"Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku" filmi Çiğdem Vitrinel'in ikinci uzun metrajı. İlk filmi "Geriye Kalan" ile 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü almıştır.
Fragmanı izlediğimde parasız bir yazarın güçlü bir kadına çarpıldığını gördüm. Bu adam artık neler yazar diye içimden geçirdim. Bir arkadaşım ısrarla "gidelim bu kadın aynı ben" dedi ve vizyona girdiği ilk gün gitmiş olduk.
Tüm gece yazı yazmaktan ya da yazamamaktan dolayı bitkinlikle uyuyakalan Arif, evinde yaşadığı sevgilisinin afra tafrasıyla uyanır. Eve gelen kadın, cips paketlerini bir hışımla dizer ve cart diye perdeyi açar. Kulakları tırmalayan sesle irkilen adam, kadından ayrılma noktasındadır. Son damla sevgilinin "sen benim arkadaşlarıma tahammül edemiyorsun" diyerek ilişkiyi sorgulamasıdır. Adam ne olacağını bilir ve sertçe kapıyı çarpan kadın onu terkeder.
Yazarlık işinde başarıyı yakalayamayan Arif aşkta da şanssızdır. Taa ki Müzeyyen ile karşılaşana kadar aşkı tatmamıştır.
Yolda büyük bir cazibeyle yürüyen kadını takip eder. Arkadaşının düğününde de Müzeyyen ile tanışır. O sokaktaki kadın Müzeyyen midir? Ya da Müzeyyen gerçek midir?
Otelde geceliği 50 TL'ye kalırken kendini kollarında musmutlu hissettiği Müzeyyen'in evinde bulur. Ancak içinde bir soru işareti büyütmeye başlar "Müzeyyen'in sırrı nedir?" yavaştan da onu kıskanır. Evde bulduğu fotoğraflarla kıskançlığı artar. Arif tam eski aşklarını ona soracakken, Müzeyyen hayatta sevdiği tek kadını babaannesini kaybeder. Ve eski sevgili çıkagelir. Zararsızdır çünkü adam evlenmiş ve yurtdışına yerleşmiştir.
Beklenen olur Müzeyyen aniden gider. "Bitti, sebebi yok". Yazarken "Hiçbir şey sebepsiz yere bitmez" diye Arif'i sorgulayan kadın, sebepsiz bir şekilde çekip gitmiştir. Arif ise sorularına cevap arama sürecine girer.
Erdal Beşikçioğlu'nun ve Sezin Akbaşoğulları'nın performansı sorgu suale gelmez ancak öyküde oturtamadığım karakterler var. Mesela Derya Alabora'nın oynadığı karakter aslında Arif'in arada yattığı bir kadın. Biraz eğreti durmuş, Arif o tarz bir kadınla ne kadar yatar diye sorguladım. Allahtan filmde Güven Kıraç yok diye de dua ettim. Hele Azize Tan'ı görünce bir insanın hırsından korkmak gerektiğini anladım. Editör rolünün hakkını veriyor, oynarken de içindeki o hırsı görebilmeyi bize nasip ediyor. Filmin başında terkedilen Kader karakterinin de gittikçe güzelleşmesi beni sevindirdi.
Filmin dialogları efsane olma yolunda olabilirdi üstüne biraz daha çalışılsaydı. Konu inanılmaz güzel ancak işlenme şeklinde bazı eksiklikler var. Vurucu, akılda kalıcı sahneler yok. Örneğin Müzeyyen'in patronı gizli bir gay bara gidiyor, Arif de arkasından. Adam "Müzeyyen ilk kez beni buraya getirdi, gerçeği göreyim diye" diyor ve yanına bir erkek oturuyor. O zaman o gay de aşka dair bir iki laf etsin bizde çarpılıp kalalım, olayı çözmüş diye. Maalesef bu sahne de yüzeysel kalıyor.
Bu sadelikte bir filmde hele ki kahramanımız bir yazar ise edebi yönü ağır basan dialoglar bekliyor insan...
Son sahnede kitabı basılan Arif her kitabın sonundaki klişe gibi sahile doğru yürüyen kadının arkasından gidiyor ve ona soruyor "Neden beni bırakıp gittin?". Müzeyyen sebebini söylemiyor çünkü o da bilmiyor. Yani küçükken bir trafik kazasında anne babasını kaybetmesi buraya da yansımıyor, neden? Neden Müzeyyen, diye izleyici soruyor!
Fakat Müzeyyen Sen Gerçek Misin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder