30 Nisan 2014 Çarşamba
28 Nisan 2014 Pazartesi
Tengo Ganas De Ti - Sensiz Olmaz
"Sensiz Olmaz" filmi 2 sene önce çekilen ve ülkemizde -nedense- geçen cuma vizyona giren bir İspanyol filmi. Avrupa'dan 2 sene gerideyiz sanki... Ya da "biz bu filmi nasıl kaçırdık, halkla hemen buluşturmalıyız" diyen dağıtımcının işgüzarlığı.
Film, birkaç yıl önce İngiltere'ye giden Hache'nin geri dönüşüyle başlıyor. Tüm arkadaşlarına "Merhaba" diyen genç delibozuk bir kızın karşısına çıkmasıyla aklı karışıyor. Gin istediğini yapan çılgın ve güzel biridir. Hache aradığı aşkı Gin'de buluyor. Ancak geçmişte bir de unutulamayan yaşanmışlık var.
Hache Babi ile güzel bir ilişki yaşarken şiddet işin içine giriyor ve ayrılıyorlar. Kendini affedemeyen başrol oyuncumuz çareyi herşeyi bırakıp gitmekte buluyor. Geri döndüğünde ise hiçbir şey aynı değil. Aslında aynı gibi. Senarist ve yönetmenin eksik anlatımı bu noktada devreye giriyor.
Güzel bir konu ancak dramatik temeli sağlam değil. Yan öykülerin de vurucu olması için ellerinden geleni yapmışlar maalesef olmamış. Yavaş yavaş gizli kalan noktaları ortaya çıkararak merak unsurunu tetiklemeye çalışmışlar. Ama izleyici zaten bu durumu tahmin ediyor. Gizli kalan nokta tam olarak da açığa çıkamıyor. Yani izleyici en sonunda "gel kardeşim ekrana direk söyle neden İngiltere'ye kaçtın" diye isyan edebiliyor.
Dövüş sanatlarında usta olan kız neden ona tecavüze yeltenenleri haklamıyor?
Babası show dünyasının piri olan jönümüz neden televizyon programında basit bir asistanlık işine giriyor?
Gin neden Hache'nin peşinde sürekli onun fotoğraflarını çekiyor?
Kameranın gösterdiği şeylerin anlamı nedir? Mesela üst geçitteki silinmiş yazı???
En anlamlı sahne ise Babi'nin annesinin aldatıldığını hissettiği ve evlilik yıldönümündeki masada kocasının ona aldığı "Damdaki Kemancı" CDsiyle bunu ıspat ettiği andı.))
Benim asıl amacım Spider Man 2'yi izlemekti geciktiğim için bir İspanyol filmine her zaman güvenirim mantığından yola çıktım ama yanıldım.
Buz gibi soğuk sinema salonunda 2 saatimi harcadım. Ama kötü filmin nasıl kıyısından dönülür onu anlamış oldum. Önce senaryo, masabaşında çözüm...
Oyuncuların hakkını vermek lazım. Hepsi oldukça yetenekli ve rollerinin hakkını vermişler. Görüntüler de yerli yerinde. Bu öğelerin tam olmasına rağmen film kurtarılamamış.
Yaşasın bağımsız İspanyol Sineması. Buradan sinema desteğinde kısıtlamaya giden İspanyol yetkililere sesleniyorum: Bırakın İspanyol Sineması üretime geçsin yoksa bu tür filmlerle geriye düşmeniz an meselesi!
25 Nisan 2014 Cuma
21 Nisan 2014 Pazartesi
Hepimizin Sevgilisi - Our Sunhi - Hong Sang-Soo
HEPİMİZİN SEVGİLİSİ | URI SUNHI| OUR SUNHI | Yönetmen: Hong
Sang-Soo / Senarist: Hong Sang-Soo / Görüntü Yönetmeni: Park Hongyeol /
Kurgucu: Hahm Sungwon / Özgün Müzik: Jeong Yongjin / Oyuncular: Jung Yumi, Lee
Sunkyun, Kim Sangjoong / Yapımcı: Kim Kyounghee / Yapım Şirketi: Jeonwonsa Film
Co. / Güney Kore / 2013 / DCP / Renkli / 88´
/ Korece
2013 Locarno En Iyi Yönetmen
Sunhi Amerika’da sinema okumak isteyen bir öğrencidir. Profesörü
Choi’den gideceği okul için referans mektubu yazmasını ister. Binbir nazla
mektubu yazan Choi’nin aklında Sunhi vardır. Bu da mektupta ondan zayıf
karakterli diye bahsetmesinin altında yatan sebeptir. Bunu anlayan akıllı
sinemacı Sunhi, hocasına ayak yapar ve istediği gibi bir tavsiye mektubunı
yazdırmayı başarır.
Bu süreçte ona aşık film yönetmeninin (aynı zamanda eski
sevgilisi) içki masasında dilini çözdürür. Onun şakacı arkadaşı da güzeller
güzeli Sunhi’ye aşıktır. Bu durumu fırsata çeviren kız, üç erkek ile top gibi
oynamayı başarır. Yönetmen Hong Sang-soo;
Güney Kore yeni dalga sinemasının kahramanlarından. Aynı kısır döngü içinde
dönüp duran dört kişiyi komik dialoglarla anlatmayı başarıyor. İnsansız
mekanları ve tek plan çekilmiş sahneleriyle “Hepimizin Sevgilisi” biraz sabırla
izlenmesi gereken farklı bir film olmayı başarıyor.
Frank - Lenny Abrahamson
FRANK | Yönetmen: Lenny Abrahamson / Senarist: Jon Ronson,
Peter Straughan / Özgün Kitap: Jon Ronson / Görüntü Yönetmeni: James Mather /
Kurgucu: Nathan Nugent / Özgün Müzik: Stephen Rennicks / Oyuncular: Michael
Fassbender, Domhnall Gleeson, Maggie Gyllenhaal, Scoot Mcnairy / Yapımcı: David
Baron, Ed Guiney / İngiltere, İrlanda / 2013 / DCP / Renkli / 95´ / İngilizce
Filmin başında şarkı sözü yazmak için gezinen bir çocuk
(Jon), Frank’ın garip isimli müzik
grubuyla karşılaşıyor. Şansı yaver gidiyor ve ekibe keyboardcu olarak
katılıyor. Bir dağ evinde kendi çapında son derece yaratıcı olan Frank ve
diğerleriyle bir sene geçiriyor. Tüm parasını bitirdikten sonra oradaki
herkesten bir şeyler öğreniyor ve nihayetinde deha Frank’ın yeteneğinden
birazcık edinmek istiyor. Ancak bu süreci youtube’dan paylaştığı için grup arkadaşları
ona tavır alıyor. Jon, Frank’i ikna ediyor “Bizi sevenler var”. Hassas ve kırılgan
deha Frank yeni tanıdığı Jon’ın sözüne inanıp konser vermek için yola çıkıyor. Tek
eksikleri kendini Frank’ın yüzüne taktığı yedek maskeyle ağaca asan ekibin
koordinatörü; Don.
Konser mekanında Jon’ın egosu yüzünden dağılma yaşayan ekip
bir süre sonra tekrar birleşiyor. Frank’ın devasa maskesi olmadan birbirlerine
sımsıkı sarılıyorlar. Frank karakterin esin kaynağıysa, İngiliz punk grubu The
Freshies’in de liderliğini yapmış İngiliz şarkıcı/komedyen Chris Sievey’nin
sahne personası Frank Sidebottom.
Garip müziği ve şarkı sözleriyle Frank’ın soundtracki çıkmaz
umarımJ
20 Nisan 2014 Pazar
Her Şey Olacağına Varır - Fernando Lavanderos
HER ŞEY OLACAĞINA VARIR | LAS COSAS COMO SON| THINGS THE
WAY THEY ARE | Yönetmen: Fernando Lavanderos / Senarist: Fernando Lavanderos ,
Rodrigo Ossandón, Gonzalo Verdugo / Görüntü Yönetmeni: Andrés Garcés / Kurgucu:
Fernando Lavanderos, Rodrigo Saquel, Galut Alarcón / Özgün Müzik: Sebastián
Vergara / Oyuncular: Cristóbal Palma, Ragni Orsal Skogsrod, İsaac Arriagada,
Will Danger-Porter / Yapımcı: Matías Cardone, Macarena Cardone, Macarena Concha
/ Yapım Şirketi: İnvercine Producciones / Dünya Hakları: İnvercine Producciones
/ Şili / 2013 / DCP / Renkli / 90´ / İspanyolca, İngilizce, Norveççe
2013 Karlovy Vary Bağımsız Kamera Ödülü
2013 Mar Del Plata Büyük Ödül–Latin Amerika
Ağzından pek bir laf çıkmayan, fazlasıyla içine kapalı Jerónimo, yurtdışından gelen gençlerin kaldığı bir pansiyon işletmektedir.
Pansiyonun yeni konuğu Norveçli Sanna ise gettolardaki çocuklar için düzenlenen
bir oyunculuk atölyesinde eğitmenlik yapmak için bir süreliğine Şili’dedir.
Diğer konuklar tatile çıkınca, Jerónimo ve Sanna evde yalnız kalırlar. Ketum ev
sahibi konuğunu giderek takıntı haline getirir ve özel eşyalarını
karıştırırken, Sanna da eve beklenmedik bir misafir getirir. Fernando
Lavanderos Montero’nun ilk uzun metraj kurmaca filmi, kültürel çatışmalar
üzerine mütevazı bir dram.
19 Nisan 2014 Cumartesi
Metalci - Metalhead - Ragnar Bragason
"Aklıma ilk gelen şey, ineklerin arasında elinde Flying V gitar tutan, siyah deri kıyafetler içinde bir kızdı. O kızın orada ne yaptığını ve hayatının nasıl olduğunu merak etmeye başladım. Hikâye buradan genişledi." Ragnar Bragason
METALCİ | MÁLMHAUS| METALHEAD | Yönetmen: Ragnar Bragason /
Senarist: Ragnar Bragason / Görüntü Yönetmeni: August Jakobsson / Kurgucu:
Valdís Óskarsdóttir / Özgün Müzik: Pétur Ben / Oyuncular: Thorbjörg Helga
Dyrfjörd, Ingvar E. Sigurdsson, Halldora Geirhardsdottir / Yapımcı: Árni
Filippusson, Davíd Óskar Ólafsson / Yapım Şirketi: Mystery Production,
Hummelfilm / Dünya Hakları: Picture Tree İnternational Gmbh / İzlanda / 2013 /
DCP / Renkli / 97´ / İzlandaca
ÖDÜLLER: 2014 Edda Ödülleri (İzlanda) En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu (Ingvar E. Sigurdsson), En İyi Kadın Oyuncu (Thorbjörg Helga
Thorgilsdóttir), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Halldóra Geirhardsdóttir), En
İyi Kostüm, En İyi Makyaj, En İyi Ses, En iyi Kurgu, En İyi Özgün Müzik
Beklenmedik kayıplar özellikle birbirine bağlı ailelerde büyük travmalar yaratır. Ve çoğu insan da hayatının sonuna kadar bunu atamaz, kendi yaşamını da yok eder.
"Metalci"; abisinin ölümüyle yıkılan ve müzisyen olan asi kızkardeşin öyküsü. Aslında bir ferdini kaybetmiş ailenin, ayakta kalıp tekrar aile olma denemelerini anlatıyor. Belki "Metalci" filmi için bunlar bile yetersiz. Çünkü gerçekten iyi bir film.
İyi seçilmiş oyuncular, gerçekçi mekanlar, abartısız doğal durumlarla olay örgüsü tatlı tatlı örülüyor. Normal yaşantısında metal müzik dinlemeyen biri için böyle bir filmde metal dinleyecek olması ise büyük avantaj. Film adeta müzik ile bütünleşmiş.
Filmin tanıtımda kızın rock yıldızı olmak istemesinden bahsediliyor. Filmdeki karakterin bu tarz bir amacının olduğunu düşünemiyorum. Çünkü ahırda ineklerin içinde, kilisenin yanında mezarlıkta "heavy metal" yapan birinin hayali rock yıldızı olmak değildir. Eline gitarını alıp bir türlü şehre gidememiştir. Belki de filmin sonuna doğru beliren üç kişilik bir grubun gelip onu bulmasını istemiştir. Yine de evden ayrılmamıştır.
Bazı filmler hakkında hem çok konuşulur hem de söylenecek söz bulunmaz. "Metalci" biraz da boğazınıza düğümlenen bir film olarak kalacaktır. Ağlayabilene aşkolsun:)))
17 Nisan 2014 Perşembe
VIOLETTE - Martin Provost
Violette’i yazarken
göstermek çok sıkıcı olurdu. Hafızasına ve bilinçaltına girmeyi tercih ettim.
VIOLETTE | Yönetmen: Martin
Provost / Senarist: Martin Provost, Marc Abdelnour, René De Ceccatty / Görüntü
Yönetmeni: Yves Cape / Kurgucu: Ludo Troch / Oyuncular: Emmanuelle Devos,
Sandrine Kiberlain, Olivier Gourmet, Catherine Hiegel, Jacques Bonaffe, Olivier
Py / Yapımcı: Miléna Poylo, Gilles Sacuto, Olivier Rausin / Yapım Şirketi: Ts
Productions, France 3 Cinéma, Climax Films / Fransa, Belçika / 2013 / DCP / Renkli / 139´ / Fransızca
2013 Montreal Cinemania Izleyici Ödülü
2013 Haifa Özel Mansiyon (E. Devos)
Martin Provost’un Toronto Film Festivali’nde
prömiyerini yapan filmi Violette, adını Fransız kamuoyunda kadın cinselliği,
kürtaj gibi meseleleri tartışmaya açan ilk yazarlardan Violette Leduc’ten alan
bir dönem filmi. Evlilik dışı bir ilişkiden doğan Violette, yıllarca çaba
gösterdikten sonra ancak 1964 yılında La Bâtarde / Piç adını verdiği anılarıyla
şöhreti yakaladı. Violette’in ünlü kadın yazar Simone de Beauvoir ile ömür boyu
süren dostluğu ve Jean Genet ile mesleki yakınlığını merceği altına yatıran
film, feminizm, dostluk ve edebiyat kavramlarını da sorguluyor. “Violette
hakkında bulduklarım ne kadar artarsa, içinde sakladıkları beni o kadar
etkiliyordu; kırılganlığı, kırgınlığı, ki bunlar yanında herkesin bildiği
skandallara karışan şatafatlı kişiliği (yani şöhrete kavuştuğu 1960’lardan
sonra) beni pek ilgilendirmedi, bir maske sayılırdı bunlar. Hayat ona iyi
davranmadı. İnsanlar onun zor olduğunu söylerdi. Ama bu bana yetmedi.” – Martin
Provost
14 Nisan 2014 Pazartesi
Manaki Kardeşler Filmleri
Büyükanne Despina
Ev İşleri – İp Eğiren Kadınlar
Açık Havada Ders
Çamaşır Yıkayan Kadınlar
Panayır
Pazar Yeri Ve Kasaplar
Karaferye Panayırı
Ulah Göçebeleri
Yazlık Mera Summer
Ulah Halayı (Oro)
Aziz George Günü Kutlaması
Karaferye’de Epifani Kutlaması
Köy Düğünü
Veteriner Kliniği
Ziraat Okulundaki Türk Hocası
Aziz Kiril Ve Aziz Methodıus Günü Kutlaması
Bütün Azizler Günü
Manastır Kutsal Pazar Kilisesi’nde Panayır
Makedon Nüfusunun Baskılanması
Manastır’da Cenaze
Jön Türklerin Iı. Meşrutiyet Tezahüratları
Iı. Meşrutiyet Tezahüratları
Iı. Meşrutiyet Töreni
Türklerin Meşrutiyet Söylevleri
Türk Piyade Ve Süvarileri Geçidi
Türk Topçuları Geçidi
Kafileler
Askeri Bando Geçidi, Şef Ve Süvarileri
Romanya Heyeti Manastır’ı Ziyaret Ediyor (1911)
Romanya Heyeti Gopeş’i Ziyaret Ediyor (1911)
Romanya Heyeti Resne’yi Ziyaret Ediyor (1911)
Grevena Manzarası
Grevena Kilisesi
Grevena Piskoposu Emılıyanos’un Cenazesi (1911)
Grevena Şehir Manzarası
Grevena Piskoposu Şehit Emılıyanos'un Sureti
Milli Şehit Emılıyanos'un Naaşı Ve Yardımcısı
Şehit Emılıyanos'un Naaşının Konulduğu Grevena'daki Aziz
Akhil Kilisesi
Halk Milli Şehit Emılıyanos'a Saygılarını Sunuyor
Grevena Piskoposu Emılıyanos'un Cenaze Töreni Hep
Hatırlanacak
Rahmetli Mezarına Konuluyor
Sultan V. Mehmet Reşat’ın Selanik Ziyareti (1911)
Sultan V. Mehmet Reşat’ın Manastır Ziyareti (1911)
Aleksandr Karayordevic’in Manastır Ziyareti
Yunan Kralı Ve Veliahtı Pavle’nin General Boyovic
Tarafından Manastır’da Karşılanması
Sırp Askerlerinin Manastır’daki Geçidi
Manastır’da Epifani Kutlaması
Manastır’da Cıty Café’nin Açılışı
Manastır’da Düğün
Meçhul Çekimler
Manaki Kardeşler Filmleri
Balkanların ilk sinemacıları Yanaki ve Milton Manaki’nin
restore edilen filmlerinin tamamı, Türk sinemasının 100. yılı vesilesiyle
festivalde gösteriliyor. Fotoğrafçılıkla uğraşan, 1911’de Osmanlı Padişahı’nın,
1929’da Yugoslavya Kralı’nın saray fotoğrafçıları olan Yanaki ve Milton Manaki
kardeşler, Balkanların ilk kameramanları ve dolayısıyla ilk sinemacıları olarak
kabul ediliyor. İki kardeş ilk çekimlerini, Yanaki Manaki'nin 1905 yılında
İngiltere'den aldığı 300 model numaralı Bioskop film kamerası ile yaptı. Yerel
olayları, gelenek ve görenekleri kaydetmeye başlayan iki kardeş, 1905-1926
arasında filmlerini 35mm siyah-beyaz nitrat tabanlı filmlere kaydettiler. 1921’de
Bitola’daki (Manastır) evlerinin yakınında açık havada, 1923’te de kurdukları
salonda film gösterimleri de yapmaya başladılar.
1995-1996 yıllarında Manaki Kardeşlerin filmlerinin
asetat tabanlı-güvenilirlikli filmlere aktarılması yöntemiyle korunmaları
sağlandı. 2012’de, Manaki Kardeşler’in film mirası dijitalleştirildi ve restore
edildi. Bu projeler Makedonya Sinemateki tarafından Budapeşte’deki Macaristan
Film Laboratuarı’nda, Makedonya Kültür Bakanlığı ve UNESCO’nun katkılarıyla
gerçekleştirildi.
Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı olan ve 20. yüzyılın
başında Balkanlar’da yaşanan büyük tarihsel dönüşüme tanıklık eden Manaki
Kardeşler’in çektikleri filmler arasında II. Meşrutiyet kutlamaları, Türk
süvari, piyade ve topçularının geçit töreni ve Sultan V. Mehmet Reşat'ın
Selanik ve Manastır ziyaretleri de yer alıyor. Osmanlının son dönemine ilişkin
görsel belgeler anlamına da gelen bu filmler, bazı sinema tarihçileri
tarafından Türkiye’de sinemanın başlangıcı olarak kabul ediliyorlar. Manaki
Kardeşler'in kurguladığı tek film olan Grevena Piskoposu Emiliyanos'un Gazetesi
dışındaki filmlerin isimleri Milton Manaki'nin hatıralarından yola çıkılarak
verilmiştir.
Walesa Man Of Hope- Andrzej Wajda
WALESA
Mücadeleye adanmış bir
ömür.
İşçi-emekçi sınıfı hakları
için, biraraya gelerek güçlenileceğini önce çevresindekilere sonra da kendi
ülkesine gösteren bir kahraman.
Evde bekleyen bir eş ve 6
çocuk...
Yıllarca
süren mücadele ve gittikçe artan bir şöhret.
Usta
yönetmen Wajda, dava arkadaşı olan Walesa'nın "nereden nereye
geldiğini" filme çekerek ölümsüzleştiriyor.
Gelecek
kuşaklara aktarılsın, insanlığa örnek olsun diye.
KÜNYE
Yönetmen:
Andrzej Wajda / Senarist: Janusz Glowacki / Görüntü Yönetmeni: Pawel Edelman /
Kurgucu: Grazyna Gradon, Milenia Fiedler / Oyuncular: Robert Wieckiewicz,
Agnieszka Grochowska / Yapımcı: Michal Kwiecinski / Kurmaca Film / Polonya /
2013 / DCP / Renkli & Siyah-Beyaz / 124´ / Lehçe, İtalyanca
Robert
Wieckiewicz, Agnieszka Grochowska ile Iwona Bielska’nın başrollerini paylaştığı
Walesa, Nobel Barış Ödülü sahibi Lech Walesa’nın haklarını savunan bir dok
işçisinden önce Dayanışma Sendikası liderliğine, oradan Polonya’nın
cumhurbaşkanlığına uzanan benzersiz yolculuğunun hikâyesini anlatıyor.
Polonya’nın En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan ve ilk gösterimini Venedik
Film Festivali’nde yapan Walesa, sinema eleştirmenleri tarafından da yılın en
iyi politik filmlerinden biri olarak gösteriliyor.
13 Nisan 2014 Pazar
Grand Budapest Hotel - Wes Anderson
Cuma günü sinemalarda vizyona giren harika bir film var.)))
Aylardır rengarenk set fotoğraflarına bakarak yetinmeye çalıştım ancak filmi fazlasıyla merak ediyordum.
İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen "Büyük Budapeşte Oteli" için bilet bulamama ihtimaline karşın CKM'deki 19 seansına hemen biletimi aldım ve koltuğuma kuruldum.
Avrupa'nın hayali Zubrowka kentinde yüksekçe bir yerde görkemli ve şaşalı bir halde "Büyük Budapeşte Oteli" müşterilerini ağırlıyor. Otelin öyküsünü eski Bellboy olan Sıfır lakaplı Mustafa'dan dinlemeye başlıyoruz.
Sıfır yıllar önce ilk işe girdiğinde otelin işletmecisi M.Gustave ile yakınlaşır. Bir nevi tatlı çıkar ilişkisi ve patrona sadakat durumudur. Gustave oteli kusursuz bir şekilde idare ederken aynı zamanda yaşlı, sarışın, zengin dullarla da yakından ilgilenir. Onun için "müşteri memnuniyeti her şeyden önemlidir".
Filmi izlerken odalar, koridorlar, özellikle asansörü gördüğüm sahnelerde sevinçten çığlık atasım geliyordu. "Aaa bende böyle asansör istiyorum" gibi.
Gustave ve Mustafa'nın yaşamı Madam D.nin ölümüyle çetrefilli hale gelir. Aslında mirası için öldürülen Madam D. sağlığında sürekli vasiyet yazmıştır. Ancak son yazılan vasiyet geçerlidir. Eski aşığı Gustave Madam D.nin malikanesine ona veda etmeye gider. Bu yolculukta ona eşlik eden Bellboy Mustafa ise işverenine destek olmak için elinden geleni yapar.
Vasiyet okunurken Gustave ona çok değerli bir tablonun miras bırakıldığını öğrenir. Deli oğlu Dmitri'den tabloyu kaçıran ikili son vasiyetin tablonun içinde olduğundan haberleri yoktur.
Şekerlemeci Agatha ile Mustafa arasında bir yakınlaşma başlar. Gustave ise Madam D.yi öldürmekten hapse düşmüştür. Hepsi gerçek suçluyu bulmak ve kötüleri cezalandırmak için elele verirler.
20. yüzyılın başlarında iki savaş arasında geçen süreçte otelin değişim sürecine de tanık oluyoruz.
"Büyük Budapeşte Oteli"; iyilerin mücadele ettikleri taktirde her zaman kazanacağını garantileyen, görsel yönden kuvvetli bir film.
Hayali bir yerde, hayali bir otelde, gerçekçi insanlar...
İzlenmeye değer bu Wes Anderson filminde birbirinden ünlü usta oyuncular oynuyor.
12 Nisan 2014 Cumartesi
11 Nisan 2014 Cuma
Hayat Bir Esintidir - Life's A Breeze
Yönetmen:
Lance Daly / Senarist: Lance Daly / Görüntü Yönetmeni: Lance Daly / Kurgu:
Shimmy Marcus / Özgün Müzik: Eugene Quinn, Declan Quinn, Lance Daly /
Oyuncular: Fionnula Flanagan, Pat Shortt, Kelly Thornton, Eva Birthistle /
Yapımcı: Macdara Kelleher, Martin Persson / İrlanda, İsveç / 2013 / DCP /
Renkli / 83´ / İngilizce
Nan, miskin oğlu Colm ile anılarla dolu bir evde
yaşamaktadır.
Yaşlı Nan, torunu Emma ile iyi geçindiği beraber bolca vakit
geçirirler.
İşsiz kalan oğlu Colm kendine uğraş olsun diye diğer
akrabalarıyla annesi Nan'ın evini düzene sokar.
Emma ile Nan bir gezi dönüşünde evi farklı halde bulurlar.
Nan, sevinmekten öte şoka girmiştir. Çünkü yıllardır evde biriktirdiği kağıtlar geri dönüşüme gönderilmiştir. Tüm evi gezen Nan yatak odasına gider. Yeni yatağına bakar ve eski yatağının altında biriktirdiği parayı hatırlar. "1 milyon avro eski şiltenin altındaydı" der, önce kimse inanmasa da hepsi çöplükleri kurcalamaya başlarlar.
Şiltenin nereye bırakıldığı, hangi çöplükte olabileceği, yakılıp yakılmadığı aile bireyleri -özellikle Colm- tarafından araştırılır.
Ancak işin içinden çıkamayan Colm zekice! bir yöntem geliştirir. Radyoda canlı yayına katılarak yatağı tarif eder ve içinde 1 milyon avronun bulunduğunu söyler.
Tüm ev halkı ona engel olamasa da çöplüklerde yatağı aramaya devam ederler. Tüm şehir ile birlikte...
Emma okulda sessiz içine kapanık bir çocukken yatak sayesinde biraz popülerite edinir. Ailenin, büyükanne Nan'a inanmadığı ve ona "bunak" gözüyle baktığı bu süreçte birbirlerine destek olurlar.
Ve yatağı beraber aramaya başlarlar.
Muhteşem bireylerden oluşmasa bile Nan'ın ailesi birbirine bağlı ve biraz da gamsız. Özellikle o kadar can sıkıntısı içinde Nan'ın 80. yaşgününü bir erkek striptizci çağırarak kutlayabiliyorlar. Ödenmesi gereken faturalar ve borçlar ise kapıda onları bekliyor.
Herşeye rağmen inancını yitirmeyen ve büyükannesine güvenen Emma, evsizlerin yaşadığı bir fabrikada yatağı buluyor ve Nan'a ulaştırıyor.
Aslında bu aile birbirinden farklı karakterdeki bireylerle bir aile olmayı başarıyor.
Hayat gerçekten bir esintidir.
10 Nisan 2014 Perşembe
Bergman'ın Evinde - Trespassing Bergman
Bergman'ın
Faro Adası'ndaki evi...
Kitaplar,
VHS filmler ve Bergman'ın düşünceleriyle dolu...
Ünlü
yönetmen Alejandro Gonzales Innarritu, 2011 yılının Kasım ayında bu eve
giriyor.
İlk
söylediği söz ise “Eğer sinema bir din olsaydı, burası da Vatikan olurdu. Şu
anda arzın merkezindeyiz.”
Tomas
Alfredson, Woody Allen, Wes Anderson, Michael Haneke, Holly Hunter, Takeshi
Kitano, Ang Lee, Robert De Niro, Lars Von Trier, Claire Denis, Wes Craven,
Ridley Scott, Martin Scorsese ve diğerleri...
Hepsinin
ünlü yönetmen Bergman için söyleyecek bir şeyleri var.
Kimi ona
hayran, kimi pek filmini izlememiş hatta içlerinde ona küfredecek kadar
kızanlar var.
Faro'daki bu
evin farklı bir havası olduğu kesin çünkü gelen herkes Bergman'ı hissediyor ve
onu anlamaya çalışıyor.
Özellikle yönetmen
Claire Denis mahrem alana girdiği için kendini kötü hissediyor ve hızla evden
çıkıyor.
Haneke,
"The Piano Teacher" filmine Bergman'ın izledikten sonra 5 değil de 4
yıldız vermiş olmasına bozuluyor.
Nymphomaniac
filminin yönetmeni Lars Von Trier, Bergman'a baya kızgın. Çünkü onu çok
seviyor. Kendisine ulaşmak için bir sürü mektup yazmış ve cevap alamamış. Amacı
ise onu Faro adasında ziyaret etmekmiş. Bergman'ın mektuplarına cevap vermemesi
ve evine davet etmemesi Trier'i çileden çıkarıyor :)))
Bergman'ın
filmleri ve sinema tarihine olan etkisi çok tatlı işleniyor bu filmde.
Kimilerince
"Sıkıcı" olarak nitelendirilen Bergman filmlerinin diğer yönetmenler
üzerindeki etkisi bir nebze de olsa görülebiliyor.
Halka olan
etkisi ise: "Bir Evlilikten Manzaralar" filmiyle İsveç'te boşanma
oranlarının yüzde 50 arttığı söyleniyor.))
"Persona"
filminde deniz kıyısında hemşire ve hastasının hızla yürüdüğü sahne
hatırlatılırken bir yandan da Innarritu o kıyıyı bulmaya çalışıyor.
Birçok
Ingmar Bergman filmine mekan olan Faro adası Bergman'ın gizli tapınağı olarak
kalmış.
O büyüyü
hissedenler için Bergman'ın Evi gerçekten arzın merkezi!9 Nisan 2014 Çarşamba
Film Eleştirmeni - El Critico - The Critic 2013
"Film Eleştirmeni" filmi Tellez'in yaşamının bir bölümünü anlatıyor.
Bu periyod, film eleştirmeninin değişmeye başladığı hem duygusal hem komik bir süreç...
Genellikle -ikramlı- ilk film gösterimlerine gidip acımasızca yazı yazan eleştirmen grubunun en genci Tellez'dir. Bir o kadar da içi geçmiştir.
Rutin hayatından şikayet etmez ve değiştirmeye çalışmaz. Yıkım halindeki bir binanın küçük odasında yaşamını sürdürür. Bir yandan ev bakmaktadır. Ancak bütçesine uygun ev bulamaz.
Golf meraklısı bir zenginin teklifini reddedemez. Onun için senaryo yazacaktır. Karşılığında kendine güzel bir ev tutacaktır.
Film eleştirmeninin yeğeniyle film zevkleri uyuşmaz. Aslında çevresindeki kimseyle uyuşmaz. İnsanlar sıradan romantik komedi tarzı filmleri severler. Tellez için ise bu; basit konulu, insanların kandırıldığı, başı-sonu belli olan filmlerdir. Bir değeri yoktur.
Sırf bu sebeplerden dolayı da genç bir yönetmenin filmini acımasızca eleştirmiştir. Genç yönetmen ise senelerce üstünde çalıştığı projesini eleştirileriyle 5 dakikada yok eden eleştirmeni takıntı haline getirir. Ondan intikam almak için yeğeninin kalbini çalar.
Bu sırada hesapta olmayan bir kadın Tellez'in aklına düşer. Bir eve bakmaya gittiğinde orada tesadüfen karşılaştığı Sofia'ya aşık olur. Aslında hiç yeni bir ilişkiye cesareti yokken özgür ruhlu, film zevki uyuşmayan Sofia ile aşk yaşamaya başlar.
Sarı çorapları, renkli şapkası, rahat davranışları ve kleptomani hastalığıyla Sofia gelip Tellez'in evine yerleşir.
Kısa süren birliktelik, zengin adama yazdığı senaryonun konusunu oluşturunca araları bozulur.
"Film Eleştirmeni" ise bir şeyleri o zaman farketmeye başlar.
Sinir olduğu romantik komedi filminin içinden çıkma çabasını bir kenara bırakıp onu yaşamaya başlar.
Özellikle Sofia havaalanına giderken onu durdurmak için yağmur altında koşar. Ancak bu yağmurun bir sette yağdırıldığını görünce kalakalır. Elinde silahlı başrol oyuncusu da bağırmaktadır "Bu adam kim, nasıl girdi buraya? Tiyatroya geç kalıyorum".
Tellez de o duruma nasıl girdiğini bilememektedir.
"Film Eleştirmeni" filmini izledikten sonra eleştirmen profilinin hemen hemen her ülkede aynı olduğunu anlayabiliyorsunuz.)
Sıradan filmleri sevmiyorsanız ya da seviyorsanız bu filmi kaçırmamanız önerilir :)))
4 Nisan 2014 Cuma
The North Face 2014 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu'nu Tanıttı
Dün Cihangir The White Mill'de, Effect İletişim Grubu tarafından The North Face lansmanı,
düzenlendi.
Güzel bir bahar gününde sakin olan bahçe rengarenk koleksiyonlarla doluydu.
Sizi kapıda karşılayan ekip bir yandan ikramda bulunurken diğer yandan da size yeni ürünlerini tanıttı.
2014 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu cıvıl cıvıl...
Aynı zamanda oldukça kullanışlı!
Örneğin Summit Serisi; adrenalin düşkünleri için tasarlanırken Outdoor Serisi ise yürüyüş tutkunlarına özel geliştirilmiş. Tırmanış sporu yapanlar için, her ihtiyaca cevap veren; Outdoor Climb Serisi, şehir ve doğa koşucularının performansını destekleyen Performans Serisi ve şehrin maceracılarına özel Urban Exploration Serisi mevcut.
Özellikle gezerken ilgimi çeken DNP Hoodie Montlar hem renkli hem de kullanışlı. İçine hava girmeyecek şekilde tasarlanmış montların fermuar kısımlarında incelikle çalışılmış.
Banchee Çantalar'ın en gelişmiş özelliği ise yük kontrolü ve hava akışı sağlamaları. Ağırlığı sadece omuzlarınıza vermek yerine bel kısmındaki özel kemerle vücuda eşit şekilde dağılmasını sağlıyor.
The North Face'in yeni koleksiyonu böyle anlatmakla bitirilemez en iyisi mağazaları ziyaret edip onlara yakından bakmak.))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7
God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...
-
Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gö...
-
God of Art- Sanat Tanrısı ARTEMİS Artemis kocaman bir sanat kitabındaki fotoğrafa bakıyordu. Bu fotoğraf Sistin Şapelindeki “A...
-
Young Hee, Güney Kore'de ünlü bir aktristir. Yönetmenle yaşadığı bir ilişki sonucunda kalbi çok kırılır. Çünkü adam evlidir. Hamburg...