28 Eylül 2013 Cumartesi

Uçamayan Süpürge “AYRIMCILIĞA KARŞI FİLMLER” nasıl yalan oldu?

Bundan aylarrr önce Uçan Süpürge "Ayrımcılığa Karşı Filmler" adı altında kamu spotu senaryo yarışması düzenledi. Yine aylarca juri toplanıp bir sonuca ulaşamadı, sonuç 157 kişinin yazdığı kayda değer değildi.
Bu kadar insanın minicik umudu çöp oldu gitti.
Tebrikler.
Umarım seneye böyle bir yarışma düzenlemek gibi yanılgıya düşmezler.
Çünkü nedeni belirsiz bir şekilde kimse seçilmeyecektir,
Juri üyelerinin değerli vakti çalınmış olur,
Bu kadar insan boşuna umutlanacak.

Katılımcılara gönderilen mail aşağıdadır.
Yarışmacılar içimn tam tatmin sağlamıştır!

Değerli Senaryo Yazarı,

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nin sene başında başlayan Aynı Çatı Altında başlıklı projesi kapsamında düzenlediğimiz “Ayrımcılığa Karşı Filmler” temalı TV spotları için senaryo yarışmasınakatıldığınız için teşekkür ederiz. Bu katılımı,ayrımcılığa karşı mücadeleye destek olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz.

Bildiğiniz gibi yarışmaya son başvuru tarihi, genel istek üzerine bir kez ertelenmişti. Son güne geldiğimizde elimizde 157 senaryo vardı; her biri çok değerli ve anlamlı olan bu eserler Jüri tarafından titizlikledeğerlendirildi. Jürideki her üye her bir senaryoyu yarışmanın amaçlarına ve başvuru koşullarına uygunluk, görselleştirmeye elverişlilik, geliştirilebilirlik gibi belli başlı ölçütler çerçevesinde okudu ve ayrıntılı yorumlarını paylaştı. Geçtiğimiz cumartesi günü Ankara’da 10.00-13.30 saatleri arasında yapılan karar toplantısının ardından Jüri’nin yarışmanın sonucuna dair ilanı bilginize sunuyoruz:

Başvuru yapan 157 senaryo arasından projenin amacına uygun, ayrımcılık meselesini ayrımcılığı yeniden üretmeden,şiddet söylemini tekrar yaratmadan, hükmedici bir dil kullanmadan anlatan ve herhangi bir müdahaleye gereksinim duymadan olduğu gibi filme çekilebilecek bir senaryo bulunamadı.

Senaryolar, etnik/kültürel ayrımcılığı anlatmada, bu ayrımcılıktan duyulan rahatsızlığı aktarmada yetersiz kaldı.
Senaryolar, bu ayrımcılığın toplumdayeteri kadar bilinmediğini, konuya dair farkındalığın ise sembolleştirmelerdüzeyinde kaldığını gösterdi.
Senaryolar arasında ‘kazananlar’belirlenemedi. Ancak, Jüri üyeleri, katılımcılar arasında teşvik edilmeye değer yazarlar olduğu görüşünde birleşerek;
-Eserlerinden ilham almak,
-Çekim sürecinde birlikte çalışmak, bilgi ve deneyim paylaşmak,
-Senaryo yazarlığı yolculuğuna katkıda bulunmak,
-Desteklemek ve bu alanda ilerlemesini teşvik etmek,
üzere beş (5) katılımcı belirledi. Bu katılımcılara Teşvik Ödülü verilmesi kararlaştırıldı. (Ödülün maddi karşılığı yoktur.)
Aynı Çatı Altında projesi ekibi, Ayrımcılığa Karşı Filmler yarışması seçici kurulu ve yapımı üstlenecek olan teknik ekiple, Teşvik Ödülü alan yazarların da destek ve katılımıyla, yarışmanın amacına en uygun senaryoları geliştirme kararı alındı.
Ayrımcılık, özellikle de etnik/kültürel ayrımcılık bir medya ürününde yeni bir ihlal yaratmadan, önyargılardan arınarak ve klişeye düşmeden işlenmesi çok güç bir tema. Özgüveniniz, emeğiniz ve çabanız için sizi candan kutlarız. Yarışmadan, beklendiği gibi ‘kazanan’ ya da ‘kazananlar’ çıkmamasının emeğinizin boşa gittiğinidüşündürmemesini temenni ederiz. Aksine, ayrımcılığa dair literatürün geliştirilmesi, bu sorunun kamusal ve özel alanda daha sık seslendirilmesi ve ülkemizde daha epey yol kat edilmesi gerektiğini gösterdiği için bir dizi kazanıma yollar açtığınızı umutla ve iyimserlikle düşünmenizi isteriz. Ayrımcılığa karşı mücadeleye verdiğiniz katkının çok değerli olduğuna inanıyor ve başka çalışmalarla da bir arada olmayı diliyoruz.  

Yarışma Jürisi: Fethiye ÇetinNebahat AkkoçSevilay ÇelenkEmel Sungur,Berrin BalayEmel BezekMehmet SobacıReyya AdvanNur Otaran
Proje Yürütücüleri: Selen Doğan, Sanem Akın

KADIN AYRIMCILIĞINA KARŞI KAMU SPOTU

1.ÇOCUK ODASI                           İÇ/GÜN                         ERKEK ÇOCUK
Yüzünü görmediğimiz bir erkek çocuğu oyun masasında Legolarla oynar. Erkek figürlerinin çok olduğu oyunda sadece bir kadın figürü vardır. Çocuk erkek figürlerini çeşitli yerlere yerleştirdikten sonra köşede kalan kadın figürünü fark eder. Onu legodan yapılan evin içine koyar kapısını kapar. Efekt esnasında çocuk oyuna devam eder.
EFEKT
Sert bir şekilde kapının yumruklanmasını duyarız.
ERKEK: Aç kapıyı aç dedim sana.
Bir kadın korkudan çığlık atar.
KADIN: İmdat!
Kapı yumruklanmaya devam eder.
EKRAN KARARIR
2.ÇOCUK ODASI                  İÇ/GÜN               ERKEK ÇOCUK-ANNE
Çocuk Legolarla oynarken annesi gelir, oğlunun saçını okşar. Oyun masasına oturur. Legodan yapılan evin kapısını açar. İçeriden kadın figürünü çıkarır. Ve diğer figürlerin içine yerleştirir. Çocuk ve annesi karşılıklı olarak eşit şartlarda oyunu oynamaya başlarlar.
EFEKT Mutlu çocuk çığlıkları gelir.


Her hakkı saklıdır.


EVDEKİ KADIN

EVDEKİ KADIN
Bütün gün evde kalmak zorunda olduğunuzu düşünün… Bir hafta çalışıp ardından boş geçen bir tatil gününde evde kalmaktan değil. Hiçbir iş yapmadan evde yaşamak. İş derken karşılığında para getirmeyecek yıllarca devam eden bir çalışma süreci. Ev işi. Bunun karşılığı sevgi olabilir saygı olabilir, elindekileri kaybetmeme olabilir. Ancak bu bir görev değildir. Çünkü gönüllü yapılmaktadır.
Anneannelerimiz, annelerimiz evi çekip çeviren karakterlerdir. Sadece anne ile başlanan isimlere verdikleri karşılık gibi… Annenin görevleri; yemek yapmak, evi temizlemek, çamaşır ve bulaşık yıkamak bu da yetmezmiş gibi ailenin belli bir seviyede huzurlu kalmasını sağlamaktır. Çalışan biri örneğin evin erkeği, sabah uyanır, elini yüzünü yıkar üstünü değiştirir ve işe gitmek için evden çıkar. Akşam geldiğinde ise; yemek yer, karısından özel ilgi ve herkesten güler yüz bekler. Belki de sebep erkeklerin daha basit bir yaşam sürmek istemesinden kaynaklanır. Bir sorun onlar için bir dakika bile konuşulamaz, gerek yoktur.
Kadın sabah herkesten önce uyanır. Gürültü yapmamak için parmak ucuna basarak yürür, kahvaltı sofrasını hazırlar. Eşini, çocuklarını geç kalmamaları için zamanında uyandırır, tatlı tatlı uyandırır. Onların karnını doyurur, çocuğun sütünü, eşinin yumurtasını eksik etmez. Uğurlama faslını bitirdikten sonra evde kendi hükümdarlığı başlar. Toplanan kahvaltı sofrası, yıkanan bulaşıklar, aniden gelen bir komşu. Açık olan televizyonda biraz kendi hayatlarından sıyırılıp başkalarına bakarak sohbet eden iki arkadaş… Ve yanında lezzetli bir kahve ev kadınının en büyük lüksüdür.
Halı temizlenir, çocukların oyuncakları yerine yerleştirilir, makinedeki çamaşırlar serilir kuru olanlar ütülendikten sonra yerine yerleştirilir. Her akşam eve geldiğinde kirli gömleği çamaşır sepetine değil yatağın üstüne atan eş, sabah dolaptaki askıdan ütülü mis gömleğini alır giyer. Hasbelkader dolapta aradığını bulamayan yirmi yıllık kocanın söylediği laflar insanı incitebilir. O yüzden her şey yerli yerinde olmalıdır. Kışlıklar kalktı mı yazlıklar indi mi? Naftalinlenen yorganları güveler yedi mi? Bir ev kadını kontrol günleri de yapar.
Şu an kimin karnı aç kiminki tok tabağa düşen ekmekten tahmin edebilen kişi kadındır. Akşam yemeğini salatasına kadar hazırlar, ellerini buruşana kadar patates soyar, dolaptaki en küçük sebzeyi ekonomi adına değerlendirerek yemeğe koyar. Türlü pişirir. Azıcık kalmış yoğurda su ve tuz ekleyerek ayran yapar, emik erimesinin önüne geçmek için. Evin eksik gediğini kimselere söylemez kendi gider alır. On kilo karpuzu nasırlaşmış elleriyle beşinci kata hiç serzeniş etmeden çıkarır. Onu keser soğutur. Çekirdeğine gelen karıncaları kovar. Çöpü gider atar ki kokutmasın güzel yuvasını.
Sabah gidenler kan şekeri düşmüş acıkmış olarak eve geri gelir. Fazla konuşursa dırdırcı denilmesin diye kadın susar. Çayı demler, şekerini karıştırır ve servis eder, sorunlarını anlatmaz. Anlatsa baba evini hatırlar. İşe gitse meslek yok, meslek varsa eşin gönlü yok. Kaç uçlu bir iştir bu kadının aklı ermez.
Evdeki hayat dışarıdaki hayattan çok farklıdır. Ancak kadın her yerde kadındır.

Evrim ÖZSOY


26 Eylül 2013 Perşembe

Eylül Ekim ... The Good German

Yaaa neler geçti başımdan neler.
Bir hafta bir ay kadar uzun geldi bana.
İsmi gizli meşhur bir yapım şirketinin sahibiyle randevum vardı tam bir hafta önce:)
İyi geçti gibi bayram sonrasına haberleşmek gerekiyor. İnşallah olur diyorum.
Sonrasında hayırlı cumada başka bir görüşmem oldu ki pek umutlu değildim.
Cumartesi sabah kalktım İzmir'e giden bir arkadaşın arabasına atladım. Bergama'ya gidiyordu aslında, bende Balıkesir'de indim. Otobüs arıyorum ancak İzmir'e gitmeye kimse niyetli değil. Allahtan Uludağ seyahat vardı 10 dakika sonra onunla yola çıkmıştım.
Bacaklarım dizlerim ağrıdı anneme kapıda sürpriz yapmayayım yemeği hazırlasın dedim.
Gittiğimde kırmızı kabak yemeğini yedim bir de tatlısını ne güzeldi:)
Oturduğum gibi bir telefon pazartesi İstanbul'da başka bir randevu neyse dedim hadi bileti hallet.
Uçak biletleri uçmuş, İstanbul'a dönecek olan arkadaş yola çıkmış ben ise otobüse mahkumum.
Gittim biletimi aldım.
Annecimle birlikte bir güzel yemek yedik, akşam gezdik Alsancak'tan Konak'a.
Tabi ben bir sürü boş kavanoz götürdüm doluları da aldım.
Otobüs yolculuğum malum sıkıntıyla geçti, hele 1 saat  feribot beklemek yordu beni.
Ayaklarım çalışmıyordu.
Perşembe günü ise mekana gittim tüm gün orada örnek formatı yazacağım bölümleri izledim. Kafam cacık oldu. 6'da çıktım.
Dün ise örneği yazdım tümmm günnn.
Anam ağladı yine. Gönderdim hadi hayırlısı....
Olursa revizyon olacak sonra inşalla iş başı dua edelim!
Bugün ise evde arkadaşlarla sohbet ettim biraz dinlendim yaniii.
Yarın ne yaparım bilmiyorum.
Şimdilik Tv karşısındayım The Good German var.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Kim Ki Duk

Kim ki duk bir geldi pir geldi.
Mimar Sinan Sinema Tv Merkezi o kadar insanı bir daha bir araya getiremez.
Tolga ile ben koşarak mekana gittik yer kapmak için kapının yanına yapıştık. Gizem arkadaşımız ise yoldaydı.
Erken gelmez Gizem zamanında gelir...
Amacımız Kim ki Duk'u oturarak dinlemekti.
Amacımıza ulaştık. 3 kişilik boş yer gören ben bir hışımla atladım.
Tabii öndekiler dikeldiği için ayağa kalkıp görebildik adamı.
Bir mikrofon patlamaları cazırdamaları aldı başını gitti. Ses düzeni mi iyi kurulmamış yoksa sahnedeki eli ftg. makinalıların mı algısı kapalı (yerdeki kabloları göremeyip üstüne basmak) anlayamadık kulaklarımız çatladı.
Kim 1,5 saat konuştu sorular sordular.
Tabii menejeri 3 kategoriye ayırdı önce. Ne sormamız gerektiğini kendi söledi eee uzak doğu disiplini.
Biz ise Korece diline olan sempatimiz yüzünden dili duyunca gülüyorduk tüm salon olarak.
Adam da anlamlandıramadı.
Sonra koyverdi gitti. Gülüyor, konuşuyor, kameraya çekiyor vs.vs.vs.
Dinledik feyz aldık mesela senaryoyu  ayda yazıp  günde çekiyormuş.
TAM BENLİK. Uzatmayı sevmiyorm bişileri.
Ünlü yönetmen bizi sıcak kanlı bulunca size bir şarkı söylemek istiyorum dedi.
EYVAH dedik bakışlarımızla.
Vedalaştı yarım saat foto çektirmeye ayırdı. Öncesinde şarkı söyledi, beni bizden benden aldı gitti.
Güzel bir anı oldu benim için efendime sölimmmm.
Unutmak istemem :))

15 Eylül 2013 Pazar

13. İstanbul Bienali- Balık-Kemer Kadayıf-Şöbiyet

Sabah sevgilimle Göktürk'e gitmek üzere evden çıktık. Yarım saat sonra dayısının kapısındaydık.
Karnımız açtı ve kahvaltı yapacaktık. Ancak evde kimse yoktu. Çünkü yanlış yerdeydik. Dayı Büyükçekmece'deydi.
Biz de motorla oralara gitmek azap oluyor diyerek başka bir zamana öteledik.
Sahilde-Rumeli Hisarı- kahvaltımızı yaptık. Gayet güzeldi, geçen senede Kale'de bir kahvaltı etmişliğimiz var.
Bir de ne görelim kara bulutlar tepemizde. Ay hemen kaçalım dedik ve soluğu Bebek Şenliği'nde aldık.
Üstü açık avm olmuş orası. Herkes ürününü getirmiş satıyor ancak tek tip. Öğle saatlarinde orada olmamıza rağmen tıklık tıklım kalabalıktı. Bir tur attık. Hemen oradan uzaklaştık.
Sonraki rotamız Bienal oldu. Antrepo 3 yani İstanbul Modern'in bahçesindeki bina.
Hemen gezmeye koyulduk bizi tuğladan örülmüş harçsız bir duvar karşıladı. Herşey ok. Derzler şaşırmış ancak bir bölgede tümsek var. Meğer altına bir kitap koymuşlar. Aaa dedik çook yaratıcı hemen önünde fotoğraf çektirdik.
İlerledik karşımıza bir kız çıktı hem oynuyor hem duvara bir şeyler yazıyor. Kaçtık...
Ancak video bölümlerinde pek yaratıcı işler yok gibiydi. Zaten havalandırma sorunu vardı. İçerisi çok sıcak ve oksijensizdi. Hemen hemen hiç birine giremedik.
Bir sonraki bienal mekanı olan Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'na gittik.
Sevgilim yorulmaya başlamıştı. AZ SABRET diyerek tuttum ellerinden çektim kendime doğru.
Oradaki video odaları 60 derece idi kafamı uzattığımda neredeyse eriyordum.
Teras ferahtı, bir grup turist, yabancı oturmuş konuşuyorlardı. En güzel yerleri buluyor namussuzlar!
Pili biten sevgilimle Karaköy'de birer kahve içtik ve hemen balık alıp Sevgi arkadaşımızın evinin yolunu tuttuk.
Bir güzel pişirdik yedik içtik.
Arkadaşlık ne güzel.
Üstüne de Güllüoğlu'ndan aldığımız kadayıf ve şöbiyeti yedik.
Tatlı yedik tatlı konuştuk.
Bu güzel günler bizimle olsun aminooooo.

12 Eylül 2013 Perşembe

Better Call Saul-Breaking Bad

http://www.bettercallsaul.com/

http://variety.com/2013/tv/news/breaking-bad-spinoff-better-call-saul-goodman-amc-prequel-1200608011/

Esenköy-Gemlik

Haftasonu Esenköy-Gemlik gezisi yaptık. Yalova'dan çıkıp o yarımadayı gezmek müthişti.
Hava sıcaktı tam istediğimiz gibi.
Denize de girilirdi ancak yanımızda değildi mayolarımız.((
Kampa gelen aileleri gördük kocaman teyzeler elbiseleriyle denize atladılar.
Esenköy-Üsküdar, Kadıköy motorları varmış, inanamadık.
Biraz uzun sürüyor sanırım ama biz motorlaydık.
Gemlik'de güzel et nerede yeriz diye sorduk yokmuş. Yalova içinde bu geçerli.
Anca Rodoplu köfteci dediler.
Gittik yedik güzeldi tavsiye edilir. Kocaman zeytin getiriyorlar bir tabak ohh. Bandır ekmeği ye.
Yanımıza da aldık ancak uyanıklar zeytinyağı koymamışlar içine. Herkes kendini akıllı sanıyor ya.
Gidilir gezilir güzel yerlermiş, görmeyen kalmasın derim.

Kim Ki Duk Moebius


3 Eylül 2013 Salı

Kore Expo-Eminönü

 İlk Kore Kraliçesi

Bu ay Kore fuarı var. Bir aydır bekliyorduk zaten...Ne olur ne olmaz bilemiyor tabii insan görmeden. Tek bildiğimiz Kim-Ki Duk gelecek. Ama nereye ne zaman vs?
Sevgilimle pazar günü Mısır Çarşısı'nın yanındaki fuar alanına gittik. Biletler 10 TL. ödedik ve girdik. Paralı olmasına rağmen baya kişi akın etmişti. Özellikle 2-3 tane Kore delikanlısı çok revaçta. Zaten o kadarlar. Kızlar hemen fotoğraf çektiriyorlar. Hımm adı neymiş Kim Yangmış falan fısır fısır konuşuyorlar. Türk kızlarının Kore açılımını tebrik ediyorum. Doğacak çocuklar şeker oluyor ama büyüdükçe sevimlilik gidiyor.
Işık gösterileri falan var, fena değil. İmitasyon birkaç tarihi eser ve Yukarıdaki ilk kore kraliçesi orada duruyor.Güzel kadınmış ama.
Bir sonraki hedef Sultanahmet Meydanı'ndaki standlar oldu. Koşarak oraya gittik. Yine orası da tıklım tıklım. Baya tanıtım standı kurulmu. Pek satılan bişey yok ama. Tadımlık da yok. Birkaç elma cipsi yedik yüzde 100 doğalmış. Bir de ginsengli şekerlerden aldık. Bir garip ama sevdim.
İçecek sorduk çocuğun biri akşamdan kalmalar için bişi önerdi ne tadabildik ne alabildik baktık geldik.
Yemek tadım çadırını bulamamamıza sevgilim çoooook üzüldü. Oysa hayalimizde neler canlanmıştı.
Oradan bir kolye hediye ettiler yarım kadın suratı gülüyor.Uğur getirsin dediler kısmen getirdi umarım devamı gelir.
Kore güzel memleket beaa gitmek lazım, insallah seneye:)))







Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...