Ana içeriğe atla

Spectre-Sam Mendes


Daniel Craig ile çekilen son James Bond serisi Spectre 007 vizyona girdi. Sam Mendes'in yönettiği filmin senaryosu John Logan tarafından yazılmış.
M, Bond'a gizli bir mesaj göndermiştir. "Eğer ben ölürsem sorumlusu ..." Bond o kişiyi bulması için harekete geçer. Ancak bunu istihbarattan saklaması gerekmektedir. Mexico City'de başlayan av Roma'da devam eder. Bond burada kocasını öldürüp dul bıraktığı Lucia ile tanışır ve onun hayatını kurtarır. Ve kadından gece toplanacak bir örgütün yerini öğrenir. Aston Martin arabasına atlar ve oraya gider. Lucia'nın dediği gibi "Orada merhamet yoktur" ancak James'in orada olduğunu bilen örgütün başkanı onu selamlayınca Aston Martin ile Roma sokaklarının tozu atılır. Heyecanlı kovalamaca aracın nehre gömülmesiyle son bulur. James ise Spectre örgütünü bulmuştur ancak parçaları birleştirmesi gerekmektedir.
Eski düşmanı Mr. White'ı bulur ve bazı bilgileri öğrenmek ister. Mr. White ise ondan kızını korumasını isteyip intihar eder. Aksi taktirde James onu öldürecektir. Nihayetinde Mr. White'ın kızı Madeleine bulunur ve aralarında aşk başlar. Asi güzel Madeleine ajan Bond'a direnince kötü adamlar tarafından kaçırılır. Karlar altındaki kovalamaca başarıyla sonuçlanır. İş kızı ikna etmeye kalmıştır.
Sorunun kaynağına inen James Bond bir aile bağıyla karşılaşır. Ve neden ona karşı savaşıldığını anlar. Bir yandan da istihbarattaki iş arkadaşları değişecek olan sisteme karşı birlik olmuşlardır. Onun da bu intikamla bağlantısı olduğu ortaya çıkar. Bond kararlılıkla bu işi sonlandırmaya hazırdır. Emekli olmadan önce!
Farklı ülkelerde çekilen sahneler izlenmeye değer. Filmdeki aksiyon bir an olsun izleyiciyi koltuğunda rahat bırakmıyor. En sevdiğim oyunculardan olan Christoph Waltz ise her ne kadar kötü adamı canlandırsa da yine harikalar yaratıyor. Yeni Bond kızı da oldukça güzel. Daniel Craig ise "Bu benim son işim" tadında takılıyor. İzlemek isteyenler için iyi seyirler.))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...