Ana içeriğe atla

Sangue del mio sangue


Marco Bellocchio'nun son filmi "Kendi Kanım" İstanbul Film Festivali'ndeydi. Filmin tanıtımını gördüğüm ilk andan beri izlemek istiyordum. Rahipler tarafından boynunda zincirlerle suya atılan bir kız vardı ve suyun altında ifadesizce bekliyordu. Derin mavilik hem büyüleyici hem de biraz ürkütücüydü. Filmde iki hikaye anlatılmakta, biri Ortaçağ'da geçiyor diğeri ise günümüzde. Cadı ve Vampir temalı:))
Benedetta içine şeytan kaçtığı gerekçesiyle manastırda hapsedilmektedir. Bu esnada günahlarından arınma gerekçesiyle türlü türlü işkencelere maruz bırakılmaktadır. Manastıra abisi olduğunu söyleyerek gelen Federico ilk görüştürüldüğü anda onu öldürmeye yeltenir. Dediğine göre kardeşinin içindeki şeytan çıkınca annesi huzur bulacaktır. Benedetta'nın ölünce nereye gömüleceği de tartışma konusudur. 
Zavallı Benedetta ters bir şekilde asılı bekletilir, saçları kesilir, herkesin önünde içindeki şeytanın çıkması beklenir hatta uçurumun kenarından suya bile atılır. Eğer kurtulursa günahsızdır, kurtulmazsa erkekleri bilerek ayarttığı anlaşılacaktır. Federico evinde kaldığı koyu Katolik iki kız kardeş ile işleri pişirir. Benedetta günah çıkarmak için onu çağırır ve kaldığı odanın anahtarını verir. Kurtarılmayı bekleyen kız hüsrana uğrar, ateşle sınanma günü gelmiştir.
Federico kızın odasına hapsedilmesi için duvar örülmesini bile izler. Benedetta ise her zamanki ifadesiyle onlara tepeden bakmaktadır. 30 yıl sonra Federico kardinal olunca Benedetta ile tekrar karşılaşacaklardır.
Diğer hikayede ise aynı manastırda yaşayan vampir olduğunu söyleyen bir adam o binadan çıkmak zorunda bırakılır. Devlet müfettişi olduğunu söyleyen biri yanında zengin Rus yatırımcı ile gelmiştir. Vampir geceleri dışarı çıkar ve olayı çözmeye çalışır. Karısı ise 8 senedir onu aramaktadır. Kentte görüldüğü söylenen adam son saatlerini gençlerle geçirir. Ve tek isteği o manastırda kalabilmektir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Gece Sahilde Tek Başına

Young Hee, Güney Kore'de ünlü bir aktristir. Yönetmenle yaşadığı bir ilişki sonucunda kalbi çok kırılır. Çünkü adam evlidir. Hamburg'a giden Young Hee, bir arkadaşının evinde kalır. Hem kalbinden aşkın izlerini silmeye çalışır hem de adamın gelip onu almasını bekler. Farklı bir ülkede her gün parkta yürüyüş yapar, yeni insanlarla tanışır ve biraz daha rahat davranmaya çalışır. Her ne kadar arkadaşı onun bir yemekte alkol alıp gevşemesinden hoşlanmasa da Young Hee o an canı ne isterse onu yapmaya kararlıdır. Ülkesine geri döndüğünde eski arkadaşlarını bulur ve onların değişimini gözlemler. Hala bekar olan erkekleri acımasızca eleştirir. Eski aşkının ne yaptığını merak etse de çok peşinde düşmez. Eninde sonunda hesaplaşacak kadar içinde biriktirdikleri vardır. Young Hee sadece sevilmek istediğini anlamıştır. O yüzden çevresindekilerle bu konuda rahatça tartışır. Arkadaşların onun zor zamanlarına destek olmak için seslerini çıkarmazlar. Young Hee sahilde uyuduğu bir gün es...

Balıkesir Şan Sineması

Balıkesir Şan Sineması'nın kapanacağını ve 4as market olarak açılacağını duydum veeee çok üzüldüm. İlk filmimi izlediğim yer olan Şan, benim için çok özeldir. 1994-1999 yılları arasında... İlk kez Batman'ı orada seyrettim ve sonraki 4 sene boyunca filmlerimi izlediğim tek yer oldu. Kısacası sinema nedir Şan'da öğrendim. Cumartesi ve pazar günleri hınca hınç dolu olurdu. Okuldan ve dersaneden kaçıp gittiğim tek yerdi. Ülkede sinema ve tiyatro salonları kapatılıyor yerlerine marketler ve avmler açılıyor. Köle gibi çalış, sanattan uzaklaş, para harca, daha çok kazanmak için çalış ve daha çok harca. Çark böyle dönecek artık. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın.