Ana içeriğe atla

Eylül Ekim ... The Good German

Yaaa neler geçti başımdan neler.
Bir hafta bir ay kadar uzun geldi bana.
İsmi gizli meşhur bir yapım şirketinin sahibiyle randevum vardı tam bir hafta önce:)
İyi geçti gibi bayram sonrasına haberleşmek gerekiyor. İnşallah olur diyorum.
Sonrasında hayırlı cumada başka bir görüşmem oldu ki pek umutlu değildim.
Cumartesi sabah kalktım İzmir'e giden bir arkadaşın arabasına atladım. Bergama'ya gidiyordu aslında, bende Balıkesir'de indim. Otobüs arıyorum ancak İzmir'e gitmeye kimse niyetli değil. Allahtan Uludağ seyahat vardı 10 dakika sonra onunla yola çıkmıştım.
Bacaklarım dizlerim ağrıdı anneme kapıda sürpriz yapmayayım yemeği hazırlasın dedim.
Gittiğimde kırmızı kabak yemeğini yedim bir de tatlısını ne güzeldi:)
Oturduğum gibi bir telefon pazartesi İstanbul'da başka bir randevu neyse dedim hadi bileti hallet.
Uçak biletleri uçmuş, İstanbul'a dönecek olan arkadaş yola çıkmış ben ise otobüse mahkumum.
Gittim biletimi aldım.
Annecimle birlikte bir güzel yemek yedik, akşam gezdik Alsancak'tan Konak'a.
Tabi ben bir sürü boş kavanoz götürdüm doluları da aldım.
Otobüs yolculuğum malum sıkıntıyla geçti, hele 1 saat  feribot beklemek yordu beni.
Ayaklarım çalışmıyordu.
Perşembe günü ise mekana gittim tüm gün orada örnek formatı yazacağım bölümleri izledim. Kafam cacık oldu. 6'da çıktım.
Dün ise örneği yazdım tümmm günnn.
Anam ağladı yine. Gönderdim hadi hayırlısı....
Olursa revizyon olacak sonra inşalla iş başı dua edelim!
Bugün ise evde arkadaşlarla sohbet ettim biraz dinlendim yaniii.
Yarın ne yaparım bilmiyorum.
Şimdilik Tv karşısındayım The Good German var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...