AŞK
MİRASI
ROMANTİK-AİLE
KOMEDİSİ
1. BÖLÜM SENARYO
1.
MAHALLE DIŞ/GÜN
FGR
Güneşli
bir yaz sabahında kamera İstanbul’un orta halli ailelerin oturduğu bir semtinde
dolanır. Eski bir teybe koyulan kaset sesini duyarız. Fonda duygusal nostaljik
bir şarkı çalmaya başlar. Kameranın hareketiyle dükkanını yeni açan manav,
kasap gibi esnaf sakinlerini görürüz. Bir çocuk fırından ekmek alıp çıkar…
Kamera kısa bir tur atıp Zehra’nın evine geldiğinde, evin genel görüntüsünde
durur. Önder’in gençlik yıllarında Sema’ya gönderdiği kasetteki sesini duyarız.
ÖNDER
SES: Sema ma ma, güzel gözlüm lüm lüm... Bugün yine bütün gün seni düşündüm düm
düm... Seninle olan her anımı tekrar tekrar yaşadım dım dım...
2. ZEHRA EV-SEMA ODA İÇ/GÜN
Sema, Zehra
Önder’in
sesi kesilince fonda nostaljik şarkı yeniden başlar. Teybi görürüz. Odadaki
detaylardan geçiş yaparak eski bir koliyi açmış olan Sema’yı görürüz. Sema
Önder’in ona göndermiş olduğu kasetlere bakıyordur.
ÖNDER
SES: Sema ma ma, bu şarkı benden sana na na. Bir şarkısın sen ömür boyu
sürecek... Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek. Sema Sema Sema...
Kapı
çalar. Buruj bir tebessümle gözleri dolan Sema hemen kendine çeki düzen verir.
Kaseti durdurur. Zehra gelir.
ZEHRA:
Anne.
SEMA:
Gel kızım.
ZEHRA:
Napıyorsun merak ettim. Kaç saattir odandan çıkmadın…
Sema
geçiştir.
SEMA:
Hiiiç… Odayı düzenliyordum öyle.
Zehra annesine dikkatlice
bakar.
ZEHRA:
Ağladın mı sen? Gözlerin yaşarmış.
SEMA:
Cık. Yok eski defterleri karıştırınca alerji oldum.
Zehra’nın
gözü koliye takılır. Merakla,
ZEHRA:
Aaa bunlar ne?
Sema
kasetleri saklar.
SEMA:
Okul yıllarından kalma bir iki hatıra işte.
Zehra
merakla annesinin kolisindeki objelere bakarken Sema kalkar. Zehra teybe basar.
Önder’in sesini duyar.
ÖNDER
SES: Bir şarkısın sen Sema ma ma... Seni ilk gördüğüm anda da da... Kalbim
duracak sandım da da da...
Kaset
kaydında kapı açılır. Önder kısık sesle söylenir.
ÖNDER
SES: Kayıt yapıyorum kapıyı kapasana anne... Acıkmadım sonra yiyeceğim....
Zehra
güler. Sema teybi kapamaya çalışır.
ZEHRA:
Anne bu ne ya, çok komik.
SEMA:
Aman gençlik işte...
Zehra
annesine soru sorar.
ZEHRA:
Sana ilanı aşk ediyor kim bu?
SEMA:
Boşver eski bir arkadaş.
Zehra muzip,
ZEHRA:
Babamın haberi var mı bu eski arkadaştan?
SEMA:
Babanı niye karıştırıyorsun şimdi?
ZEHRA:
Bilmem zamanında senin için çok savaştığını söylemişti bir kez...
Sema’nın
yüzünde buruk bir gülümseme belirir. Zehra koliyi kurcalamaya devam ederken
tatlı bir sitem eder.
ZEHRA:
Aşk olsun anne ya! Bu zamana kadar bunları bana nasıl göstermezsin! Bu
fotoğrafını da hiç görmemiştim mesela… Ayy ne güzel şeyler var burda… Bu
çantayı kullanabilir miyim?
Zehra
merakla koliyi incelerken az önce çalan nostaljik şarkının sesini tekrar
duyarız. Sema kasetlerden birini eline alır ve üstündeki “Önder” yazısının Ön’ü
silinmiş “der” kalmıştır. Ona dokunur.
3.
SOKAK
DIŞ/GÜN
Fondaki
nostaljik müzik eşliğinde kamera ile zengin bir semtin sokağını görürüz. Kamera
Ömer’in ihtişamlı evinin genel görüntüsüne geldiğinde durur.
4. ÖMER EV-ÇATI KATI İÇ/GÜN
Önder, Ayşen, Ömer
Çatı
katındaki detaylardan açılırız. Belli ki etraf toplanıyordur. Yarım kolilerin
ve dağınık duran eşyaların detayından Önder’e geçeriz. Ayşen alt kattan seslenir.
AYŞEN:
Önderrrr! Önderrrrr!
Önder
karısının seslenişine cevap vermez. Kendi kendine söylenir.
ÖNDER:
Koskoca evde bi benim kolilerime yer yok... Nesi fazla geliyor anlamadım.
Bunları nasıl atayım ben şimdi… Hem neden atayım? Burdan atsam ne fayda içimden
atamıyorum ki...
Önder
küçük bir kolinin içine kasetleri yerleştirir. Altı yedi tane kasetin tozunu
üfleyip onları özenle dizer.
ÖNDER:
Nasıl da tek tek doldurmuşum. Ahhh ahh!
Önder’in
çok duygusallaştığı anda Ayşen’in sesini tekrar duyarız.
AYŞEN:
Öndeeeer… Aşkım bitmedi mi işin hala?
Önder
duygusal atmosferden çıkar. Ayşen’in sesini duymak hoşuna gitmemiştir. Cevap
vermez. İç çeker. Kapı çalar. Önder koliyi saklar.
ÖNDER:
Gel
Ömer gelir.
ÖMER:
Baba.
ÖNDER:
Gel oğlum.
ÖMER:
Napıyorsun burda?
ÖNDER:
Ayşen tutturdu evdeki gereksiz eşyaları atalım diye. Negatif enerjiden
arınacakmışız. Bende olur olmaz şeyleri atmasın diye burdakileri kendim
topluyorum.
ÖMER:
Gitmiyor muyuz şantiyeye?
ÖNDER:
Sen git benim bugün toplantılarım var.
Ömer babasındaki
durgunluğu fark eder.
ÖMER:
Baba sen iyi misin? Durgun gibisin. Bi şeyin yok di mi?
Önder geçiştir.
ÖNDER:
Yok oğlum iyiyim ben. Hadi git sen işini aksatma.
ÖMER:
İyi peki sen bilirsin.
Ömer
odadan çıkar. Bir kağıtta “gönderilecekler” yazmaktadır. Onu da kaset kolisinin
üstüne koyar. Ve koliyi kapatır.
JENERİK….
5.
SAHİL DIŞ/GÜN
AH
NEREDE şarkısı çalar.
İstanbul boğazı görülür.
6.
ARABA İÇ-DIŞ/GÜN
Ömer
AH
NEREDE
Sahilde
bir araba ilerler. Direksiyondaki eller şarkıya ritm tutar. Aracı kullanan
kişiyi arkadan görürüz. Dikiz aynasında Ömer’in gözleri görülür. Şarkıya eşlik
eder. Elini dışarı çıkarır rüzgarı hisseder. Yüzünde mutlu bir gülümseme
vardır. Derin nefes alır ve içine bahar havasını çeker.
7.
MAHALLE DIŞ/GÜN
Ömer
AH
NEREDE
Mahalle
görülür. Ömer aracıyla mahalleye gelir. Araba yavaşlar.
8.
MAHALLE DIŞ/GÜN
Ömer
AH
NEREDE
Ömer
aracını park eder. Müziği kapatır ve arabadan çıkar. Ceketini giyer. Aracını
kilitledikten sonra şantiyeye doğru gider.
Aslan İnşaat logosunu görürüz.
9.
ŞANTİYE İÇ/GÜN
Selin,
Ömer, Şefik, Fgr
Ömer
şantiyeye girer etrafına bakar, Selin, Şefik yanına gelir. Ömer’e baretini
verir.
SELİN:
Hoş geldiniz Ömer Bey.
ŞEFİK:
Hoş geldiniz.
ÖMER:
Hoş bulduk, ne durumdayız?
Yürürlerken
bir yandan da konuşmaya devam ederler.
SELİN:
Hafriyat dün boşaltıldı. Bodrum kata iniyoruz.
Selin bir cesaret sorunu söyler.
SELİN:
Yalnız zeminin bir tarafında taş çıkmış.
Ömer gerilir.
ÖMER:
Nerden çıktı bu taş şimdi Şefik?
Şefik gayet rahat,
kendince espri yapar.
ŞEFİK:
Efendim şöyle; yer kabuğunun ana maddesi olan taşlar çeşitli minerallerden ve
organik maddelerden oluşan katı maddelerdir. Taşların ilk oluşumu…
Selin
Şefik’e susması için kaş göz işareti yapıyordur. Ömer’in ona sinirli bir
şekilde baktığını gören Şefik susar.
ÖMER:
İş planı kaç gün aksar?
ŞEFİK:
Valla taşın büyüklüğüne bağlı.
Selin hemen araya
girer.
SELİN:
Siz hiç merak etmeyin Ömer Bey, taşı kırmaya başlıyorlar. Biraz gürültü olacak
o kadar.
ÖMER:
Mahalleli zaten inşaat istemiyo bi de gürültüyle onları iyice kendimize düşman
edicez. Şantiye girişine bir yazı asalım bari “Çevreye verdiğimiz
rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” diye.
SELİN:
Tamam Ömer Bey.
Ömer
etrafına bakınırken Selin Şefik’e sinir olduğunu belli eden hareketler yapar.
Ömer baretsiz gezen bir işçiyi görür. Ültimatom verir gibi,
ÖMER: Arkadaşa söyleyin
baret taksın. Kimse baretsiz dolaşmasın inşaatta! Birine bi şey olursa senden
bilirim Şefik.
ŞEFİK: Tamam Ömer Bey.
Şefik el kol hareketiyle
işçiyi uyarırlar. İşçi hemen baretini takar ve uzaklaşır. Ömer yerdeki çivili
tahtayı görür.
ÖMER:
Bunları alın buradan! Temizleyin ortalığı!
Ömer
atmak için tahtayı alır ve iç taraftaki çivi eline batar.
ÖMER:
Ahh!!
Selin ve Şefik panik olurlar. Ömer’in canı yanar.
SELİN:
Aman Ömer Bey dikkat edin.
ÖMER:
Cık! Elim!
Şefik Ömer’in eline bakar.
ŞEFİK:
Kötü görünüyor valla Ömer Bey. Kanıyor da.
Kan
görmekten korkan Ömer’in kulakları çınlar. Bir an başı döner. İşçiler uzaktan
Ömer’in fenalaştığını görürler ve ona doğru koşarak gelirler. Hepsi Ömer’i yaka
paça tutar ve havaya kaldırır. İki işçi ayaklarından üç işçi de gövdesinden
yukarı kaldırır bir ileri bir geri giderler, hepsi ayrı yöne gider sonra bir
tarafta karar kılarlar, onu hastaneye götürmeye çalışırlar. Şefik ve Selin ne
yapacağını bilemez. Ömer kendine gelince bağırmaya başlar.
ÖMER:
Bırak bırak! Heyyy!!!
İşçiler
bir anda Ömer’i ayağa dikerler. Ömer derin nefes alır.
ÖMER:
Tamam ya abartmayın. İşinizin başına dönün siz, iyiyim ben.
ŞEFİK:
Acil yardım çantasını getiriyim ben bi pansuman yapalım.
SELİN:
Hastaneye gitsek daha iyi olur aslında.
ÖMER:
Gerek yok tamam telaş etmeyin. Siz
sahada olun ben hallederim.
Ömer
hepsini geride bırakır havalı bir şekilde arkasını döner ve acıdan gözünde bir
damla yaş birikir, alt dudağını sarkıtır. Bağırmamak için kendini zor
tutmaktadır. Kandan korktuğu için mümkün olduğu kadar eline bakmamaya çalışır.
10. ECZANE İÇ/GÜN
Zehra
Zehra
eczanede cam kenarında oturur. Kitap okurken bir yandan da kahve içer. Klasik
müzik dinlemektedir. Yüzünde dingin ve huzurlu bir ifade vardır.
11. MAHALLE DIŞ/GÜN
Ömer,
Fgr
Ömer
inşaattan çıkar, biraz yürüdükten sonra acı içinde hızlanarak araca doğru
yürür. O esnada elinde kova olan bir teyze pencereden bakmaktadır. Ömer teyzeye
bakar, teyze ona gülümser.
ÖMER:
Teyze buralarda hastane var mı?
Teyze başını iki yana sallar.
ÖMER:
Sağlık Ocağı var mı?
Teyze
yine başını hayır diye sallar. Bir yandan da elindeki kovayı pencereye
yerleştirir.
ÖMER:
Eczane var mı?
Teyze
kafasını evet anlamında sallar. Ömer koşacakken teyze arabasının üstüne suyu
boşaltır. Ömer’in pantolonunun bir bacağı ıslanmıştır.
ÖMER: Napıyosun teyze ya!
Töbe töbe…
Kadın içeri girer, camı kapar.
ÖMER: Bu kadar nefret edicek ne var arkadaş
anlamadım ben ya! Ömür boyu sürmeyecek ya bu ses! (Eline bakar) Cık cık…
Ömer
sokağın sonuna doğru koşmaya başlar.
12. ECZANE İÇ-DIŞ/GÜN
Zehra,
Ömer
MÜZİKALTI
Zehra
pencerenin kenarında otururken Ömer sokağa girer.
13. MAHALLE DIŞ/GÜN
Ömer
MÜZİKALTI
Ömer
sağa sola bakarak koşar eczaneyi aramaktadır.
14. ECZANE İÇ-DIŞ/GÜN
Ömer,
Zehra
MÜZİKALTI
Zehra
kafasını kitaptan kaldırınca sokakta koşan Ömer’i görür. Klasik müzik eşliğinde
Ömer ağır ağır koşar. Zehra ona bakar. Ömer’in acısını anlamaz. Gözüne çok
karizmatik gelir.
15. MAHALLE DIŞ/GÜN
Ömer,
Zehra, Fgr
MÜZİKALTI
Ömer
koşarken eline bakar ve acı içindedir. Karşısındaki “Acil Şifa” eczanesini
görür. O esnada yanından geçen bir bisikletli çocuk ona su uzatır o hayır
anlamında başını sallar. Finale ulaşmak üzere olan koşucu gibi son enerjisiyle
eczaneye doğru gider.
16. ECZANE İÇ-DIŞ/GÜN
Ömer,
Zehra
Zehra
elindeki kitabı bırakır ve ayağa kalkar. Ömer gözleri büyümüş bir şekilde onu
görür ve Zehra eczanenin kapısını açar. Ömer içeri girer.
ÖMER: Yardım edin!
ZEHRA: (şaşkın) Buyrun.
Ömer
ilk gördüğü yere oturur. Gözlerini kapar ve kafasını geriye dayar.
ZEHRA:
Beyfendi iyi misiniz? Tansiyonunuz mu düştü?
Ömer
gözlerini açar ve Zehra’nın ona yaklaşmış yüzünü görür. Ağır çekimde Ömer’in
gözünden Zehra’nın yüzünün güzelliğini görürüz. Ömer’in yüzünde bir gülümseme
belirir. Zehra ise onun pantolonuna bakar ve altına işediğini düşünür. Ömer
hala şoktadır. Zehra onun kafasını tutar.
ZEHRA:
Beyfendi beni duyabiliyor musunuz?
ÖMER:
Öldüm mü? Cennette miyim?
ZEHRA:
Henüz değil!
ÖMER:
Huri misiniz?
ZEHRA:
Maalesef. Neyiniz var?
Ömer elinin ağrısını hatırlar.
ÖMER:
Elim...Offf…
Zehra
Ömer’in elini görür. Avucuna çivi battığı için kanamaktadır.
ZEHRA: Ooo… Çivi falan mı
battı? Hemen bi pansuman yapalım. Siz sakin olun lütfen. Hiç canınız acımıycak.
ÖMER: Gözleriniz gerçek
mi?
ZEHRA: Efendim?
ÖMER: Ne kadar güzel
gözleriniz var.
Zehra şaşırır, bir hamleyle onu sarsar.
ZEHRA: Beyefendi
kendinize gelin lütfen! Sizi kan tutuyor
herhalde bu kadar kötü olacak bir durum yok sonuçta!
Ömer,
Zehra’nın güzelliği karşısında büyülenmiştir. Kendini toparlamaya çalışır ama
pek de başarılı olamaz.
ÖMER: Çivi batınca teyzeyi gördüm. Teyze önce güldü
sonra su attı. Yani bu ıslaklık
sandığınız gibi değil…Temiz su ya da teyzenin yerleri sildiği su orasını tam
bilmiyorum…
ZEHRA: Sanırım şoktan
çıkamadınız. Lütfen benimle konuşmaya devam edin.
Ömer hayran hayran,
ÖMER: Olur… Bu gözlere
bakarak saatlerce konuşabilirim.
İltifatlar
Zehra’nın hoşuna gitse de belli etmemeye çalışır. İlk yardıma başlar. Elini
temizleyip sararken Ömer’in parmağındaki yüzüğü görür. Aynı yüzükten kendisinde
de vardır.
ZEHRA:
Yüzüğü nereden aldınız?
Ömer
Zehra’nın elindeki yüzüğü görür. Kendi yüzüğünü çıkardığını sanır. Zehra’nın
elini tutar.
ÖMER:
Yüzüğümü çıkarmayın o benim için önemli.
İkisi
el ele bir an kalırlar. Zehra parmağındaki yüzüğü gösterir.
ZEHRA:
Sizinkini çıkarmadım, aynı yüzükten bende de var.
Ömer
parmağına bakar, şaşırır. Zehra elini çeker.
ÖMER:
Çok ilginç. Ben babamın çekmecesinde bulmuştum. Siz nerden aldınız?
ZEHRA:
Bana annem hediye etti.
ÖMER:
Çok yakışmış.
Zehra
utanır. Ömer bunu hemen fırsata çevirmek ister.
ÖMER:
Yüzük konusunu uzun uzun konuşmalıyız bence. Böyle aceleye geldi.
İkisi
birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar. Zehra Ömer’ten etkilenmesine rağmen
belli etmemeye çalışır. Pansuman yaparken Ömer’in kendine gelmesi için bilerek
canını acıtır.
ÖMER:
Ahh!!!
17. ÖMER EV-SALON İÇ/GÜN
Ayşen, Önder, Fgr
Evi
düzenleme iş devam ediyordur. Etrafta koliler vardır. Çalışanlar bir iki koliyi
çıkarır. Ayşen telefondadır. Yapay bir tavırla,
AYŞEN:
Peki Sezin Hanım. Uğrayacağım mutlaka. Anlıyorum evet. Hı hı… Görüşmek üzere...
Önder
üstündeki tozları silkeleyerek gelir. Evdeki eşyaları toplama işinden hiç
hoşnut değildir. Ayşen telefonu kapatır kendi kendine söylenir.
AYŞEN:
Bu kızlar öldürecek beni. Yine okulda olay çıkarmışlar. Öğretmen toplantıya
çağırıyor.
Önder
onu pek dinlemez. Üstünü bir iki daha silkeler.
AYŞEN:
Noldu hayatım? Toparladın mı yukarıdaki eşyalarını?
Önder biraz tavırlı,
ÖNDER:
Canım nerden çıktı bu iş anlamadım ki!
Ayşen kocasına yanaşır.
Biraz cilveli,
AYŞEN:
Aşkım evde bi sürü gereksiz eşya var. Negatif enerji veriyor. Gör bak bundan
sonra nasıl arınacağız.
ÖNDER:
İyi öyle olsun. Neyse ben çıkıyorum.
Ayşen kocasını öper.
AYŞEN:
Tamam sevgilim kolay gelsin.
ÖNDER:
Sağol hayatım.
Önder
çıkarken Ayşen çalışanlara vitrindeki objeleri göstererek,
AYŞEN:
Şunları da atın. Gereksiz yer kaplıyor. Sevmiyorum. Oraya yeni bir şeyler almak
lazım.
18. ZEHRA EV-SALON İÇ/GÜN
Hayriye,
Adem
Adem
gözlüğünü takmış bulmaca çözüyordur. Bulmacayı çözerken cevabı bulmakta
zorlanır.
ADEM:
Cık cık. Allah Allah…
Hayriye kocasına yaptığı
Türk kahvesini getirir.
HAYRİYE:
Hayırdır Bey noldu?
ADEM:
Ben yaşlandım hanım. Önceden bu bulmacaları ooo beş dakika da çözerdim de.
Şimdi cevapları hatırlayamaz oldum.
Kahveyi alır.
ADEM:
Eline sağlık.
HAYRİYE:
Afiyet olsun.
Suyunu
kocasının önüne koyduktan sonra oturur. Onu motive eder.
HAYRİYE:
Sen daha iyisin iyi. Ben dün ne yediğimi hatırlamaz oldum.
ADEM:
Sema gitti mi? Çıktığını duymadım.
HAYRİYE:
Gitti gitti. Geceden beri takır takır bir şeyleri topladı, eşyaların yerlerini
değiştirdi durdu. Bir bakarsın ne ev işi ne yemek, elini sürmez bir bakarsın
sabah akşam demez temizlik yapar. Eserekli anacım belli olmuyor ki geldi mi
geliyorlar.
Adem güler. Kahvesinden
içer.
HAYRİYE:
E yalan mı?
Kapı zili çalar. Hayriye
yerinden fırlar.
HAYRİYE:
Ah komşular kahveye gelecekti.
Hayriye gider. Adem kendi
kendine söylenir.
ADEM:
Hangi ara çağırdın? Neyse ben çıkıp biraz hava alayım. Sizin muhabbetler bitmez.
19. HASTANE- KORİDOR
İÇ/GÜN
Sema, Cevat, Fgr
Sema
elinde dosya ile koridorda yürürken Cevat bir köşede bekliyordur. Aniden
karşılaşmış gibi yapacaktır. Ne var ki Sema onu görmez. Cevat bozulur. Takip
eder. Sema Cevat’ı yine görmez. Cevat dayanamaz. Arkasından ona yetişir.
CEVAT:
Nasılsın Sema?
SEMA:
İyiyim Cevat sen nasılsın?
CEVAT:
İyi nolsun aynı. Akşam çıkışta yemek yiyelim mi?
SEMA:
Bu ara yoğunum Cevat başka zaman.
CEVAT:
Ben onun için dedim. Bu yoğunlukta biraz değişiklik olur, kafan dağılır.
SEMA:
Açıkçası eve gider gitmez uyumayı planlıyorum. Sağol.
CEVAT:
Bir ara uğrayayım da bir kahve içelim en azından.
Sema
Cevat’ın ısrarından bunalmıştır. Gözlerini devirir.
SEMA:
Bakarız. Gitmem lazım. Kolay gelsin sana.
Cevat Sema’nın arkasından
bakakalır.
CEVAT:
Hoşça kal Sema…
20. ECZANE İÇ-DIŞ/GÜN
Ömer,
Zehra, Fgr
Ömer
sakinleşmiştir. Zehra onun elini sarmıştır. İkisi karşılıklı otururlar. Ömer
yudum yudum su içer, oradan gitmek istememektedir.
ZEHRA: Biraz daha iyi
misiniz?
ÖMER:( hayranlıkla) Hiç
olmadığım kadar. (kendini toparlar) Iıı şey… Sizi bulmam çok iyi oldu yani
eczaneyi bulmam.
Zehra bir an güler. Ömer ne oldu der gibi bakar.
ZEHRA: Sokakta öyle bir
koşuşunuz vardı ki.
ÖMER: Elim çok acıdı.
Kanaması da durmayınca…
ZEHRA: Biraz
paniklemişsiniz. Kan tutuyorsa normal tabii…
Ömer
bir an ne diyeceğiniz bilemez. Zehra gitmesini beklerken Ömer daha da yerleşir.
ÖMER: Yanlış ilaç
kullanımı çok yaygın dii mi?
ZEHRA: Evet ama bu konuda
bilinçlendirme çalışmaları var.
ÖMER: Neden insanlar
kafasına göre ilaç kullanır?
ZEHRA: Evdeki ilaçları
değerlendirmek için.
İkisi gülerler.
ZEHRA: Şimdi siz küçük
bir kaza geçirdiniz ya, hastaneye gitmeden ilaç almaya başlarsanız ya da
tetanoz aşısı olmazsanız siz de bu kategoriye girersiniz.
ÖMER: Siz ilgilendiniz
benimle ama.
ZEHRA: Yine de bir
doktora görünmelisiniz.
ÖMER: Tamam.
Ömer
bir an kalır, Zehra’nın gözlerine bakar. Zehra utanır.
ZEHRA:
Çay içer misiniz?
Ömer’in
derdi başkadır. Gülümseyerek Zehra’ya bakmaya devam eder.
ÖMER: Yüzüğünüzü eşiniz
mi hediye etti?
ZEHRA: Hayır annem verdi,
konuşmuştuk ya tabi siz şoktaydınız.
ÖMER: Hala çıktığımı
sanmıyorum.
Zehra ilgi çekmek istediğini anlar.
ZEHRA: Aşı sizi hemen
şoktan çıkarır.
Ömer konuyu değiştirir.
ÖMER: Mimarım ben.
İnşaat sesi gelir.
ZEHRA:
Güzel meslek.
İkisi kalakalır.
ÖMER:
Ne dediniz?
Yine inşaat sesi gelir.
ZEHRA:
Güzel meslek dedim.
Ömer suçluymuş gibi siner. Zehra sinirlenir.
ZEHRA: Yine inşaat
başladı, kendi sesimi duymuyorum.
ÖMER: Haklısınız çok
fazla gürültü var.
Yine gürültü gelir.
ZEHRA: Biri bitiyor diğer
başlıyor. Bu da yeniymiş en az altı ay bize huzur yok.
Ömer hiç çaktırmaz ona destek çıkar.
ÖMER:
Taşı kırıyorlar.
Zehra yanlış anlar.
ZEHRA: Böbrek taşınız mı
var?
ÖMER: Yok yok turp
gibiyim.
O esnada iki kadın gelir. Zehra onlara yönelir.
KADIN 1: Kafam şişti
gürültüden.
KADIN 2: Uzaklaştıkça
sesi artıyo mübarek.
ZEHRA: Hoş geldiniz.
Kadınlar
sabit bir şekilde Ömer’e bakarlar. Ömer de ayağa kalkar.
ÖMER: Ben gidiyim o zaman
çok teşekkür ederim.
ZEHRA: Önemli değil,
geçmiş olsun.
ÖMER: Aşıya gidiyorum.
Gelirim yine… Yani elimi merak edersiniz diye…
ZEHRA: (Gülümser) Peki…
Ömer
büyülenmiş halde Zehra’ya bakmaya devam ederken ayağı kapıya takılır, düşecek
gibi olur.
ÖMER: Düşeyazdım.
ZEHRA: Aman dikkatli olun.
Zehra
da onun arkasından bakar. Ömer yavaş yavaş gider. Zehra gülümser. Kadınlar
Zehra’yı bakarlar.
KADIN 1: Kızım iyi misin?
KADIN 2: Eyvaah!
İki
kadın anlamlı bakışır gülüşürler. Ömer giderken arkasını döner Zehra’ya
gülümser, mırıldanır.
ZEHRA: Adını sormadım...
21. SOKAK DIŞ/GÜN
Ömer,
Fgr
MÜZİKALTI
Ömer
elleri cebinde avare bir biçimde yürür. Sokakta oynayan çocukların yanından
geçer. Yüzünde gevşemiş bir ifade vardır. Üstüne ağaçların yaprakları ve
çiçekler dökülür.
22. ŞANTİYE-OFİS İÇ-DIŞ/GÜN
Selin,
Şefik, Ömer, Yıldız
Yıldız
ayakta bir sağa bir sola yürür. Endişelidir.
YILDIZ: Nereye gittiğini
size söylemedi mi?
İkisi
de hayır anlamında kafalarını sallarlar. Ağır ağır yürüyen Ömer’i gören Şefik
ve Selin ayağa kalkar. Yıldız hemen kapıya doğru atılır.
YILDIZ: Hah geliyor işte.
Ömer içeri girer.
ÖMER: Ne kadar güzel bir
hava var dışarıda. Neden içeri tıkıldınız ki?
Hepsi şaşırırlar.
ŞEFİK:
Bu bir izin mi?
Selin ters ters Şefik’e bakar.
YILDIZ: Ömer aklım çıktı
nereye gittin? Elin nasıl bi bakıyım.
Yıldız
Ömer’in elini tutmaya çalışır. Belki ki Ömer’ten hoşlanıyordur. Ömer ona pas
vermez elini çeker.
ÖMER: Daha iyi olamazdım.
SELİN: Ömer Bey, oturun
isterseniz.
ÖMER: Yoo rahatsız
olmayın.
Yıldız onu oturtmaya çalışır. Ömer umursamaz.
YILDIZ: Ömer gel Ali
Abi’nin hastanesine gidelim. İyice bir muayene etsinler seni.
ÖMER: Bir sorun yok
Yıldız.
YILDIZ: Lütfen hatırım
için.
ÖMER: İyi olduğumu haber
vermeye gelmiştim. Benim küçük bir işim var.
Ömer dışarı çıkarken bir an durur.
ÖMER: Bugün çok gürültü
yapmayın, usul usul kırın taşı...
YILDIZ: Nereye gidiyosun
Ömer? Ben de geliyim...
Ömer
gider. Selin endişelidir, Yıldız bozulur. Şefik ise izni düşünür.
ŞEFİK: Dışarı çıkın
derken tam olarak neyi kastetti sence?
SELİN: Huzura kavuşmuş
gibi.
ŞEFİK: Yoga mı yaptı
acaba?
Yıldız sinirlenir.
YILDIZ:
Ben de şirkete geçiyorum.
Yıldız
çantasını alır çıkar. Selin ile Şefik biribirine bakar. Yıldız’dan
hoşlanmadıklarını anlarız.
23. FATOŞ KAFE İÇ/GÜN
Fatoş,
Zehra
Fatoş
tezgahın arkasında sandviç hazırlama derdindedir. Tavırlarından ve etrafın
dağınıklığından bu işte pek de iyi olmadığını anlarız. Tezgahın önündeki Zehra
ise dalgın bir halde Ömer’i düşünüyordur. Fatoş Zehra’dan fikir almaya çalışır
ne var ki aklı başka bir yerde olan Zehra ona bakmadan soruları öylesine
cevaplar.
FATOŞ: Şimdiii… Bundan da
koyalım. Vitamin sonuçta çok sağlıklı olacak. Kapış kapış gidecek bunlar…
Fatoş
tezgahta olan her şeyden büyük büyük koyar. Çeri domatesi tüm koyar. Bir an
durur. Kararsız,
FATOŞ: Böyle çok mu
kocaman oldu löp löp ya! Ha Zehra? Oluyor mu böyle?
Zehra
dalgın,
ZEHRA: Çok yakışıklı
olmuş!
FATOŞ: (Anlamaz) Ne?
ZEHRA: Çok güzel olmuş.
FATOŞ: Di mi? Bence de
ya! Santoş koydum adını! Nasıl? Sandviçte Fatoş farkı!
ZEHRA: Çok karizmatik!
FATOŞ: Santoş mu? Bana
daha çok sevimli gelmişti ama…
Kulağını çeker elini tahtaya vurur.
FATOŞ: Neyse nazar
değmesin.
Fatoş
sandviçini yapmaya devam ederken Ömer’i düşünürken tebessüm edern Zehra’nın
yüzünde keseriz.
24. ŞANTİYE İÇ/GÜN
Önder, Şefik, Fgr
Önder şantiyeyi gezerek
denetliyordur. Arada işçilere selam verir.
ÖNDER:
Kolay gelsin.
Uzaktan Şefik’i görür. El
işareti ile onu yanına çağırır. Şefik gelir,
ŞEFİK:
Hoş geldiniz Önder Bey.
ÖNDER:
Hoş bulduk. Ne durumdayız?
ŞEFİK:
Her şey yolunda Önder Bey. Çalışmaya devam.
ÖNDER:
Ömer nerde?
ŞEFİK:
Ömer Bey çıktılar. Onun da eline çivi battı bugün. Pansuman falan yaptırmış.
ÖNDER:
Söyle aşı da yaptırsın. İhmal etmesin.
ŞEFİK:
Söylerim Önder Bey merak etmeyin.
ÖNDER:
İyi. Yıldız nerde?
ŞEFİK:
Yıldız Hanım’da çıktı. Şirkete gidecekmiş.
ÖNDER:
Bebek’e gitmiştir kesin, ilk fırsatta hemen kaytarsın. Bunlar bi saat
çalışıyorsa iki saat dinleniyor.
ŞEFİK:
Doğru valla.
Önder
Şefik’e ters bir bakış atar. Şefik mahcup olur.
ÖNDER:
Hadi sen de işinin başına. Kolay gelsin.
ŞEFİK:
Sağolun Önder Bey.
25. KAFE
DIŞ/GÜN
Yıldız, Fgr
Bebek’te
bir kafede Yıldız arkadaşıyla oturuyordur. Arkadaşına fal baktırmaya çalışır.
YILDIZ:
Tatlım hadii ama. Ne kadar nazlandın. Bak da gidicem.
Kız uykulu gözlerle,
KIZ
ARKADAŞ: Bebeğim sen iyi misin ya? Sabah sabah insan gel falıma bak diye
uyandırılır mı? Dün Selimcan’in börtdeyi vardı zaten sabahladık.
Yıldız gözlerini devirir.
KIZ:
İyi tamam.
Fincanı açar.
KIZ
ARKADAŞ: Üç vakte kadar bir kısmetin var.
Yıldız’ın
gözleri büyür. Arkadaşı Yıldız’ı geçiştirmek için bildiği klışeleri sıralar.
KIZ
ARKADAŞ: İki yolun var, bir balık var bu kısmet, F ile başlayan C biri ile seni
çok güzel günler bekliyor şekerim.
Yıldız bir an düşünür.
YILDIZ:
F ile başlayan C ile biten bi isim yok ki! Pelin sallıyorsun şu an.
Kız pek inandırıcı
değildir.
KIZ
ARKADAŞ: Hayatım gördüğümü söylüyorum.
Yıldız’ın
telefonu çalar. Arayan Önder’dir. Yıldız duruşunu düzeltir. Arkadaşına sus
işareti yapar.
YILDIZ:
Efendim Önder Bey… Şantiyeden şimdi çıktım ofise gidiyorum yoldayım. Hı hı
tamam. Görüşürüzzz.
Yıldız telefonu kapatır.
Gerilmiştir. Toparlanır.
YILDIZ:
Şekerim ben gidiyorum. Önder Bey aradı ofise geçmem lazım.
KIZ
ARKADAŞ: Nereye ya? Senin için kalktım geldim o kadar.
YILDIZ:
Pelincim ben işkadınıyım biliyorsun. Uzun saatler oturacak vaktim yok maalesef.
Neyse ben seni ararım. Bye.
Yıldız
gider. Kız uykulu olduğu için kafasını masaya koyup uyumaya başlar.
26. DERNEK-ODA
İÇ/GÜN
Ayşen, Şükran
Ayşen ile Şükran
karşılıklı çay içiyorlardır.
ŞÜKRAN:
Ayşencim sende bi değişiklik var. İnanılmaz fresh görünüyorsun.
AYŞEN:
Merci şekerim. Yaza hazırlık için bi arınmaya ihtiyacım vardı. Evdeki gereksiz
bütün eşyaları attım.
ŞÜKRAN:
İyi yapmışsın. Benim de evin dekorasyonunu yenilemem lazım.
Ayşen konuyu işe getirir.
AYŞEN:
Yeni bir projem var... Üniversite öğrencilerine verilecek burs sayısını beş
yüze çıkarmayı planlıyorum Şükrancım.
ŞÜKRAN:
Beş yüz fazla değil mi Ayşencim? Nasıl kaynak sağlamayı planlıyorsun?
AYŞEN:
Merak etme tatlım onu da düşündüm. Bir modacı arkadaşımın desteğiyle defile
düzenleyeceğim. Kıyafetlerin satışıyla elde edilecek gelirle yeterli kaynağı
sağlayacağı düşünüyorum.
ŞÜKRAN:
Ne kadar doğru düşünmüşsün canım. Senin bu yaratıcı yönüne hayranım.
Ayşen böbürlenir.
AYŞEN:
Sağol tatlım. Yardımına ihtiyacım var ama...
ŞÜKRAN:
Ne demek, her zaman.
Çaylarını içmeye devam
ederler.
27. SOKAK
DIŞ/GÜN
Ömer, Gönül
Ömer
elinde çiçeklerle Zehra’ya olan aşkından sokakta avare bir halde yürürken
telefonu çalar. Arayan annesi Gönül’dür.
ÖMER:
Annecim…
GÖNÜL
SES: Nasılsın oğlum?
ÖMER:
Çok iyiyim anne. Hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım o derece.
GÖNÜL
SES: Ay ne güzel çok sevindim. Mutlu olduğunu hissettim sanırım arayıp sesini
duymak istedim.
ÖMER:
Teşekkür ederim annecim. Seni çok seviyorum. Kuşları, böcekleri, ağaçları bana
bakan güzel gözleri…
Gönül endişelenir.
GÖNÜL
SES: Oğlum bir şeyin yok değil mi? İyisin?
Ömer mırıldanır.
ÖMER:
Şantiyede küçük bir kaza atlattım, elime çivi battı. Aşı oldum ama merak etme.
Aşık da oldum… Pansuman yaptı bana…
GÖNÜL
SES: Oğlum sesin kesiliyor neredesin hemen yanına geleyim.
Ömer annesini sakinleştirir.
ÖMER:
Merak etme anneciğim işleri toplayayım uğrarım sana söz.
GÖNÜL:
Tamam oğlum bak aklım sende kalıyor sonra.
ÖMER:
Seni çok seviyorum anneciğim.
28. GÖNÜL
EV-BAHÇE DIŞ/GÜN
Gönül, Ömer
Gönül
bir elinde çapa bir elinde telefon oğluyla konuşuyordur.
GÖNÜL:
Bende seni çok seviyorum oğlum. Öpüyorum annecim.
Gönül
telefonu kapatır. Kendi kendine,
GÖNÜL:
Reiki’yle ilgilenmeye başladı herhalde. Çok pozitifti ne güzel…
Mutlu
bir halde temiz havayı içine çeker. Bahçeyi çapalamaya başlar.
29. ECZANE İÇ/GÜN
Numan,
Ömer
Numan
tezgahın başında elindeki aşk iksirine bakar. Kendi kendine,
NUMAN: Çok yakında sen de
anlıcaksın Ecesu… Senin beyaz atlı prensin çarpım tablosunu ezberleyemeyen Salih
değil, bu genç yaşta aşk iksini bulan Numan. Dahi Numan.
Ömer elinde çiçekle içeri girer.
NUMAN: Buyrun, Acil Şifa,
dertlere deva. Nasıl yardımcı olalım?
ÖMER: Merhaba...
Ömer
etrafına bakınır. Zehra’yı göremez. Numan işkillenir.
NUMAN: Soyguna geldiysen
yanlış adres dicem ama elinde çiçek var. Yeni bi yöntem mi?
Ömer
bir an kalır. Tebessüm eder. Etrafına bakınırken,
ÖMER: Adını sormayı
unuttum…
NUMAN: Aptallık için
ilacımız yok, çalışınca kendi kendine geçiyor diyorlar.
ÖMER: Sabah burada biri
vardı.
NUMAN: Zehra Abla mı?
Ömer etkilenir.
ÖMER: Adı Zehra mı, ne
güzel bir isim...
Numan Ömer’e sinir olur.
NUMAN: Kendisi şu an yok
ben yardımcı olayım.
ÖMER: Aceleyle ona
teşekkür etmeyi unutmuşum bu çiçekleri kendisine vermek istiyorum.
Numan
Ömer’in yanına gelir ve çiçekleri tutar, ikisi çekiştirirler.
NUMAN: Ben veririm.
ÖMER: Yok ben vericem.
Görmem lazım.
İkisi
çekiştirirken Numan’ın elindeki şişe açılır ve Ömer’in üstüne dökülür.
ÖMER: Cık cık…Yine bir
şey döküldü.
NUMAN: Tüh, iksir boşa gitti!
ÖMER: Asit falan değildir
inşallah.
NUMAN: Asit değil iksir.
Neyse.
Numan
Ömer’in dalgınlığından yararlanıp çiçekleri alır.
NUMAN: Ben Zehra Abla’ya
söylerim. İyi günler.
ÖMER: İyi günler.
Ömer
şaşırır ve dışarı çıkar. Numan o giderken arkasından bakar, söylenir.
NUMAN: Nerden çıktı bu
şimdi? Tipe bak utanmadan yakışıklı olmuş bir de!
30. FATOŞ KAFE ÖNÜ DIŞ/GÜN
Zehra,
Ömer
Ömer
kafenin önünden geçerken Zehra’yı görür. Zehra dalgın bir halde sandviç yerken
Ömer’i görünce boğazına bir şey takılır. Ömer onu görünce hemen içeri
koşar.
31. FATOŞ KAFE İÇ/GÜN
Zehra,
Ömer, Fatoş
Zehra
boğazına takılan şey nedeniyle nefessiz kalır. Ömer panikle yanına gelir.
Zehra’ya yardım eder. Sırtına vurur, ters çevirir ikilinin komik hallerini
görürüz. Sonunda Zehra’nın boğazına takılan çıkar. Yuvarlanan bir çeri domatesi
görürüz. Zehra ile Ömer soluk soluğa yere çökerler.
ÖMER: İyi misiniz Zehra
Hanım?
Zehra başını sallar. Hala şoktadır.
ZEHRA: Hayatımı
kurtardınız…
ÖMER: Siz de benimkini kurtarmıştınız.
ZEHRA: Çok teşekkür
ederim.
Ömer elini uzatır.
ÖMER: Rica ederim. Ömer
ben. Eczanede o telaşla isimlerimizi sormayı unuttuk.
ZEHRA: Memnun oldum Ömer
Bey ben de Zehra.
ÖMER: Çok güzel bir isminiz var Zehra Hanım.
Zehra ne diyeceğini bilemez. Gözlerini kaçırır.
ZEHRA: Teşekkürler.
İkili
arasındaki çekimi Fatoş’un gelişi bozar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Fatoş
içeriden elinde yeni yaptığı kurabiyelerle gelir.
FATOŞ: Çikolatalı
kurabiyeler hazırrrr.
Fatoş ikiliyi yerde görünce şaşırır.
32. FATOŞ KAFE İÇ/GÜN
Zehra,
Fatoş, Ömer, Şefik
Bir
önceki sahneden geçişle Ömer, Zehra ve Fatoş üçlüsünü görürüz. Ömer Fatoş’un
yeni yaptığı çikolatalı kurabiyeyi yerken dişine takılmıştır. Zehra ile Fatoş
onu çıkarmaya çalışıyordur. Zehra kibar olmaya çalışır.
FATOŞ: Cık öyle olmaz
birden çekmen lazım.
Fatoş
çekmeye çalışırken Ömer’in canı acır.
ZEHRA: Fatoş napıyorsun?
Ömer Bey’in dişini sökeceksin. Çekil sen.
Fatoş
çekilir. Zehra kurabiyeyi ince bir hamle ile dişinden çıkarır.
ZEHRA: Hıh.
Ömer
hayran hayran Zehra’ya bakıyordur.
ZEHRA: Ay kusura bakmayın
sizi de böyle zor durumda bıraktık.
Fatoş
kendi kendine konuşur gibi,
FATOŞ: Keşke buzluktan
çıkan çikolataları bekletseydim.
Zehra
Fatoş’a ters bir bakış atar. Fatoş usulca kurabiye tabağını alıp kaçarcasına
içeri gider. Ömer Zehra’nın ellerine bakar.
ÖMER: Ne kadar nazik
elleriniz var.
Zehra
utanır. Ellerini saklar.
ZEHRA: Teşekkür ederim.
Konuyu
değiştirir. Konuşurken inşaat sesi gelir.
ZEHRA: Bugün başınıza
gelmeyen kalmadı bir kurşun döktürün isterseniz.
ÖMER: Efendim duymadım.
İnşaat sesi gelir.
ZEHRA: Ben ne zaman
konuşsam şu lanet ses geliyor.
ÖMER: Dudaklarınızı
okumaya başlıyorum.
Ömer
Zehra’ya derin derin bakar, Zehra utanır. İkisi sakince otururlar. İnşaat
gürültüsünü duyarlar.
ÖMER: Size olan borcumu
sormayı unuttum eczanede.
ZEHRA: Önemli değil, lafı
mı olur.
ÖMER: O zaman bir yerde
kahve içelim.
Zehra kahveyi gösterir.
ZEHRA: İçiyoruz işte...
Siz buralarda mı çalışıyorsunuz?
ÖMER: Benim ofisim
karşıda buraya tesadüfen geldim.
O
esnada şantiye şefi Şefik sokakta görünür. Telefonla bir yeri arar. Ömer’in
telefonu çalar meşgule verir. Ömer Şefik’i görünce kafasını çevirir ancak Şefik
onu görmüştür. Kafenin kapısını açan Şefik, Ömer’i inşaata çağırır.
ŞEFİK: Ömer Bey burada
mısınız? İnşaatta size ihtiyacımız var.
Zehra
şaşırır Ömer sesini çıkarmaz. İnşaattan gürültü gelir.
ÖMER: Geliyorum tamam...
ZEHRA: Yakınlarda
çalışıyormuşsunuz aslında...
Ömer
ayağa kalkar, ciddileşir, ceketini düzeltir. Elini uzatır.
ÖMER: Zehra Hanım çok memnun
oldum.
ŞEFİK: Ömer Bey taş
konusunda bir yeni bir gelişme oldu…
Ömer Şefik’in sözünü keser.
ÖMER: Tamam Şefik Bey siz
gidin ben geliyorum.
Şefik
dışarı çıkar. Ömer ile Zehra’nın birbirlerine bakışlarından keseriz.
ESER SAHİBİ EVRİM TANIŞ İZİNSİZ KULLANILAMAZ. TELİF ÖDENMESİ GEREKİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder