Ana içeriğe atla

"Sen Şarkılarını Söyle" ben dinlerim...


Llewyn Davis Amerikalı bir folk şarkıcısıdır.
Beraber çalıştığı ortağının intiharından sonra mücadelesinde yalnız kalmıştır.
Barlarda şarkı söyleyerek 3-5 kuruş kazanma peşindedir. Telif parasını alamadığı için üstüne bir mont bile alamaz.
Kalacak yeri yoktur genellikle eski sevgilisinin evinde sığıntı gibi geceyi geçirir. Etrafındakiler tarafından ezik olarak görülse de sanatı ve yaşam tarzı söz konusu olunca burnundan kıl aldırmayacak kadar onurlu olur.
Coen kardeşlerin ders alınması gereken tarzı; Llewyn Davis'in içinde sıkıştığı kısır döngüyü filme yansıtmadaki başarılarıdır. Filmin başının sona doğru biraz eklentiyle tekrarlanması, görüntülerin duyguyu aktarması gibi.
Artık folk şarkıları para etmiyordur. Buna rağmen Davis çıktığı yoldan geri dönmez.
Lisanslı denizci olmasına rağmen bir süre denize açılmamakta direnir. Vazgeçtiğindeyse lisansını ablasının o "çöpe at" dediği için yokettiğini öğrenir ve deliye döner.
Eski sevgilisi Jean hamiledir (ondan olduğu net olmasa da) ve çocuğu aldırmak için onu para bulmaya zorlar.
Doktora gittiğinde ise onu süpriz beklemektedir. Zaten bir önceki sevgilisinin kürtajı gerçekleşmediği için kredisi vardır. Yani 2 yaşında bir çocuğu vardır. Onu gidip bulacak gücü bile yoktur. Ablasına dediği gibi "Hayatta kalmak için çalışmak" ona göre değildir.
Chicago'ya yola çıkar. Amacı ünlü menejere şarkılarını dinletmektir. Menejerin "bunlar eskidi, seni iki kişinin yanında sahneye çıkarayım" lafını duyunca toparlanır ve geri döner.
Açılış sahnesindeki evin kedisi onun yüzünden dışarı kaçar. Kediyi yakalar ve Jane'in evine bırakır, kedi oradan da kaçında yolda bulduğu başka bir kediyi eve geri götürür. Filmin sonunda kedi kendi evine döner.
Llewyn danereye giderse gitsin evine geri döner. Bir sarmalın içinde döner durur....





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...