Ana Lily Amirpour hem yazıp hem yönettiği film, ilk olarak ülkemizde 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nde gösterilmişti. Holywood'da yaşayan bir arkadaşım filmin galasına gittikten sonra sosyal medya üzerindeki paylaşımı dikkatimi çekmişti. Ona göre film mükemmeldi. Ve hemen izlemeye karar verdim.
Sokağa yalnız çıktığında dikkat çeken ve erkekler tarafından tacize uğrayan kadın, kendini korumak için ne yapabilir? Keşke en sıkıştığımız anlarda vampir olabilsek, hem canımızı sıkanı yok etmiş oluruz hem de kendimizi koruruz. Maalesef bu mümkün olmuyor hele İran gibi bir ülkede kadının her adımı olay olurken.
İran'ın ilk vampir/western filmi olarak tanıtılan "Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız", Bad City adlı şehirde geçiyor. Genç ve güzel bir vampir kız geceleri tenha sokaklarda dolaşarak 'iyi olmayan' erkekleri avlar. Bu bir bakıma tehlikeyi ortadan kaldırmadır. Arash ise babasının uyuşturucu bağımlılığıyla ne yapacağını bilmeyen yakışıklı bir serseridir. Bahçıvan olarak çalıştığı evin kızının odasına girdiğinde onunla yalnız kalmayacak kadar da ahlaklıdır.
Drakula kostümüyle gittiği bir partide kafası güzel olan Arash, oradan çıktıktan sonra Bad City'nin tenha sokağında bir ışığa bakarken vampir kız ile karşılaşır. Tam katil-kurban olacakken birbirlerine aşık olurlar. Bir elmanın iki yarısı artık bir araya gelmiştir.
Siyah beyaz olan film farklı bir atmosfer ile izleyiciyi içine alıyor. Vampir kızın sokaklarda kaykay ile özgürlüğe doğru uçuşu, evde dinlediği müziğin büyüsüne kapılıp dans etmesi görülmeye değer sahnelerden. Son zamanlarda yapılmış en iyi filmlerden biri olan "Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız" gerek farklı tarzıyla gerekse çekimleriyle beyaz perdede başarıya ulaşıyor.
Yönetmenin bir sonraki filmini hevesle bekliyoruz:)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder