26 Ağustos 2019 Pazartesi

Sambuca'nın Hayaleti- Sicilya-İtalya-1


Otobüs yeni yapılmış asfalt yolda yavaş yavaş ilerlerken Eva kuş gibi uyuyordu. Son dönemeçte aniden başı aşağı düştü. Camdaki izini görünce hemen koluyla sildi. Saçlarını yıkaması gerekiyordu. Tam üç gündür ne rahat bir yatakta uyumuş ne de sıcak suyla duş alabilmişti. Şikâyet edecek hali yoktu. Üstelik hava limanından çıktıktan sonra valizi kaybolmuştu. Hırsızını biliyordu ama başı belaya girmesin diye fazla sesini çıkaramamıştı. Yolun sağ tarafında birkaç tane ev gördü. Heyecanlandı. Seyahati son bulmak üzereydi. Yeni hayat onu bekliyordu, hissediyordu.
Eskiye ait eşyalar onu bilerek terk etmiş olabilirdi. “Evacık bizi geçmişinde bırak” diye konuşan bir pantolon, “Eva ben çok eskidim, artık emekliye ayrılmak istiyorum” diye yalvaran bir kazak düşündü. Hafifçe gülümserken al dudağı sarktı. İstanbul’dan aldığı çeşit çeşit, rengarenk baharatlar da valizdeydi. En çok ona üzüldü. Sumaksız makarna yemeğe alışmak zorundaydı. “Zaten burası İtalya, makarna sosu sıkıntısı çekmem herhalde” diye söylenirken şoför ona baktı. “Geldik” dedi. Eva biraz korku biraz da merak duygusuyla otobüsten indi. Son merdivene altı çıkmak üzere olan siyah sandaleti takıldı. “Of keşke sizi valize koysaydım” diyerek onlara bağırdı. Belki de sandaletleri çöpe atarak cezalandırabilirdi.
Birkaç adım attıktan sonra emin olmak için şoföre sordu “Burası Sambuca mı?”. Adam normal bir şekilde cevapladı “Evet, Zambuca.” Eva tekrarladı “Zambuca”. Otobüs geniş meydanda tek manevra yaparak geri döndü, boş bir şekilde bilmem kaçıncı yolculuğuna çıktı. Etrafta kimse yoktu. Gökyüzüne baktı, mavi-gri bulutları gördü. Yağmur geliyordu. Kalacağı oteli bulmak için büyük caddeden hafif yokuş çıkması gerekiyordu. Eva gördüğü eski, güzel evler karşısında şaşkına döndü. Hemen fotoğraf makinesini çantasından çıkardı. Sonra vazgeçti, acelesi yoktu.
Yokuşun solunda kapısı açık bir bar gördü. İçeride küçük bir ateş yanıyordu. Hareket eden ateşi görmek için bara girdi. Aydınlıktan karanlığa geçişte bir insan siluetinin elinde uzun çakmakla kadehteki içkileri yaktığını gördü. Gözü içeri alışırken siluet ona bardağı uzattı. Tam içecekken arka masadaki emekli dedeler bağırdı “Dur!”. Barmen alevi yok etmek için içkiyi başka bardağa boşalttı ve Eva’ya uzattı. Bir yudumda içkiyi içtikten sonra sordu, “Bu ne?”. Siluet barmen konuştu “Zambuca canım”. Dedeler hızla bara koştular ve kadeh tokuşturup içkilerini fondip yaptılar.
Kapının önündeki taşları iri yağmur damlaları kaplamaya başlamıştı. Eva’nın başı dönüyordu, oteli bulmak için harekete geçmezse barda uyuyakalacaktı. Barmen sonra hesaplaşırız tadında onu yolcu etti. Eva’nın dili tutulmuştu. Bu içki baya sertti. Yağmur yağıyordu tam da suya ihtiyacı olan saçlarının üzerine. Çok hoşuna gitti. Yıkanırken daha az su harcayabilirdi. Hem anneannesi de ne zaman yağmur yağsa kafasını camdan dışarı çıkarırdı “Bu çok şifalı” diye.



evrim özsoy

Hiç yorum yok:

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...