Ana içeriğe atla

OKJA


OKJA; sevimli bir domuzcuk:)
MİJA; domuzcuk dostu:)
Lucy Mirando babasının şirketinde ikizini de alt ederek CEO olmuştur. Bu başarısını ayakta tutmak için 10 senelik bir proje üretir. Laboratuvarda üretilen domuzcuklar dünyada 25 farklı yere gönderilirler. Amaç domuzların bakımını üstlenen çiftçilerin hangilerinin daha iyi bakımını sağlayacağını öğrenmektir. Arada kontrole gelen görevliler domuzun kesime uygun olup olmadığını kontrol ederler.
Okja da Kore dağlarında genç Mija ile birlikte büyümüştür. Dedesi ile yaşayan Mija anne ve babasını kaybetmiştir. Tek arkadaşı Okja'dır. Dedesinden onu satın almasını ister. Bu mümkün olmadığı için dedesi Mirando'nun şirketinden aldığı parayla ona altın bir domuz almıştır. Okja'yı almaya gelen ekipten torununu uzaklaştırsa da Mija gerçeği öğrenir. Okja Amerika'ya götürülmektedir. En yakın arkadaşını kaybetmeyi göze alamaz ve Seul'e doğru yola çıkar.
Okja bir kamyona zorla bindirilir ve yolculuğa çıkar. Mija da peşindedir kilometrelerce koşar. İşler karışır. Başka bir kamyondaki siyah maskeli adamlar Okja'yı kaçırmak istemektedirler. Mija neye uğradığını şaşırır. Ve arkadaşıyla bir yeraltı alışveriş merkezine girer. Okje ve Mija orayı biraz dağıtırlar. Siyah maskeli adamlar kızı ikna ederler. Çünkü onlar tutsak hayvanları özgür bırakan aktivist bir gruptur. 
Aktivistler bir plan yaparlar. Okja'ya gizli kamera takacaklardır. Mirando'nun şirketinde olanları böylece açığa çıkaracaklardır. Mija bunu kabul etmez. Ancak  çevirme konusunda bir oyun oynanır. Koreli aktivist planı kabul ettiğini söyler. Okja Amerika'ya gönderilir.
Şirketin adı böyle bir olayla lekelenmesin diye kendini düşünen Lucy de plan yapar. Mija Amerika'ya getirilecektir ve Okja ile buluşması halka izletilecektir. Sonra Okja diğer domuzlar gibi sosis olacaktır. 
Mija arkadaşını alıp geri getirmek için hazırdır. Ne yazık ki Okjo çılgın bir doktorun eline düşer. Görünürde hayvan dostu olan adam aslında onlarla oynayan bir psikopattır. Önce Okjo'yu zorla çiftleştirir ve sonra vücudunun bazı yerlerinden et alıp onları gurmelere ikram eder. Aktivistler bunu kaydederler. Tüm domuzların serbest kalacağını düşünerek Okjo'nun halka tanıtılacağı gün için çalışmaya devam ederler.
Aktivistlerin planı pek işe yaramasa da Mija pes etmez. Okjo ile onu ayıramayacaklardır. Kesimhaneye gider. Gördüklerine inanamaz ve Okjo'yu dedesinin altın domuzcuğunu vererek Lucy'nin diğer psikopat kardeşinden satın alır. Tabi eve yalnız dönmezler. Toplama kampını andıran bir domuz çiftliğinden bir de yavru kurtarırlar.
Çok güzel bir dostluk öyküsü... Aynı zamanda günümüz dünyasının acımasız yüzünü de anlatıyor. Bu filmi izledikten sonra hala domuz yiyen var mı merak ediyorum.))
Allah herkese böyle arkadaşlıklar nasip etsin!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...