Alan Turing, genç yaşta başarı yakalayan dahi bir matematikçidir. Kendi yöntemlerinden asla ödün vermez ve ukala diye bilinir. Hiç arkadaşı yoktur ve işi her şeyden önce gelir.
2. Dünya Savaşı ise birçok cephede şiddetli bir şekilde devam etmektedir. İngilizler ve müttefikleri zor günler geçirmektedir. Çünkü Nazi Almanlarının kullandığı Enigma şifrelemesi yüzünden istihbarat sağlanamamaktadır. Bu şifrelemeyi kırmak için ülkedeki en iyi şifre çözücüler ve kriptoloji uzmanları gece gündüz çalışmaktadır.
Ne yazık ki İngilizler günden güne sivil ve askeri kayıplar vermekte ve şifre çözme çalışmalardan da olumlu bir sonuç alamamaktadır. Dahi Turing bu gidişata dur demek için harekete geçer. Ancak biraz zamana ihtiyacı vardır ve birkaç arkadaşa...
Zaman zaman Turing'in okul yıllarını görürüz, arkadaşları tarafından acımasız oyunlara kurban gittiği, sık sık dayak yediği ve Christopher ile olan yakın dostluğu. O da farkındadır -çünkü oldukça zekidir- diğerleriyle aynı değildir. Unutamadığı dostu için Enigma'nın şifresini kıracak bir alet geliştirir, ona Christopher adını verir.
Bir yandan yeni şifre çözücüler ararken diğer yandan da Rus ajanı suçlamasından kurtulmakla uğraşır. Başka bir alemden "Savaşı bitirmek" için getirdiği Joan ise en büyük destekçisi olur. O yıllarda kızların evden uzakta bekar bir şekilde yaşaması normal karşılanmadığı için hemen nişanlanırlar. Turing ise bunu sadece bilime katkısı olacak diye kabul etmiştir. Ne yazık ki kıza dokunmayacaktır.
Sonunda beklenildiği üzere Enigma'nın şifresi kırılır. Beklenmedik bir şekilde ise bu hemen açıklanmaz. Çünkü amaç; birkaç yüz sivilin hayatını kurtarmak değil, savaşı bitirmektir!
Filmin bazı noktaları çok iyi olsa da sıradan anlatımlar beni hayalkırıklığına uğrattı. Öncelikle zamanlama. Biliyorum reel zamanda akamayacak bir film ama şifrenin kırılması için göreve geldiği süreyi göz önüne alırsak sonrası biraz atlıyor ve belirsiz bir şekilde. Ne Turing'in tam olarak ekiple olan iletişimini görebiliyoruz ne de hissettiklerini farkedebiliyoruz. Biraz da savaşın uzağındayız sanki. Turing'in yüzüne bakıp ne yapacak diye bekliyoruz ama izleyicinin yakalayacağı bir değişim görmüyoruz.
Özellikle girişte kullanılan müzikli kısımlar ve askerlerin kapı önünde birbirlerini isimleriyle havalı bir şekilde tanıtmaları yıllardır gördüğümüz klasik Hollywood filmlerini anımsatıyor.
Dedektif de bir araştırma içerisinde ama Turing ile arayı bulamıyor. Dedektifin oyunu biraz geriye düşürülmüş sanki.
Oscar En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü alan film, soft bir şekilde Turing'in eşcinsel olmasını işlemiş. Ve bunun dozunu iyi ayarlamış.
Turing toplumda eşcinsellerin hastalıklı olarak yaftalandığı ve hakim tarafından hormon tedavisine zorlandığı için tam 41 yaşında intihar etmiş. Oysa o bir sene hapse girip çalışmalarından kopmamak için hormonal ilaçları kullanmış. Her şey bilim için.
İyi seyirler.
Zaman zaman Turing'in okul yıllarını görürüz, arkadaşları tarafından acımasız oyunlara kurban gittiği, sık sık dayak yediği ve Christopher ile olan yakın dostluğu. O da farkındadır -çünkü oldukça zekidir- diğerleriyle aynı değildir. Unutamadığı dostu için Enigma'nın şifresini kıracak bir alet geliştirir, ona Christopher adını verir.
Bir yandan yeni şifre çözücüler ararken diğer yandan da Rus ajanı suçlamasından kurtulmakla uğraşır. Başka bir alemden "Savaşı bitirmek" için getirdiği Joan ise en büyük destekçisi olur. O yıllarda kızların evden uzakta bekar bir şekilde yaşaması normal karşılanmadığı için hemen nişanlanırlar. Turing ise bunu sadece bilime katkısı olacak diye kabul etmiştir. Ne yazık ki kıza dokunmayacaktır.
Sonunda beklenildiği üzere Enigma'nın şifresi kırılır. Beklenmedik bir şekilde ise bu hemen açıklanmaz. Çünkü amaç; birkaç yüz sivilin hayatını kurtarmak değil, savaşı bitirmektir!
Filmin bazı noktaları çok iyi olsa da sıradan anlatımlar beni hayalkırıklığına uğrattı. Öncelikle zamanlama. Biliyorum reel zamanda akamayacak bir film ama şifrenin kırılması için göreve geldiği süreyi göz önüne alırsak sonrası biraz atlıyor ve belirsiz bir şekilde. Ne Turing'in tam olarak ekiple olan iletişimini görebiliyoruz ne de hissettiklerini farkedebiliyoruz. Biraz da savaşın uzağındayız sanki. Turing'in yüzüne bakıp ne yapacak diye bekliyoruz ama izleyicinin yakalayacağı bir değişim görmüyoruz.
Özellikle girişte kullanılan müzikli kısımlar ve askerlerin kapı önünde birbirlerini isimleriyle havalı bir şekilde tanıtmaları yıllardır gördüğümüz klasik Hollywood filmlerini anımsatıyor.
Dedektif de bir araştırma içerisinde ama Turing ile arayı bulamıyor. Dedektifin oyunu biraz geriye düşürülmüş sanki.
Oscar En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü alan film, soft bir şekilde Turing'in eşcinsel olmasını işlemiş. Ve bunun dozunu iyi ayarlamış.
Turing toplumda eşcinsellerin hastalıklı olarak yaftalandığı ve hakim tarafından hormon tedavisine zorlandığı için tam 41 yaşında intihar etmiş. Oysa o bir sene hapse girip çalışmalarından kopmamak için hormonal ilaçları kullanmış. Her şey bilim için.
İyi seyirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder