EVDEKİ KADIN
Bütün gün evde kalmak zorunda
olduğunuzu düşünün… Bir hafta çalışıp ardından boş geçen bir tatil gününde evde
kalmaktan değil. Hiçbir iş yapmadan evde yaşamak. İş derken karşılığında para
getirmeyecek yıllarca devam eden bir çalışma süreci. Ev işi. Bunun karşılığı
sevgi olabilir saygı olabilir, elindekileri kaybetmeme olabilir. Ancak bu bir
görev değildir. Çünkü gönüllü yapılmaktadır.
Anneannelerimiz, annelerimiz
evi çekip çeviren karakterlerdir. Sadece anne ile başlanan isimlere verdikleri karşılık
gibi… Annenin görevleri; yemek yapmak, evi temizlemek, çamaşır ve bulaşık
yıkamak bu da yetmezmiş gibi ailenin belli bir seviyede huzurlu kalmasını
sağlamaktır. Çalışan biri örneğin evin erkeği, sabah uyanır, elini yüzünü yıkar
üstünü değiştirir ve işe gitmek için evden çıkar. Akşam geldiğinde ise; yemek
yer, karısından özel ilgi ve herkesten güler yüz bekler. Belki de sebep
erkeklerin daha basit bir yaşam sürmek istemesinden kaynaklanır. Bir sorun
onlar için bir dakika bile konuşulamaz, gerek yoktur.
Kadın sabah herkesten önce
uyanır. Gürültü yapmamak için parmak ucuna basarak yürür, kahvaltı sofrasını
hazırlar. Eşini, çocuklarını geç kalmamaları için zamanında uyandırır, tatlı
tatlı uyandırır. Onların karnını doyurur, çocuğun sütünü, eşinin yumurtasını
eksik etmez. Uğurlama faslını bitirdikten sonra evde kendi hükümdarlığı başlar.
Toplanan kahvaltı sofrası, yıkanan bulaşıklar, aniden gelen bir komşu. Açık
olan televizyonda biraz kendi hayatlarından sıyırılıp başkalarına bakarak
sohbet eden iki arkadaş… Ve yanında lezzetli bir kahve ev kadınının en büyük lüksüdür.
Halı temizlenir, çocukların
oyuncakları yerine yerleştirilir, makinedeki çamaşırlar serilir kuru olanlar
ütülendikten sonra yerine yerleştirilir. Her akşam eve geldiğinde kirli gömleği
çamaşır sepetine değil yatağın üstüne atan eş, sabah dolaptaki askıdan ütülü
mis gömleğini alır giyer. Hasbelkader dolapta aradığını bulamayan yirmi yıllık
kocanın söylediği laflar insanı incitebilir. O yüzden her şey yerli yerinde
olmalıdır. Kışlıklar kalktı mı yazlıklar indi mi? Naftalinlenen yorganları
güveler yedi mi? Bir ev kadını kontrol günleri de yapar.
Şu an kimin karnı aç kiminki
tok tabağa düşen ekmekten tahmin edebilen kişi kadındır. Akşam yemeğini
salatasına kadar hazırlar, ellerini buruşana kadar patates soyar, dolaptaki en
küçük sebzeyi ekonomi adına değerlendirerek yemeğe koyar. Türlü pişirir. Azıcık
kalmış yoğurda su ve tuz ekleyerek ayran yapar, emik erimesinin önüne geçmek
için. Evin eksik gediğini kimselere söylemez kendi gider alır. On kilo karpuzu
nasırlaşmış elleriyle beşinci kata hiç serzeniş etmeden çıkarır. Onu keser
soğutur. Çekirdeğine gelen karıncaları kovar. Çöpü gider atar ki kokutmasın
güzel yuvasını.
Sabah gidenler kan şekeri
düşmüş acıkmış olarak eve geri gelir. Fazla konuşursa dırdırcı denilmesin diye
kadın susar. Çayı demler, şekerini karıştırır ve servis eder, sorunlarını
anlatmaz. Anlatsa baba evini hatırlar. İşe gitse meslek yok, meslek varsa eşin
gönlü yok. Kaç uçlu bir iştir bu kadının aklı ermez.
Evdeki hayat dışarıdaki
hayattan çok farklıdır. Ancak kadın her yerde kadındır.
Evrim ÖZSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder