Ana içeriğe atla

The Little Death-Josh Lawson


Film Festivali'ne bilet alırken ikinci tercihim olan "Küçük Ölüm"e anca yer bulabilmiştim. İlk tercihim "Bodrumda"nın biletleri ise hemen tükenmişti. Genellikle ilk seçtiklerim biraz gaflet ve festival filmi sevmeyen insanların sıkıcı bulabileceği türdendir, ikinci tercihler ise daha soft ve kolay izlenebilir olurlar.
Şansıma "Küçük Ölüm" gayet eğlenceli işlenmiş bir film çıktı. 5 çiftin aşk-seks mevzularını kurcalıyor. Fetiş, kader ve tabuları da sorgulayan filmde 95 dakikanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Uzun zamandır sevgili olan bir çiftin seks yaşamı sıradanlaşır ve kadın bir fantezisini erkeğe söyler. Tecavüze uğramak istemektedir. Adam önce anlamaz ve ılımlı yaklaşmaya çalışır. Kadının ısrarı sonucunda karar verir. O eve girerken hırsız gibi arkadan yaklaşır ve tam tecavüz edecekken büyü bozulur. Kadın onun sevgilisi olduğunu kokusundan anlamıştır. Adam yıkılsa da pes etmez daha inandırıcı bir tecavüz planlar. Sonu hastanede bitecek bir macera:))
Yıllardır evli olan bir çift ise çocuk yapmaya çalışmaktadır. Komik yöntemler denemekten kadının cinsel arzusu yok olur ve orgazm olamamaktadır. Bir anda adamın babası ölür ve o ağlarken kocasını çekici bulur. Sevişmeye başlarlar, günden güne mutlu olan kadın kocasını ağlatmak için elinden geleni ardına koymaz.)))
İki çocuklu bir ailenin seks yaşamı, kadının sinirli olması yüzünden bitmek üzeredir. Geceleri karısını izleme takıntısı olan adam ise gündüzleri ofiste uyumaktadır. İşini kaybetmeyi göze alarak karısını geceleri sever. Patronunun ona verdiği uyku ilacını gizlice eşine içirerek tüm akşam uyumasını sağlar. Ona güzel kıyafetler ve makyaj malzemeleri alır. Aldatıldığını düşünen kadına ise durumu pek açıklayamaz. Kendini sokakta bulur.
Kapı kapı dolaşıp seks suçlusu olduğunu komşularına bildiren bir adam ise onun için hazin sonun yaklaştığını anlayamaz. Call centerda çalışan kızın ise o gece ilginç bir deneyimi olacaktır.
Hem senaryosunu yazıp hem filmin yönetmenliğini yapan Josh Lawson'ın olaylara bakış açısı oldukça objektif ve komik:)) "Küçük Ölüm"İzlenmeye değer bir film.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...