Ana içeriğe atla

"The Hobbit: The Battle of the Five Armies"



"Yüzüklerin Efendisi"ni her sene koşup heyecanla nasıl izlediysek "Hobbitler" de öyleydi bizim için...
Serinin ilk Filmi "Beklenmedik Yolculuk", ikincisi "Smaug'un Çorak Toprakları" ve üçüncüsü "Beş Ordunun Savaşı" kesinlikle görsel bir şölendi.
Bilbo ve cüceler kral Thorin'in peşinde eski Erabor Krallığı'nı geri almak için uzun bir yolculuğa çıktılar. Tam 13 ay süren zorlu bir süreçti....
İkinci filmin sonunda Laketown'a sığınan cücelerden bir kısmı Bilbo ile birlikte Thorin'in peşinden gitmişti. Altınlarla dolu kalenin içinde mışıl mışıl uyuyan ejderha Smaug uyandırılmıştır. Şehre doğru gelmek üzere havalanan ejderha tüm Laketown halkını korkutur.
Üçüncü filmde ise şehrin üstünde ağzından ateşler saçarak uçmaktadır. Balıkçı Bard, hapsedildiği yerden çıkmak için mücadele eder aynı zamanda çocukları söz konusudur. Ve ejderhayı öldürmesi gerekir.
Tauriel ise Kili'ye aşıktır ve bu sebeple Elfler tarafından dışlanır. Legolas ile birlikte mücadele ederler.
Gandalf ise hapsolduğu yerden Galadriel ve Saruman sayesinde kurtulur. Dostlarına yardım edip etmeyeceği ise tam bir muammadır.
Bilbo ise cebindeki yüzüğü ve kaleden aldığı Arkan Taşı'nı nasıl kullanacağını düşünmektedir. Kral Thorin kafasına tacı taktıktan sonra altın sevdasıyla değişir. Bir anda kendini tüm altınların kralı ilan eder ve büyülenmiştir. Bilbo ise Laketown yıkılınca kaleye doğru gelen halkın onlara savaş açmaması için Arkan Taşı'nı feda etmeye hazırdır.
Elfler ise kendi paylarını almak için büyük bir orduyla gelmişlerdir. Ve kimse anlaşmaya yanaşmamaktadır...
Erabor Krallığı için Thorin ve cüceler, Thorin'in deli bozuk kardeşi ve ordusu, Laketown halkı, Elfler ve en azılı güç olan Azog'un ordusu savaşır. 

Hobbitler günümüz dünyasının beyazperdeye Fantastik film türü olarak yansımasıdır.
İyi ve iyileştirici özelliğe sahip, zorunlu kalmadıkça savaşa girmeyen Elfler,
Hobbitler'in biraz yalancı ve yer yer hırsız olmaları...
Azog'un, Orkları (beyni olmayan güçlü) yerin altında seri üretim gibi çoğaltılmaları, günümüzde iktidarlara sorgusuz boyun eğen eğitimsiz, aydınlanmadan uzak insanları temsil ediyor. Tek bir amaç için yaratılan yaratıklar!
İnsan iyilerin kazanmasını ister ancak bunun için birkaç kişinin ölmesi gerekir.
Filmdeki bir söze göre; "Herkes kendi toprağında yaşarsa tüm dünyaya barış gelecektir."
İyi seyirler.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...