü "Eski Bahçe Eski Sevgi" kitabını bir nefeste okudum. "Onunla dün gece sokaklarda kavga etmiştim. Beni yanına çağırdığı için. Ondan da kaçıyordum. Ama gene de yanına gelmiştim çağırınca.
Sonrasında yeni kalınnn bir kitaba başladım. Sherlock Holmes "Akıl Oyunlarının Gölgesinde". İki gündür harıl harıl okuyorum. Umarım yarına biter bende özgürlükle başka kitaplara geçebilirim.
"Ölüm İlanı Yazarı" bunlardan biri ha bir de "Kara Kitap'ın Sırları" var. Yeni yıldan önce bunları bitirmem imkansız gibi görünüyor.Geçen gün evdeki kütüphaneyi bir yere bağışlamak geldi aklıma. Ne güzel ismime özel bir bölüm yapılırsa onore olurum. Ama kendi evimin salonunda da onları görmek beni mutlu edecek. Karar veremedim. Dizi izlediğim malum site dizimag kapatıldı. Yastayız. Tabiiki böyle dizi izlemek korsan morsan çook ayıp ama elde imkan yok şu aşamada. Televizyona bakıyorum Homeland yeni sezonu başlıyor diyo. Geçmiş olsun. Brody'yi astılar ötesi yok. Diğerlerini saymaya dilim bile varmıyor. 1 sene önce böyle haldur huldur dizi izlemeye başladım fena da olmadı, gerçi netten film bile izlemeyen biriyim. Tam bağımlı olunca elimden alınan site bende boşluk yarattı. Tek bende değil tabi Twitter'da baya insan bundan şikayetçi. Elimizin altında duruyor, arada bir komedi bile izlemek için tıklıyorduk.
Ne günlerdi, bu boşluktan sonra kitap okuma mevzusuna sardım. İyi bişey mi EVET. Ama diziler de olmazsa ne yaparız bilemem. 

22 Aralık 2013 Pazar

The Hobbit: The Desolation of Smaug



Bir sene bekledik muradımıza erdik.
"Beklenmedik Yolculuk" adıyla geçen sene serinin ilk filmini izlemiştik.
Oh yine yolculuk, yine macera diye koltuklarımıza 2 saat 45 dakika mıhlanmıştık.
Gandalf Bilbo'yu yolculuk için ikna etmeye gelir. Sevimli arkadaş grubunu yedirip içiren Bilbo evinden uzaklara gitmek istemese de yolculuğa çıkmaya karar verir. En azından Frodo'ya anlatacak anısı olur!
Smaug'un kurak mı kurak toprakları yokluk içindedir.
Yakınındaki köy fakirlikten kırılmaktadır.
Smaug adlı ejder ise kalenin içinde hazinenin altında huzurla uyur.
Hepsi gidip Erebor'un krallığını geri almalıdır.
Gandalf onları büyülü ormana salar. Küçük atlar salınarak geri dönerken cüceler tedirgin bir şekilde ilerler.
Dev örümceklerden zar zor kurtulurlar ancak orman elflerinin eline düşerler.
Sihirli yüzük sayesinde Bilbo onları kurtarır, dış dünyada ise Orklar beklemektedir. Elflerle birlikte çetin bir mücadeleye girerler ve ekip bir balıkçıyı ikna eder.
Balıkçı Bard onlara yardım eder. Şehirdeki gaflet cücelerin gelmesiyle artar hatta sonunda Orklar da gelir.
Ekibin kalanı Smaug'un yanındaki arkentaşını bulması için Bilbo'yu görevlendirir.
O ise uyuyan ejderi uyandırır. Yine uzun bir mücadelenin sonunda ejder altın kaplama olur ve kapalı kaldığı yerden çıkar. Hem de altınlarını silkeleyerek.
Kötüler bir yanda iyiler bir yanda. Gandalf kapanda...
Bakalım bu yolculuğu başarıyla sonuçlandırabilecekler mi?
Bir sene beklemek çok zor.
Yüzüklerin Efendisi'nde de böyle oldu. Hep Aralık'ı bekledim, sabırla.
Hobbitler 3 için tam bir sene var. İyiler kazansın!



21 Aralık 2013 Cumartesi

21 Aralık En Uzun Gece

Kuzey yarımkürede 21 Haziran – 21 Aralık tarihleri arasında günler kısalırken, 21 Aralık – 21 Haziran arasında geceler kısalmaya başlar. Güney yarımkürede ise bu süreler tam tersi şekilde ilerler.

Kış gündönümü olarak adlandırılan ve yılın en uzun gecesinin yaşandığı 21 Aralık’ta Güneş ışınları Oğlak dönencesine dik olarak gelir.

Aynı gün Kuzey yarımkürede:
Kış mevsimi başlar.
Kuzey kutup dairesinde geceler 24 saatten daha uzun sürer.
En kısa gündüz ve en uzun gece yaşanır.
Saat 12’de Türkiye’de yıl içindeki en uzun gölgeler oluşur.

Geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlar.

20 Aralık 2013 Cuma

Chuck Norris’dan Van Damme’a Shakespeare Tiradı

Greetings from Chuck Norris - The epic Christmas split

Some say that ever 'gainst that season comes Wherein our Saviour's birth is celebrated, This bird of dawning singeth all night long; And then, they say, no spirit dare stir abroad, The nights are wholesome, then no planets strike, No fairy takes, nor witch hath power to charm, So hallow'd and so gracious is the time.

Some say that ever 'gainst that season comes-Shakespeare-Hamlet



Volvo Trucks - The Epic Split feat. Van Damme



Brody, Homeland Sensiz Olur Mu?


Çavuş Nicholas Brody.
Sen ki Usa için Irak'a savaşmaya gittin.
Orada esir düştün,
7 sene Homeland'ına hasret kaldın.
Yalnızdın, kimsesizdin.
Aç kaldın susuz kaldın.
Bir gün ülkene geri dönüverdin.
Ailen bıraktığın gibi değildi,
Sende kendini kaybetmiştin.
İslamiyete sığındın.
Verdiğin sözler vardı,
Onlar da bıraktığın şehir gibi arkandan geldi.
Bu da yetmezmiş gibi düşmanına aşık oldun.
Sevdin, sevildin, vazgeçtin.
Eylemlerini gerçekleştiremedin, saf değiştirdin.
Yapmadığın bir şeyden dolayı damgalandın.
Ülkesiz kaldın, cehennemin 9 katındaydın.
Kime gitsen kapısını sana kapadı.
Tekrar oyunlar baştan başladı.
Gücünü topladın savaştın, kazandın.
Sevdiğinin kucağında yatarken
Yeni doğacak çocuğunu düşünüp umutlandın.
Senden büyüklerin kahpe oyunlarının kurbanı oldun.
Aşkının gözü önünde bir vinçte sallanarak belki de gerçek Homeland'ını buldun...

İki Viral Birbirine Benzer


Som Sabadell Flashmob- Banco Sabadell


Tropicana

Kokmayalım, bulaşmayalım var olan örnekten yola çıkalım!

18 Aralık 2013 Çarşamba

Millete Hizmet Yolunda Başıma Gelenler

Yıllar yıllar önce milletime hizmet yolunda kendimi harcadım...
Evet acı ama gerçek.
Gençtim, başarılıydım, hocalarımın gözdesiydim.
Ne soraralar bilirdim, kimselere meydan vermezdim.
Böyle olmaz senin özel eğitim alman gerek dediler.
Beni ülkemden uzak bir kampa götürdüler.
Her alanda eğitildim,  yeteneğim hocalarımın gözlerini yaşarttı.
Ağlamayın dedim sizin gözyaşınızı silen ben olacağım.
Sesi kısılan hocam benden konuşmamı istedi.
Bir saat boyunca susmadan çobanlık nedir, nasıl yapılır diye anlattım.
Yüce hocam ve tüm sınıf beni coşkuyla alkışladı.
O gece mutluluktan uyuyamadım, hesap yaptım.
Kaç senede kaç kişinin içini oyardım?
Kaç koyunla bir ülkeyi yönetirdim?
Bir gece rüyamda para gördüm, bir sonraki gece paralar.
Çok etkilendim hayır olsun dedim.
Para iyidir ama eline bulaşırsa sıkıntıdır dediler.
İlgilenmedim, parayı istedim...
Okudum, çok kitap değil ama bildiğim duayı günde bin kez okudum.
İşe yaradı. Büyük adam oldum.
Bir anda kendimi ülkemi yönetirken buldum.
Ne yollardan geldim geçtim hepsini unuttum.
Lady Machbeth "...Kim yaşlı adamda bu kadar kan bulunacağını sanırdı?"... demiş.
Kim bende bu kadar güç bulunduğunu sanmıştı?
Koca ülkeyi yönettim ama kendimi yönetemedim.
İsyanlar çıktıkça benim de ağzımdan köpükler çıktı.
Kuyruğuma basanların kafalarına bastım.
Önüme geçenlerin gözlerini kör ettim.
En yakınlarımı kendi ellerimle ateşe attım.
Allah neredeydi hiçbir zaman bilemedim çünkü onu aramadım.
Lady Machbeth "Ne bu eller hiç temizlenmeyecek mi?" demiş.
Sürümden bir koyun uçuruma atladı.
Sonra sırayla diğerleri.
Tam ben de atlayacaktım insan olduğumu hatırladım.
Ellerime kanlar bulaştı, temizleyemedim.
Kendimi harcadım KEN-Dİ-Mİ
Milletime hizmet yolunda başıma neler geldi...


17 Aralık 2013 Salı

Dior Homme Reklamı


ODTÜ


Buz tutan 5 eşek Tekirdağlı bir işadamı tarafından evlatlık alınmış:))

Bizde eşek şansı varmış falan denir.
Günler önce Siverek'te buz tutmuş eşeklerin görüntülerini izledim.
Herkes izledi "Aaa yazık!" dediler.
Tekirdağ'da çiftlik sahibi Cevat Korkmaz yazık demekten öte eşekleri yaşama geri döndürme kararı aldı.
Tuttuğu kamyonla onları daha sıcak olan memlekete getirtti.
Ne kadar sevaba girdi.))
Umarim esekler sucuk olmaz.

13 Aralık 2013 Cuma

FX Reklamı "Başkasından Duyma"

Homeland, The Walking Dead ve Glee dizilerini izliyorsanız merakla bir sonraki bölümü beklersiniz.
Eğer sizden önce izleyenler ağzından bir şey kaçırırsa da delirirsiniz.
Fox International Channels’a bağlı Foxlife, FX ve Foxcrime kanalları popüler dizileri Amerika yayını ile aynı anda Türkiyeli izleyiciye sunacak.
Kampanya, 'Başkasından duyma, ilk izleyen sen ol' sloganıyla ve sosyal medyada #başkasındanduyma hashtag'iyle yürütülüyor.
Çok başarılı ve etkileyici buldum özellikle hedef kitlesi olan dizi izleyicilerine mesajını ulaştırıyor.
Amaç; kanalın izlenirliğini arttırmak ve dizilerin korsan olarak izlenmesini engellemek.
Zaten ne Homeland ne de The Walking Dead başkasından dinlenir, izlenmesi gereken dizilerdir.

Donmuş Eşekler / Set İşçileri

Donmuş eşekleri görünce sette çalıştığım günler geldi aklıma içim acıdı.
İçlikler, termal çoraplar kar botları, yakılar, cep sobaları ve daha fazlası.
Set emekçilerine allah sabır versin.

"Zaman Eriyor" Reklamına Cevap-İlanlar Söküldü!

Geçen günlerde Caprice Gold billboard reklamı "Zaman Eriyor" sloganıyla bariz bir şekilde Zaman Gazetesi'ni yererek yapıldı.
Bunun üstüne ne gelecek diye beklerken Zaman Gazetesi'nden bir haber çıktı.

‘Caprice borcunu ödemedi hacizli 63 daireyi satacağız’

Avrupa’daki gurbetçilerden milyonlarca dolar toplayan ve ‘dolandırıcılık’ davasında 1,5 yıl hapis cezası alan Fadıl Akgündüz yine ödemediği borçlarla gündemde. Caprice Gold projesinin inşa edildiği arsanın sahibi Mega Center’ın Başkanı Ali Kopuz, 3 milyon dolarlık alacaklarına karşılık projeden haczettirdikleri 63 daireyi satacaklarını söyledi...

Diye devam ediyor.
Bakalım karşılık gelecek mi?
Bekliyoruz.
Son olarak "Zaman Eriyor" reklamının billboardlardan söküldü!
Zaman gazetesinin mahkemeye başvurması sonucu ihtiyati tedbir kararı alan Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Caprice Gold'un reklamlarının toplatılmasına hükmetti.



"Vakti Geldi" Tiyatro Oyunu

Bu hafta Üsküdar Müsahipzade sahnesinde oynayan 70 dakikalık güzel bir oyuna denk geldim.
Gökhan Eraslan "Kadına Şiddet" olayını "Vakti Geldi"de çok güzel işlemiş.
Yıllar önce aynı okulda hatta aynı evde yaşayan üç arkadaş bir istasyonda denk gelir.
Basit bir denk gelmeden öte hepsine yazılan aynı mektup sayesinde orada buluşmuşlardır.
Aslında birbirlerine çok yakındırlar, üçü de aynı partiden adaydır.
Bekledikleri ise bir kadındır.
Gelen genç kadın, üçünün aklını başından alacaktır. Çünkü;
Okurken tecavüz ettikleri kadının kızıdır ve babasını aramaktadır.
Hepsi tutuşurlar, kariyerleri, adaylıkları tehlikededir.
İyilikle! olayı ört bas etmeye çalışsalar da erkeklik! damarları tutar.
Ve zayıf bir anında kadına saldırırlar.
Demokrasi çözüm değil kargaşa getirir sözüyle sistem eleştirisi inceden inceye yapılıyor.
Akademisyen, iş adamı ya da siyasetçinin erkek olmasından farklı diğer yönü de yalancı olmaları.
Otuz sene önce beraberce tecavüz ettikleri kadının kızına da aynı şiddetle dayak atmaları, onların ne kadar eğitim alırlarsa alsalar içlerindeki vahşiliğin ölmediğini gösteriyor.
Koltuk sevdasında bir adım öne geçmek için kıza sahte baba olma hevesiyle yanıp tutuşuyorlar ve sonunda öğreniyorlar ki bir gazeteci onları tuzağa düşürmüş.
Akıllı bir kadının yapabileceği bir tuzak, tatlı bir intikam örneği.
Her ne kadar onlar gerçekten cezalandırılmamış olsalar bile.

Yazan : GÖKHAN ERASLAN
Yöneten : NAŞİT ÖZCAN
Dramaturgi : HATİCE YURTDURU
Müzik : ÖMER GÖKTAY
Sahne Tasarımı  : GAMZE KUŞ
Işık Tasarımı : ÖZCAN ÇELİK
Kostüm Tasarımı : AYŞEN AKTENGİZ BAYRAŞLI
Efekt : METİN TAŞKIRAN
OYUNCULAR : ALİ KARAGÖZ, ORHAN HIZLI, SELÇUK SOĞUKÇAY, YEŞİM KOÇAK

2014 Golden Globe Adayları

En İyi Dizi, Drama

- Breaking Bad
- Downton Abbey
- The Good Wife
- House of Cards
- Masters of Sex

En İyi Dizi, Komedi ya da Müzikal

- Big Bang Theory
- Brooklyn Nine-Nine
- Girls
- Modern Family
- Parks & Re

En İyi Kadın Oyuncu, Drama

- Julianne Margulies, The Good Wife
- Tatiana Maslany, Orphan Black
- Tara Schilling, Orange is the New Black
- Kerry Washington, Scandal
- Robin Wright, House of Cards

En İyi Erkek Oyuncu, Drama

- Bryan Cranston, Breaking Bad
- Liev Shreiber, Ray Donovan
- Michael Sheen, Masters of Sex
- Kevin Spacey, House of Cards
- James Spader, The Blacklist

En İyi Kadın Oyuncu, Komedi ya da Müzikal

- Zoey Deschanel, New Girl
- Lena Dunham, Girls
- Amy Poehler, Parks and Rec
- Julia Louis-Dreyfus, Veep
- Edie Falco, Nurse Jackie

En İyi Erkek Oyuncu, Komedi ya da Müzikal

- Jason Bateman, Arrested Development
- Don Cheadle, House of Lies
- Michael J. Fox, The Michael J. Fox Show
- Jim Parsons, The Big Bang Theory
- Andy Samberg, Brooklyn Nine-Nine

En iyi Mini-Dizi

- American Horror Story: Coven
- Behind the Candelabra
- Dancing on the Edge
- Top of the Lake
- White Queen
  
En İyi Erkek Oyuncu, TV Filmi ya da Mini-Dizi

- Matt Damon, Behind the Candelabra
- Michael Douglas, Behind the Candelabra
- Chiwetel Ejiofor, Dancing on the Edge
- Idris Elba, Luther
- Al Pacino, Phil Spector

En İyi Kadın Oyuncu, TV Filmi ya da Mini-Dizi

- Helena Bonham Carter, Burton & Taylor
- Rebecca Ferguson, The White Queen
- Jessica Lange, American Horror Story: Coven
- Helen Mirren, Phil Spector
- Elisabeth Moss, Top of the Lake

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

- Josh Charles, The Good Wife
- Rob Lowe, Behind the Candelabra
- Aaron Paul, Breaking Bad
- Corey Stoll, House of Cards
- Jon Voight, Ray Donovan

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

- Jacqueline Bisset, Dancing on the Edge
- Janet McTeer, The White Queen
- Hayden Panettiere, Nashville
- Monica Potter, Parenthood

- Sofia Vergara, Modern Family

12 Aralık 2013 Perşembe

Hümeyra-Yüzüm Yağmurda


The Walking Dead 4. Sezon

Diziyi izledikten sonra okunmasını öneriyorum.

Sezon yarı finalindeki tek iyi haber valinin ölmesi!
En kötü haber ise Hershel'in ölmesi.
Gözü dönmüş vali yaşlı amca Hershel'i kesti Michonne de onu ortadan böldü!
Heyecan içinde 4. sezonda ne olacak diye uzun süre bekledik.
3. sezon biraz intikam olayına sarma gibiydi. Zombi olayı daha az önemliydi.
Ancak bu sezon görüyorum ki virüs üstüne farklı bir şey yapılmış.
Hiç bir walker ile temas kurmayan, içeride yaşayan kişiler yavaş yavaş hastalandı.
Glenn de hastalanarak bizi çook korkuttu.
Ve dönüşmeye başladılar. Bir blok karantina altına alındı ve ilaç bulmak için dışarı çıkanların başlarına gelmedik kalmadı.
Rick karısı Lori'nin ölümünü yavaş yavaş atlatmaya başladı. Kendine küçük bir çiftlik kurarak bağ-bahçe işiyle vakit geçirdi.
Son bölümlere kadar vali nerede diye sorgularken 1-2 bölümde sadece onu görüyoruz.
Herkesi öldürdükten sonra kalan 2-3 kişi de onu terketmiş. Yalnız yoluna devam etmiş.
İyi bir insan gibi başına kötülük gelmemiş hatta çocuklu bir kadın ona sahip çıkmış.
Güya bu küçük çocuk hayata onu bağlıyor değiştiğini sanıyoruz ancak yalan!
Vali tam psikopat çıkıyor. Kampı ayaklandırıp, Ricklere karşı kışkırtıyor.
8. bölüm sonunda hapishane yerle bir ve zombi talanı altında kalıyor.
Bu sezonda ayrı düşen bir kişi de Carol. Virüs kapan 2 kişiyi kendi yöntemiyle öldürüyor ve Rick onu araba ve yiyeceklerle bir yerde bırakıyor.
Tüm önemli şeyleri bir nefeste yazdım ve rahatladım.
İnsanların da değiştiği gerçeği kaçınılmaz.
Özellikle Carol çocuklara silah ve bıçak kullanımını öğretirken "bu kadının nasıl bu kadar katılaştığını" sorguluyoruz.
Rick her zamanki gibi bunalımını atlatıyor ve diğer insanları korumak için harekete geçiyor.
Daryl tüm performansıyla aramızda. Adam hiç kendi karakterinden sapmadı helal olsun diyerek kendini izlettiriyor.
Hershel'in karantina altındakilere yardım etmesi için ölümü göze alması ve oradaki birkaç kişiyi kurtarması taktire şayan. Ancak valinin elinden ölmesi ise gerçekten üzücü.
Michonne ise sezon başında intikam için arada dışarı çıkıp valiyi aramıştı, keşke bulsaydı:()
Maggie ise kardeşine ve çevresindekiler destek oluyor. "Herkesin bir görevi var onu iyi bir şekilde yapmalı" diyerek motive ediyor. Glenn ile aşkları yolunda gitse de çatışma sonrasında ayrı düşüyorlar.
Sezonun devamında neler olacak?
Mesela ayrılanlar nerede nasıl buluşacaklar?
Kimler sağ kalacak?
Michonne'nin çocuklara dokunmamasının sebebi ne?
Carol nerede, nasıl karşımıza çıkacak?
Radyodan gelen sesler kime ait?
Yeni yaşam yerleri neresi olacak?
Diğer kamplardakilerle yolları kesişecek mi?

Bu kadar soru yeterli sanırım cevapları için Şubat'ı beklememiz gerekecek.


11 Aralık 2013 Çarşamba

Zaman "Atışmalı Reklam Zamanı"


Zaman gazetesinin "Zaman Kardeşlik Zamanı" adlı billboard reklamı.
Fotoğraftaki durum şöyle özetlenebilir; Gezi eylemcisi genç, kafasına gözüne biber gazı atan polisle aynı gazeteyi okuyor. Çok da memnunlar...
Evet bende önce inanmadım. Nasıl bir gazeteyse gündüz kendisi okunuyor akşamında da meydanlarda etkisini gösteriyor. Ya ikisinin okuduğu haberler ve yazarlar farklı ya da ikisinin algısı birbirinin tersine çalışıyor.
Farklı insanlara da hitap etmesini biliriz mantığıysa eğer her telden çalan bir durum var ortada.
Herkese bir parmak bal...
Gazetenin ve yazarların belli bir duruşu olmalı. Fikir ayrılıkları tabii olacak ama temelinde değil.
Eğer kardeşlik olacaksa da Zaman okunduktan sonra olması daha doğru.
Yani önceki billboardda biri gezi eylemcisidir, diğeri de gözü dönmüş polistir. Bir sonrakinde ise sakin, barışçıl birbiriyle sarılarak gezen iki dosttur. İnanan inanmayana anlatsın!
Mavi mavi göz alan bu reklamın bir benzeri daha var.


Daha göze sokulası bir durum söz konusu.
"Zaman Eriyor" hangi zaman? Bildiğimiz zaman ise; geçiyor ya da akıyor fiili bunun için uygun. 
Yok bildiğimiz zaman değil gazete Zaman ise eriyor kısmı oturuyor.  
Burada asıl demek istenen "Zaman Erisin!" olsa gerek.
Fondaki mavi rengin de aynı olması gayet bilinçli yapılmış. Görenlerin hemen reklamı tanıması için bir kandırmaca var.
Reklamımı yaparım size kapak olsun diyor Jetpa.
Jet Fadıl'ın Caprice Gold'undan konut almazsanız kaybedersiniz! 
Amaç satış değil sataşma! Amaç reklam da değil laf sokma.
Bu reklamı görüp Caprice'den ev alan var mı acaba?




Bu da günümüzde Zelig olamayanların felsefesi.
Zaman arkanı kollama zamanı!



Şafak Sayan Askerin Günlüğünden Çıkan Ünlüler Kimler?


İmparator İbrahim Tatlıses ve eski kankası Ebru Yaşar. Taaa yıllar öncesinde çekilmiş fotoğrafları şimdi bir askerin kantinden alınmış defterini süslüyor. Tam karşısında ise basketbolcu İbrahim Kutluay'ın eşi 2 çocuk anası Demet Şener. Ne yıllardi diye düşünmeden edemiyor insan. Güzel poz hele askerler için. Ben olsam birliği basar o defterlerden fotoğraflarımı sökerdim. Ya da ne gerek var bu da bir tür sevap derdim:))


Mahsun Kırmızıgül "Melekler Ağlar" adlı şarkısı. Az önce arkadaş şarkıyı WhatsApptan millete okudu. Bir saat feedback bekledik. Bir oyuncu arkadaş "Kınalı Kar" adlı eseri bize karşı okuma şeklinde gönderdi. Bu karlı gün bize bayram oldu. Sağda gördüğüm Harun Tan'dan boşanan, Sinan Akçıl ile aşki yaşayan Ebru Şallı değil mi? Askeri tanımıyorum tabiiki.


Sol tarafta içtima yaparken havada asılı kalan bir askercik var. Allah kolaylık versin. Onun hemen yanında şafak sayarken tek destekçisi olan Hülya Avşar. Güzeller güzeli medyatik isim. Eskiden ayakkabı boyacılarının sandıklarından küçük fotoğrafları asılı olurdu. Çok küçüktüm ama net hatırlıyorum. Sağda ise Benjamin'in eşi Hande Ataizi bulunuyor. Kendisi iyi oyuncudur. Güzeldir, şekerdir. Kaç askere umut oldu bilemeyiz. Ancak farklı bir kültür ile karşı karşıyayım. Bunu araştırmak için doktora yapacak olan bir arkadaşıma önereceğim. Buradan vatani görevini yapan tüm askercikler için şarkı istiyorum. "Melekler Ağlar".))) Dileriz ki kimse ağlamasın...

5 Ocak'a kadar Anish Kapoor-Sabancı Müzesi









9 Aralık 2013 Pazartesi

"Muhteşem Yüzyıl" Temalı Narenciye Reklamı / Turkish Citrus


Muhteşem Yüzyıl dizisi sadece Türkiye'yi değil Orta Doğu ülkelerini de sarstı.
Geçen sene Hürrem Sultan'ı oynayan Meryem Uzerli'nin, tükenmişlik sendromu gerekçesiyle diziyi bırakıp gitmesi, dizinin popüleritesini yitirmesine neden oldu.
Yaklaşık bir yıl önce Hürrem ve Süleyman'ın oynadığı narenciyeli reklam filmi Turkish Citrus'a ait.
Ancak reklam televizyonlarda yayınlanmadı.
Sebep ise çok basit Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman'ın namusuna sahip çıkarak; "Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de televizyon sahiplerini de kınıyorum" diye vermiş veriştirmiştir.
Tabii ki bunu duyan Ekonomik Bakanı Zafer Çağlayan, hemen "Muhteşem Yüzyıl" temalı narenciye reklamının yayına girmesinin önüne kapı gibi geçmiş ve başbakanının daha da çileden çıkmasını engellemiştir.
Korku dağları bekler. Ancak "Muhteşem Yüzyıl" reklamı beklemez.
Bekler de 1 sene çook fazla.
Dizinin sevildiği; Rusya, Ukrayna, Polonya, Romanya, Irak ve Ortadoğu ülkelerinde reklamın, Kasım ortasında yayına girdiği ve Aralık ortasına kadar yayınlanmaya devam edileceği Moremedia-Puck Communication tarafından duyurulmuş.
Bu süreçte, narenciye satışlarında bir fark olacak mı merakla bekleyeceğiz.
Bir diğer merakla bekleyeceğimiz şey ise başbakanın ağzından çıkan cümleleri kimlerin can kulağıyla dinleyeceği. Üstüne de limon sıkacağı!



The Birthday Boys


7 Aralık 2013 Cumartesi

Kar mı geliyor?

Pazar günü geldiiii.
Bir cumartesi günü evden çıkmadım inanamıyorum.
Geçen hafta doğumgünüm olduğu için yeterince gezip tozmuş, hatta pazar günü evden çıkacak enerjiyi kendimde bulamamıştım.
İnşallah yarın bir dışarı çıkar nefes alırım.
Dünden beri senaryo yazmayı planlıyordum neyse ki bu akşam 40. sayfaya vardım.
Amacım 60 da bitirmek. Umarım yarın kahvaltıdan sonra bitiririm.
Uyku bastırmıştı gittim elimi yüzümü yıkadım dişlerimi fırçaladım uykum kaçtı.
Çünkü yüzüme soğuk su çırptım!
Şu an dizi izleme planlarım var. Ne izlesem diye düşünürken tekrar uykum gelebilir.
Sevgilim Boston'a varmıştır şimdi onu çok seviyorum yaaaa!

6 Aralık 2013 Cuma

"Eski Köye Yeni Adet"


"Eski Köye Yeni Adet"
Ücra bir Anadolu köyüne fakülte açılırsa neler olur?
Komedi dizisi olur

Paul Walker'ın lokması reklam kokuyor!



Hollywood oyuncusu Paul Walker; 30 Kasım'da hayatını kaybetti. "Hızlı ve Öfkeli" filminde oynayıp bir trafik kazası sonucunda ölmek gerçekten kötü. Bu erken ölüm hayranlarını çok üzdü.
Denizlili hayranı Ender Yurdakul o kadar çok üzüldü ki Paul Walker için yaklaşık 1000 kişilik lokma döktürdü. 
Paul Walker’ı çok sevdiğini ve hayranı olduğunu belirten Ender Yurdakul, "Hızlı ve Öfkeli filmlerinden tanıdığımız Paul Walker’ı trafik kazasında kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Lokma dağıtımını rahmetli olması nedeniyle yaptık. Asıl amacımız hız kurallarına uymak ve hızlı araç kullanmamaya dikkat çekmek istedik. Ben de rahmetliyi severdim ve onun büyük hayranıydım. Dünya çapında filmleri var. Aslında dünyaya nasıl araç kullanılmaması gerektiğini öğretmiştir. Döktürdüğümüz bu lokma ruhuna gider. Allah’tan rahmet diliyoruz. Umarım insanlar hız kuralarına uyar" dedi.
Böylece afişlerde yazan markalar da farkedilmiş oldu ve ünü Denizli sınırlarını aştı. 

Nelson Rolihlahla Mandela


Nelson Rolihlahla Mandela (d. 18 Temmuz 1918 - ö. 5 Aralık 2013), Güney Afrikalı Anti Apartheid (ayrımcılık karşıtı) aktivist ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk siyahî devlet başkanı. 1994'te ilk defa tüm halkın katıldığı seçimlerde devlet başkanı seçilmiştir. Yönetimi, Apartheid'ın mirasının dağılmasına, ırkçılığı engellemeye, fakirlik ve eşitsizliğe odaklanmıştır. Siyasi görüş olarak Demokratik Sosyalist olan Mandela, Afrika Ulusal Konseyi siyasi partisinde 1990'dan 1999'a kadar parti başkanlığı yapmıştır.

3 Aralık 2013 Salı

Viral Reklamın Değişimi

Viral reklam; virüs gibi kendi kendine yayılan yeni nesil bir reklam çeşitidir.
İlk zamanlarda videolar amatörce çekilmiş gibi duruyordu, internete koyuluyor ve önü alınamaz bir şekilde yayılıyordu. Sonradan reklamcılar bu fırsatı değerlendirdi reklamverenleri viral için ikna etti. Viraller arttı!
Ancak bugün Volvo Trucks'ın Vam Damme'lı virali normal reklam tadında duruyor. İnternetten yayıldığı için viral deniyor olabilir.
Bana göre, maddi harcama yüksekse, ünlü birileri reklamda yer alıyorsa, ürün göze sokuluyorsa o işe farklı bakarım. Viralde ürünün ne olduğu hissettirilmemesi fark yaratır. İzleyici düşünür neyin reklamı diye.
Mesela THY virali gibi. Bu viralde de fikir güzel ancak anlamsız uzatılmış ve metin yanlış yazılmıştı.
gittigidiyor.com daha yaratıcıydı. Gerçek sanılan bir durum vardı çünkü.
Artık viralin reklamı yapılıyor. Medyada hangi ünlünün reklamda oynadığı duyuruluyor, reklamın bittiği ilan ediliyor. Sonra insanların internetten izlemesi sağlanıyor.
Viralin kendi kendine dolanması daha bir mantıklı geliyor. Zorlamadan, "bakın biz viral çektik, alın arkadaşınıza gönderin" durumu olmadan önü alınamaz bir şekilde yayılması gerekir.
Özellikle amatör çekim gibi durması ürünün günlük hayatımızdaki yerinde resimlenmesini sağlar.
Maliyeti düşük olmalı ancak maliyeti yüksek reklamın etkisinin yaratılması beklenmeli.
Reklammış gibi durmaması aslında en temel özelliğidir. İzleyici sıkılmaz, merak içinde çözmeye çalışır.
Farklı bir tadı olmalıdır. Yıllardır gördüğümüz basmakalıp reklamların ötesinde.
Viral için para harcamaya çekinmeyenler klasik reklamlara devam etmeliler. Çünkü viral yaratıcılık gerektiriyor. Klasik reklam anlayışında ise benzer örnekler harmanlanıp özsuyu çıkarılıyor.
Yani viral de virallikten çıkıyor.

Beşev Çıkmazı-Komedi dizisi

B

Jean Luc Godard

3 Aralık 1930 doğumlu yönetmen Jean Luc Godard

2 Aralık 2013 Pazartesi

"Hayal-et Otel"




                                                                         "Hayal-et Otel" 

                                                                     - Bu otelde boş oda var mı? 
                                                                 - İstemediğiniz kadar. 
                                                                     - Bir gece kalacağım. 
                                                                 - Aramıza hoş geldiniz! 
                                                                      - ...

1 Aralık 2013 Pazar

Durex Virali-Ajans Başkanı-Sanal Dünya


Sanal dünyada ne yediğinize dikkat edin!



Tabut reklamı tabu mu? Tabuta reklam alınır mı?


İnsan doğar, büyür ve ölür. Bu süreçte birçok gereksinimi vardır. Yeni doğan bebeğin; mamaya, yeni giysilere ve oyuncaklar ihtiyacı vardır. Büyürken insanın gıdaya, barınmaya ve giyinmeye ihtiyacı vardır. Tabiiki bunlar temeldir. Ama ölürken?
Kapitalizmle birlikte yeni gereksinimler de yaratılır. Mesela yakın çevrenizde hiç yeşillik yokken sırf indirimde ve ucuz diye çim biçme makinesi alabilirsiniz. "Evde bulunsun bir gün lazım olur ya da bilmem kimin bahçesine giderken yanımızda götürürüz" düşüncesine kapılabilirsiniz. İşte hep bunları sinsi tüketim çılgınlığı yaptırıyor. Siz o alakasız çim biçme makinesini alınca çok mutlu oluyorsunuz. Nedense bir özgüven, bir rahatlama, bir sınıf atlama hissediyorsunuz. Doğru ya "Reklam Kıskanılacak İnsan Yaratır"....
Reklam sadece yaşayanlar için midir? Doğrudan evet çünkü tüketici onlardır!
Tabut kime satılır? Ölüsü olana. Ölmek üzere olana ya da para harcamak isteyene...
Cenaze törenleri önemlidir. Özellikle Hristiyan toplumlarla tabut ne kadar kaliteliyse ölünün de o kadar kaliteli olduğu düşünülür. Oyması, işlemesi, malzemesi, rengi vs. baya tartışılır... Ailenin namı alır yürür.
"Lindner" Polonyalı bir tabut firması. Geçen hafta Pirelli kızları gibi güzelleri toplayıp tabut başında çeşitli kompozisyonlarla poz verdirtmiş ve de bunları takvime basmış.
Özellikle bizim gibi ülkelerde gazetelerin siteleri çok tıklansın diye kadın fotoğrafı lazım olur. Şimdilik 1 haftalık uzun vadede ısıtıp ısıtıp önümüze getirilmek üzere 1 senelik malzeme bulunmuştur.
Yani şu tabutlar Türkiye'de satılsa eminim ki birçok emekli yaşlı dede gidip takside bağlardı.
Bu benim kefen param diyen bu da tabut param der.
Ölüm de doğanın kanunu... Allah gecinden versin, öbür dünya için hazırlık yapmak belli bir yaştan ya da hastalıktan sonra insanın aklına geliyor. Tabut da bir ihtiyaç gayet doğal reklamı yapılabilir.
Yerinde ve doğru bir pazarlama taktiği izlenmeli!
"Yanmaz kefen" satan insanlar ölülerin çalınmaması için "özel kilitli tabut" reklamı da yapabilir.
Tabii önce devletin tabutla gömülmek gerekir diye kanun çıkarması lazım.
Daha öncesinde devlet bağlantılı birilerinin tabut üretici olması gerek!

Tabuta reklam alınır mı bence bu biraz ayıp olabilir. Aşağıda Neşet Ertaş'ın cenazesinden bir görüntü var. Kırşehir Belediyesi özellikle adı görünsün diye tabutun örtüsünü araya sıkıştırmış. Tabii bu duyarlı insanların gözünden kaçmamış ve baya tepki almıştı. Reklam kabul edilmiş baya eleştirilmiş bir durum. Tabuta ne reklamı verilebilir diye düşünüyorum. Ölü için bir sonraki aşama üstüne dikilen çiçek, ağaç ve mermerden mezar. Kapitalizm ölmeye izin vermese de bir ihtimal öteki dünya için gerekli olabilir.





Ev yapımı pestolu makarna ve beze


Makarna hamurundan kalan yumurta beyazları yaklaşık 200 gr. şekerle çırpılırsa beze olur. Tabi bunun için internetteki düzgün bir siteden tarifi okumak lazım. Güzelce sabırla uygulamak lazım. Fotoğraflarda yapım aşamaları var. Makarnadan geriye bir şey kalmasa da bir avuç beze hala yenmeyi bekliyor. İlk deneme olmasına rağmen çççooookk güzel oldu kereta. Yine yapılır yine yenir. Tek sorun yumurta sarılarını kullacak yer bulmak!. Tatlı yesin insan tatlı konuşsun. Güzel bir 1 Aralık geçirdik sevgilimle.



Sevgilim doğumgünümde benim için özel makarna yaptı. 2 Greedy İtalians izleyince aşkım delirip hemen tarifleri okuyor ve bir sonraki adımı gördüğünü pişirmek oluyor. Evden çıkamadık marketten sipariş verdik. 1,5 saat sonra geldi aşkım hemen makarna hamurunu yoğurmaya başladı.Yazım anlından tonlarca ter aktı ben sildim uzun süren mücadelenin sonunda hamur pişirilmeye hazırdı asıl mesele incelmesiydi. Mubarek açtıkça inceliyor, ayrıca fesleğen sosunu da pestoyu evde hazırladı:)) Hepsi anlık günlük taze. Piştikten sonra beyaz şarapla parmaklarımızı yedik:)) Aşkımın elleri ayakları dert görmesin.

1 Aralık sevgilimle ve arkadaşlarımla doğumgünü kutlaması

Bugün doğum günüm:))))
Hiç evden çıkmadığım tek doğumgünüm.
Aslında bunun da sebebi var. Dün akşam cumartesi idi malum, arkadaşlarla bir yerde bir şeyler içelim diye bir hafta önceden Narpera'yı ayarladık.
Face'de etkinlik oluşturdum 50 kişiyi çağırdım. Sadece 15 kişi gelecem demiş diğer 3 tanesinin de aklı karışıktı.
Son anda kimler dökülecek diye bekledik, tahminlerim doğru çıktı.
3-4 kişi ya kendi hastaydı ya da ebeveyni. Tabiiki normal.
Sağlık olsun dedim kendi kendimize eğleniriz...
Sevgilim beni Leblon'a götürdü, Pancarlı, ahtapotlu risottonun yanında kırmızı şarap içince vıy.
Sonra da Lebon'dan pasta aldık:))
Bara gittik arkadaşlar gelmeye başladı, yüksek ses düzeyinden sonra duyma kaybı yaşadık.
Duyma kaybıyla bazı arkadaşları da kaybettik.
Evlerine gittiler.
Kalanlarla pasta kestik, sevgilimle yedik:))
Alevli eğlenceyi bırakıp Tektekçi'ye geçtik ancak yer yok.
Sokakta yer yoktu, sevgilimin ayak parmağı sakattı o yüzden ha birde canım arkadaşlarımın bana aldığı hediyeler elimdeydi, biz de 360.a gittik.
Geçen sene de orada kutlamıştır. Yemek yemiş erkenden eve dönmüştük, şarap içince uykum geliyor, gevşiyorum da.
Dün de şarapla gevşedim. yy.
Sonra içmedim pek ayılmak istedim. Taa ki 360'daki vodkaya kadar.
Ya arkadaşlar terastaydı asık suratlarıyla fotoğrafçı "cenazeniz mi var" demiş baya güldüm.
Sonuç olarak yedik, içtik, biraradaydık özellikle sevgilim yanımdaydı. Başka ne isterim ki hayattan.
Şunu anladım bir gün önce doğumgünü kutlayınca o gün evde dinlenerek geçiriyor insan. İyi mi kötü mü bilemedim seneye başka bişi deneris.
Yeni yaş planları yapmaya başlamalıyım!
Yeni yaşımız kutlu olsun.


30 Kasım 2013 Cumartesi

Malzeme Reklamı -1936 Mimar-Arkitekt Dergileri

 1935 yılına ait Mimar ve Arkitekt dergilerinin kapakları.

Yeni Mimari Türkiye'ye geldiğinde 1930 yıllarında inşaat sektörü çok yoksuldu. Ülkemize birkaç tane çimento fabrikası vardı ve demir-çelik üretimi yapılmıyordu (1937'ye kadar). 1927'den sonra Teşvik-i Sanayi Kanunu'na göre özel işletmeler; yeni malzeme üretimine, ithalatına, yeni yapı malzemeleri üretimine izin vermesiyle inşaat sektörü gelişmeye başlamıştır. Tabii bu dönemde ülkede yabancı mimarların hakimiyeti vardı. Türk mimarlar ise hızlı bir öğrenme sürecindeydi.
Mimarlık dergisinde yer alan reklamlar, malzeme tanımları, kullanım alanları ve şekilleri, önceki referanslarının verilmesiyle oluşur. Sloganlar ise neden o malzemenin tercih edilmesi gerektiği üzerinedir.

1936 yılındaki dergideki farklı reklam örnekleri.

1936 yıllarında kitle iletişim araçlarından en önemlisi yazılı basındı. Burada yayınlanan reklamlarla üretici daha geniş kitlelere ulaşmaktaydı. Özellikle Mimarlık ve Arkitekt dergileriyle asıl hedef kitlesine direk seslenmekteydi.
Günümüzde inşaat sektörü çok önemli bir yere sahiptir. Gerek yazılı basında gerekse görsel basında fazlasıyla konut reklamı görmekteyiz. Malzeme reklamları hala dergilerde yerini koruyor.

Ürün Biçer Özkun'un Yeni Mimari'de Malzeme ve Malzeme Reklamları adlı makalesinden alınmıştır.




29 Kasım 2013 Cuma

Kasım'ın son cuması

Bugün 32 yaşımdaki son cumam.
Pazar günü bir sene yaşlanıyorum.
Yeni projem talibimkim'in sitesini açtık hayırlı uğurlu olsun.
Henüz yaymadık gerçi filmi de yükleyelim diyoruz diğer filmden önce yayarız.
Bir arada olsun. Patlama yaşayalım.
Dün kış geldi, artık bir yerlerimiz donacak orası kesin.
Mart sonuna kadar böyle mıy mıy kediler gibi kalorifer kenarında ayak bacak ısıtmaca.
Yapılacak o kadar çok şey var ki nereden başlasam bilemedim.
Tüm gün youtube ve vimeo'ya bir video yükledim hayatım kaydı.
Başında beklemenize gerek yok diyor ama Türk aklı güvenemedim.
Okunması gerekli kitaplar, görüşmeler için sunum dosyaları hazırlamalar,
Yeni senaryoyu tamamlamalar, deneme çekimi yapmalar ohooo. 
Nereden başlayacakpımı bilemediğimden oturuyorum.
Sağlık olsun yeni yaşımda yaparım.))

27 Kasım 2013 Çarşamba

Meryemana-Madonna


İstanbul Kısa Film-İtalyan Kısaları

Tüm günümü kısalarla geçirdikten sonra asıl amacım eve gidip dinlenmekti ancak festivale çağırdığım bir arkadaşım beni tutsak etti ve İtalyan Kültür'deki İtalyan kısalarını izlemek için geri döndüm. Sonra diğer arkadaşlarım da geldi çoğaldık. Salon hınca hınç doluydu. Fransız Kültür'de olsak havasızlıktan boğulurduk ancak İtalyan'ın yüksek tavanı ve genişliği sayesinde hayattayız şu an. Özellikle de gösterim bitimindeki şaraplar ve kanepeler sayesinde geldiğimize pişman olmuyoruz:))

Maria Grazia Cucinotta "Öğretmen" adlı filmde, sabah okula gitmek için aceleyle hazırlanan, aksilikleri alt edip sınıfında derse giren öğretmeni anlatıyor. Ancak yıllar önce emekli olmuş ve çok sevdiği karısını kaybetmiş olduğunu sonra anlıyoruz ve üzülüyoruz. Mesleğini bu kadar severken ve bu kadar yalnızken istediğini yapamıyor olması içimizi sızlattı...

Giovanni Meola "Kısa Bir Tatil"de kıskanç sevgili ile nasıl başa çıkılır elinden geldiğince göstermeye çalışıyor. Gözü dönmüş güzel bir kadın, öğretmen olan sevgilisini tüm dişilerden kıskanıyor. Aralarındaki durumu düzeltmek için kaplıca tatiline gidiyorlar ve adamda kayış kopuyor. Kadın için herhangi bir erkek olduğunu ve saplantısının onu mahvettiğini anlıyor. Gaza basıyor!

Alessandro D'Ambrosi, Santa De Santis'in "Dönüş" filmi ise savaşa giden ancak firar eden bir askeri anlatıyor. Arkadaşları savaşırken geride durmuş ve sonrasında tek tabanca takılmış. Filmin biraz uzun oluşu motivasyonumuzu düşürse de filmleri izlemeye devam ettik.

Simone Petralia "Sadece Bir Öpücük" filminde eğlenceli bir giriş yapıyor ancak devamı pek öyle gelmiyor. Erasmus öğrencisi yarı İngiliz yarı italyan bir kızın sevgilisinin ablasıyla tanışması ve sonrasındaki araba yolculuğunu anlatıyor. Sadece bir öpücük isteyen sevgilisine tavır yapıp arabadan inen kızın başına lanet bir durum geliyor ve polis sorgusunda kendinden geçmiş bir halde çıkıyor karşımıza.

Matteo Pianezzi "Gülümseme" adlı filmde palyaçoluk yaparak oğluna bakmaya çalışan bir baba ve onun sağır dilsiz oğlunun yaşamından bir ana şahit oluyoruz. Oğlu üzülmesin diye çikolata alan ve ona güzel cümlelerle destek olan bir baba ve derdini anlatan bu film alkışı hak ediyor.

Festivali düzenleyenlere, sponsor olanlara ve destek olanlara teşekkür ederiz. Kısa filmler olmadan sinema olmaz.

İstanbul Kısa Film Festivali Filmleri 4


İtalyan Kültür'deki diğer seansın filmleri güzel bir karma oluşturmuş.
Helmy Nouh "Kağıttan Gemi" adlı filminde yalnız bir gencin bir kızla iletişime geçmesini konu alıyor. Sevimli bir tip olan çocuk yalnız kaldığı kimseyle konuşamadığı için dertlidir. Boş bir barda bira içerken yanında yalnız oturan editör ile sigara alışverişi bahanesiyle sohbete dalar. Ardından taksi ararken yolda dialoga devam ederler. Bu dialog aslında Mısır'ın hasret kaldığı bir durumdur.

Peter Volkart "Oda 606" adlı kısasında tam olarak hayal dünyasına dalmış. Takma gözcü bir adam 606 numaralı otel odasına yerleşiyor. Odadaki her nesnenin arka planı sağlam yani saatin içinde bir sandalyeye oturmuş tepesine su damlayan bir adam var. Havalandırma, lavabo, tablo vs. İçeri girince değişik bir dünyayla karşılaşıyor insan. Ama içeriden biri var ki dışarı çıkmak istiyor.

Renato Chiocca "Bir Kez Açılınca" isimli kısa filminde içeriden yeni çıkmış bir arkadaşını görmeye giden adamın yeğeniyle olan durumunu anlatıyor. Aslında sinemaya gidecekken gelen bir telefon üzerine yönlerini değiştirip bir arkadaşı görmeye giderler. Yönetmenin dediğine göre bir öykü ile çizgi romanı birleştirmiş. Bütünün ortasındaki bir anına şahit oluyoruz. Yine ortadan çıkıyoruz.

Fabian Giessler "İki Kişilik Oda" animasyonunda bir şehir efsanesini konu almış. Hastane odasında yatan 2 kişi biri cam kenarında diğeri uzakta. Cam kenarındakine neyi gördüğü soruluyor. Oda hayal dünyası elverdiğinde anlatıyor. Cam kenarına geçmenin bir tek yolu var o da oradakinin ölmesi...

Tato Kotetishvili "Karpuz" adlı çalışmasında yol kenarına arabasını park edip karpuz satmak için bekleyen tombiş bir adamın yolun karşısına gelen rakibiyle değişen durumunu anlatıyor. Havada uçuşan karpuzların yerlere saçılmaları yüzünden insan bu mevsimde karpuz yemek istiyor ancak nafile.

Matis Burkhardt "Parazit "adlı kısasında ev arkadaşlarıyla yaşayan yalnız bir kızın, radyo programcısı adamın sesine aşık olmasını ve ona olan saplantısını anlatıyor. Sürekli kulaklığıyla onu dinleyen tek taraflı bir bağ kuran kız programcının da ona aşık olduğunu düşünüyor ve bir gün programı arıyor. Canlı yayında ilanı aşk edince de tüm hayalleri yıkılıyor.

İstanbul Kısa Film Festivali Filmleri 3

Dün tam anlamıyla bütün gün kısaları izledim.
Saat 12 seansı için İtalyan Kültür'e koşarak gittim.
Tek tesellim dün izlediğim filmlerin öncekilere nazaran daha iyi olmasıydı.

Oscar Dorby ve Jeremie Duvall'ın "Saplantı" adındaki filmi yaklaşık 10 sene önce akciger rahatsızlığı yüzünden kızını kaybeden bir babayı anlatıyor. Gizlice bir doktorla bir eve giriliyor, bir adam bayıltılıyor ve ciğeri çalınıyor, peşindeki adamları atlatmaya çalışarak hastaneye kızına gidiyor ancak sedyeye takılıyor. Güzel bir geçişle görüyoruz ki aslında sedyede yatan kendisi ve kızını kurtramıyor.

Sonia Lisa Kenterman "Nicoleta" adlı filminde yıllar öncesinin Yunanistanın götürüyor bizi. Babası kominist diye yaftalanmış yer yurt bulamayan erkek çocuk ve küçük kardeşi Nicoleta... Süt bulup kardeşinin karnını doyurmak ve kendilerine yer yurt bulmak için dere tepe yürüyorlar. Teyzelerine gittiklerinde ise eniştelerinin suratsız halini pek kaldıramayarak ertesi sabah tekrar yola koyuluyorlar.

Nazan Kesal'ın "Salıncak" adlı filminde "kadına şiddet" olayını şiddetle kınamış. Kocasından şiddet gören bir kadın minicik bebeğiyle sıkışmış bir hayatı yaşıyor. Hiç dialog olmayan bu film tek planda sabit kamerayla çekilmiş. Sonunun biraz sert bitmesi beni üzse de farklı anlatım tarzları bu tür konuda denenmelidir diye düşünüyorum.

Thomas Kruithof "Belgesiz" adlı filminde, göçmenleri koruyan bir dernekte çalışan bir kadının çalışma şeklini ortaya koyuyor. Ukraynalı bir adam Fransa'dan sınırdışı edilecek ancak kötü bir şey yapmamış. Gereksiz yere nezarethanede bekleyen adam maalesef istediği sonuca ulaşamıyor. Adliye, karakol sürecinde zaman kaybı olmaması için yeni başlayan inşaatta hepsi birbirine yakın olarak kurgulanıyor.

Sedat Azazi'nin "Buğu" adlı filmi bakanlık desteği almış. Ücra bir evde buğulanmış cama bir şeyler çizen bir çocuğun kulağına top tüfek sesleri geliyor. Savaş karşıtı bir film.

Kaan Atilla Taşkın'ın "Öğretmenim Nerede?" filmi yine ücra bir köyün öğretmensiz kalan okulunu anlatıyor. Öğrenciler başıboş oyun oynuyorlar. Muhtar da tayini çıkan öğretmeni arıyor. Ancak olumlu bir cevap alamıyor.

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...