6 Aralık 2023 Çarşamba

Aşk Mirası-Romantik Komedi Dizi 1

 

AŞK MİRASI

 

ROMANTİK-AİLE KOMEDİSİ

 

 

1.    BÖLÜM SENARYO

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1.      MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

FGR

Güneşli bir yaz sabahında kamera İstanbul’un orta halli ailelerin oturduğu bir semtinde dolanır. Eski bir teybe koyulan kaset sesini duyarız. Fonda duygusal nostaljik bir şarkı çalmaya başlar. Kameranın hareketiyle dükkanını yeni açan manav, kasap gibi esnaf sakinlerini görürüz. Bir çocuk fırından ekmek alıp çıkar… Kamera kısa bir tur atıp Zehra’nın evine geldiğinde, evin genel görüntüsünde durur. Önder’in gençlik yıllarında Sema’ya gönderdiği kasetteki sesini duyarız.

ÖNDER SES: Sema ma ma, güzel gözlüm lüm lüm... Bugün yine bütün gün seni düşündüm düm düm... Seninle olan her anımı tekrar tekrar yaşadım dım dım...

2.      ZEHRA EV-SEMA ODA                                                                                İÇ/GÜN

Sema, Zehra

Önder’in sesi kesilince fonda nostaljik şarkı yeniden başlar. Teybi görürüz. Odadaki detaylardan geçiş yaparak eski bir koliyi açmış olan Sema’yı görürüz. Sema Önder’in ona göndermiş olduğu kasetlere bakıyordur.

ÖNDER SES: Sema ma ma, bu şarkı benden sana na na. Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek... Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek. Sema Sema Sema...

Kapı çalar. Buruj bir tebessümle gözleri dolan Sema hemen kendine çeki düzen verir. Kaseti durdurur. Zehra gelir.

ZEHRA: Anne.

SEMA: Gel kızım.

ZEHRA: Napıyorsun merak ettim. Kaç saattir odandan çıkmadın…

Sema geçiştir.

SEMA: Hiiiç… Odayı düzenliyordum öyle.

Zehra annesine dikkatlice bakar.

ZEHRA: Ağladın mı sen? Gözlerin yaşarmış.

SEMA: Cık. Yok eski defterleri karıştırınca alerji oldum.

Zehra’nın gözü koliye takılır. Merakla,

ZEHRA: Aaa bunlar ne?

Sema kasetleri saklar.

SEMA: Okul yıllarından kalma bir iki hatıra işte.

Zehra merakla annesinin kolisindeki objelere bakarken Sema kalkar. Zehra teybe basar. Önder’in sesini duyar.

ÖNDER SES: Bir şarkısın sen Sema ma ma... Seni ilk gördüğüm anda da da... Kalbim duracak sandım da da da...

Kaset kaydında kapı açılır. Önder kısık sesle söylenir.

ÖNDER SES: Kayıt yapıyorum kapıyı kapasana anne... Acıkmadım sonra yiyeceğim....

Zehra güler. Sema teybi kapamaya çalışır.

ZEHRA: Anne bu ne ya, çok komik.

SEMA: Aman gençlik işte...

Zehra annesine soru sorar.

ZEHRA: Sana ilanı aşk ediyor kim bu?

SEMA: Boşver eski bir arkadaş.

Zehra muzip,

ZEHRA: Babamın haberi var mı bu eski arkadaştan?

SEMA: Babanı niye karıştırıyorsun şimdi?

ZEHRA: Bilmem zamanında senin için çok savaştığını söylemişti bir kez...

Sema’nın yüzünde buruk bir gülümseme belirir. Zehra koliyi kurcalamaya devam ederken tatlı bir sitem eder.

ZEHRA: Aşk olsun anne ya! Bu zamana kadar bunları bana nasıl göstermezsin! Bu fotoğrafını da hiç görmemiştim mesela… Ayy ne güzel şeyler var burda… Bu çantayı kullanabilir miyim?

Zehra merakla koliyi incelerken az önce çalan nostaljik şarkının sesini tekrar duyarız. Sema kasetlerden birini eline alır ve üstündeki “Önder” yazısının Ön’ü silinmiş “der” kalmıştır. Ona dokunur.

3.      SOKAK                                                                                                                 DIŞ/GÜN

Fondaki nostaljik müzik eşliğinde kamera ile zengin bir semtin sokağını görürüz. Kamera Ömer’in ihtişamlı evinin genel görüntüsüne geldiğinde durur.

4.      ÖMER EV-ÇATI KATI                                                                                  İÇ/GÜN

Önder, Ayşen, Ömer

Çatı katındaki detaylardan açılırız. Belli ki etraf toplanıyordur. Yarım kolilerin ve dağınık duran eşyaların detayından Önder’e geçeriz.  Ayşen alt kattan seslenir.

AYŞEN: Önderrrr! Önderrrrr!

Önder karısının seslenişine cevap vermez. Kendi kendine söylenir.

ÖNDER: Koskoca evde bi benim kolilerime yer yok... Nesi fazla geliyor anlamadım. Bunları nasıl atayım ben şimdi… Hem neden atayım? Burdan atsam ne fayda içimden atamıyorum ki...

Önder küçük bir kolinin içine kasetleri yerleştirir. Altı yedi tane kasetin tozunu üfleyip onları özenle dizer.

ÖNDER: Nasıl da tek tek doldurmuşum. Ahhh ahh!

Önder’in çok duygusallaştığı anda Ayşen’in sesini tekrar duyarız.

AYŞEN: Öndeeeer… Aşkım bitmedi mi işin hala?

Önder duygusal atmosferden çıkar. Ayşen’in sesini duymak hoşuna gitmemiştir. Cevap vermez. İç çeker. Kapı çalar. Önder koliyi saklar.

ÖNDER: Gel

Ömer gelir.

ÖMER: Baba.

ÖNDER: Gel oğlum.

ÖMER: Napıyorsun burda?

ÖNDER: Ayşen tutturdu evdeki gereksiz eşyaları atalım diye. Negatif enerjiden arınacakmışız. Bende olur olmaz şeyleri atmasın diye burdakileri kendim topluyorum.

ÖMER: Gitmiyor muyuz şantiyeye?

ÖNDER: Sen git benim bugün toplantılarım var.

Ömer babasındaki durgunluğu fark eder.

ÖMER: Baba sen iyi misin? Durgun gibisin. Bi şeyin yok di mi?

Önder geçiştir.

ÖNDER: Yok oğlum iyiyim ben. Hadi git sen işini aksatma.

ÖMER: İyi peki sen bilirsin.

Ömer odadan çıkar. Bir kağıtta “gönderilecekler” yazmaktadır. Onu da kaset kolisinin üstüne koyar. Ve koliyi kapatır.

JENERİK….

5.      SAHİL                                                                                                             DIŞ/GÜN

AH NEREDE şarkısı çalar.

İstanbul boğazı görülür.

6.      ARABA                                                                                                     İÇ-DIŞ/GÜN

Ömer

AH NEREDE

Sahilde bir araba ilerler. Direksiyondaki eller şarkıya ritm tutar. Aracı kullanan kişiyi arkadan görürüz. Dikiz aynasında Ömer’in gözleri görülür. Şarkıya eşlik eder. Elini dışarı çıkarır rüzgarı hisseder. Yüzünde mutlu bir gülümseme vardır. Derin nefes alır ve içine bahar havasını çeker.

7.      MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

Ömer

AH NEREDE

Mahalle görülür. Ömer aracıyla mahalleye gelir. Araba yavaşlar.

8.      MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

Ömer

AH NEREDE

Ömer aracını park eder. Müziği kapatır ve arabadan çıkar. Ceketini giyer. Aracını kilitledikten sonra şantiyeye doğru gider.  Aslan İnşaat logosunu görürüz.

9.      ŞANTİYE                                                                                                          İÇ/GÜN

Selin, Ömer, Şefik, Fgr       

Ömer şantiyeye girer etrafına bakar, Selin, Şefik yanına gelir. Ömer’e baretini verir.

SELİN: Hoş geldiniz Ömer Bey.

ŞEFİK: Hoş geldiniz.

ÖMER: Hoş bulduk, ne durumdayız?

Yürürlerken bir yandan da konuşmaya devam ederler.

SELİN: Hafriyat dün boşaltıldı. Bodrum kata iniyoruz.

Selin bir cesaret sorunu söyler.

SELİN: Yalnız zeminin bir tarafında taş çıkmış.

Ömer gerilir.

ÖMER: Nerden çıktı bu taş şimdi Şefik?

Şefik gayet rahat, kendince espri yapar.

ŞEFİK: Efendim şöyle; yer kabuğunun ana maddesi olan taşlar çeşitli minerallerden ve organik maddelerden oluşan katı maddelerdir. Taşların ilk oluşumu…

Selin Şefik’e susması için kaş göz işareti yapıyordur. Ömer’in ona sinirli bir şekilde baktığını gören Şefik susar.

ÖMER: İş planı kaç gün aksar?

ŞEFİK: Valla taşın büyüklüğüne bağlı.

Selin hemen araya girer. 

SELİN: Siz hiç merak etmeyin Ömer Bey, taşı kırmaya başlıyorlar. Biraz gürültü olacak o kadar.

ÖMER: Mahalleli zaten inşaat istemiyo bi de gürültüyle onları iyice kendimize düşman edicez. Şantiye girişine bir yazı asalım bari “Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” diye.

SELİN: Tamam Ömer Bey.

Ömer etrafına bakınırken Selin Şefik’e sinir olduğunu belli eden hareketler yapar. Ömer baretsiz gezen bir işçiyi görür. Ültimatom verir gibi,

ÖMER: Arkadaşa söyleyin baret taksın. Kimse baretsiz dolaşmasın inşaatta! Birine bi şey olursa senden bilirim Şefik.

ŞEFİK: Tamam Ömer Bey.

Şefik el kol hareketiyle işçiyi uyarırlar. İşçi hemen baretini takar ve uzaklaşır. Ömer yerdeki çivili tahtayı görür.

ÖMER: Bunları alın buradan! Temizleyin ortalığı!

Ömer atmak için tahtayı alır ve iç taraftaki çivi eline batar.

ÖMER: Ahh!!

Selin ve Şefik panik olurlar. Ömer’in canı yanar.

SELİN: Aman Ömer Bey dikkat edin.

ÖMER: Cık! Elim!

Şefik Ömer’in eline bakar.

ŞEFİK: Kötü görünüyor valla Ömer Bey. Kanıyor da.

Kan görmekten korkan Ömer’in kulakları çınlar. Bir an başı döner. İşçiler uzaktan Ömer’in fenalaştığını görürler ve ona doğru koşarak gelirler. Hepsi Ömer’i yaka paça tutar ve havaya kaldırır. İki işçi ayaklarından üç işçi de gövdesinden yukarı kaldırır bir ileri bir geri giderler, hepsi ayrı yöne gider sonra bir tarafta karar kılarlar, onu hastaneye götürmeye çalışırlar. Şefik ve Selin ne yapacağını bilemez. Ömer kendine gelince bağırmaya başlar.

ÖMER: Bırak bırak! Heyyy!!!

İşçiler bir anda Ömer’i ayağa dikerler. Ömer derin nefes alır.

ÖMER: Tamam ya abartmayın. İşinizin başına dönün siz, iyiyim ben.

ŞEFİK: Acil yardım çantasını getiriyim ben bi pansuman yapalım.

SELİN: Hastaneye gitsek daha iyi olur aslında.

ÖMER: Gerek yok tamam telaş etmeyin.  Siz sahada olun ben hallederim.

Ömer hepsini geride bırakır havalı bir şekilde arkasını döner ve acıdan gözünde bir damla yaş birikir, alt dudağını sarkıtır. Bağırmamak için kendini zor tutmaktadır. Kandan korktuğu için mümkün olduğu kadar eline bakmamaya çalışır.

10.  ECZANE                                                                                                           İÇ/GÜN

Zehra

Zehra eczanede cam kenarında oturur. Kitap okurken bir yandan da kahve içer. Klasik müzik dinlemektedir. Yüzünde dingin ve huzurlu bir ifade vardır.

11.  MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

Ömer, Fgr

Ömer inşaattan çıkar, biraz yürüdükten sonra acı içinde hızlanarak araca doğru yürür. O esnada elinde kova olan bir teyze pencereden bakmaktadır. Ömer teyzeye bakar, teyze ona gülümser.

ÖMER: Teyze buralarda hastane var mı?

Teyze başını iki yana sallar.

ÖMER: Sağlık Ocağı var mı?

Teyze yine başını hayır diye sallar. Bir yandan da elindeki kovayı pencereye yerleştirir.

ÖMER: Eczane var mı?

Teyze kafasını evet anlamında sallar. Ömer koşacakken teyze arabasının üstüne suyu boşaltır. Ömer’in pantolonunun bir bacağı ıslanmıştır.

ÖMER: Napıyosun teyze ya! Töbe töbe…

Kadın içeri girer, camı kapar.

ÖMER:  Bu kadar nefret edicek ne var arkadaş anlamadım ben ya! Ömür boyu sürmeyecek ya bu ses! (Eline bakar) Cık cık…

Ömer sokağın sonuna doğru koşmaya başlar.

12.  ECZANE                                                                                                   İÇ-DIŞ/GÜN

Zehra, Ömer

MÜZİKALTI

Zehra pencerenin kenarında otururken Ömer sokağa girer.

13.  MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

Ömer

MÜZİKALTI

Ömer sağa sola bakarak koşar eczaneyi aramaktadır.

14.  ECZANE                                                                                                   İÇ-DIŞ/GÜN

Ömer, Zehra

MÜZİKALTI

Zehra kafasını kitaptan kaldırınca sokakta koşan Ömer’i görür. Klasik müzik eşliğinde Ömer ağır ağır koşar. Zehra ona bakar. Ömer’in acısını anlamaz. Gözüne çok karizmatik gelir.

15.  MAHALLE                                                                                                     DIŞ/GÜN

Ömer, Zehra, Fgr

MÜZİKALTI

Ömer koşarken eline bakar ve acı içindedir. Karşısındaki “Acil Şifa” eczanesini görür. O esnada yanından geçen bir bisikletli çocuk ona su uzatır o hayır anlamında başını sallar. Finale ulaşmak üzere olan koşucu gibi son enerjisiyle eczaneye doğru gider.

16.  ECZANE                                                                                                   İÇ-DIŞ/GÜN

Ömer, Zehra

Zehra elindeki kitabı bırakır ve ayağa kalkar. Ömer gözleri büyümüş bir şekilde onu görür ve Zehra eczanenin kapısını açar. Ömer içeri girer.

ÖMER: Yardım edin!

ZEHRA: (şaşkın) Buyrun.

Ömer ilk gördüğü yere oturur. Gözlerini kapar ve kafasını geriye dayar.

ZEHRA: Beyfendi iyi misiniz? Tansiyonunuz mu düştü?

Ömer gözlerini açar ve Zehra’nın ona yaklaşmış yüzünü görür. Ağır çekimde Ömer’in gözünden Zehra’nın yüzünün güzelliğini görürüz. Ömer’in yüzünde bir gülümseme belirir. Zehra ise onun pantolonuna bakar ve altına işediğini düşünür. Ömer hala şoktadır. Zehra onun kafasını tutar.

ZEHRA: Beyfendi beni duyabiliyor musunuz?

ÖMER: Öldüm mü? Cennette miyim?

ZEHRA: Henüz değil!

ÖMER: Huri misiniz?

ZEHRA: Maalesef. Neyiniz var?

Ömer elinin ağrısını hatırlar.

ÖMER: Elim...Offf…

Zehra Ömer’in elini görür. Avucuna çivi battığı için kanamaktadır.

ZEHRA: Ooo… Çivi falan mı battı? Hemen bi pansuman yapalım. Siz sakin olun lütfen. Hiç canınız acımıycak.

ÖMER: Gözleriniz gerçek mi?

ZEHRA: Efendim?

ÖMER: Ne kadar güzel gözleriniz var.

Zehra şaşırır, bir hamleyle onu sarsar.

ZEHRA: Beyefendi kendinize gelin lütfen!  Sizi kan tutuyor herhalde bu kadar kötü olacak bir durum yok sonuçta!

Ömer, Zehra’nın güzelliği karşısında büyülenmiştir. Kendini toparlamaya çalışır ama pek de başarılı olamaz.

ÖMER:  Çivi batınca teyzeyi gördüm. Teyze önce güldü sonra su attı.  Yani bu ıslaklık sandığınız gibi değil…Temiz su ya da teyzenin yerleri sildiği su orasını tam bilmiyorum…

ZEHRA: Sanırım şoktan çıkamadınız. Lütfen benimle konuşmaya devam edin.

Ömer hayran hayran,

ÖMER: Olur… Bu gözlere bakarak saatlerce konuşabilirim.

İltifatlar Zehra’nın hoşuna gitse de belli etmemeye çalışır. İlk yardıma başlar. Elini temizleyip sararken Ömer’in parmağındaki yüzüğü görür. Aynı yüzükten kendisinde de vardır.

ZEHRA: Yüzüğü nereden aldınız?

Ömer Zehra’nın elindeki yüzüğü görür. Kendi yüzüğünü çıkardığını sanır. Zehra’nın elini tutar.

ÖMER: Yüzüğümü çıkarmayın o benim için önemli.

İkisi el ele bir an kalırlar. Zehra parmağındaki yüzüğü gösterir.

ZEHRA: Sizinkini çıkarmadım, aynı yüzükten bende de var.

Ömer parmağına bakar, şaşırır. Zehra elini çeker.

ÖMER: Çok ilginç. Ben babamın çekmecesinde bulmuştum. Siz nerden aldınız?

ZEHRA: Bana annem hediye etti.

ÖMER: Çok yakışmış.

Zehra utanır. Ömer bunu hemen fırsata çevirmek ister.

ÖMER: Yüzük konusunu uzun uzun konuşmalıyız bence. Böyle aceleye geldi. 

İkisi birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar. Zehra Ömer’ten etkilenmesine rağmen belli etmemeye çalışır. Pansuman yaparken Ömer’in kendine gelmesi için bilerek canını acıtır.

ÖMER: Ahh!!!

17.  ÖMER EV-SALON                                                                                          İÇ/GÜN

Ayşen, Önder, Fgr

Evi düzenleme iş devam ediyordur. Etrafta koliler vardır. Çalışanlar bir iki koliyi çıkarır. Ayşen telefondadır. Yapay bir tavırla,

AYŞEN: Peki Sezin Hanım. Uğrayacağım mutlaka. Anlıyorum evet. Hı hı… Görüşmek üzere...

Önder üstündeki tozları silkeleyerek gelir. Evdeki eşyaları toplama işinden hiç hoşnut değildir. Ayşen telefonu kapatır kendi kendine söylenir.

AYŞEN: Bu kızlar öldürecek beni. Yine okulda olay çıkarmışlar. Öğretmen toplantıya çağırıyor.

Önder onu pek dinlemez. Üstünü bir iki daha silkeler.

AYŞEN: Noldu hayatım? Toparladın mı yukarıdaki eşyalarını?

Önder biraz tavırlı,

ÖNDER: Canım nerden çıktı bu iş anlamadım ki!

Ayşen kocasına yanaşır. Biraz cilveli,

AYŞEN: Aşkım evde bi sürü gereksiz eşya var. Negatif enerji veriyor. Gör bak bundan sonra nasıl arınacağız.

ÖNDER: İyi öyle olsun. Neyse ben çıkıyorum.

Ayşen kocasını öper.

AYŞEN: Tamam sevgilim kolay gelsin.

ÖNDER: Sağol hayatım.

Önder çıkarken Ayşen çalışanlara vitrindeki objeleri göstererek,

AYŞEN: Şunları da atın. Gereksiz yer kaplıyor. Sevmiyorum. Oraya yeni bir şeyler almak lazım.

18.  ZEHRA EV-SALON                                                                                        İÇ/GÜN

Hayriye, Adem

Adem gözlüğünü takmış bulmaca çözüyordur. Bulmacayı çözerken cevabı bulmakta zorlanır.

ADEM: Cık cık. Allah Allah…

Hayriye kocasına yaptığı Türk kahvesini getirir.

HAYRİYE: Hayırdır Bey noldu?

ADEM: Ben yaşlandım hanım. Önceden bu bulmacaları ooo beş dakika da çözerdim de. Şimdi cevapları hatırlayamaz oldum.

Kahveyi alır.

ADEM: Eline sağlık.

HAYRİYE: Afiyet olsun.

Suyunu kocasının önüne koyduktan sonra oturur. Onu motive eder.

HAYRİYE: Sen daha iyisin iyi. Ben dün ne yediğimi hatırlamaz oldum.

ADEM: Sema gitti mi? Çıktığını duymadım.

HAYRİYE: Gitti gitti. Geceden beri takır takır bir şeyleri topladı, eşyaların yerlerini değiştirdi durdu. Bir bakarsın ne ev işi ne yemek, elini sürmez bir bakarsın sabah akşam demez temizlik yapar. Eserekli anacım belli olmuyor ki geldi mi geliyorlar.

Adem güler. Kahvesinden içer.

HAYRİYE: E yalan mı?

Kapı zili çalar. Hayriye yerinden fırlar.

HAYRİYE: Ah komşular kahveye gelecekti.

Hayriye gider. Adem kendi kendine söylenir.

ADEM: Hangi ara çağırdın? Neyse ben çıkıp biraz hava alayım. Sizin muhabbetler bitmez.

19.  HASTANE- KORİDOR                                                                                   İÇ/GÜN

Sema, Cevat, Fgr

Sema elinde dosya ile koridorda yürürken Cevat bir köşede bekliyordur. Aniden karşılaşmış gibi yapacaktır. Ne var ki Sema onu görmez. Cevat bozulur. Takip eder. Sema Cevat’ı yine görmez. Cevat dayanamaz. Arkasından ona yetişir.

CEVAT: Nasılsın Sema?

SEMA: İyiyim Cevat sen nasılsın?

CEVAT: İyi nolsun aynı. Akşam çıkışta yemek yiyelim mi?

SEMA: Bu ara yoğunum Cevat başka zaman.

CEVAT: Ben onun için dedim. Bu yoğunlukta biraz değişiklik olur, kafan dağılır.

SEMA: Açıkçası eve gider gitmez uyumayı planlıyorum. Sağol.

CEVAT: Bir ara uğrayayım da bir kahve içelim en azından.

Sema Cevat’ın ısrarından bunalmıştır. Gözlerini devirir.

SEMA: Bakarız. Gitmem lazım. Kolay gelsin sana.

Cevat Sema’nın arkasından bakakalır.

CEVAT: Hoşça kal Sema…

20.  ECZANE                                                                                                   İÇ-DIŞ/GÜN

Ömer, Zehra, Fgr

Ömer sakinleşmiştir. Zehra onun elini sarmıştır. İkisi karşılıklı otururlar. Ömer yudum yudum su içer, oradan gitmek istememektedir.

ZEHRA: Biraz daha iyi misiniz?

ÖMER:( hayranlıkla) Hiç olmadığım kadar. (kendini toparlar) Iıı şey… Sizi bulmam çok iyi oldu yani eczaneyi bulmam.

Zehra bir an güler. Ömer ne oldu der gibi bakar.

ZEHRA: Sokakta öyle bir koşuşunuz vardı ki.

ÖMER: Elim çok acıdı. Kanaması da durmayınca…

ZEHRA: Biraz paniklemişsiniz. Kan tutuyorsa normal tabii…

Ömer bir an ne diyeceğiniz bilemez. Zehra gitmesini beklerken Ömer daha da yerleşir.

ÖMER: Yanlış ilaç kullanımı çok yaygın dii mi?

ZEHRA: Evet ama bu konuda bilinçlendirme çalışmaları var.

ÖMER: Neden insanlar kafasına göre ilaç kullanır?

ZEHRA: Evdeki ilaçları değerlendirmek için.

İkisi gülerler.

ZEHRA: Şimdi siz küçük bir kaza geçirdiniz ya, hastaneye gitmeden ilaç almaya başlarsanız ya da tetanoz aşısı olmazsanız siz de bu kategoriye girersiniz.

ÖMER: Siz ilgilendiniz benimle ama.

ZEHRA: Yine de bir doktora görünmelisiniz.

ÖMER: Tamam.

Ömer bir an kalır, Zehra’nın gözlerine bakar. Zehra utanır.

ZEHRA: Çay içer misiniz?

Ömer’in derdi başkadır. Gülümseyerek Zehra’ya bakmaya devam eder.

ÖMER: Yüzüğünüzü eşiniz mi hediye etti?

ZEHRA: Hayır annem verdi, konuşmuştuk ya tabi siz şoktaydınız.

ÖMER: Hala çıktığımı sanmıyorum.

Zehra ilgi çekmek istediğini anlar.

ZEHRA: Aşı sizi hemen şoktan çıkarır.

Ömer konuyu değiştirir.

ÖMER: Mimarım ben.

İnşaat sesi gelir.

ZEHRA: Güzel meslek.

İkisi kalakalır.

ÖMER: Ne dediniz?

Yine inşaat sesi gelir.

ZEHRA: Güzel meslek dedim.

Ömer suçluymuş gibi siner. Zehra sinirlenir.

ZEHRA: Yine inşaat başladı, kendi sesimi duymuyorum.

ÖMER: Haklısınız çok fazla gürültü var.

Yine gürültü gelir.

ZEHRA: Biri bitiyor diğer başlıyor. Bu da yeniymiş en az altı ay bize huzur yok.

Ömer hiç çaktırmaz ona destek çıkar.

ÖMER: Taşı kırıyorlar.

Zehra yanlış anlar.

ZEHRA: Böbrek taşınız mı var?

ÖMER: Yok yok turp gibiyim.

O esnada iki kadın gelir. Zehra onlara yönelir.

KADIN 1: Kafam şişti gürültüden.

KADIN 2: Uzaklaştıkça sesi artıyo mübarek.

ZEHRA: Hoş geldiniz.

Kadınlar sabit bir şekilde Ömer’e bakarlar. Ömer de ayağa kalkar.

ÖMER: Ben gidiyim o zaman çok teşekkür ederim.

ZEHRA: Önemli değil, geçmiş olsun.

ÖMER: Aşıya gidiyorum. Gelirim yine… Yani elimi merak edersiniz diye…

ZEHRA: (Gülümser) Peki…

Ömer büyülenmiş halde Zehra’ya bakmaya devam ederken ayağı kapıya takılır, düşecek gibi olur.

ÖMER: Düşeyazdım.

ZEHRA:  Aman dikkatli olun.

Zehra da onun arkasından bakar. Ömer yavaş yavaş gider. Zehra gülümser. Kadınlar Zehra’yı bakarlar.

KADIN 1: Kızım iyi misin?

KADIN 2: Eyvaah!

İki kadın anlamlı bakışır gülüşürler. Ömer giderken arkasını döner Zehra’ya gülümser, mırıldanır.

ZEHRA: Adını sormadım...

21.  SOKAK                                                                                                           DIŞ/GÜN

Ömer, Fgr

MÜZİKALTI

Ömer elleri cebinde avare bir biçimde yürür. Sokakta oynayan çocukların yanından geçer. Yüzünde gevşemiş bir ifade vardır. Üstüne ağaçların yaprakları ve çiçekler dökülür.

22.  ŞANTİYE-OFİS                                                                                       İÇ-DIŞ/GÜN

Selin, Şefik, Ömer, Yıldız

Yıldız ayakta bir sağa bir sola yürür. Endişelidir.

YILDIZ: Nereye gittiğini size söylemedi mi?

İkisi de hayır anlamında kafalarını sallarlar. Ağır ağır yürüyen Ömer’i gören Şefik ve Selin ayağa kalkar. Yıldız hemen kapıya doğru atılır.

YILDIZ: Hah geliyor işte.

Ömer içeri girer.

ÖMER: Ne kadar güzel bir hava var dışarıda. Neden içeri tıkıldınız ki?

Hepsi şaşırırlar.

ŞEFİK: Bu bir izin mi?

Selin ters ters Şefik’e bakar.

YILDIZ: Ömer aklım çıktı nereye gittin? Elin nasıl bi bakıyım.

Yıldız Ömer’in elini tutmaya çalışır. Belki ki Ömer’ten hoşlanıyordur. Ömer ona pas vermez elini çeker.

ÖMER: Daha iyi olamazdım.

SELİN: Ömer Bey, oturun isterseniz.

ÖMER: Yoo rahatsız olmayın.

Yıldız onu oturtmaya çalışır. Ömer umursamaz.

YILDIZ: Ömer gel Ali Abi’nin hastanesine gidelim. İyice bir muayene etsinler seni.

ÖMER: Bir sorun yok Yıldız.

YILDIZ: Lütfen hatırım için.

ÖMER: İyi olduğumu haber vermeye gelmiştim. Benim küçük bir işim var.

Ömer dışarı çıkarken bir an durur.

ÖMER: Bugün çok gürültü yapmayın, usul usul kırın taşı...

YILDIZ: Nereye gidiyosun Ömer? Ben de geliyim...

Ömer gider. Selin endişelidir, Yıldız bozulur. Şefik ise izni düşünür.

ŞEFİK: Dışarı çıkın derken tam olarak neyi kastetti sence?

SELİN: Huzura kavuşmuş gibi.

ŞEFİK: Yoga mı yaptı acaba?

Yıldız sinirlenir.

YILDIZ: Ben de şirkete geçiyorum.

Yıldız çantasını alır çıkar. Selin ile Şefik biribirine bakar. Yıldız’dan hoşlanmadıklarını anlarız. 

23.  FATOŞ KAFE                                                                                                  İÇ/GÜN

Fatoş, Zehra

Fatoş tezgahın arkasında sandviç hazırlama derdindedir. Tavırlarından ve etrafın dağınıklığından bu işte pek de iyi olmadığını anlarız. Tezgahın önündeki Zehra ise dalgın bir halde Ömer’i düşünüyordur. Fatoş Zehra’dan fikir almaya çalışır ne var ki aklı başka bir yerde olan Zehra ona bakmadan soruları öylesine cevaplar.

FATOŞ: Şimdiii… Bundan da koyalım. Vitamin sonuçta çok sağlıklı olacak. Kapış kapış gidecek bunlar…

Fatoş tezgahta olan her şeyden büyük büyük koyar. Çeri domatesi tüm koyar. Bir an durur. Kararsız,

FATOŞ: Böyle çok mu kocaman oldu löp löp ya! Ha Zehra? Oluyor mu böyle?

Zehra dalgın,

ZEHRA: Çok yakışıklı olmuş!

FATOŞ: (Anlamaz) Ne?

ZEHRA: Çok güzel olmuş.

FATOŞ: Di mi? Bence de ya! Santoş koydum adını! Nasıl? Sandviçte Fatoş farkı!

ZEHRA: Çok karizmatik!

FATOŞ: Santoş mu? Bana daha çok sevimli gelmişti ama…

Kulağını çeker elini tahtaya vurur.

FATOŞ: Neyse nazar değmesin.

Fatoş sandviçini yapmaya devam ederken Ömer’i düşünürken tebessüm edern Zehra’nın yüzünde keseriz.

24.  ŞANTİYE                                                                                                          İÇ/GÜN

Önder, Şefik, Fgr

Önder şantiyeyi gezerek denetliyordur. Arada işçilere selam verir.

ÖNDER: Kolay gelsin.

Uzaktan Şefik’i görür. El işareti ile onu yanına çağırır. Şefik gelir,

ŞEFİK: Hoş geldiniz Önder Bey.

ÖNDER: Hoş bulduk. Ne durumdayız?

ŞEFİK: Her şey yolunda Önder Bey. Çalışmaya devam.

ÖNDER: Ömer nerde?

ŞEFİK: Ömer Bey çıktılar. Onun da eline çivi battı bugün. Pansuman falan yaptırmış.

ÖNDER: Söyle aşı da yaptırsın. İhmal etmesin.

ŞEFİK: Söylerim Önder Bey merak etmeyin.

ÖNDER: İyi. Yıldız nerde?

ŞEFİK: Yıldız Hanım’da çıktı. Şirkete gidecekmiş.

ÖNDER: Bebek’e gitmiştir kesin, ilk fırsatta hemen kaytarsın. Bunlar bi saat çalışıyorsa iki saat dinleniyor.

ŞEFİK: Doğru valla.

Önder Şefik’e ters bir bakış atar. Şefik mahcup olur.

ÖNDER: Hadi sen de işinin başına. Kolay gelsin.

ŞEFİK: Sağolun Önder Bey.

25.  KAFE                                                                                                               DIŞ/GÜN

Yıldız, Fgr

Bebek’te bir kafede Yıldız arkadaşıyla oturuyordur. Arkadaşına fal baktırmaya çalışır.

YILDIZ: Tatlım hadii ama. Ne kadar nazlandın. Bak da gidicem.

Kız uykulu gözlerle,

KIZ ARKADAŞ: Bebeğim sen iyi misin ya? Sabah sabah insan gel falıma bak diye uyandırılır mı? Dün Selimcan’in börtdeyi vardı zaten sabahladık.

Yıldız gözlerini devirir.

KIZ: İyi tamam.

Fincanı açar.

KIZ ARKADAŞ: Üç vakte kadar bir kısmetin var.

Yıldız’ın gözleri büyür. Arkadaşı Yıldız’ı geçiştirmek için bildiği klışeleri sıralar.

KIZ ARKADAŞ: İki yolun var, bir balık var bu kısmet, F ile başlayan C biri ile seni çok güzel günler bekliyor şekerim.

Yıldız bir an düşünür.

YILDIZ: F ile başlayan C ile biten bi isim yok ki! Pelin sallıyorsun şu an.

Kız pek inandırıcı değildir.

KIZ ARKADAŞ: Hayatım gördüğümü söylüyorum.

Yıldız’ın telefonu çalar. Arayan Önder’dir. Yıldız duruşunu düzeltir. Arkadaşına sus işareti yapar.

YILDIZ: Efendim Önder Bey… Şantiyeden şimdi çıktım ofise gidiyorum yoldayım. Hı hı tamam. Görüşürüzzz.

Yıldız telefonu kapatır. Gerilmiştir. Toparlanır.

YILDIZ: Şekerim ben gidiyorum. Önder Bey aradı ofise geçmem lazım.

KIZ ARKADAŞ: Nereye ya? Senin için kalktım geldim o kadar.

YILDIZ: Pelincim ben işkadınıyım biliyorsun. Uzun saatler oturacak vaktim yok maalesef. Neyse ben seni ararım. Bye.

Yıldız gider. Kız uykulu olduğu için kafasını masaya koyup uyumaya başlar.

26.  DERNEK-ODA                                                                                                 İÇ/GÜN

Ayşen, Şükran

Ayşen ile Şükran karşılıklı çay içiyorlardır.

ŞÜKRAN: Ayşencim sende bi değişiklik var. İnanılmaz fresh görünüyorsun.

AYŞEN: Merci şekerim. Yaza hazırlık için bi arınmaya ihtiyacım vardı. Evdeki gereksiz bütün eşyaları attım.

ŞÜKRAN: İyi yapmışsın. Benim de evin dekorasyonunu yenilemem lazım.

Ayşen konuyu işe getirir.

AYŞEN: Yeni bir projem var... Üniversite öğrencilerine verilecek burs sayısını beş yüze çıkarmayı planlıyorum Şükrancım.

ŞÜKRAN: Beş yüz fazla değil mi Ayşencim? Nasıl kaynak sağlamayı planlıyorsun?

AYŞEN: Merak etme tatlım onu da düşündüm. Bir modacı arkadaşımın desteğiyle defile düzenleyeceğim. Kıyafetlerin satışıyla elde edilecek gelirle yeterli kaynağı sağlayacağı düşünüyorum.

ŞÜKRAN: Ne kadar doğru düşünmüşsün canım. Senin bu yaratıcı yönüne hayranım.

Ayşen böbürlenir.

AYŞEN: Sağol tatlım. Yardımına ihtiyacım var ama...

ŞÜKRAN: Ne demek, her zaman.

Çaylarını içmeye devam ederler.

27.  SOKAK                                                                                                            DIŞ/GÜN

Ömer, Gönül

Ömer elinde çiçeklerle Zehra’ya olan aşkından sokakta avare bir halde yürürken telefonu çalar. Arayan annesi Gönül’dür.

ÖMER: Annecim…

GÖNÜL SES: Nasılsın oğlum?

ÖMER: Çok iyiyim anne. Hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım o derece.

GÖNÜL SES: Ay ne güzel çok sevindim. Mutlu olduğunu hissettim sanırım arayıp sesini duymak istedim.

ÖMER: Teşekkür ederim annecim. Seni çok seviyorum. Kuşları, böcekleri, ağaçları bana bakan güzel gözleri…

Gönül endişelenir.

GÖNÜL SES: Oğlum bir şeyin yok değil mi? İyisin?

Ömer mırıldanır.

ÖMER: Şantiyede küçük bir kaza atlattım, elime çivi battı. Aşı oldum ama merak etme. Aşık da oldum… Pansuman yaptı bana…

GÖNÜL SES: Oğlum sesin kesiliyor neredesin hemen yanına geleyim.

Ömer annesini sakinleştirir.

ÖMER: Merak etme anneciğim işleri toplayayım uğrarım sana söz.

GÖNÜL: Tamam oğlum bak aklım sende kalıyor sonra.

ÖMER: Seni çok seviyorum anneciğim.

28.   GÖNÜL EV-BAHÇE                                                                                     DIŞ/GÜN

Gönül, Ömer

Gönül bir elinde çapa bir elinde telefon oğluyla konuşuyordur.

GÖNÜL: Bende seni çok seviyorum oğlum. Öpüyorum annecim.

Gönül telefonu kapatır. Kendi kendine,

GÖNÜL: Reiki’yle ilgilenmeye başladı herhalde. Çok pozitifti ne güzel…

Mutlu bir halde temiz havayı içine çeker. Bahçeyi çapalamaya başlar.

29.  ECZANE                                                                                                           İÇ/GÜN

Numan, Ömer

Numan tezgahın başında elindeki aşk iksirine bakar. Kendi kendine,

NUMAN: Çok yakında sen de anlıcaksın Ecesu… Senin beyaz atlı prensin çarpım tablosunu ezberleyemeyen Salih değil, bu genç yaşta aşk iksini bulan Numan. Dahi Numan. 

Ömer elinde çiçekle içeri girer.

NUMAN: Buyrun, Acil Şifa, dertlere deva. Nasıl yardımcı olalım?

ÖMER: Merhaba...

Ömer etrafına bakınır. Zehra’yı göremez. Numan işkillenir.

NUMAN: Soyguna geldiysen yanlış adres dicem ama elinde çiçek var. Yeni bi yöntem mi?

Ömer bir an kalır. Tebessüm eder. Etrafına bakınırken,

ÖMER: Adını sormayı unuttum…

NUMAN: Aptallık için ilacımız yok, çalışınca kendi kendine geçiyor diyorlar.

ÖMER: Sabah burada biri vardı.

NUMAN: Zehra Abla mı?

Ömer etkilenir.

ÖMER: Adı Zehra mı, ne güzel bir isim...

Numan Ömer’e sinir olur.

NUMAN: Kendisi şu an yok ben yardımcı olayım.

ÖMER: Aceleyle ona teşekkür etmeyi unutmuşum bu çiçekleri kendisine vermek istiyorum.

Numan Ömer’in yanına gelir ve çiçekleri tutar, ikisi çekiştirirler.

NUMAN: Ben veririm.

ÖMER: Yok ben vericem. Görmem lazım.

İkisi çekiştirirken Numan’ın elindeki şişe açılır ve Ömer’in üstüne dökülür.

ÖMER: Cık cık…Yine bir şey döküldü.

NUMAN: Tüh, iksir boşa gitti!

ÖMER: Asit falan değildir inşallah.

NUMAN: Asit değil iksir. Neyse.

Numan Ömer’in dalgınlığından yararlanıp çiçekleri alır.

NUMAN: Ben Zehra Abla’ya söylerim. İyi günler.

ÖMER: İyi günler.

Ömer şaşırır ve dışarı çıkar. Numan o giderken arkasından bakar, söylenir.

NUMAN: Nerden çıktı bu şimdi? Tipe bak utanmadan yakışıklı olmuş bir de!

30.  FATOŞ KAFE ÖNÜ                                                                                      DIŞ/GÜN

Zehra, Ömer

Ömer kafenin önünden geçerken Zehra’yı görür. Zehra dalgın bir halde sandviç yerken Ömer’i görünce boğazına bir şey takılır. Ömer onu görünce hemen içeri koşar. 

31.  FATOŞ KAFE                                                                                                  İÇ/GÜN

Zehra, Ömer, Fatoş

Zehra boğazına takılan şey nedeniyle nefessiz kalır. Ömer panikle yanına gelir. Zehra’ya yardım eder. Sırtına vurur, ters çevirir ikilinin komik hallerini görürüz. Sonunda Zehra’nın boğazına takılan çıkar. Yuvarlanan bir çeri domatesi görürüz. Zehra ile Ömer soluk soluğa yere çökerler.

ÖMER: İyi misiniz Zehra Hanım?

Zehra başını sallar. Hala şoktadır.

ZEHRA: Hayatımı kurtardınız…

ÖMER: Siz de benimkini kurtarmıştınız.

ZEHRA: Çok teşekkür ederim.

Ömer elini uzatır.

ÖMER: Rica ederim. Ömer ben. Eczanede o telaşla isimlerimizi sormayı unuttuk.

ZEHRA: Memnun oldum Ömer Bey ben de Zehra.

ÖMER:  Çok güzel bir isminiz var Zehra Hanım.

Zehra ne diyeceğini bilemez. Gözlerini kaçırır.

ZEHRA: Teşekkürler.

İkili arasındaki çekimi Fatoş’un gelişi bozar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Fatoş içeriden elinde yeni yaptığı kurabiyelerle gelir.

FATOŞ: Çikolatalı kurabiyeler hazırrrr.

Fatoş ikiliyi yerde görünce şaşırır.

32.  FATOŞ KAFE                                                                                                  İÇ/GÜN

Zehra, Fatoş, Ömer, Şefik

Bir önceki sahneden geçişle Ömer, Zehra ve Fatoş üçlüsünü görürüz. Ömer Fatoş’un yeni yaptığı çikolatalı kurabiyeyi yerken dişine takılmıştır. Zehra ile Fatoş onu çıkarmaya çalışıyordur. Zehra kibar olmaya çalışır.

FATOŞ: Cık öyle olmaz birden çekmen lazım.

Fatoş çekmeye çalışırken Ömer’in canı acır.

ZEHRA: Fatoş napıyorsun? Ömer Bey’in dişini sökeceksin. Çekil sen.

Fatoş çekilir. Zehra kurabiyeyi ince bir hamle ile dişinden çıkarır.

ZEHRA: Hıh.

Ömer hayran hayran Zehra’ya bakıyordur.

ZEHRA: Ay kusura bakmayın sizi de böyle zor durumda bıraktık.

Fatoş kendi kendine konuşur gibi,

FATOŞ: Keşke buzluktan çıkan çikolataları bekletseydim.

Zehra Fatoş’a ters bir bakış atar. Fatoş usulca kurabiye tabağını alıp kaçarcasına içeri gider. Ömer Zehra’nın ellerine bakar.

ÖMER: Ne kadar nazik elleriniz var.

Zehra utanır. Ellerini saklar.

ZEHRA: Teşekkür ederim.

Konuyu değiştirir. Konuşurken inşaat sesi gelir.

ZEHRA: Bugün başınıza gelmeyen kalmadı bir kurşun döktürün isterseniz.

ÖMER: Efendim duymadım.

İnşaat sesi gelir.

ZEHRA: Ben ne zaman konuşsam şu lanet ses geliyor.

ÖMER: Dudaklarınızı okumaya başlıyorum.

Ömer Zehra’ya derin derin bakar, Zehra utanır. İkisi sakince otururlar. İnşaat gürültüsünü duyarlar.

ÖMER: Size olan borcumu sormayı unuttum eczanede.

ZEHRA: Önemli değil, lafı mı olur.

ÖMER: O zaman bir yerde kahve içelim.

Zehra kahveyi gösterir.

ZEHRA: İçiyoruz işte... Siz buralarda mı çalışıyorsunuz?

ÖMER: Benim ofisim karşıda buraya tesadüfen geldim.

O esnada şantiye şefi Şefik sokakta görünür. Telefonla bir yeri arar. Ömer’in telefonu çalar meşgule verir. Ömer Şefik’i görünce kafasını çevirir ancak Şefik onu görmüştür. Kafenin kapısını açan Şefik, Ömer’i inşaata çağırır.

 

ŞEFİK: Ömer Bey burada mısınız? İnşaatta size ihtiyacımız var.

Zehra şaşırır Ömer sesini çıkarmaz. İnşaattan gürültü gelir.

ÖMER: Geliyorum tamam...

ZEHRA: Yakınlarda çalışıyormuşsunuz aslında...

Ömer ayağa kalkar, ciddileşir, ceketini düzeltir. Elini uzatır.

ÖMER: Zehra Hanım çok memnun oldum.

ŞEFİK: Ömer Bey taş konusunda bir yeni bir gelişme oldu…

Ömer Şefik’in sözünü keser.

ÖMER: Tamam Şefik Bey siz gidin ben geliyorum.

Şefik dışarı çıkar. Ömer ile Zehra’nın birbirlerine bakışlarından keseriz.




ESER SAHİBİ EVRİM TANIŞ İZİNSİZ KULLANILAMAZ. TELİF ÖDENMESİ GEREKİR.

Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...