Ana içeriğe atla

Bir Zamanlar Anadolu'da

Dün bir görüşme için Habertürk'ün sokağına girdim. Ve artık kafam soğuktan donduğu için eskisi gibi değilim. O rüzgar ve ayaz neydi hala unutamıyorum. Çıkışta Adar-Selen-Kemal ile TZT Kültür Merkezi'ndeki NBC'ın "Bir Zamanlar Anadolu'da"sına gittik. Öncesinde Starbucks'da Kemal'in kahve krizini dindirdik. Tünele yakın olan şu Starbucks'ta toplanan öğrenciler kütüphane havası yaratmış. Harıl harıl ders çalışıyorlar. Özendim bir an eski öğrencilik günlerim aklıma geldi ah ha ah! Hiç gitmedim öyle bir yere ders çalışmaya İtalya'da bile... Neyse ki derslerimden başarıyla geçtim!
Selen ve Adar filmde sürekli konuştu aslında Adar sürekli filmlerin yalnız izlenmesi gerektiğini söylüyordu. Anladık ki birileriyle gidince çenesini tutamıyor. Ha bu arada 2 Lira biletler:P o yüzden ben ısmarladım!
Ben ayakkabıları çıkardım. O kadar süre sıkmasın diye. Kemal ve Selen montlarını battaniye gibi kullandı. Çok gerildik sıkılacağız diye. Gerçi ben ne uzun -durağan- dialogsuz -sıkıcı filmler izlemişim bana vız gelir dedim. Gerçi fena değil film. Ama "Uzak"ın üstüne geçemez. Yuvarlanan elma "İklimler"deki fındığı anımsattı:))
Önyargılarım vardı film hakkında. Bu kadar şekilsiz adamı uzun süre izleyemem diye. Bir İtalyan-Fransız-İspanyol yok karşımda nihayetinde. Ama dedim ayıp ettin. Yılmaz Erdoğan'ın ne işi var derken iyiki de varmış dedim. Senaryoya Ercan Kesal'ın elinin değdiği belli zaten. Bence NBC'ın çevresinde iyi insanlar var. Şanslı yani.
Hepsi iyi oynuyor ancak köy muhtarı ve morg görevlisi ayrı bir doğal geldi bana. Yanlız NBC'ın filmlerinde kadınlar pek bi oturmamış duruyor, eğreti gibi. Erkekler daha rahat-doğal oynuyor ama kadınlarda sorunlar var.
En beğendiğim şey hem köyde hem şehirdeki morg-gasılhane eksikliğine parmak basmasıydı.
Doktor çok melankolikti ancak çıkışta sıcak şarap içilmeye davet edilebilirdi.
En beğendiğim sahne ise elmanın suda gidişiydi. Büyülendim. Ve savcı için Clarke Gable benzetmesinin olduğu sahne. Sonradan girdiği pozlar falan:))
Bürokrasinin o uzun can sıkıcılığıişte budur.
Filme sabredebiliyoruz çünkü bürokrasiye de sabrettiğimiz için. Alışkınız yani.
Cannes ödülünü alan bu iki filmi "Bisikletli Çocuk" ve "Bir Zamanlar Anadolu'da" aynı hafta içinde izlemem isabet olmuş:)
Gelsin yeni filmlerrrrr.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...