Ana içeriğe atla

Isle of Dogs


"Isle of Dogs" Wes Anderson'ın yazıp yönettiği son filmi. Benim gibi stop-motion animasyon sevenler için hazine:)) İngiltere'deki stüdyoda çekilen filmin sergisine denk gelmiştim. Ve vizyona girdiği ay tüm sinema dergilerinde Köpekler Adasından bahsediliyordu. Animasyon ekibi, Japonca çevirmenler, seslendirmenlerin ne kadar özenle çalıştığı yönetmen Anderson'ın röportajında anlatılıyordu. Bu arada filmdeki Japonca diyalogların alt yazısı yok. Tercih meselesi tabii.
Megasaki belediye başkanı Koboyashi kendi iktidarını kurmuştur. Tedbiri elden bırakmamak için köpeklerin hastalıklı olduğunu halka söyler. Köpek sahipleri ne yapacaklarını bilmezler. Bilim adamı Watanabe çaresini bulmak için çabalarken başkan tüm köpekleri terkedilmiş adaya gönderir. Buna evlatlık Atari'nin köpeği de dahildir. Küçük Atari hastayken ona destek olan köpek şimdi belirsiz bir yerdedir. Atari kendini toplar ve küçük uçağıyla adaya gider. Onu almaya gelen destek ekibi köpeklerle alt eder.
Adadaki köpekler bir parça yemek atığı için savaşır durumdadır. Kirden siyaha dönen beyaz köpekler, terkedilmiş süs köpekleri ve ısıran sokak köpekleri adada uyumlu bir şekilde yaşamaya çalışırlarken küçük Atari çıkagelir. Bu da onların hayatını değiştirecek olayın başlangıcıdır.
Eski köpeğini arayan Atari adanın tehlikeli kısmına geçer. Bu sırada başkan seçime hazırlık yaparken köpekleri nezleden kurtaracak formülü bulan bilim adamını ortadan kaldırırlar. Değişim programıyla Amerika'dan gelen lise öğrencisi Atari'ye aşık olmuş ve köpekleri kurtarmak için çevresindekileri organize etmeye başlamıştır. Kötüler büyürken iyiler de savaşmaya hazır hale gelir. 
Atari köpek dostlarıyla badireler atlatır ve eski dostuna kavuşur. Amaç hep birlikte şehre dönüp başkanın ambargosunu kaldırmaktır.
Güzel ve duygusal bir film izlemek isteyenlere iyi seyirler.)) Köpeği olanlar mutlaka izlemeli!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...