Çevremdekiler birkaç kişi aralarında konuşuyor,"Sabah'ın yeni reklamını gördünüz mü?". Evet diyenler gülüyor ve dalga geçmeye başlıyor. Hayır diyenler ise izlemeye başlıyor ve yarıda bırakıp cık cık cık diyerek ciddiye almıyor.
Google'a "Sabah Reklamı" yazınca ilk sayfada yine Sabah'ın kendi linkindeki manşetlerini görüyoruz.
Reklamın reklamını yapan gazete: Sabah
"Herkes bu reklamı konuşuyor videosunu izle" (Tıkla ki para kazanalım, yeni abuk reklam çeksin patron)
"Son dönemin en farklı reklamları" (Bu gerçekten içler acısı bir iddia)
"Sabah'ın reklamları büyük yankı uyandırdı" (Bu bakış açısına göre değişse de doğruluk payı var)
"Sabah Gazetesi'nin ayar veren reklamı" (Gazete nasıl ayar verir bunu çözemedim)
İkinci sayfa google "Sabah'ın yeni reklamı çalıntı mı?" diye soruyor. (Bu kesin, çoğu reklam çalıntı zaten, tüm yaratıcı insanların ruhları, yaratma yeteneğinden yoksun olanlar tarafından emilip bir çöplüğe bırakılıyor)
Bir gazete iktidardaki partiye ve başbakana yaranmak için ne yapabilirin cevabı: Sabah Gazetesi'nin yeni reklamıdır.
"Tarih er ya da geç neyin doğru olduğunu yazar" sloganı bana okul kitaplarımızdaki Osmanlı Dönemi bilgilerini anımsattı. Onlar doğru muydu diye hiç düşünmedim o zaman da kendi içinde değerlendirilebileceğini farkettim. Ancak Osmanlı'yı günümüze taşımaya çalışan eski kafaları gördükçe Osmanlı'dan soğudum.
Buradan da Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması mantıksızlığına kadar da gelebilirim ama konuşmak bile saçma geliyor. Bu cümleyi kuranın da camiye karşı olduğunu düşünen insan denemeleri az denemeyecek kadar çok sayıda.
İşte bu gazete reklamı da onlar için yapılmış. Eğitim ve öğretim yoksunlarının bir ülkeyi karanlığa sürükleme sürecini objektif olarak yazacak bir tarih olsa gerek!
Aklıma 31 Ağustos 1867 senesinde çıkan Muhbir'in sloganı geldi "Muhbir, doğruyu söylemenin yasak olmadığı bir memleket bulur, yine çıkar". Ali Suavi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder