Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

London Spy

BBC kanalında yeni bir mini dizi başladı. Drama konusunda usta olan İngilizler bu sefer iki erkeğin aşkını anlatıyor. Daha doğrusu romantik Danny, çaresiz bir gecenin sabahında köprü üstünde koşan bir adam görür. Ona yardım eden ve gözyaşını silen Alex'tir. Danny ondan çok etkilenir ve tekrar karşılaşmak için onu köprü çevresinde beklemeye başlar.  Nihayet ikisi karşılaşırlar ve arkadaşlığa başlarlar. Ancak Alex çok çekingen ve soğuktur. Danny ise bir o kadar samimi ve sıcakkanlı... Alex yaptığı işi ondan gizler. Çünkü kimse "Ben ajanım" diye ortalarda gezinmez! İlişkileri tam 8 ay boyunca devam eder. Alex kendinde olmayan bir şeyleri farketmiştir. Danny ise aşkı bulduğu için çok mutludur. İkili tam bir tatile gidecekken Alex ortadan kaybolur. Yani Danny ile iletişime geçmez. Danny'nin akıl hocası sayılan eski arkadaşı, yaşlı Scottie ise sevgilisini unutmasını söyler. Ona göre Danny yine terkedilmiştir. Danny çalışırken iş yerine Alex'in evinin anahtarları...

Star Wars - The Force Awakens

Star Wars hayranlarının heyecanla beklediği film "Güç Uyanıyor" sinemalarda... İlk hafta bilet bulunmasa da ikinci hafta hemen hemen salonlar boş gibi. Özellikle havanın hafta sonu güneşli olması sinema izleyicisinin sayısını azaltıyor. Yine de Star Wars'u 552.000'e yakın kişi izlemiş. Bu filme katılan yeni karakterler üstüne odaklanılmış. Karanlık Taraf'taki bir asker, başka bir gezegende zulüm edilirken o içindeki aydınlığı keşfediyor ve üste hapsedilen Poe'yu kurtarıyor. Poe ise Kylo tarafından gizli haritanın yerini öğrenmek için kaçırılmıştı. İkisi kendilerini Rey'ın gezegeninde buluyorlar. Rey ise karnını doyurmak için hurdacılık yapan bir kız. Yalnız, ancak anne ve babası bir gün gelip onu bulacak.  Bir de BB-8 var. Harita onda gizli ve bir robot olan BB-8'in güvenli bir şekilde Prenses Leia'ya götürülmesi gerekiyor. Bu görev henüz yeni tanışan Rey ve Finn'e kalıyor. Bundan sonrası tam bir macera ve soluksuz izlenecek bir film...

Emek Sineması'na Giderken - 2

İki hafta öncesinden alınmış biletler geliyor sıra.”Okul Yıllarım” yönetmen Lars Von Trier’in okul yıllarını anlatıyor. Biz sinema öğrencileri filmden o kadar zevk alıyoruz ki sormayın. Erik Nietzsche ile kendimizi özdeşleştiriyoruz. Film çekmek istediğimizi bir kez daha anlıyoruz. Nietzsche’nin Danimarka Ulusal Film Okulu’na girme sonra da okuldan atılmama çabasını alkışlıyoruz. Kendi fikirlerini sonuna kadar savunan sinema yapabilmek için okulun bütçesini zorlayan hevesli yönetmen adayı. Yönettiği filmlerden bazıları “Dalgaları Aşmak”, “Karanlıkta Dans”, “Dogville”, “Manderlay”. Filmin son sahnesinde özellikle yükseklik korkusu olan oyuncuyu ikna ederek vinç ile ağaçların tepesine yükseliyor.Yükselmeyi de hak ediyor, fazlasıyla. 16 Nisan sabahı 10’da hızla evden çıkıyorum. Atlas sinemasının koltuğuna Hintli Tarsem Singh’in filmi olan “Düşüş”ü izlemek için kuruluyorum. Hastanede yatan küçük kızın genç oyuncu ile olan sıra dışı aşk hikayesini anlatıyor. Sakat kalan bu genç adam...

Emek Sineması'na Giderken...

Tarih 8 Nisan 2008. Günlerden Salı.  27. Uluslararası Film Festivali’nin 4 . günü. Ve ben hala festivale uğramamışım. Çok şansızım sanırım, çakışan vize sınavlarım bir yanda gitmek istediğim filmler diğer yanda. Yaklaşık 1 hafta önceden kitapçığımı almış ve 7 film seçmiştim. En azından diğerlerine  bilet bulamasam da ikinci haftam garanti diyorum. Zorlu  bir sınav çıkışı Taksim'deyim. Emek sinemasının gişesine “Güneşli Kent” (Milyang)e bir bilet” diyorum. İçeri girip koltuğumu buluyorum. Yanına oturduğum beyefendi bana soruyor “Recep İvedik filmi değil mi bacım?” Biletine bakıyorum, kendisine festival filmine geldiğini söylüyorum ve “Daha güzeldir emin olun” diyorum. Çekmeye başladığı tespihini yan koltuktaki kadının yardımıyla elinden bıraktırıyoruz. “Milyang” Güney Kore’de bulunan bir kent aynı zamanda. Kore’nin 2008 Oscar adayı  olan filmin yönetmeni Lee Chang-Dong. 142 dakika olan filmde kocasını kaybettikten sonra oğluyla birlikte onun kentine yaşamaya gi...

FARGO Season 2

Aslında her şey Gerhardtların işe yaramaz oğlu Rye'ın başını belaya sokmasıyla başlıyor. Daktilo satma işindeki arkadaşına yardım etme uğruna bir savcıyı öldürüyor, o da yetmiyormuş gibi barda çalışan diğer 2 kişiyi de vuruyor. Şehir dışındaki bu yerde yaralı olarak kaçmaya çalışırken oradan tesadüfen geçen Peggy ona çarpıyor. Ve farkında olmadan yaralı bir halde Rye'ı eve getiriyor. Hiçbir şey olmamış gibi yemek yapıyor, kocasıyla yemek yiyor. Garajdan gelen sesi farkeden Ed ise evde bir adam görünce afallıyor. Kim olduğunu ne olduğunu anlamadan manik haldeki adamı öldürmek zorunda kalıyor. Bir nevi nefsi müdafaa! Lou ise şehrin sağlam polislerinden. Kayınpederi de polis, karısı kanser hastalığıyla boğuşuyor ve televizyon karşısında kendini kaybeden küçük bir kızı var. Üç kişinin öldürülmesi olayını çözmeye çalışıyor. Bir yandan da Fargo'nun adamlarını şehre gönderdiği kulağına çalınıyor. Lou hangi biriyle uğraşsın? Arkadaşı kasap Ed ve karısı Peggy'den asla şüph...

Genciz. Güçlüyüz.

"Duvarlar Yıkmak" temalı Alman Filmleri İstanbul Modern'de başladı. Son zamanların en çok ses getiren ödüllü Alman filmlerinden bir seçki izleyicileriyle buluşuyor. "Genciz. Güçlüyüz." de 2014 yılında Burhan Qurbani tarafından çekilmiş bir film. Siyah Beyaz çekilen film, 24 Ağustos günü yaşananları anlatıyor. 1992 senesinde yeni birleşen Almanya'nın bazı yerlerinde göçmenlere karşı nefret duygusu da baş göstermiştir. Gerek milliyetçi gençler, gerekse nazistler Asyalıları ve Müslümanları topraklarında istememektedirler. Rostock'taki Vietnamlıların yaşadığı konutlarda ayaklanma çıkmak üzeredir.  Martin, göçmenlerle ilgilenen bir politikacıdır. Konutlarda yaşayanları tahliye edip etmeme konusunda kararsızdır. Siyasi kariyeri tehlikeye girmesin diye sesini çıkarmadan olup biteni izlemeye başlar. İnsanların can güvenliğini gözardı eder. Atladığı en önemli nokta, oğlunun bu ayaklanmayı çıkaran grubun içinde olmasıdır. Stefan ise annesiz büyümüştür. ...

Rüzgarın Hatıraları-Özcan Alper

Aram, İstanbul'da küçük bir matbaa işleten biridir. Hem gayrimüslim olması hem de hükumete karşı tavrı yüzünden zor günler yaşamaya başlar. Üstüne üstlük 2. Dünya Savaşı zamanıdır ve ülkede milliyetçilik ön plandadır. Eli sopalılar tarafından handaki dükkanı basılınca canını zor kurtarır. Adı da varlık vergisi dolayısıyla arananlar listesine girmiştir. Tek çaresi kaçmaktır. Bir avukat arkadaşının yardımıyla Karadeniz'e gider. Amaç oradan Sovyet-Gürcistan'a geçmektir. Karadeniz'e geldiğinde onu Mikail karşılar ve eve giderler. Aram, bir süre çatı katında saklanır. Ve evde yalnız değildir. Kendisi gibi bir şeylerden kaçan Maria ile görünmez bir bağ kurar. Bir yandan şiir yazan Aram, bir yandan da gördüklerini kara kalem olarak çizer. Çocukluğuna dair hatırladıklarını da kağıda aktaran adam geçmişiyle de yüzleşecektir. Özcan Alper'in "Sonbahar" filmini izlediğimde boğazımda bir şeyler düğümlenmişti. Sinemasal açıdan başyapıt sayılan işlere imza atan y...

Frankenstein-Paul McGuigan

"Madem beni sevmeyecektin, beni neden yarattın?" 1700 yıllarının sonunda Londra'daki bir sirkte herkesin ucube diye adlandırdığı kambur çocuk aynı zamanda bilime de ilgi duymaktadır. Bu yeteneği sayesinde salıncakta gösteri yapan akrobat Lorelei yere düşünce hemen ona müdahale eder. Ve ölmek üzere olan kızın hayatını kurtarır. Dr. Victor Frankenstein da bu olaya şahit olur.  Cesetlerden parça toplamak için orada olan doktor, aynı zamanda kendine bir asistan bulduğunu anlar ve onu sirkten kurtarmaya karar verir. Zorlu bir kovalamaca sonrasında sirkteki kambur Frankenstein'ın evindedir ve doktorun bir hamlesiyle kamburundan kurtulur. Artık ona hayatını borçludur. Doktorun tek isteği ise ona verilen görevleri halletmesidir. Eline gelen vücut parçalarını büyük bir özenle düzelten kamburun adı artık Igor'dur.  Peşlerindeki dedektifi atlatarak, maddi imkansızlıklara göğüs gererek Victor'un hayalini gerçekleştirmeye çalışırlar. Dr. Frankenstein'ın hayal...

Freeheld

Laurel başarılı bir polistir. Yakaladığı suçlular sayesinde şehrin suç örgütünü çökertilmiştir. Bu sayede teğmen olmasına çok az bir süre kalmıştır. Ancak cinsel kimliğini işteki partnerinden bile saklamak zorundadır. Çünkü polis teşkilatında kimse bir lezbiyenin teğmen olmasına sıcak bakmaz!  Flört bulabilmek için saatlerce uzakta bir yerde voleybol oynamayı bile göze alır. İşte orada Stacie'nin dikkatini çeker. Aralarındaki yaş farkı Stacie için önemli olmasa da Laurel bundan önceleri biraz rahatsız olur. Laurel polis olmasından kaynaklı biraz emir veren sert bir insan portresi çizer. Stacie ise kendini serbest bırakarak ilişki yürüten, o anın tadını çıkaran özgür bir yapıya sahiptir. Laurel kendini yavaş yavaş onun ellerine bırakır.  İkisinin tek isteği bir ev ve bir köpektir. Laurel bankadan kredi çeker ve resmi olarak partner olurlar. Yani maddi olan her şeyi paylaşma hakkına sahiptirler. El ele verip yeni aldıkları evi yaşanacak hale getirirler ve 1 seneleri çok ...

Listen To Me Marlon

Bilindik belgesellerden biraz uzak bir film; "Listen To Me Marlon". Ünlü aktör Marlon Brando'yu anlatıyor. Hem de kendi sesinden... Brando, yıllarca kasetlere konuşmuş. Yani üzüntülerini, geçmişle yüzleşmelerini ve nasıl oyunculuğa başladığını anlatmış. Kendince sözlü tarih çalışması yapmış. Hatta yüzü bir bilgisayar programı ile sanal ortama aktarılmış. Bunun için tüm mimiklerini kullanmış.  Dayakçı bir baba ile romantik ve alkolik bir annenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Babasının fahişelerle birlikte olması ve annesine şiddet uygulaması onun babasına karşı düşman olmasını sağlamış. Annesinin bu yüzden günden güne erimesine ise katlanamamış. Hiçbir şeyi iyi yapamadığını düşünerek tüm enerjisini oyunculuğa vermiş. Stella Adler isimli bir tiyatrocu ile tanışması onun sahneye çıkmasına ve içindeki tiyatro aşkını keşfetmesine vesile olmuş.  İyi filmlerde gerçekçi bir oyunculuk sergileyerek şöhretini günden güne arttırmış. "İhtiras Tramvayı" ile seyirciyi ka...

Marina Abramovic-The Artist Is Present

"Sanatçı Aramızda" belgeseli, performans sanatçısı Marina Abramovic'in New York Modern Sanatlar Müzesi'ndeki (Moma) retrospektifine hazırlanma sürecini izleyiciye sunuyor. Bir yandan da Marina'nın geçmişini, eski performanslarını, hayatının aşkı olan Ulay ile tanışmasını ve birlikte yaptıkları çalışmaları anlatıyor. Moma'daki performansı, 736 saat boyunca bir sandalyede hareketsiz oturmak. Ortada bir masa ve iki sandalye... Sanatçı Abramovic ise tam 3 ay boyunca haftanın 6 günü orada oturuyor. Müzenin açılışından kapanışına kadar. Karşısına gelen ziyaretçilerle görünmez bir bağ kuruyor. Daha doğrusu karşısına oturanlar öyle hissediyor. Çoğu da ağlayarak oradan ayrılıyor. Abramovic Manifestosu: Sanatçı asla yalan söylememelidir. Sanatçı başka bir sanatçının eserlerini kopyalamamalıdır. Sanatçı başka bir sanatçıya aşık olmamalıdır.  Tam da bu noktada yönetmen kamerasını Ulay'a çeviriyor. Bir performans sonrası Marina'nın yaralarını temizleyen U...