Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Water Diviner-Russell Crowe

Russel Crowe'un hem yazıp hem yönettiği, hem de başrolünde oynadığı "The Water Diviner" Türkiye'de erkenden vizyona girdi. Amerika'da ve Avustralya'da Mart ayında vizyona gireceği söyleniyor. Çanakkale Savaşı'nın tarihine denk geleceği için. Ama Russell bir nabız yoklaması yapıyor sanırım.  Anzak çocukları savaşmak için geldiği Gelibolu'da büyük bir bozguna uğradılar. Geliş sebepleri filmde de sorgulanıyor. Ortalama 25 bin anzak şehit oldu. Çanakkale'de şehitliklere gidenler bilirler. Acı dolu mezar taşı yazıları, insanı o savaş anına götürüyor ve gözlerini dolduruyor.  Avustralyalı çiftçi bir adam olan Conner aynı zamanda su kaynaklarını da bulabilmektedir. Yani kuyuları tespit eder ve su çıkarır. Ancak bu gücünü oğullarını korumak için kullanamamıştır. 3 evladını da sorgusuz sualsiz Çanakkale Savaşı'na göndermiştir. Öldü haberleri gelmesine rağmen cenazeleri gelmez. Günden güne kahrolan anneleri de kendini suya bırakıverir. Hayattak...

İnsanları Seyreden Güvercin-Roy Andersson

Roy Andersson'un üçlemesinin son filmi "İnsanları Seyreden Güvercin" Cuma günü vizyona girdi.))  "You The Living" adlı filmini 2007 senesinde Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde izleme fırsatı bulmuştum. Özellikle çiftin eve girince pencereden el salladığı sahne beni kahkahalara boğmuştu. Bir itirafta bulunacağım; film seyretmekten yorulduğum festival günlerinde "Siz Yaşayanlar"ı izlerken uyuyakalmıştım. Uyandığımda ise film kaldığı yerden devam ediyordu. Şaşkınlığım kısa sürdü çünkü altyazı kaydığı için film biraz geri sarılmıştı. Uyumak yanıma kar kalmıştı. Başka Sinema kapsamında izlediğim "İnsanları Seyreden Güvercin" yer yer güldürse de insanı uzun bir sorgulama sürecine sokuyor. Son hızda yaşadığımız bu dünyada bir an durup ağır ağır hareket edenleri izlemek ve onlara özenmek... Eğlence sektöründe çalıştığını söyleyen Sam ve Jonathan,  valizlerindeki şaka ürünlerini satmak için kapı kapı dolaşmaktadır. En çok beğenil...

Komili Reklamı / Çay ve Sempati

Zeki Müren sergisi Yapı Kredi'de:))

Radikal Gazetesi Hala Editör Arıyor!

İnternette tanıştığı kadını annesiyle aldattı diye bir anlatım olmaz Sevgili Radikal. İlkokul mezunlarını 3 kuruşu çalıştırmaktan vazgeç ve kendine okullu  editörler al!!!

Metrobüs, Otobüs, Vapur Derken...

Gün ola harman ola derler... Metrobüs anıları asla bitmez ve orada yaşananlar... Geçen gün otobüs döven adama denk geldim. Bindiğim otobüsü yumrukladı biri, "eyvah herif otobüsü koşturuyor" dedim içimden. Arkada oturan kadınlar "ay manyak adam" dediler. Meğer arabalıymış takıldı peşimize. Biz de kaçtık! Yani gittik son durağa doğru, tek ben kaldım ama gerildim. Ya herif gelir şoför amcayı sıkıştırırsa dedim. Bari yanında durayım engel olurum, bağırırım falan. O değilmiş başka araçmış, indim, evime gittim. Bugün kızın biri mini etek giymiş yanındaki adam sürekli onu kesmiş. Biz kız inerken bağrışmalardan anladık. "Gözleriyle yedi beni" anlamında bir şeyler söledi kız indi araçtan. Adam kendini savunuyordu "bödöoodöbuuu" dedi anlamadık. Bu araçtan da indim. Toplu taşıma  başa bela!

"The Hobbit: The Battle of the Five Armies"

"Yüzüklerin Efendisi"ni her sene koşup heyecanla nasıl izlediysek "Hobbitler" de öyleydi bizim için... Serinin ilk Filmi "Beklenmedik Yolculuk", ikincisi "Smaug'un Çorak Toprakları" ve üçüncüsü "Beş Ordunun Savaşı" kesinlikle görsel bir şölendi. Bilbo ve cüceler kral Thorin'in peşinde eski Erabor Krallığı'nı geri almak için uzun bir yolculuğa çıktılar. Tam 13 ay süren zorlu bir süreçti.... İkinci filmin sonunda Laketown'a sığınan cücelerden bir kısmı Bilbo ile birlikte Thorin'in peşinden gitmişti. Altınlarla dolu kalenin içinde mışıl mışıl uyuyan ejderha Smaug uyandırılmıştır. Şehre doğru gelmek üzere havalanan ejderha tüm Laketown halkını korkutur. Üçüncü filmde ise şehrin üstünde ağzından ateşler saçarak uçmaktadır. Balıkçı Bard, hapsedildiği yerden çıkmak için mücadele eder aynı zamanda çocukları söz konusudur. Ve ejderhayı öldürmesi gerekir. Tauriel ise Kili'ye aşıktır ve bu sebeple Elfler tara...

Radikal Gazetesi Editör Arıyor!

Fakat Müzeyyen Sen Gerçek Misin?

"Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku" filmi Çiğdem Vitrinel'in ikinci uzun metrajı. İlk filmi "Geriye Kalan" ile 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülünü almıştır.  Fragmanı izlediğimde parasız bir yazarın güçlü bir kadına çarpıldığını gördüm. Bu adam artık neler yazar diye içimden geçirdim. Bir arkadaşım ısrarla "gidelim bu kadın aynı ben" dedi ve vizyona girdiği ilk gün gitmiş olduk.  Tüm gece yazı yazmaktan ya da yazamamaktan dolayı bitkinlikle uyuyakalan Arif, evinde yaşadığı sevgilisinin afra tafrasıyla uyanır. Eve gelen kadın, cips paketlerini bir hışımla dizer ve cart diye perdeyi açar. Kulakları tırmalayan sesle irkilen adam, kadından ayrılma noktasındadır. Son damla sevgilinin "sen benim arkadaşlarıma tahammül edemiyorsun" diyerek ilişkiyi sorgulamasıdır. Adam ne olacağını bilir ve sertçe kapıyı çarpan kadın onu terkeder. Yazarlık işinde başarıyı yakalayamayan Arif aşkta da şanssı...

Wanda Dijital "Nefes Alsın Yeter!"

"Kadına Şiddete Hayır" kampanyaları eskiden beri bana pek samimiyetsiz gelir. Keza bunun için kurulmuş derneklerin bile bundan nemalandığını düşünürüm. Yok "Kadına kalkan eller kırılsın" yok "Kadına şiddet uygulayan erkek değildir" yazıları... Haa bir de mora boyanmış suratlarla ağlak duran ünlülerimiz "kadına şiddete dur demek" için bir olurlar!!! Belki bir vakıftan, belki de devletten ödenek alarak bu işlerle alakası olmayan tipler sırf ünlü görsün, ortamlarda adı duyulsun diye kolları sıvarlar. Sorsan o tiplerde evde kadın döverler. Yıldızlarımızın da "sosyal sorumluluk" adı altında bu tiplere kendini kullandırıp etrafa karşı da ününü arttırırlar.  Wanda Dijital'in 5 Aralık tarihinde dikkat çekmek için sunduğu görsel üstte... Afişte "Nefes Alsın Yeter" yazıyor, seksi üstsüz bir kadın yatakta yatıyor ancak kafasından vurulduğu için nefes alamıyor. Buraya kadar anladık da biraz ters olmuş. Tüm twitter camiası ajans...

Big Eyes