"Queen Sugar" Oprah Winfrey'in yapımcısı olduğu güzel bir drama. Zamanında atalarının köle olarak çalıştıkları toprakları ellerinde tutmaya çalışan üç kardeşin öyküsü... NBA oyuncusuyla evlenen Charley eşinin hem menajeri hem de PR sorumlusudur. Ancak bir gün skandal ortaya çıkar. Kocası fahişelerle birlikte olmuş o da yetmiyormuş gibi diğer takım arkadaşlarına sevgilisini sunmuştur. Tecavüze uğrayan eskort kız basına açıklama yapar. Charley neye uğradığını şaşırır. Kocasının onu sevdiğini düşünürken yaklaşık 3 senedir başka biriyle beraberdir. Aynı zamanda kocasının kariyeri tehlikededir. Charley, önce duygusal davransa da başarıyı gözardı edemez ve işi tatlıya bağlamaya çalışır. Üst üste gelir ve Charley babasını kaybeder. Topraklarına geri döner. Hem kafasını toplamak hem de babasından kalan şeker kamışı tarlasını işletmek zorundadır.
Nova ise aktivist bir gazetecidir. Küçük yaşta hapse atılan ve orada uzun süre tutulan siyahi çocukların haklarını savunur. Beyaz bir polisle birliktedir. Adam evli olduğu için acı çekmeye başlar. Her şeyi göze alıp ona içeriden bilgi veren polis de iş yerinde dışlanmaktadır. İkisi ayrılırlar.
Ralph Angel ailenin tek erkek üyesidir. Küçük kardeş bazen hırsızlık yapsa da kendine güveni yüksektir. Tabi babasının ölümünden sonra ablaları onu kontrol altına almaya çalışır. Ancak Ralph Angel bildiğinden şaşmaz. Her ne kadar temizlenip bir işe girse de bela onu orada da bulur ve ortalığı temizlemek Violet teyzesine kalır. Eski uyuşturucu bağımlısı bir kızdan Blue adında oğlu olan genç adam zamanla kendini toparlayacak ve babasının ona bıraktığı tarlayı sürmeye başlayacaktır.
En favori karakterim Hollywood adıyla oynayan Omar J. Dorsey. Violet teyzenin sevgilisini oynayan oyuncu çok yetenekli.
Georgina sanat çevresine girerek kendini kurtarmış genç bir kadındır. Babasının ilgisizliği yüzünden her ne kadar kötü bir çocukluk geçirse de aldığı üst eğitim sayesinde zengin bir eş bulmuştur. Constantine zengin bir Yunanlıdır. Fransız Rivierasında kocaman bir evde ikinci karısı Georgina ile birlikte yaşar. Ancak bir akşam lüks bir teknede patlama olur ve kocası ölür. Georgina ölüm sebebini araştırırken ailenin diğer üyeleriyle de yüzleşmek zorunda kalır.
Constantine'in ilk karısı Irina, ailenin şımarık oğlu Christos, saf gibi görünen Adam ve ilgiye muhtaç yarı kaçık kızı Adriana... Georgina evde yaşayan (aslında yaşları ona yakın olan) çocuklarla da ilgilenir. Irina pek bu alakadan hoşlanmaz. Constantine'in gizli odası ve açık arttırmada satın aldığı pahalı resimler Georgina'nın aklına takılır ve cinayeti adım adım çözmeye kararlıdır.
"The Son" altında çok anlamlar yatan bir dizi. Çocukluğunda ailesi Kızılderililer tarafından katledilen Eli McCullough, dişini tırnağına takıp hayatta kalmıştır. Geldiği nokta ise Teksas'ta petrol rafinerileri olan bir zengindir. Oğlu işleri devralmak istese de Eli onun hazır olup olmadığını görmelidir. Bir yandan petrol işine bulaşmak isteyen diğer zenginler, gözü kara düşmanlar ve devlet politikaları. Eli hepsini dengede tutmaya çalışır. Neticede bugünlere kolay gelmemiştir. Bakalım Eli kendi yarattığı imparatorluğu nasıl koruyacaktı? Pierce Brosnan iyi bir oyunculukla dizinin bel kemiğini oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder