Ana içeriğe atla

Katil Karga Mı?

Şişman, uzun boylu, kocaman göbekli esmer adam terasında sık sık mangal yapıyordu.
Beş katlı binanın en üst katında kimsecikleri rahatsız etmeden yaşayan bu adam, üç bekar arkadaşını Cumartesi akşamı içmeye çağırdı.
Aylardan Hazirandı...
Yaz daha tam gelmemişti efil efil serin rüzgar esiyordu.
Hepsi işten, kadınlardan, gelecek planlarından bahsediyorlardı.
Araya mangalda pişen etlerin lezzetleri hakkındaki yorumlar da giriyordu.
Bir tanesi tutturmuştu 'patlıcan kebabı' diye.
Büyük, kalın şişlere bir patlıcan bir kıyma topağı sırayla dizildi.
Dört tane patlıcan kebabı mangalın üstüne atıldı, etrafa yayılan tütsülenmiş koku hepsini büyüledi.
Arkadaşlar yedi, içti, dertleşti ve rahatladı.
Aniden birkaç damla yağmur düştü gökyüzünden...
Sonra bardaktan boşanırcasına...
Hemen içeri kaçıştılar, mangal pıs diye söndü...
Yağmurun, sefalarının son dakikalarında yağmış olmasına sevindiler.

Ertesi sabah sokağın sonunda tek katlı evde yaşayan kılkuyruk, bastıbacak, takıntılı adam; şişman, herşeye karışan, dırdırcı kayınvalidesini kendi evine temelli taşımak için yola çıktı.
Karısı onu kapıdan uğurlamamıştı. Çünkü yalnız geçireceği birkaç saat için plan yapmaya başlamıştı.
Açıkcası bu adamı kimse sevmiyordu. Kimseye kötü bir şey yapmamasına rağmen...

Anne karga da tam o sırada dün gece mangal partisinden kalan ekmek kırıklarını toplamak için terasa iniş yaptı.
Bir sağa bir sola baktı minicik ekmek parçalarını ağzına aldı.
Balkonun kıyısında duran büyük, kalın şişlere gözü takıldı.
'Anne Karganın Bastonu' adlı öykü geldi aklına. Çocuklarının karşısına şu şık bastonla çıksa ne kadar güzel olurdu. Minik yavru kargaların sevincini görmek herşeye değerdi.

Kimse tarafından sevilmeyen adam, şişman göbekli adamın terasının altına denk gelen yerde yürüyordu.
Anne karga bir hamleyle şişi kaptı ve havalandı.
Gittikçe yükseliyordu...
Yürümekte olan adam gökyüzüne baktı bir an parlak bir şey gözüne aldı.
Hemen önüne baktı, farklı bir şey görmeye gerek yoktu.
Anne karga ağzındaki şişi tutamadı, birkaç saniye sonunda onu boşluğa düşürdü.
Taa yüksekten, göğün derinliklerinden yere doğru dimdik inen bir şiş, geldi kimsenin sevmediği adamın kafasının ortasına -önceden ölçüsü alınmışcasına- yerleşti...
Anne karga ekmek kırıntılarıyla yetinmek için geri dönmüştü.
Kafası şişli adamın karısı aşığını arayıp eve çağırmıştı...
Dün gece kebabı fazla kaçıran adamlar ise tuvalet sırasında birbirlerine küfrediyorlardı.

Tüm mahalle günlerce bu ölümü konuştu.
Nerden nasıl saplandığı anlaşılamayan bu şiş adli tıp doktorlarını şaşkına çevirdi.
Polisler hiç bir delil bulamadılar.
Şişman kayınvalidenin aklına takıldı "Hiç bu kadar büyük et parçası şişe takılır mıydı?"


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...