27 Nisan 2024 Cumartesi

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-6


God of Art- Sanat Tanrısı

6.

ARTEMİS

Artemis şaşkındı, garip bir mesajla uyanmıştı. Efil akşamüstü gelip onu alacak, Pertev’in dedesinin köşküne götürecekti. Pertev Artemis’i yemeğe davet etmişti. Bu adam tehlikeli olabilirdi. Dün özgüvenle kitabı okuduğunu söylemişti ancak ailenin tüm sırlarını biliyordu. Pertev hakkındaki bölümleri tekrar okudu. Sevişen iki erkek tablosunun travmasını tetiklediğini, Musa aslında bilerek ona resmi gösterdiğini sonra pişman olduğunu yazmıştı. Musa bir bakıma kendisine sahip çıkıp “Bu benim oğlum” demeyen Pertev’in dedesinden aklı sıra intikam alıyordu. Musa aileden ayrı büyüdüğü, zengin ve soylu bir adamın oğlu olduğunu saklamak zorunda kaldığı için bu kadar agresifti. Öfke patlamaları onunla asla yüzleşemediği babasına, onu mirastan uzak tutmaya çalışan üvey kardeşineydi. Artemis Musa’nın bu kadar güzel psikolojik okumalar yapmasına hayran kaldı. İnsanların zaaflarını, egolarını ve sahte mutluluklarını senelerce bir köşede gözlemlemişti. Bu kitabı birisi okusa yazarın saf ve masum diğerlerinin de şeytan olduğunu düşünürdü. Oysa Artemis’in gözünde elinde bastonuyla arada anlamsız çıkışlar yapan, kiliselerdeki Tanrı betimlemelerine benzeyen Musa vardı. Anlatılana değil gördüğüne inan Artemis!

Pertev dedesinin günahını mı çekiyordu? Artemis düşündü, “Yokluk” bilmeyen bir adam ne günahı çekebilirdi? Onun için günah da yoktu, sınır da yoktu. Maddi kaygısı olmayan, iş hayatında hobi gibi takılıp sanatı da elinde oynatan bir adamdı. Üçüncü sınıf ülkelerde biri halkı nereye çekerse oraya giderlerdi. Artemis düşündü gerçekten bu adam ülke sanatına yön verebilirdi. Sergideki eserler dünyanın neresinde gösterilse camiadan karşı çıkanlar olurdu. Şimdi herkes Pertev’i alkışlıyor, tüm yaptığı işlere övgüler yağdırıyordu. Çünkü zengin ve güçlü bir adamdı. Artemis sürekli düşünüyordu. Kitaptan sonra sanki ailenin yaşamı akıyor o bir noktada olanları izliyordu. Musa’nın neden aile kurmamasını anladı, sevgisizdi. Ailenin diğer üyeleri de sevgisizdi. Para mutluluk getirmiyordu… Musa başka bir adamın oğlu olsa bu konuma gelemezdi. Artemis bir kez daha anladı, ülkede torpilsiz bir hiçti. Bu yıkım kulaklarını çınlattı.

Kapı çalıyordu. Artemis ağrı kesici alıp uyumuştu. Gelen sivil polislerdi. Artemis inanmadı, polisler kimlik gösterdi. Miyoptu Artemis gözüne sokar gibi baktı kimliklere sonra kapı açık kalmak şartıyla eve aldı. Dilerse komşulardan bir kişiyi de yanına alabilirdi. Artemis polislere su ikram etti. Onlar suyu içmeyeceklerdi, eğitimdeki tembihlerden biriydi bu. Musa’nın ölümüyle ilgili sorular sordular. Artemis ağlamaya başladı. Kendini durduramıyordu. Polisler bakıştı ve bir şey çıkacağını umarak sormaya devam ettiler. Artemis Musa’nın ona kızgın olduğunu telefonda bağırdığını, boşboğazlık yaptığı için stajını sonlandırdığını söyledi. Ona kızıp ölmüştü. Artemis kendini suçladı. Polisler kızın duygusal inişini hormonlarına bağladılar. Polis Musa’nın sanatla ilgilendiğini ve Pertev’in koleksiyonunun listesini tuttuğunu söyledi. Artemis sesini çıkarmadı. Polis açıkladı; tarihi eser kaçakçılığı hakkında soruşturma yapıyorlardı, o listeye ihtiyaçları vardı. Ayrıca Musa’nın bilgisayarına ulaşamamışlardı. Artemis şaşırdı. “Cenaze günü çalınmış olabilir” dedi. Polisler Musa’nın ölmeden önceki gece nereye gittiğini sordular. Artemis bilmediğini söyledi. Muhtemelen evdeki Maya bilirdi. Artemis’e kızdığı için kalp krizi geçirip ölmüştü, tekrar ağlamaya başladı kız. Polisler sıkılıyordu. Musa’nın koleksiyonun listesi olan dosyayı göndermeleri için maillerini bıraktılar. Artemis kitaptan bahsetmedi, sırlar onları ilgilendirmiyordu. Kapıdan çıkarken Akuji ile iş birliği yapan polis Musa’nın telefonunda Artemis’e gönderilmemiş bir mesaj olduğunu söyledi. Artemis şaşırdı. Musa mesajı gecenin bir yarısı yazmış ancak gönder tuşuna basmamıştı. Mesajda “Kitabı yayınlamalısın!” yazıyordu. Artemis’in gözleri büyüdü “Onu ben öldürdüm” diye ağlamaya devam etti. Polis onu sakinleştirdi, bu olayda suçu yoktu. Neticede yaşlı bir adamdı, kalp krizi gençlerin de başına geliyordu, Allah beterinden saklasındı…

 

LİSSA

Lissa bankada Akuji’nin ona verdiği bin doları hesabına yatırıyordu. Görevli memur onu baştan aşağı süzdü. Lissa her an bu parayı nereden bulduğunu soracaklar diye korktu. Onların gözünde parayı çalmış, fuhuş yapmış ya da uyuşturucu satarak kazanmıştı. Oturup anlatsaydı Akuji bir müzede eser oldu o yüzden bana bu parayı saklamam için verdi diye kimse inanmazdı. Bu para ikisinin geleceği içindi. Lissa bir bakıma rahatlamıştı. Çünkü işsiz kalsa bin dolar onu bir süre yaşatırdı. Ancak Akuji olmadan o paraya dokunmak istemiyordu. Kendini garantiye almak için yeni bir iş görüşmesi ayarlamıştı. Çünkü atölyede işler sarpa sarıyordu. Yeni gelen irikıyım adamla nikah günü almak için günde üç kere zorlanıyordu. Zorlayan damat adayı değil patronun ta kendisiydi. Lissa’ya bir hafta süre tanımıştı. Ancak Lissa’nın Akuji ile konuşup çözüm bulma işi gecikiyordu. Çünkü sanat eseri ortalarda yoktu.

Lissa temizlik işi için bir benzin istasyonuna gitti. Şehrin içindeki bu yerde çalışabilirdi. Hem evine de yakındı. Patron adam soğukkanlıydı, neredeyse Lissa işe alınıyordu. O esnada adamın kızı Lissa’yı gördü. Babasına dönüp gözlerini devirdi. Lissa içinden herkesin ten rengine bir gün alışacağını söylüyordu. Kendi kendine tekrarlıyordu. Belki bir gün sesli söylerdi. İş yalan oldu. Muhtemelen iş şehrin içinde gecekonduya benzer bir evde yaşayan, işe gelmek için en az iki araç değiştiren, boyu kısa, beli kalın, başı yemenili bir kadının olacaktı. Bozuldu Lissa benzin istasyonunda oturup kahve içti. Bir süre bakıştı patronun kızıyla. Oradan uzaklaştı, arkasına bakmadı.

Polis masasında tarihi eser kaçakçılığı dosyasını araştırıyordu. Musa’nın ölümü daha da şüpheli gelmeye başlamıştı. Asistanının “Ben öldürdüm” diye ağlaması, Musa’nın kayıp bilgisayarı gibi soru işaretleri vardı. Polis kamera kayıtlarını inceledi. Musa ölmeden önceki akşam evinden çıkmıştı. Siyah bir araba onu almıştı. Ancak plakası okunmuyordu. Gece yarısından sonra Akuji’yi binanın önünde görülüyordu. Kayıtlarla oynamış olabilirlerdi. Akuji orada ne yapıyordu? Musa ile ne gibi bir ilişkisi vardı? Polis Pertev’in dosyasını açtı. Kayıp göçmenlerin resimleri de oradaydı artık. Bir de Artemis’in önerisini hatırladı “Pertev’in sergisini görmelisiniz” demişti evi sebze yemeği kokan kız.

 

EFİL

Pertev’in koleksiyonu baya ilgi görmüştü. Efil yine işin kaymağını yiyordu. Saçları fönlü, krem rengi takım elbisesiyle herkesi kendine hayran bırakmıştı. Müzedeki röportajı bir saat sürmüştü. Pertev’in babasını kapıda görünce hemen yanına koştu. Adam Efil ile mesafeliydi. Zengin adam seçilen eserlerin ne kadar anlamsız olduğundan ancak insanların onlara bayıldığından yakınıyordu. Efil kısık sesle eserleri Pertev’in seçtiğini söyledi. Adam dik dik baktı o halde neden adı yazıyordu? Efil kendini savunmaya, sanatın cesur olması gerektiğini söylemeye başladı. Adam eliyle dur işareti yaptı “Yakında müzeyi kapatıyorum” dedi.

Efil tuvaletin aynasında kendine bakıyordu. Ağlamak üzereydi. Müze kapanacaktı, Pertev onu bir kenara atacaktı, acil onun gözüne tekrar girmesi için bir yol bulmalıydı. Son hamleleri hep boşa gitmişti. Oysa eskiden ne yapsa Pertev ona hayran kalırdı. Bu değişimin sebebi neydi? Aile ilişkileri Efil’i de etkiliyordu. Efil hem bankanın sergisini koordine ediyor bir yandan da yeni sanatçıları keşfetmeye çalışıyordu. Türkiye’de ismi bilinirken sıfırdan başlayacağı Amerika’da adı kim bilir ne zaman öne çıkardı? Morali bozuldu. Pertev Artemis ile köşkte bir yemek ayarlamıştı. Efil anlamsız akşamı unutulmaz bir geceye dönüştürebilirdi. Biraz dışarı çıkıp düşünmesi gerekiyordu.

Efil aracıyla Artemis’i evinden aldı. Artemis gergindi. Polis mevzusunu Efil’e söyleyip söylememe konusunda kararsızdı. Ağzından bir şey kaçırmamak için susuyordu. Efil de kızın ona karşı tavır aldığını sanıyordu. Efil “Artemis galeri işi tamam, senin için konuştum. Çok iyi insanlar hem Avrupa ayağı da var bu işin” dedi. Artemis işin olmasına sevindi, Efil büyüleyiciydi. Buna rağmen soğuk ses tonuyla kitabı bellekte getirdiğini Efil’in okumak isteyip istemediğini sordu. Efil başını olumsuzca salladı, aile mevzusu hiç ilgisini çekmiyordu. Artemis Musa’yı ölmeden önceki gece görüp görmediğini sordu. Efil anlam veremedi, görmediğini söyleyip geçiştirdi. Kızın bu gergin tavrı çok baştan çıkarıcıydı. Efil “Sevgilin var mı?” diye aniden sordu. Artemis “Yok” dedi. Efil güldü. Artemis camdan dışarı baktı, Pertev’in dedesinin köşkü göz alıcıydı.

İkisi içeri girdiler. Pertev odasından gelip onları misafir gibi karşıladı. Efil kızgındı, Artemis misafir olabilirdi ancak kendisi evin bir parçası değil miydi? Pertev çok nazik ve sempatikti. Efil vasıfsız bir kızın gözüne girmek için neden bu kadar çaba sarf ettiğini anlamamıştı, ondan istese kitabı mail atabilirdi. Ya da kendisi ona bellekteki kopyasını getirirdi. Aklından bin bir düşünce geçti. Kızı özel performanslarından haberdar etmemeliydi, bu çok tehlikeli olurdu. Yine Artemis’in kendisinin yerine geçeceğinden korktu. Ancak Artemis’in ona hayran bir bakışını yakalayınca kaybettiği özgüveni hemen yerine geldi.

Pertev Artemis’i dedesinin antika koleksiyonunu göstermek için üst kata çıkardı. Efil performans odasındaki kameraları kontrol etmeye gitmişti. Hiçbirinin yerinde olmadığını gördü. Bilgisayardan bağlanıp görüntüleri izlemeye başladı. Özellikle Pompei performansı akşamında yaşananlara baktı. Performans sonrasında iki adamın Musa’yı kollarından tutarak dışarı çıkardığını gördü. Efil şaşırmıştı. Demek Musa o akşam özel izleyici bölümündeydi. Peki adama ne olmuştu? Yoksa Musa performans sırasında mı kalp krizi geçirmişti? Eve nasıl gittiği gayet açıktı ancak anlaşılmayan kısımda potansiyel suçlar gizliydi. Efil gerilmeye başladı. Kamera görüntülerini ileri alınca çıkarıldığı ana denk geldi. Performans odasına sarışın bir adam gelip kameraya doğru baktı, yaklaştı ve pis pis gülümseyerek kamerayı söktüğünü gördü. Efil o adamı daha önce hiç görmemişti. Pertev kesin bu akşam ondan hesap soracaktı.

Yemek masasında dört kişilik servis vardı. Pertev ve Artemis gülerek sohbet ediyorlardı. Efil dördüncü acaba Pertev’in babası mı diye düşünürken kapıdan sarışın adam girdi. Pertev ona doğru bir adım attı ve boynuna sarıldı “İşte bu yakışıklı beyefendi de benim psikoloğum”. Artemis güldü “Gerçekten mi? Siz baya zenginsiniz, yani insan olarak etrafınız zengin” Pertev ve sarışın güldüler. Efil ise adamın elini sıktı. Kamerayı yerinden söken bu ellerdi. Sanki hepsi durmuş biz artık üçümüz varız sen kaybol gibi ona bakıyorlardı.

Pertev herkesi yemek masasına davet etti. Artemis belleği Pertev’e uzattı “Kitap bunun içinde” Pertev teşekkür ederek belleği aldı, babasına verip bir süre daha bohem hayatın tadını çıkarabilirdi. “Peki Artemis kitap sence basılmaya değer mi?” diye sordu Pertev. Artemis durdu ve kitabın basılmasının bolca dedikoduya imkân sağlayacağını söyledi. Edebi değeri yoktu, akıcı yazılmıştı, çok satanlar listesine girebilirdi, Musa’nın çocukları olsa hemen kitabın filme çekilmesini sağlar böylece bolca para kazanabilirlerdi.  Ancak bazı bölümler özellikle dedenin mezarının DNA için açılması aile itibarını zedeleyebilirdi. Pertev dondu, “Dedemin mezarı mı açılmış?” Sarışın onun sırtını sıvazladı “Şimdi boş ver anın tadını çıkaralım”.  Efil hala masadaydı ancak dikkate alınmıyordu. Sabretmesini iyi biliyordu.

Sarışın yeşil şişede bir içecek getirdi. Yemekler harikaydı, son içkiler içilecekti. Efil araba kullanacağı için alkol almamıştı ancak sarışın ısrarla ona son kadehi uzattı. Hepsi bir kerede içtiler. Farklı bir içkiydi. Derindekiler çıkmaya başlamıştı.

PERTEV

Akşam yemeğini sıradan insanlarla yemek ona bazen zevk verirdi. Sokakta yürüyormuş gibi özgür ve kendini başka hissederdi. İçilen son içki Pertev’i çok rahatlatmıştı. İtiraf edercesine konuşmaya başladı. Nasıl olsa ertesi gün kimse bir şey hatırlamayacaktı. Pertev sarışının omuzunu tutup, gözlerinin içine baktı “Bu adamla tanıştığımda henüz genceciktim. Londra’daki seansta beni çocukluğuma götürdü. Babamla o adamı gördüğüm ana gittim.” Efil ve Artemis kulaklarına inanamıyordu. Artemis “Hangi adam?” diye sordu. Pertev “Sağ kolu… Musa, Musa Amca, bana bir tablo getirdi, o anın tablosuydu, babam ve sağ kolu”. Herkes mevzuyu anlamıştı. Pertev “İşte benim travmam”. Sarışın ona sarılmıştı. Efil kıskanıyordu ama neden anlamıyordu. Sarışın Pertev’in gözlerine baktı “Ben senin neyinim?” diye sordu. Pertev “Sağ kolumsun” dedi. Efil’in gözleri sulandı “Sağ kolun benim” dedi. Ses kendisinden mi çıktı anlamamıştı. Artemis bu kez onun elini tuttu, başı dönüyordu. Pertev güldü. Sarışın fısıldadı “Gizli kamera koyan sağ kol”. Efil utandı, sinirlendi ancak uyuşmuş gibiydi. Artemis elini sıktı “Kusuyorum” Efil onu banyoya götürdü. Ağlıyordu. Pertev ikisinin sesini duyuyordu. Sarışın Pertev’i odaya götürür. Efil Artemis’i performans odasına yatırdı. Kız kusamamıştı. Efil Artemis’in gözlerine baktı “Musa burada ölmüş” dedi. Artemis güldü “Ben öldürmedim demek ki”.

Pertev ve sarışın odadan ikisini izlemeye başladılar. Efil ilk ve tek olacak bir performans için Pertev’den ona şans vermesini istemişti. Efil Artemis’in saçlarını okşadı, kız yatağın üzerinde yüzer gibi hareketler yapmaktaydı. Efil soyunmaya başladı. Artemis tam “Polis geldi” derken Efil onun dudaklarına yapıştı. Artemis karşı koyamadı başı dönmekteydi. İkisi yatağa düşmüşlerdi. Artemis ile seviştiler. Performans odasının ışıkları loş olmuştu. Sarışın ve Pertev zevk almaktaydılar. Sarışın Pertev’in omuzlarını okşadı. Efil Artemis’in göğüslerini öptü. Hayatında ilk kez sevişen Artemis bekaretini performans odasında kaybetmişti. Efil şaşkındı, elleri kan olmuştu. Avuçlarını çarşafa sürdü birbirlerine sarıldılar. Artemis uyuyakalmıştı. Efil başı dönerken çarşafı toplayıp odadan çıktı. Sarışın elinde bambu sepetle kapı önünde beklemekteydi. Efil çarşafı içine koydu. Sarışın gülümseyerek Efil’e arkasını dönüp gitti.

Pertev kanlı çarşafı öyküsüyle beraber müzenin girişine asacaktı. Video görüntüleri ise sarışının montajıyla harika bir sanat eseri haline gelecekti. Pertev sınır tanımıyordu. Sanatın Tanrısıydı.

 








 ESER SAHİBİ EVRİM TANIŞ, İZİNSİZ KULLANILAMAZ. TELİF ÖDENMESİ GEREKİR.


Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...