Ana içeriğe atla

Yılın En İyi Kitabı: Fang Ailesi - Kevin Wilson


Caleb ve Camille Fang, sanat sanat içindir kavramını benimsemiş iki performans sanatçısıdır.
Birlikten kuvvet doğar diyerek eserlerini beraber sergilerler. Zamanla çocukları "A" ve "B" de bu durumun bir parçası olur. Her ne kadar istekli olmasalar da anne ve babalarının dediklerini yapmak zorundadırlar. Sürekli halkın arasında bir performans sergileyip kameraya kaydederler.
Özellikle Celeb Fang sert  sınırları olan bir sanatçıdır. Önceleri çocukları bile hayatında istemez ama Camille onu herşeyin daha iyi olacağına ikna eder. Ancak Annie ve Buster Fang aileyi sorgularlar. "Onlar olmasa biz daha rahat ve mutlu olurduk" diye düşünmeden edemezler.
Annie Hollywood yıldızı olmak için evden ayrılır ve çetrefilli bir aktris yaşamı başlar. Buster ise oyunlar yazan, romanları çok satmayan bir yazardır.
Annie son filminde soyunma sahnesiyle ilgili bir sorun yaşar ve kariyeri tehlikededir. Buster'ın ise ağzı burnu kırılmış ölümden dönmüştür.
Çocuklar tekrar toparlanmak için çareyi anne ve babalarının evine gitmekte bulurlar.
Caleb ve Camille evi çocuklarına bırakarak ortadan kaybolurlar. Yol kenarında üstü kanlı bir arabayı geride bırakmışlardır. Polisler onların kaçırılarak öldürüldüğünü düşünse de onları çok iyi tanıyan çocukları, bunun Fang'ların son ve en büyük eseri olduğunu iddia eder. Annie ve Buster onları saklandıkları yerden çıkarmak için çeşitli yollar deneyeceklerdir.
Bu yolculuğun sonunda kendileri için de yeni kararlar alacaklardır.

Muhteşem kurgusu ve çarpıcı sonuyla son zamanlarda okuduğum en iyi kitap.
Özellikle "performans sanatı"na olan saygımdan dolayı Fang Ailesi bende ayrı bir yer edindi.
Time, Guardian, Amazon, Esquire, People ve Kirkus tarafından "Yılın En İyi Kitabı" seçilmiş.
Kesinlikle her bir satırı atlanmamalı diye düşünüyorum. Domingo Yayınları çok yaşasın!
Kevin Wilson'un yeni kitabını 4 gözle bekliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...