Saat sabahın altısı, havalimanı yarı dolu sayılır. Kontuarı öğrenmek için
bilgi ekranının yanına gittim. Bir amca oturuyor bir genç ayakta ona yardımcı
olmaya çalışıyor. Çocuğun telefonu çaldı, halaya durmamak elde değil. Tabii onlar
için… Derin bir nefes aldım ardından amca uzağındaki bir adama soruyor “Sizin
yolculuk nereye?” sana ne demeyen adam Almanya dedi. “Aaa bizde Hollanda,
Amısterdam”. Sabahın altısında “Yolculuk nereye?” sorusunun mantıksızlığına
takıldım. Amca sohbet etmek istiyordu ben de duymamak istiyordum. Hemen kahve
almaya gittim. Erken kalkmak midemi bulandırıyor ve devamı da.
Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...
Yorumlar