22 Nisan 2015 Çarşamba

Le Meraviglie-Alice Rohrwacher


Gelsomina, İtalya-Toscana bölgesinde ailesiyle yaşayan 14 yaşında bir genç kızdır. Üç kız kardeşi oynarken o en büyükleri olduğu için çiftçilik yapan babasıyla birlikte çalışır. Hem sessiz ve içine kapanık olması hem de tez canlılığı yüzünden tüm işler onun üstüne kalır. Arıcılık alanında uzmanlaşan aile ürünlerini pazarlarda satarlar. Gelsomina'nın babası annesini köyde yaşayıp tarım yaparak geçimlerini sağlamaları için ikna etmiştir. Zaman zaman bıçak kemiğe dayansa da babasının en büyük destekçisi Gelsomina'dır. 
Arıları çiçeklere götürdükleri bir gün dönüşte denize giderler. Tesadüfen orada bir yarışma için tanıtım çekimi vardır. Kırsalda çalışan çiftçiler, balıkçılar ve avcıların yarışacağı bu programda birinci gelene büyük ödül vardır. Gelsomina da ürettikleri bal ile yarışmayı kazanabileceklerini ve ürünlerine daha kolay satabileceklerini düşünür. Sert görünümlü babasını ikna etmesi zor olacaktır.
Kızının evden kaçma ihtimalini düşünerek endişeye kapılan baba, onu kaybetmemek için küçükken istediği deveyi ona alır. Gelsomina'nın tavrı Martin ile değişir. Almanya'da işlediği bazı suçlar yüzünden bir ailenin yanında ıslah edilmesi gereken Martin, Gelsomina'nın ailesinin yanına gelir. Babası için tek ikna edici sebep maddi yardımdır. Ve yarın bir gün Gelsomina onu bırakıp giderse işi öğretecek erkek bir çocuğa ihtiyacı vardır. Aralarına katılan Martin hiç konuşmaz ve ona dokunulmasından hoşlanmaz. İşi öğrenme ve yardım etme konusunda da biraz ağırdan almaktadır. Onun gelişiyle Gelsomina kendini yalnız hissetmemeye başlar. Konuşmadığı ve birlikte bir şey paylaşmadığı bu çocuk onun tekrar ailesine tutunmasını sağlar.
Martin'i getiren danışmanlar ailenin reisini sorunca herkes Gelsomina'yı gösterir. Onur duyan kız, kendi karar vererek ailesini habersizce Harikalar Diyarı yarışmasına kaydeder. İlk etapta babası sinirlense de herkes yarışmaya katılır. Monica Bellucci program sunucusu Milly'yi oynar ve örülmüş beyaz saçları kızlar için göz alıcıdır. İlk kez televizyona çıkmanın verdiği heyecanla babanın dili tutulur. Gelsomina ise Martin ile ağzından arı çıkardığı bir gösteri sergilerler. Kazanacaklarına inandıkları yarışmayı kaybederler. Martin ise gecenin sonunda ona dokunan anneye tepki olarak adada ortadan kaybolur. Tüm aile çocuğu arar ancak bulamaz. Gelsomina doğru zamanda doğru bir hamle yaparak Martin'i eve geri getirir. Ailenin reisi olduğunu böylece ispatlar.
Son derece gerçekçi olan bir film "Mucizeler". Gelsomina'nın ergenlik döneminde ailesiyle olan ilişkisine şahit oluyoruz. Filmin sonundaki boş evde ise hala onların anıları canlanmakta. Adeta Gelsomina ve ailesi o kırsaldaki eski ev ile özdeşleşiyor. İyi seyirler:)



20 Nisan 2015 Pazartesi

EISENSTEIN MEKSIKA´DA


Sergey Ayzenştayn'ın sinema çevreleri tarafından en çok tanınan filmi "Potemkin Zırhlısı"dır. 1925 senesinde yapılan sessiz film, yönetmenin ikinci filmidir. Potemkin Zırhlısı Ayaklanması'ndan konusunu alır. Sovyetler Birliği'nin siparişi üzerine hazırlanan filmde, dahi yönetmen Eisenstein tarafından kurgu kuramlarını denenerek bir efsane haline gelmiştir. Sinemada kurgunun hayati bir önem taşıdığı anlaşılmıştır. Tüm sinema öğrencileri derslerde muhakkak izlemiş, üstüne sınavlarda sorulan soruları yanıtlamıştır:) Nerede uzun uzadıya merdivenler görülse Potemkin Zırhlısı filmi de akla gelmektedir.
Film çekmeye devam eden yönetmen, "Yaşasın Meksika" isminde dört bölümlük bir film çekmek üzere 1932 senesinde Meksika'ya gider. Hiçbir zaman tamamlayamayacağı filmin destekçisi Upton Sinclair'dir. Eisenstein Rusya'dan çok farklı olan Meksika'da cinsel kimliğini keşfeder ve doya doya yaşamaya başlar.
"Eisesntein Meksika'da" filminde yönetmenin gerçek görüntüleri, Holywood'da bulunduğu zamanlar ve beraber çalıştığı ünlülerin fotoğrafları filmde kullanılmıştır. Deli dolu yönetmen Rusya gibi fakir bir ülkeden çıkıp iliklerine kadar ısındığı sıcak bir ülkede yaşadığını hissetmeye başlar. Yabancı bir ülkede olmanın tehlikelerinden uzak kalmaya çalışsa da filme konsantre olamaması ve tercümanına aşık olması yüzünden sıkıntılı zamanlar da geçirir.
Senarist ve yönetmen Peter Greenaway, cesurca bir işe imza atmış. "Eisenstein Meksika'da" filmi yönetmen Sergey'in bilinmeyen bir tarafına ışık tutuyor. Ayrıca yönetmenin iç dünyasındaki iniş çıkışları da beyazperdeye yansıtmaya çalışması bir alkışı hak ediyor. 
Festival harici filmi bulup izleyenlere iyi seyirler:))

17 Nisan 2015 Cuma

Onedio'nun da editöre ihtiyacı var!


THE DUKE OF BURGUNDY


Zengin bir kadın olan Cynthia, kendi çapında yaptığı kelebek araştırmalarıyla tanınır. Zaman zaman kütüphaneye gider ve konferanslar verir. Kelebek koleksiyonu onun için önemlidir, bir başka önemli olan şey ise sevdiği insanı mutlu etmektir. Cynthia'nın yaşadığı sıradan bir aşk hikayesi değildir. Sevgilisi Evelyn ile itaat üstüne kurulu bir ilişkileri vardır. 
Evelyn hizmetçi pozisyonundadır ve ona sert davranılmasını, emir verilmesini ve görevini yerine getirmediğinde ise cezalandırılmasını istemektedir. Önceleri Cynthia'nın tavrı itaat bekler gibi görünse de bunu sadece Evelyn istedi diye yapmaktadır. Ve yavaş yavaş bu durumdan yorulmaya başlar.
Evelyn daha farklı cezalar talep eder ve Cynthia'nın ona karşı inandırıcı bir biçimde daha sert olmasını bekler. Kendini zorlamaya başlayan kadından daha büyük bir yatağı ve fantezi dünyasının kapılarını açacak sevgili hapsetme sandığını kullanmasını ister. Yatak yapımı uzun süreceği için Evelyn evdeki büyük sandığı yatak odasına getirir. Kocaman sandığı taşırken Cynthia belini incitir.Ve eskisi gibi çabuk iyileşemeyeceğini düşünerek yaşlandığını hisseder. Evelyn ise onun belini zevkle ovar, ancak üstünde pijamalar olduğunda pek çekici gelmez. Yatakta belini ovarken partnerinin üstünde iç gıcıklayıcı iç çamaşırları olmalıdır. Aksi taktirde içinden yardım etmek gelmemektedir.
Geceleri Cynthia, Evelyn'i sandığa kapatır ve onun istediği yürüme seslerini çıkarır. Zaman zaman uykuya dalıp horlar. Evelyn sihirli kelimeyi söyleyince onu sandıktan çıkarır. Bir gece gördüğü kabusta sandığı açınca bir iskelet ile karşılaşır. Belki de kozasında çürümüş bir kelebeği temsil etmektedir. 
Zavallı Cynthia itaat ettiren konumundan itaat edene sürüklenir. İç çamaşırlarını yıkama görevini Evelyn'e verir. Her zamanki fantezi oyunu gereği Evelyn bir tane külotu yıkamayı unutmuştur, bunun için de banyoda cezalandırılır. Son zamanlarda bu oyunda ağlayarak yorulduğunu belirten Cynthia'ya sevgilisi onu çok sevdiğini söyler ve sandığı depoya geri kaldırırlar. İkisi biraz kısır olan itaat oyunlarından kurtularak normal bir ilişki denemeye karar verirler. Evelyn değişmeye söz verir.
Gotik bir atmosferde geçen film metaforlarıyla da ilgi çekici. Kimi zaman Cynthia'nın kimi zaman da Evelyn'in gözünden anlatılan film, iki lezbiyenin itaat fantezisini denemesini anlatan bir melodram.
İyi seyirler:)


15 Nisan 2015 Çarşamba

Two Mothers-Anne Fontaine


Lil ve Roz çocukluktan beri yakın arkadaştırlar. İkisi de evlenir ve birer erkek çocuk sahibi olurlar. Lil'in eşinin ölümünden sonra Roz ona destek olur ve dört kişilik bir aile gibi yaşarlar. Roz'un kocası biraz dışarıda kalır, Sidney'de bir okuldan iş teklifi alınca ailesiyle oraya taşınmak ister. Önce Roz bu duruma pek karşı çıkmasa da yaşadığı farklı şeyler yüzünden oradan taşınmak istemez.
İki kadın çocuklarının büyüdüğünü görmüşler ve her şeyi paylaşmışlardır. İş o kadar ileri gider ki kendi çocuklarını da paylaşırlar. Roz Lil'in oğlu Tom ile alkollü olduğu bir gece birlikte olur ve çok farklı hisseder. Bunu fark eden Roz'un oğlu Ian ise onlara inat Lil'in evine gider ve yatağına girer. Ne yaşadıklarına anlam veremeyen iki orta yaşlı kadın bir anda mutluluğu yakalamışlardır. Ve ilişki durumu ne kadar ters olsa da bunu sonlandırmak istemezler.
Roz kocasından boşanır, Lil ise ondan hoşlanan yaşıtı bir adamı başından savar. Diğer erkeklere göre ikisi lezbiyendir. Oysa Roz ve Lil genç sevgilinin tadını çıkarmaktadır. Roz'a göre bu uzun sürmeyecektir çünkü oğlu tiyatroda bir kızla yakınlaşır. Hem arkadaşının üzülmesini istemez hem de "onlar bir gün bizden sıkılacaklar" düşüncesinin ne kadar doğru olduğunu anlar. İlişkilerini sonlandırma kararı alır. Atladığı en önemli şey Tom'un ona kör kütük aşık olduğudur. Ayrılık acısını atlatamayan çocuk aşırı dalgalı bir günde sörf yaparken kaza geçirir. Ona bu sıkıntılı günlerinde destek olan tek kadın ise Hannah'tır. Ian ise tiyatrodan Mary ile evlenmiştir. 
İki kadının iki sene dolu dizgin süren ilişkisi bitmiştir. Oğulları mutlu aile kurmuş ve birer de çocuk sahibi olmuşlardır. Ancak Lil ve Ian'ın diğerlerinden gizlediği bir şey vardır. İkisi hala gizli gizli görüşmeye devam etmektedir. Bunu öğrenen Tom çok sinirlenir ve eteğindeki taşları herkesin ortasında döker.
Eşleriyle ilişkileri koparan çocuklar eski olgun aşklarına geri dönerler. Kısır döngülerinde herkes çok mutludur. 



14 Nisan 2015 Salı

The Little Death-Josh Lawson


Film Festivali'ne bilet alırken ikinci tercihim olan "Küçük Ölüm"e anca yer bulabilmiştim. İlk tercihim "Bodrumda"nın biletleri ise hemen tükenmişti. Genellikle ilk seçtiklerim biraz gaflet ve festival filmi sevmeyen insanların sıkıcı bulabileceği türdendir, ikinci tercihler ise daha soft ve kolay izlenebilir olurlar.
Şansıma "Küçük Ölüm" gayet eğlenceli işlenmiş bir film çıktı. 5 çiftin aşk-seks mevzularını kurcalıyor. Fetiş, kader ve tabuları da sorgulayan filmde 95 dakikanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Uzun zamandır sevgili olan bir çiftin seks yaşamı sıradanlaşır ve kadın bir fantezisini erkeğe söyler. Tecavüze uğramak istemektedir. Adam önce anlamaz ve ılımlı yaklaşmaya çalışır. Kadının ısrarı sonucunda karar verir. O eve girerken hırsız gibi arkadan yaklaşır ve tam tecavüz edecekken büyü bozulur. Kadın onun sevgilisi olduğunu kokusundan anlamıştır. Adam yıkılsa da pes etmez daha inandırıcı bir tecavüz planlar. Sonu hastanede bitecek bir macera:))
Yıllardır evli olan bir çift ise çocuk yapmaya çalışmaktadır. Komik yöntemler denemekten kadının cinsel arzusu yok olur ve orgazm olamamaktadır. Bir anda adamın babası ölür ve o ağlarken kocasını çekici bulur. Sevişmeye başlarlar, günden güne mutlu olan kadın kocasını ağlatmak için elinden geleni ardına koymaz.)))
İki çocuklu bir ailenin seks yaşamı, kadının sinirli olması yüzünden bitmek üzeredir. Geceleri karısını izleme takıntısı olan adam ise gündüzleri ofiste uyumaktadır. İşini kaybetmeyi göze alarak karısını geceleri sever. Patronunun ona verdiği uyku ilacını gizlice eşine içirerek tüm akşam uyumasını sağlar. Ona güzel kıyafetler ve makyaj malzemeleri alır. Aldatıldığını düşünen kadına ise durumu pek açıklayamaz. Kendini sokakta bulur.
Kapı kapı dolaşıp seks suçlusu olduğunu komşularına bildiren bir adam ise onun için hazin sonun yaklaştığını anlayamaz. Call centerda çalışan kızın ise o gece ilginç bir deneyimi olacaktır.
Hem senaryosunu yazıp hem filmin yönetmenliğini yapan Josh Lawson'ın olaylara bakış açısı oldukça objektif ve komik:)) "Küçük Ölüm"İzlenmeye değer bir film.

10 Nisan 2015 Cuma

Wild-Jean-Marc Vallee


Cherly çok sevdiği annesini  kaybettikten sonra hayatını bir çıkmaza sokar. Kocasını aldatmaya ve uyuşturucu kullanmaya başlar. Hatta kimden olduğunu bile bilmediği bir çocuğu karnında taşımaktadır. Arkadaşları ve terapisti yardımcı olmaya çalışsa da Cherly buna izin vermez. Ancak tek başına bu işin içinden çıkabileceğini fark eder.
Her şeye sıfırdan başlamak için sırtına çantasını alır ve yollara düşer. Amacı uzun bir yürüyüş yolu olan Pasifik Crest'i aşmaktır. Bu tehlikeli ve zorlu yolculuğu istediği zaman bitirecektir. İlk günler zorlansa da Cheryl her gün hayata biraz daha bağlanır ve geçmişini hatırlar. Annesi ve kardeşiyle geçirdiği zorlu ama eğlenceli hayatı, eşiyle yaşadığı evliliği ve onu nasıl mahvettiğini gördükçe kendini tanır ve yolculuğa devam etmek için güç kazanır.
Ateş yakamadığı için yediği soğuk lapalar, susuzluktan arıtıp içtiği pis sular ve ayaklarını yara yapan bir numara küçük botlar. Cherly her ne kadar kendine küfretse de aksilikleri orada bırakıp bir sonraki adımını planlamaya başlar. Bir nevi kendini çekip çevirmeyi öğrenir.
Kendini yok etmenin eşiğinden bir yolculuk sayesinde dönen Cherly, beş parasız olarak hayata yeniden başlamaya hazırdır. Gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanan "Yaban" gerek görüntüleriyle gerekse konusuyla görülmeye değer bir film. İyi seyirler.


9 Nisan 2015 Perşembe

A Girl Who Walks Home Alone At Night


Ana Lily Amirpour hem yazıp hem yönettiği film, ilk olarak ülkemizde 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nde gösterilmişti. Holywood'da yaşayan bir arkadaşım filmin galasına gittikten sonra sosyal medya üzerindeki paylaşımı dikkatimi çekmişti. Ona göre film mükemmeldi. Ve hemen izlemeye karar verdim.
Sokağa yalnız çıktığında dikkat çeken ve erkekler tarafından tacize uğrayan kadın, kendini korumak için ne yapabilir? Keşke en sıkıştığımız anlarda vampir olabilsek, hem canımızı sıkanı yok etmiş oluruz hem de kendimizi koruruz. Maalesef bu mümkün olmuyor hele İran gibi bir ülkede kadının her adımı olay olurken.
İran'ın ilk vampir/western filmi olarak tanıtılan "Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız", Bad City adlı şehirde geçiyor. Genç ve güzel bir vampir kız geceleri tenha sokaklarda dolaşarak 'iyi olmayan' erkekleri avlar. Bu bir bakıma tehlikeyi ortadan kaldırmadır. Arash ise babasının uyuşturucu bağımlılığıyla ne yapacağını bilmeyen yakışıklı bir serseridir. Bahçıvan olarak çalıştığı evin kızının odasına girdiğinde onunla yalnız kalmayacak kadar da ahlaklıdır. 
Drakula kostümüyle gittiği bir partide kafası güzel olan Arash, oradan çıktıktan sonra Bad City'nin tenha sokağında bir ışığa bakarken vampir kız ile karşılaşır. Tam katil-kurban olacakken birbirlerine aşık olurlar. Bir elmanın iki yarısı artık bir araya gelmiştir.
Siyah beyaz olan film farklı bir atmosfer ile izleyiciyi içine alıyor. Vampir kızın sokaklarda kaykay ile özgürlüğe doğru uçuşu, evde dinlediği müziğin büyüsüne kapılıp dans etmesi görülmeye değer sahnelerden. Son zamanlarda yapılmış en iyi filmlerden biri olan "Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız" gerek farklı tarzıyla gerekse çekimleriyle beyaz perdede başarıya ulaşıyor.
Yönetmenin bir sonraki filmini hevesle bekliyoruz:)))

7 Nisan 2015 Salı

Aurora-Rodrigo Sepúlveda


Yazan ve yöneten; Rodrigo Sepúlveda. Film; 2014 Santiago En İyi Film Ödülü almış
Sofia bir ilkokul öğretmenidir. Yıllardır evli olduğu kocasıyla tek eksiği bir çocuktur. Evlat edinmek için sürekli başvursalar da iki kez reddedilmişlerdir ve umutları tükenmek üzeredir. Okulda bir gazete haberi gören Sofia'nın hayatı değişir. Çöpte ölü bir bebek bulunmuştur ve ailesi ortada yoktur. Yasalara göre bebeğe ne isim verilir ne de gömülür. Sofia, bebeği evlat edinmeyi ve onu gömmeyi kafasına koyar. Çünkü ona kimse sahip çıkmazsa bebek yakılacaktır.
Savcının ve Adli Tıbbın kapısını aşındırır, dava sürecini başlatır. Önce çevresindekiler onun bu davranışını normal görmese de tek destekçisi onu seven kocasıdır. Aurora ismini verdiği bebeğin cenazesini alır ve tüm dostlarıyla onu gömmeye gider. Hiç çocuğu olmamasına rağmen ölü bir bebeğin annesi olmak Sofia'yı iyi hissettirir.
Gerçek bir olaya dayanan Aurora filminin sonunda da yazdığı gibi çift daha sonra da ölü bebekleri evlat edinip gömmüşlerdir. En sevdiği sahne ise Sofia'nın elinde "Bebek Atmayınız!" yazan kağıtları çöp kutularının üstüne asmasıdır.

Sihirli Kız-Magical Girl


Carlos Vermut, "Sihirli Kız"ın hem senaryosunu yazmış hem de yönetmenliğini yapmış. Filmin şimdilik iki ödülü var: 2015 Goya Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu - 2014 San Sebastian En İyi Film, En İyi Yönetmen.
Bir baba, ölmek üzere olan lösemi hastası kızının son dileğini yerine getirmek istemektedir. Ancak işsiz ve parasızdır, oysa kızının tek dileği babasının yanında olmasıdır. Yukiko takma adlı 12 yaşındaki sevimli kız, Japon çizgi filmindeki bir kızın elbisesini beğenir. Özel tasarım olan bu kıyafet çok pahalıdır. Baba ne yapacağını bilemez ve gündüz önünden geçtiği bir kuyumcuyu gece soymaya karar verir. Tam işe başlayacakken üst kattan üstüne kusan kadın sayesinde hırsız olmaktan kurtulur. Ancak ikisinin de hayatı bu noktadan sonra değişecektir.
Psikiyatrist zengin kocasının parasını yiyerek evde oturan ve ruh sağlığı yerinde olmayan bir kadın. Eşinin verdiği ilaçları zorla içen ve eve gelen misafirin yeni doğmuş bebeğini camdan atmayı düşünen Barbara terk edilince intihar etmeye karar verir. Bir kutu hapı zorla içerken midesi bulanır ve camdan aşağı kusar. Bu esnada hırsızlık yapmaya çalışan adamla yolu kesişir. Kıyafetlerini yıkamak için onu evine götürür ve sevgi beklediği adamla birlikte olur. Hem de kocasının evi terk ettiği ilk gece.
Ertesi gün eve geri dönen eşi ona güvenmeye kararlıdır. Barbara her şeye yeniden başlayacakken gelen tehdit telefonu ile şoke olur. Bir gece önce olanları telefonuna kaydeden adam onu kocasına söylemekle tehdit eder ve para ister. Kocasına duyurmadan bu işi halledebilmenin yolunu bulan Barbara eski patronuna gider. Evlenmeden önce eskortluk yaptığını anlarız. Özel bir hizmetle şantaj parasını çıkaracaktır. Zengin bir malikaneye gider, tekerlekli sandalyedeki adam ona biraz hayat dersi verir ve özel odaya girmesini söyler. "Grinin Elli Tonu"nu akla getiren bu sahnede kadın sıkıştığı anda sihirli kelime olan "Teneke"yi söyleyecektir. O zaman sado-mazo ilişki duracaktır. Gözü siyah kertenkeleli odaya takılır.
Kütüphanedeki İspanyol Anayasası kitabının içine konan para ile hasta kızın istediği elbise alınmıştır ancak tek eksik sihirli sopadır. Baba yine kolları sıvar ve şantaja devam eder. Bu noktadan sonra ok yaydan çıkar. Barbara 20 bin euroyu bulabilmek için Siyah kertenkeleli odaya girer ve çıktığında son 10 yılını hapishanede geçirmiş bir matematik öğretmeninin kapısına gider. Fiziksel olarak ağır bir işkence görmüştür.
Ve kaçınılmaz şiddet dolu son bu işe bulaşan ya da bulaşmayanları beklemektedir.





2 Nisan 2015 Perşembe

Alexandria Bizimdir!-The Walking Dead


Walkerlardan korunmak, karnını doyurmak, arkadaşını korumak, kötülerden kaçmak, güvenli yer bulmak, umudu kaybetmemek... 
4. sezon Terminus'da sıkışıp kalan The Walking Dead ekibi Carol sayesinde kurtuluyor. 
Rick ve ekibi 5. sezon da bir arada kalabilmek için mücadele ediyor. Bu sezon hayatta kalan insanlardan çok çekiyorlar. Terminus'daki et yiyen psikopatlardan kaçsalar da onlar peşlerini bırakmıyor hatta Bob'un birazını yiyorlar. Maalesef Bob ölüyor ve Sasha sevgilisini kaybediyor.
Darly ile takılıp aniden ortadan kaybolan Beth bir hastanede ortaya çıkıyor. Güç ve iktidar savaşı olan yerden kurtulmak isterken onlara borçlu olduğu için bir yere kıpırdayamıyor. Noah'ı kendine arkadaş ediniyor ve kaçma girişiminde bulunuyorlar. Ne yazık ki Beth yakalanıyor, Noah ise özgür kalıyor. Darly ile Carol bir plan yapıp Beth'i kurtarmaya karar veriyorlar. Bir takım rehine alışverişinden sonra Beth tam eski dostlarına kavuşacakken hastane yönetimini elinde tutmaya çalışan polise makasını saplıyor ve sonu ölüm oluyor.
Beth'i öldü bilen kardeşi Maggie onun yaşadığını öğrenince seviniyor ve bulunduğu hastaneye gittiğinde ise Darly'nin kucağında ölmüş kardeşini görüyor. Neyse ki tutunacak tek dalı var o da Glenn.
Kilisedeki Gabriel'de bir bit yeniği var diye düşünen izleyici yanılmıyor. İtiraf saati geldiğinde tüm cemaati dışarıda bırakıp konserveleri bir bir götürdüğünü anlatıyor. Rahip aslında bir günahkarmış!
Judith için yaşama tutunan Tyreese ölümle yaşam arasında gidip gelirken Noah yüzünden ısırılıyor. Bana göre Noah istemeden çok canlar yaktı sonunda kendi de öldü ama olan ekiptekilere oldu. Yine de kimse insanlığını kaybetmedi.
Eugene ise bir doktor değilmiş, yani zombilerden dünyayı kurtaramayacakmış. Yolculuğa çıkan ekibin başındaki Abraham bunu duyunca bir güzel adamı pataklıyor. Ve direniyor. Çünkü ona inanmış ve korumaya almış. Bir bakıma kendi hayatından vazgeçmemesini ona borçlu.
Tyreese'nin ölümü çok şairane oluyor. Ölümünü gördüğü herkes geri gelip ona bir şeyler anlattı. Dayanıp dayanmama arasında sıkışıp kaldı. Kendini teslim ettiğinde ise huzuru buldu. Bu dev gibi vücudu, güzel kalbi olan adamı izleyici çok sevmişti. Tek eksiği biraz daha acımasız ve mücadeleci olmamasıydı. Bakınız Carol.))
Günden güne acımasızlaşan Carol tüm ekibi Terminus'tan kurtarmakla kalmıyor. Yeni gittikleri Alexandria'yı Rick'in ele geçirmesi için fişekliyor. Üstelik teslim ettikleri silahları gizlice çalıyor. Bunu gören minik çocuğu ise bir güzel tehdit ediyor. Carol tam bilinçaltılık işler yapıyor.
Alexandria'ya geliş ayrı bir macera. Onları takip eden Aaron ekibi güzel bir yere götüreceğine ikna etmeye çalışıyor. Ona kimse inanmıyor. Ancak insanların günden güne dirençleri kırılıyor, güvenecek yeni insanlara ihtiyaç duyuyorlar. Kılıcını yanından ayırmayan Michonne bile yelkenleri suya indiriyor. Aaaron'un peşine takılıp sağlam duvarlarla örülü şehre gidiyorlar. Onları kameraya çekip öykülerini anlattırıyorlar. Ve aralarında karar veriyorlar. "Buranın kurallarına uyup görevleri kabul edeceğiz ve sürekli kaçmaktan kurtulacağız". 
Bu sefer de rahat batıyor ki duvardan kaçıp kaçıp dışarı çıkıyorlar.
Küçük Carl bir yaşıtına aşık bile oluyor. Rick de boş durmuyor onu traş eden sarışına gönlünü kaptırıyor.
Ve daha neler neler oluyor.
Temelinde hayatta kalmak için mücadele ederken Alexandria'yı ele geçirmeye karar veriyorlar. Tabii bu planın dışında olanlar da var. Asıl dışarı da wolflar var.
Eski bir dost sezon finalinde karşımıza çıkıyor. Rick'i ilk kurtaran sonrasında tekrar yardım eden Morgan. Bu sefer dövüş sanatında usta olmuş ve ayakta kalabilmeyi başarmış. Darly ile Aaron onu getirdiklerinde cennet Alexandria'da kan akıtılıyor. Ve eski dost Morgan Rick'in gözlerinin içine bakarak sesleniyor. Rick eski Rick mi?
Peki Alexandria kimin olacak?
6. sezon için tonla sorularımız var. Hevesle beklemek yerine biraz dinlenip kafamızı toplasak daha iyi olacak galiba. İyi seyirler yerini iyi beklemelere alıyor.


Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...