Ana içeriğe atla

The Secret Life Of Walter Mitty


Filmin türü: Romantik-Komedi-Dram-Macera-Fantastik
"The Secret Life Of Walter Mitty" ilk olarak 1939 senesinde James Thurber tarafından The New Yorker adlı dergide kısa bir hikaye olarak yer almış.
Ardından 1947'de filme çekilmiş. Hatta 1960'da Brodway'de sahnelenmiş.
Ben Stiller ise senaryoyu Steve Conrad'a yazdırmış. Hatta filmi yönetmiş ve başrolünde oynamış.))
Ortaya çok güzel, soft bir film çıkmış.
"Hayal Kurmayı Bırak Yaşamaya Bak!" sloganıyla kendini bulmaya çalışan Walter Mitty'nin öyküsü 114 dakikaya sığdırılmaya çalışılmış.
Sık sık uzaklara dalarak hayal gören Walter, negatif film amiri olarak Life dergisinde çalışmaktadır.
Hayallerinde tuttuğunu koparır, normal hayatında olduğunun tam aksine kahraman bir karakterdedir.
Bazen dergiye yeni atanan müdür ile sokaklarda kıyasıya dövüşür, bazen de hoşlandığı kadını maceracı kişiliğiyle etkiler ve ona sahip olur.
Ama hep kazanır...
Derginin özgür ruhlu fotomuhabiri Sean ona doğumgünü için özel bir cüzdan ve 24 tane film negatifi gönderir.
25. negatif ise ortada yoktur. En kötü durum ise yeni gıcık müdürün 25. negatifi derginin son sayısına kapak yapacak olmasıdır.
Walter fotoğrafı bulamaz, çok şanssızdır...
Tıpkı aşkta olduğu gibi... İnternette dating sitesine kaydolur. Ancak kimse ona bir "göz kırpma"sı bile göndermez.
O ise işyerinde görüp hoşlandığı Cheryl'ye açılamaz.
Site sahibi Todd ise (Patton Oswalt), onun profilini zayıf görür ve gezmemiş, macera yaşamamış erkeğin kızlardan yana şansının açık olmayacağını savunur.
İlişki sorununu yüzyüze iletişimle çözmek için cesarete ihtiyacı vardır.
Bu cesarette 25. filmi ararken yavaş yavaş ortaya çıkacaktır.
Fotomuhabir Sean rolünde oynayan Sean Pean yine döktürüyor. Tüm film Ben Stiller'ı peşinden koşturuyor.
Gröland (Helikopter ve köpekbalığı mücadelesi)-İzlanda ( Eyjafjallajökull volkanı) 
-Himalayalar (Donma, saldırı tehlikesi) - Afganistan (Terörist sanılma) macerasından sonra Walter aradığını buluyor.
25. negatif  hayata karşı pozitif olmuş Walter olarak karşımıza çıkıyor.
İyi seyirler...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...